Yazarın Ağlaması 2 aka Fuck It

Yazar hangi dili kullanarak kendini daha iyi anlatabilir emin değil. Yazarken masanın bir ayağındaki dengesizlik canını sıkıyor ancak genel karakterinin bir özeti gibi onu düzeltmek adına uzun zamandır bir şey yapmadı.
Yazarın canı sıkılıyor. Biraz içkinin işe yaradığını biliyor ve bu nedenle umursamazca içiyor. Peki yazar ne için sıkılmakta? Hiçbir şey. Zaten sorunda tam buranın kalbinde yatıyor.
Yazarın dertleri bir kağıda sığamayacak kadar uzun ve yine aynı kağıdı israf edecek kadar kısa. Bir dilemma içinde uzun zamandır kendini çalışmaya ve adam olmaya verdiği için unuttuğu dertleri yavaş yavaş aklına geliyor. Kendini toplumun standartlarının içerisinde bir noktaya koymak için yarattığı dünyası artık ona dar gelmeye başlıyor.
Peki yazarın gerçekten yazar olduğunu nereden biliyoruz? Bu lisansları kim veriyor insanlara? Kaç öykü yazınca ya da kaç defa okununca insan yazar olur? Yazar bunları düşünürken kendini anlamsızca sürükleniyor görmekte. Yazarın ölmesi gerek. Ya da yaşaması.
Hayatın sunduğu gerçekleri bir türlü kendine yediremedi yazar. Onların hepsini kendisi için çok meşakkatli buldu. Bu nedenle hepsini bir kenara attı ve kaybolmayı seçti.
Kime neyi anlatıyorsun? İnsan denilen şey bir yerden bir yere bok taşıyan organizmadan fazlası değil. İnsana ait tüm gerçeklğin seks, sıçmak ve güç üzerine olduğunu her örnekte sunabilir yazar. Tüm insan çabasının temelinde bunun yattığını biliyor.
Yazar çok şey biliyor. Yazarı öldürmek gerekiyor bu nedenle. YAZARA ÖLÜM! Hurray!
Yazar kendi kendine konuşuyor. Garip geliyor yazara. Farz edelim ki yazar hayatın gerçekliğinin farkında ve bunu insanlara aktarmak gibi kendine saçma bir neden bulmuş. Bunu herkesin istese ulaşabileceği bir yerde duyursa bile kimsenin umrunda olmayacak.
Yazar kendi kendine konuşmaya devam ediyor. Ne haliniz varsa görün.

1 Beğeni