Yazarlar Gördüklerini Mi Yazar?

Yazar ve Gözlük
Sakin bir akşamdı. Güneşin batmasına bir saatten az vardı. Serin bir şekilde esen rüzgâr o akşamın bir bahar akşamı olmasına isyan ediyordu. Güneşin kayboluşuyla yüzünü gösteren gecenin ise ona katıldığı her halinden belliydi. Adam gülümsedi, üzerindeki kaliteli kıyafetlerini kalın ve sıcacık paltosunu gören insanlar adamın yüzündeki gülümsemeye pek çok farklı anlamlar biçtiler. Sebep onların hiçbiri değildi. Yazar içinde bulunduğu akşamı güzel ve sanatsal bir şekilde anlatmanın bir yolunu bulmuştu ve yüzüne vuran mutluluğun sebebi buydu. Düşüncelerine paltosunun ceplerinde bulunan defter ve kalemle hayat vermek isterdi, ancak varış noktasının yakınlığı onu yürümeye devam etmeye itti. Zaten ona göre düşünceler ve fikirler gelgitler gibiydi, biri gider biri gelirdi. Hangisinin bıraktığı izin daha iyi olduğu konusunda ise söylenebilecek pek çok söz vardı, yazarın içinden herhangi birini söylemek gelmedi. Ah, işte sonunda hedefine ulaşmıştı. Normalden uzun sürmüştü yolculuğu hatta bir ara yıllardır şaşmamış ayaklarının yollarını şaşırdığını düşünmüştü. Neyse ki korkuları yersizdi. Hedefi işte tam karşısındaydı. Görkemli gövdesi heybetle kafasının üstünde yükselen yüzyıllık bir ağaç. O ağaçların şaraplar gibi olduğuna inanırdı, ne kadar yıllanırsa o kadar iyi olurdu. Bu ağacın gövdesinin duruşu, dallarının eğimleri, yapraklarının rüzgârda sallanışı onun iyi yıllanmış bir ağaç olduğuna işaret ediyordu. Onu ilk başta bu yüzden seçmişti. Uzun yıllar önceydi, onlar beraber yıllanmışlardı. Gerçi kendisi yılları onun kadar iyi karşılayamamıştı. Yavaşça yaklaşıp ağacın dibine oturdu yazar ve sırtını dostuna yasladı. Ağacın gölgesi adeta gecenin ufak bir parçasıydı, yazarı karanlıkta bıraktı. Bu yazarın paltosunun cebinden defterini ve kalemini çıkarmasına engel olmadı. Onun yazmak için defteri görmeye ihtiyacı yoktu. Bu sözün üzerine öbür cebinden bir gözlük çıkarıp takması görenler için sözlerini geçersiz kılmış gibiydi. Normal insanlar için o gözlüğü normal bir gözlük sanmak oldukça mantıklı bir varsayımdı. Bu gözlüğün mantıkla bir alakası yoktu. Gözlüğün görmesine yardım ettiği doğruydu, yalnızca içinde bulunduğu dünyayı değil öbürlerini görmesini sağlıyordu. Bu dünyanın ışığını kırıyor gökkuşağının her bir renginde başka bir dünyayı gösteriyordu. Yazarın işi, bu açıdan pek zor sayılmazdı; o sadece gördüklerini yazıyordu. Kitaplarını okuyan kişilerin onun bu lafına olan itirazları aslında onların suçuydu. Yazar hiçbir zaman gördüklerinin buradan olduğunu söylememişti. Yine de onları suçlamıyordu. Bu gözlüğü hiç kullanmamış kişilerin onu anlamasını bekleyemezdi. Onlar için sadece üzüntü duyuyordu.
Yazar: Tolga Koçer/Asklopedia

2 Beğeni

Yorumlarınızı bekliyorum, dostlarım.

Merhabalar, çalışmanız çok güzel. Üslup kullanımınız ve anlatımınız açık, akıcı. Ne yazık ki dikkatimi çeken bir nokta var. Başlığınız “Yazarlar Gördüklerini mi Yazar?” yoksa “Yazar ve Gözlük” mü? Alt başlık şeklinde kullandıysanız şayet, yazınıza daha uygun bir şekilde düzenlenebilirdi o kısım. Belki kalın ya da italik yazılıp belli edilebilirdi ne olduğu. Her koşulda başlığınızı metninizden ayırmamanız da naçizane tavsiyemdir. İyi forumlar. :relieved:

1 Beğeni

Efendim yorumunuz için çık teşekkür ederim. Asıl başlık metnin kendi içinde bulunandır. Öbürü daha çok okuyucuyu çekmek ve bu sayede gelecekte daha iyi bir yazı ortaya koymak amacıyla done toplamak için koyduğum ilgi çekici bir başlıktı. Gerçekten yorumunuz beni çok mutlu etti, yazı hakkında belirtebileceğiniz başka bir şey var mı acaba? bir de başka bir hikayemi daha paylaşmıştım, ilginizi çekerse göz atabilirsiniz, onu bu yazıdan daha iyi kabul ederim. Tabi ki lütfen bunu bir zorlama olarak almayın, yorumunuz için tekrardan teşekkürler. :grinning:

1 Beğeni