zaman dükkanındaki tozlanmış saatin tik tak sesleri…
hayatım
dövülen demir
çekicin vuruşları
ruhun dokunuşları
kıvılcımları alazlı…
avuçlarımda umudumun kum tanecikleri
yana yakıla birbirine sokulmuş
sıcacık dokunuşlarında titrerken
parmaklarımın arasından kayıyor
hüzünlü bir geceden kalma
yalınayak sabahın homurtularında
yüzü kuma gömülmüş
bir çocukluğun ellerinde
dokunamadığı deniz kabukları
kızıl güneşin sokuluşlarında
burukluğun iç çekişleri
gözlerimin ıslak kırıklarında
kalabalık yalnızlığın dalgaları
kıyıya vuran bir çocuğun
iç içe düğümlenmiş yumruları
baharın saçları
güz endamında salınırken
uçan balonu peynir gemilerinin yelkeni
elma şekeri elinde
pamuk helvasını çeviren bir çocuk
çocukluğumun kayalıklarına çarptı…
…
hasarlı temellere oturtulmuş
başıbozuk katların kolonlarında
malzemeden çalınmış sancılı harçlar
kirli duvarları kanayan bedenim
gözenekleri çatlak çatlak
kar kristalleri avuçlarıma dolarken
şubatın nevrotik yalnızlığında
şizofren kırıklığın kırıntıları
Eylül 2005