Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/yanik-ulkenin-yanik-orhani/
Bir öğretmen olarak, vazifem icabı Anadolu’yu karış karış gezdiğim yıllarda gerek okuduğum, gerek işittiğim, gerek tecrübe ettiğim birçok öykü biriktirmiştim hafızamda. Ancak hiçbiri beni Yanık Orhan’ın öyküsü kadar etkilememişti. Manisa’nın Kula ilçesine tayinim çıktığında 1994 senesinin Ocak ayıydı. “Yanık Ülke” diyorlardı buraya. Sönmüş yanardağlarından, kül rengi topraklarından almıştı bu ismi. Üstelik yeni değil, binlerce yıldır… (DEVAMI…)
Merhaba. Öncelikle diliniz gerçekten çok iyi. Hiç yazım ya da imla hatası göremedim. Dahası, bana kalırsa birinci tekil şahısla kurgu yazmak, bunun hakkını vermek çok zordur. Gördüğüm kadarıyla siz bu konuda oldukça başarılı olmuşsunuz. Cümle yapısı, anlatım, betimleme; hepsi çok iyi.
Yalnız, kurguda kafama takılan yerler var. Orhan anladığım kadarıyla gerçekten kötü bir insan ve karısı ve çocuğunu da kendi elleriyle öldürmüş sayılır. Böyleyken bu ölümlerden, psikolojik olarak rahatsız olacak kadar, kendi gerçekliğini yaratıp ona inanacak kadar etkilenmesi ve buna üzülmesi bence mantıklı değil. Daha önce başkasını öldürmese (çiftlik sahibini de öldürdüğünü varsayıyorum) belki ilk kez suç işlediği için pişman oldu derdim, ama zaten sicili epey kabarık.
Bir de Hamiyet Hanım neden zamanında ihbar etmedi, eğer teyze kızına bu kadar değer veriyorsa? Birkaç görgü tanığı var, evdekiler de Orhan’ın nasıl biri olduğuna dair tanıklık ederse Orhan pekala hapse girebilirdi kolayca. Öykü sonunda “Gerek var mı” diyerek sanırım cezasını bulduğunu söylüyor, ama olay olduğu sırada neden polise gitmediğini açıklamıyor bu durum.
Selamlar,
Yorumlarınız için teşekkür ederim.
Kafanıza takılan yerlere açıklık getirmeye çalışalım;
Orhan’ınki bir ıslah olma hali. Bunu sağlayan pişmanlık değil de, yalnızlık olabilir (anlatıcının iki kez değindiği üzere). Oyuktaki yalnızlık ve çaresizlik içerisinde dünyevi hırslarından sıyrılmış. Hayatına her girene kötülük eden bir kanun kaçağı olarak girdiği oyukta küçük bir çocuğun hayatını kurtaracak kadar iyi bir adama dönüşmüş. Ruhu temizlenmiş. Ancak ruhu temizlenirken aklını yitirmiş. Bunun sebebi de geçmişindeki günahlarını bu temiz ruhta barındıramaması olsa gerek. Öyküde yalnızlık, ıslah edici ama bir o kadar yıkıcı etkileri olan bir hapishaneye benzetilmiş.
Hamiyet Hanım’ın ihbar etmesi mevzuuna gelirsek… Benim kurgumda Hamiyet Hanım’ın babası gerekli ihbarı yapıyor ama polis Orhan’ı bulamıyor. Ancak Hamiyet Hanım’ın anlatımının akışını bozacağını düşündüğüm ve hikayenin ana fikrine hiçbir katkısı olmayacak bu olayı anlatmamayı seçtim. Okura bıraktım, diyelim.
Saygılar,
Sevgili @HGA
Çok eskilerden, kadim yıllardan diyeyim :), bir isim görmek beni çok mutlu etti. Hem baraka hem de çocuk temalı öykülerinizi okumuştum. Hatta çocuk öykünüzü okuduğumda (yıl 2013 diyeyim de yaşımız çıksın) bir gün bende hikayelerimi göndermeyi cesaret edebilecek miyim diye düşünmüştüm.
Burada da yine Hikmet ve Süreyya’dan sonra Orhan için öykünüzü görüyorum. Okuması keyifli ve her zamanki gibi oldukça başarılı bir öyküydü.
Umarım daha çok aramıza uğrarsınız.
Elinize ve düş gücünüze sağlık
Sevgiler
Dipsiz
Selamlar,
Yalnızca iki öykü ile bir okuyucuya sahip olmak son derece beklenmedik ve güzel bir his. Teveccühünüze teşekkür ederim.
Hikayelerinizi göndermeye başlayarak çok doğru bir karar vermişsiniz. Hayal dünyanız ve kaleminizin gücü ile kendinize sevgi ve saygıdeğer bir yer edindiğinizi görmek zor değil. Bunun için sizi tebrik ederim.
Saygılar,