Watchmen İncelemesi: Gözcüleri Kim Gözleyecek?

Kayıp Rıhtım'da tamamını okumak için: https://kayiprihtim.com/inceleme/watchmen-incelemesi/

image

Watchmen, süper kahramanların ayakları yere bastığında neler olacağını anlatan bir hikâye. Watchmen pencerenizin hemen dışında yaşayan, siyah ve beyazın olmadığı, doğru olanı yapmak için yanlışa batan ve bizim gibi olan süper kahramanların hikâyesi. Çizgi roman dünyasında Alan Moore ismini duymayan yoktur. Her çıkardığı eserde okuyucuları durmadan şaşırtan, devrin sorunlarını neredeyse şiirsel bir şekilde ele alan… (DEVAMI…)

8 Beğeni

Şahane bir inceleme olmuş, ellerinize sağlık.

1 Beğeni

Filmi harikaydı fakat çizgi romanı okuyamadım. Yine de inceleme maksatlı sayfalarını çevirmişliğim var. Çizimlerinden pek hoşlanmadığımı hatırlıyorum.

1 Beğeni

Kendimi oldum olası bir Manga hayranı olarak adlandırmama, işin batı tarafına pek bulaşmamaya çalışmama rağmen okuduğumda saygı duymaktan kendimi alamadığım üstün bir iş. Anlatım arada bir alternatif geçmişe bakışlar atan şekilde alternatif 80’lerde farklı karakterlerin bakış açıları arasında (en çok da anti kahraman Rorschach) dolaşırken aynı zamanda kah bir kıyamet tellalına sessizce göz atıyor, kah çizgiromanın içindeki bir çizgiromanın içine dalarak algı sınırlarını yıkıyor, dahası o çizgiromanın çizerini bile satırlar arasında hikayeye dahil ediyor, kurgunun içindeki kurgu ve o kurgunun varolduğu alternatif geçmiş gerçekliğinin kurgusu çizgiromanın içinde aynı anda hem girift, hem de tuhaf şekilde gayet anlaşılabilir olan çok katmanlı bir olay dizisi oluşturuyor.

Watchmen içinde kendi içinde yer yer içie geçen sayısız farklı alt konu içinde en çok gerekli kötülük kavramını irdeliyor. Kanun güçlerinin çaresiz, hatta kimi zaman isteksiz kaldığı Büyük Buhran günlerinde “birilerinin yapması gereken” birşeyler olduğu mottosuyla meydanlara inen bu kahramanlarının zamanla soyundukları işin toplum için “gerekli kötülüğün” bir aracı olduğunu farketmeleri, bu rolü sürdürmeye devam ederek II. Dünya Savaşı’nı sonlandıran nükleer bombayı bizzat atmaları, fakat zaten halihazırda zaten toplumun görmemezlikten geldiği yanlarının bir yansıması olmalarından hareketle, gerek ahlaki gerekse zihinsel sapmaları olmalarından ötürü ya birer sinek gibi tekr teker toplum tarafından öldürülüp köşeye atılmaları, yada kendi emekliliklerini kendi seçmeleri gibi bir ikilemle başlıyor Watchmen’in kaynak arka planı. Fakat ironik şekilde, en çok bakış açısına başvurulan kişi olan Rorschach bu iki gruptan da değil ve ne üzerine basılıp geçilmesini, ne öldürülmesi gereken suçlular hala aramızda geziniyorken buna göz yummayı kabul etmiyor ve içlerinde en çok derin devlet pisliğine batmış kişi olan, haliyle bilmemesi gereken en çok şeyi bilen Komedyen’in daha ilk sayfadaki ölüm haberini alınca, bunun sadece basit bir cinayet olamayacağının farkına varıp eski ekipten kalanlara bizzat uğrayıp onları bu olay için sahaya inmeye çağırıyor. Red yanıtı alsa da, geri kalan her üye hayatında sarpa saran şeylerin kaynağının “gerekli kötülüğü” devam ettirmeme olduğunu farkettiklerinde bu araştırmaya teker teker dahil oluyorlar ve bu literal anlamda kıyametin kopmasını bekleyen Doctor Manhattan’ın da kendi kendisini yolladığı sürgünü belki de ilk kez sorgulamasına yol açıyor. Ayrılan yollar gerçeği nihayet açığa çıkardıklarında, karşılaştıkları tehdit de ironik şekilde “gerekli kötülüğü” küresel boyutta sürdürmek için bir plan kurgulayan başka bir biri çıkıyor.

Watchmen gayet kanlı, vahşi ve karanlık bir iş. Öte yandan bu, Minuteman grubunun vücutlaşmış hali olduğu insanlığın aslında kendi karanlık zihninin gerisinde ne gizlediği gerçeğinin yanında aslında önemsiz kalıyor. Watchmen bunu anlatırken neyse ki politik doğrucu olmaya çalışmıyor. Kahramanlarını idealistik yada sütten çıkmış ak kaşık gibi nitelendirmiyor, literal anlamda “politik adelet savaşçısı” olmaya soyunan birisinin girdiği yolun, sokağa inmiş halka Amerikan Rüyası’nın bir tezahürü anlamında pompalı tüfek sıkarak cevap vermekten gayrı başka birşey olmadığını trajikomik şekilde gösteriyor bizlere. Yine de Alan Moore’un her eserine soktuğu toplum karşıtlığı bazen bir noktada ipin kantarını taşırabiliyor, zira Ozymandias’ın Büyük Buhran öncesi kendini arama yolculuğunun kanımca ne psikodelik şekilde tanımlanmasına ne de Anadolu’ya adımını atar atmaz zombiden farksız şekilde gösterilmiş Türkleri öldürerek “bakın, 300’de de gösterdiğim gibi, Ege’nin karşı yakasındaki medeniyet işte bu” mesajı vermesine, -topu topu birkaç panel kapsamasına karşılık- tıpkı orijinal kitaplarda hayatı İngiliz emperyalizmine karşı geçmiş Kaptan Nemo’yu League of Extraordinary Gentlemans’da İngiliz kahramanların maşası yapmasında olduğu gibi, iyi bir niyetle bakabilmem pek de mümkün olamıyor.

Özet geçmek gerekirse, Watchmen hem bireysel, hem de küresel meseleleri insanlığın aydınlık ve karanlık yanları eşliğinde tartarak, hem de tüm bunlara “bir karınca sürüsüne bakar gibi” evrensel bir bakış açısıda getirebilen üstün bir anlatı. Yukarıda bahsettiğim sıkıntı, bahsettiğim kısım kesilmiş olsa metine hiçbir şey kaybettirmeyecek kısımlar fakat birkaç panel için tüm metni yargılamayacaksanız da gözardı edilebilecek şeyler. Sonuç olarak Watchmen batı çizgiromanına saygı duymak isteyen herkesin okuması, irdelemesi, analiz etmesi gereken bir eser, aynı zamanda bana göre batı çizgiromanlarının bir nevi zirvesi ve sonraki verilecek her eser için feyz alınıp dersler çıkartılacak bir noktayı temsil ediyor.

4 Beğeni

Beyaz perde adaptasyonu kesinlikle çok başarılıydı ama çizgi romanına bir şans daha vermenizi tavsiye edebilirim :smiley:

1 Beğeni

Teşekkür ederim, Alan Moore’un bize konuşup yazılacak bir eser bıraktığını düşünüyorum.

1 Beğeni

Film ile çizgi roman neredeyse aynı sahnelere sahip, filmin birkaç eksik kısmı var ancak onun dışında birebir bir uyarlama olmuş.

Elinize sağlık :+1: daha kısa benzer bir incelemeyi kendim için yazmıştım. Moore ve Gibbons ın Watchmeni gerçekten kusursuza yakın bir eser.
Ben sadece devam kitaplarını beğenmemiştim, Moore da Dc ye devam etmemesini önermiş ancak bir nevi başının dikine gidip farklı yazar ekipleriyle her bir karakter için köken hikayeleri yazmışlar ve içine edip esas romanın havasını bozmuşlar desem hemfikir olacak çoktur.

1 Beğeni

Bu bahsettiğiniz seri hangisi? Watchmen Başlangıç değildir diye düşünüyorum çünkü orada Gibbons yok. Editör falansa başka tabii.

1 Beğeni

Başlangıç evet 4 cilt olan. Moore da Gibbons da yok onlarda. Olsalardı çok daha iyi bir iş olurdu elbette.

1 Beğeni

Yukarıda Dc yi nedense aklımda Gibbons’a çevirmişim :grin:. Bence de genel olarak asıl seri kadar iyi değil ancak Dr. Manhatttan kısmı baya iyiydi.

1 Beğeni

Manhattan cildi iyiydi dediğiniz gibi ona biraz haksızlık etmiş olabilirim :grinning_face_with_smiling_eyes:
Dolar Bill de güzeldi, hatta onun hikayesi cidden hüzünlüydü

2 Beğeni

Teşekkürler. Evet çizgi roman dünyasında maalesef tutan eserleri devam ettirmek gibi bir trend var. Moore’un evreni de derin olunca DC bu fırsatı kaçırmak istemedi. Bazı kitaplar zorlama olsa da dediğiniz gibi Manhattan cildi yine ortalamanın üzerindeydi.

2 Beğeni

Yani eser sahibi razı olup bizzat yazsa sıkıntı olmazdı da, böyle yazar hikaye bu şekilde kalmalı derken inatla başkalarına yazdırmayı çok yanlış buldum.

1 Beğeni

Hayatımda okuduğum ilk çizgiroman Watchmen. İthaki baskısına başladım ve çok beğendim. 5 cilt takım halinde satın almıştım.

Benim sormak istediğim konu, İthaki tarafından basılanlardan başka ingilizce yayınlanmış eser var mı? Yoksa tüm seri bu kadar mı?

Event niteliğindeki Doomsday Clock ve Rebirth başlangıç ciltlerini saymazsak Watchmen İthaki’den çıkan ciltler kadar sürüyor. Aslında sadece klasik Watchmen hikayesi dışında bir şey çıkmayacak gibi gözüküyordu yıllardır ancak Alan Moore’un ısrarlarına rağmen DC Watchmen ekibini hem başka serilere dahil etti hem de orijin hikayesi niteiliğinde “Watchmen Başlangıç” serisini çıkardı. Yani yukarıda saydığım hikayelerden asıl Watchmen tadını alamama ihtimaliniz yüksek çünkü yazarlar ve yazıldıkları dönemler farklı.

2 Beğeni

Çok teşekkür ederim.

1 Beğeni