Yaşanabilir Gezegen - Kısa Öykü

Herkese merhaba, uzun süredir kısa öykü yazmıyordum. Yazdıklarımı da çok kendime saklıyorum. Ama bu öyküm burada paylaşacağım ilk öyküdür. Umarım son olmaz. :smiley:

Kelime sayısı fazla değil. Eksiği, gediği ve çok amatör sayılacak tarafı elbette olacaktır. Olayları, dallandırıp budaklandırmadan net bir şekilde vermek istedim ve bazı olayları da okurun hayal gücüne bırakmak istedim. İyi okumalar. :slight_smile:

YAŞANABİLİR GEZEGEN

1

Roketin kargo kısmındaydı. Son kontrolleri de saniyeler içinde tamamladı. Kontrol merkezinin uyarısı ile geri sayım başladı.

On, dokuz…

Robotik sese eşlik eden tek şey nefeslerini tutmuş onlarca görevlinin sessizliğiydi. Parmaklar klavye tuşlarını dövmüyordu artık. Saniyeler önce susmayan telefonlardan şimdi istirahate çekilmiş gibiydi.

Sekiz, yedi, altı…

Bir adam burnunu çekti. Onun iki metre yanında bulunan arkadaşı elindeki kalemi kıracaktı neredeyse. Odanın en yakışıklısı elini yağlı ve sağa yatmış saçlarına götürdü. Biraz sonra dağılacaklardı. Dev ekrandaki rokete kitlenmişti bekliyorlardı hepsi.

Beş, dört, üç, iki, bir…

Roketten 1 km uzakta olan merkez hafiften sarsılmaya başladı. Sarsıntının eşliğinde dev bir kibrit yanarak yükselmeye başladı. En yakındaki kasabanın dışarıya çıkan halkı ufuktaki belli belirsiz ateş tomurcuğunu çıplak gözle görmeye çalışıyordu. Dışarda olmayanlar ise evlerindeki renkli televizyonlarıyla bu unutulmaz ana tanıklık ediyordu.

Dünya atmosferinden ayrılan roketin kargo kısmı ağır yükünü mavi gezegenin kucağına bıraktıktan sonra sivri burnunu Mars’a yöneltmişken aşağıdaki merkez üssünde büyük bir sevinç yaşanıyordu. Birbirlerine sarılanlar, deliler gibi dans edenler, alkışlayanlar ve ağlayanlar…

Birkaç saat sonra hepsi mutluluktan bitap düşüp evinin yolunu tutacaktı ve uykularında Mars’ı görüp ona doğru giden keşif aracı ExoMars’ı sayıklayacaklardı.

2

Aylarca süren yolculuğun ardından Mars’ın yüzeyine iniş yapan keşif aracı topladığı ilk verileri Dünya’ya çoktan göndermişti. Gezegendeki sismik aktivite, yeraltı ısısı, gezegenin çekirdeği ve hava hakkındaki hayati bilgilerin toplanması ve merkeze ulaşması çalışmanın sürecine bağlı bir durumdu.

Mars’ta geçen ilk günün ardından yoğun bir kum fırtınasının içinde kalan keşif aracı ağır aksak tangırdayarak çalışmalarını sürdürüyordu. Beş saatlik uğultu dolu fırtına sona erdiğinde yıkık dökük bir harabe ortaya çıkmıştı. ExoMars şimdi o tarafa yönelmişti. Her biri birer tonluk altı tekerleğiyle harabenin önüne geldiğinde ardında bıraktığı izler yavaş yavaş kayboluyordu.

Yaklaşık on dakikalık bir analiz sonunda kentin eski ana caddesinde ilerleyen keşif aracı, insan kulağının duyamayacağı bir sesi yakaladı. Denetleyici kamerasıyla geniş bir görüş açısına geçti. Mars’ın yumuşak kumlarını gömülen tekerlekler tekrar harekete geçerek 100 mil uzaktaki tespit noktasına doğru ilerlemeye başladı.

3

ExoMars’ın tespit ettiği noktada, yerin millerce altında bir uyarı ışığı yanıp sönmeye başladı. Otomatik haberleşme sistemi yıldırım gibi harekete geçti. Dişli çarklar takırdayarak dönmeye başladı, açılan yüzlerce kapı üstündeki ölü toprağın içeri girmesine izin verdi. Daha sonra bu topraklar tek seferde dışarı doğru püskürtüldü ve girişin ağzı temizlendi. Görünürde kimse yoktu. Bir müddet sonra iki kişi altlarındaki mekanizmayla Mars yüzeyine ayak bastı.

‘’Sizce beklediğimiz haber mi efendim?’’ dedi diğerinden daha kısa ve çelimsiz olan.

‘’Olmak zorunda,’’ dedi uzun ve güçlü görünen. ‘’Bu topluluk önümüzdeki günleri göremeyecek kadar yoruldu. Her şey hazır mı?’’ diye sordu ardından.

‘’Herkes hazır. Hatta marsi böcekleri bile!’’

4

On dakika sonra keşif aracı görüş mesafesine girdiğinde Mars kumları sarsıldı. Binlerce yolcu gemisi gürleyerek havalandı ve ölü toprağın altında gömülü olan kentin üzerinden uçtu. Kaplumbağa gibi hareket eden ExoMars denetleyici kamerasıyla olan biteni kaydediyordu. Daha sonra bu kayıt incelenmesi için Dünya’ya gönderilecekti.

Gemiler henüz dış uzaya açılmamışken öncü geminin metalik gövdesinde bir silah belirdi. Silah vızıldayarak namlusunu Marsın kızıl topraklarında gri bir leke gibi duran keşif aracına yöneltti. Biyolojik katliamları, Nükleer savaşları, milyonlarca ölümü ve salgınları geride bırakmak ve nur topu gibi bir gezegende yeni bir hayata başlamak için tek bir atış yetiyordu şimdi.

8 Beğeni

Ellerinize ve kaleminize sağlık. Hoş bir öyküydü. Devamını bekliyorum. :slightly_smiling_face:

3 Beğeni

Yazmalı mıyım yoksa yazmamalı mıyım bilemedim ortada göze batan bir anahtar kelime var da ben mi göremiyorum. Yoksa arkadaşımı rencide etme riskim var. Sonuçta yazmaya karar verdim. Ben bu hikayeyi daha doğrusu hikayenin sonunu anlamadım. Hikayelerin gizemli olmasını isterim sonucu gözümüze sokacak kadar açık olsun istemiyorum ama anlamadım.
Bu arada beğendim her satırını. Tam dozda yazılmış. Öyle gereksiz betimlemelerle konu uzatılmamış. ama derinlerden çıkanlar kimler. Marsın yerlileri mi. Bir şeyden mi kaçıyorlar. Yoksa dünyayı ele geçirmeye mi gidiyorlar. Mahçup olmayayım diye bir kere daha gözden geçirdim ama atladığım bir nokta var. Saygılarımla…

1 Beğeni

Elinize sağlık, öykü yazıp paylaşmak ve okurlardan yorum beklemenin ne anlama geldiğini iyi bilen biriyim. Başarılı betimlemeleriniz var ancak konuyu ele alış biçiminizi geliştirmeniz gerektiğini düşünüyorum. Son kısım bana da biraz karışık geldi açıkcası. Ben şu şekilde anladım; zaten Mars’ta gelişmiş bir uygarlık var ve bunu keşfetmemesi için ExoMars’ı yok ediyorlar. Eğer bu şekildeyse ek bir yorumum daha olacak :slight_smile:

1 Beğeni