Yeni Çıkan Kitaplar - En Yeni Kitap Haberleri

Narnia Günlüklerinin yeni kapakları.

9 Beğeni

Eşim hastası bu serinin. Yeni baskıları almayı düşünüyordum ama kapaklar benim için felaket kötü olmuş. :confused::confused:

5 Beğeni

Evet, kapaklar çocuklar için yapılmış. Tek kitap şeklinde çıkacaktı onu bekleyin belki o daha iyidir.

3 Beğeni

Aman Allahım. Çocuklar akın eder ama yetişkin okur direkt kaçar bundan. Tek cilt versiyonunu merak ediyorum. O da bu tarz gelirse almam galiba.

9 Beğeni

Umutlar tek ciltliye o zaman :smiley: .

5 Beğeni

18 Beğeni

İnstagram tanıtım videosunda ciltli gözüküyor.

5 Beğeni

İzledim şimdi, evet sert kapak gibi geldi bana da.

2 Beğeni

Hobbit’i nasıl basacaklar acaba merak ettim.

1 Beğeni

Çevirmen değişmiş galiba. Bu kez de kapak değişti diye değil çevirmen değişti diye yeniden satın alırım gibi. :slight_smile:

3 Beğeni
23 Beğeni

Hobbit 1. baskı olarak görünüyor sanki. Farklı bir formatta basılma ihtimali olabilir belki.

3 Beğeni

Hobbitteki karadenizli troll bireyler EYT kapsamında emekli edilmiş gibi bir his var içimde :smiley:

4 Beğeni

Geçen paylaştığım alanın elinde kalacak türden bir şey mi geliyor yoksa? :sweat_smile:

1 Beğeni

Bence siyah kapak baskılardan. Birinci baskı olmasının nedeni yeni çeviri olması.

Allı pullu bir baskı daha olursa iyi olur elbette ama zannetmiyorum. :slight_smile:

3 Beğeni

Benim de beklentim yok denecek kadar az. Ancak öyle (allı pullu güzel bir baskı) olmasını umalım.

2 Beğeni

Bugün kitapçıda bu seti gördüm kitaplar normal roman boyutunda küçük. Kağıt kalitesi de düşük.
Bende İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI var hem kağıt kalitesi hem de 16×24 boyutunda

3 Beğeni

Bernard Lewis - İslam’ın Krizi

12 Beğeni
13 Beğeni

Güneş Çarpması

İvan Bunin

Güneş Çarpması, sürgündeki Rus edebiyatının belki de en büyük ismi, kendinden sonraki Rus yazarları, hatta sanatçıları da derinden etkilemiş olan İvan Bunin’in on öyküsünü bir araya getiriyor.

Bunin ve öyküleri, kendi deyimiyle, “Eski Dünya’ya, Gonçarov ve Tolstoy’un, eski Moskova ve St. Petersburg’un Rusya’sına ait” bir dünya sunuyor bize.

Aşk, ölüm ve kaybetme korkusu, insanoğlunun geçiciliği gibi temaları kimi zaman mistik öğelere de yer vererek ama her daim melankolik bir haletiruhiye içinde işleyen Bunin, Nabokov’un deyimiyle “renklerin en güçlü ustası”dır.
Nobel kazanan ilk Rus yazar Bunin’in en güzel öykülerini içeren Güneş Çarpması, Eyüp Karakuş’un Rusça aslından çevirisiyle…

İçimde Bunin’le kardeşmişiz gibi bir duygu var. “Güneş Çarpması” benim en sevdiğim öyküdür.
—Andrey Tarkovski

Etkisi kelimelere sığmaz. Duyumsaması onunki kadar keskin, iç ve dış dünyası birbirine o kadar sıkı bağlı, dünyası onunki kadar hakiki ve beklenmedik bir başka yazar bilmiyorum.
—André Gide

İvan Bunin bir Rus klasiğidir.
—Varlam Şalamov

KİTAPTAN ALINTI

Yemekten sonra ışıl ışıl aydınlatılmış salondan güverteye çıktılar ve tırabzanların önünde durdular. Kadın gözlerini kapadı, elinin tersini yanağına yasladı, sade, sevimli (bu küçücük kadının her şeyi sevimliydi) bir kahkahayla güldü ve: “Galiba sarhoşum ben…” dedi. “İyi de, siz nereden peyda oldunuz böyle kuzum? Üç saat önce sizin varlığınızdan bile haberim yoktu oysa. Nereden bindiğinizi bile fark etmedim! Samara’da mı? Neyse canım, fark etmez… Benim mi başımdönüyor yoksa bir yere mi dönüyoruz?”

İlerisi karanlıktı, ışıklar yanıyordu. O karanlıktan insanın yüzüne doğru güçlü, yumuşak bir rüzgâr esiyor, ışıklar bir yana doğru kayıp gidiyordu. Şık Volga vapuru küçük bir iskeleye yanaşmak üzere genişçe bir yay çiziyordu.

Teğmen kadının elini tuttu, dudaklarına götürdü. Küçük ve kuvvetli el, güneş yanığı kokuyordu. Güney güneşinin altında, sıcacık deniz kumları üzerinde bir ay boyunca yattıktan sonra (Anapa’dan geldiğini söylemişti) bu hafif, keten elbisenin altında muhtemelen baştan aşağı dinç ve yanık bir beden bulunduğunu düşünmek insanın kalbini durdurmaya yeterdi.

“Niye?”

Teğmen bir süre sustu. Kadın elinin tersini bir kez daha alev alev yanan yanağına koydu.

“Çılgınlık bu…”

“Hadi inelim!” diye tekrarladı diğeri safça. “Yalvarırım…”

“Ay, nasıl isterseniz öyle olsun…” diye yanıtladı kadın arkasını dönerek. Yanaşmaya çalışan vapur, loş ışıklı iskeleye hafif, boğuk bir “tok” sesiyle bindirince birbirlerinin üzerine düşecek gibi oldular. Fırlatılan halatın ucu tepelerinden geçti, sonra vapur biraz geri kaçtı, aradaki su homurdanarak fokurdadı, indirilen iskele tahtası tangırtıyla yere düştü…
Teğmen eşyaları almaya koştu.

“İnelim mi?” diye mırıldandı teğmen.

Kadın şaşırmıştı.

“Nereye?”

“Şu iskeleye…”

“Niye?”

Teğmen bir süre sustu. Kadın elinin tersini bir kez daha alev alev yanan yanağına koydu. “Çılgınlık bu…”

“Hadi inelim!” diye tekrarladı diğeri safça. “Yalvarırım…”

“Ay, nasıl isterseniz öyle olsun…” diye yanıtladı kadın arkasını dönerek. Yanaşmaya çalışan vapur, loş ışıklı iskeleye hafif, boğuk bir “tok” sesiyle bindirince birbirlerinin üzerine düşecek gibi oldular. Fırlatılan halatın ucu tepelerinden geçti, sonra vapur biraz geri kaçtı, aradaki su homurdanarak fokurdadı, indirilen iskele tahtası tangırtıyla yere düştü…

Teğmen eşyaları almaya koştu.

Birkaç dakika sonra uyuklayan yazıhanenin önünden geçtiler, neredeyse tekerlek boyu kumlarla kaplı sahile çıktılar ve hiç konuşmadan, sürücüsü toz toprak içindeki hafif bir yaylıya bindiler. Sağlı sollu dikili, eğri büğrü seyrek sokak lambaları arasında tepeye doğru çıkan ve tozla iyice yumuşamış hafif yokuş hiç bitmeyecekmiş gibiydi. Ama sonunda vardılar, taş kaplı bir sokak boyunca takır tukur ilerlediler; işte, nihayet bir meydandalar: etrafta birtakım devlet daireleri, bir yangın gözetleme kulesi, havada bir ilçe merkezinin yaz gecesinden yükselen sıcaklık ve kokular… Arabacı iyi aydınlatılmış bir girişte durdu; açık kapının gerisinde dimdik üst kata çıkan, eski, alçak bir merdiven görünüyordu.

Üzerinde pembe çaprazyaka gömleği ve setresiyle tıraşsız, yaşlı bir uşak memnuniyetsiz bir tavırla eşyaları aldı ve giyilmekten erimiş ayakkabılarını sürüyerek öne düştü. Yolcular büyük fakat gün boyu güneş görmekten fırın gibi ısınmış ve fena halde havasız kalmış, pencerelerinde beyaz perdeler asılı, aynanın önünde önceden kullanılmış iki mum duran bir odaya girdiler. Daha girer girmez, uşak arkasından kapıyı kapatır kapatmaz teğmen hemen kadının üzerine atıldı ve çılgınlar gibi öpüşmeye başladılar… Öyle ki, yıllar sonra bile ikisi de hayatları boyunca böylesi bir şey yaşamadıklarını hatırlayacaklardı.

6 Beğeni