Yapıyor olacağım, bekliyor olacağım gibi kalıplar
-Gark olmak.
-Veçhe. .
Karşısındaki kişi konuşrken sürekli “aynen aynen” diyen insanlara feci uyuz olmaya başladım.
Bu tarz konulara (Bunun itici gelen davranış, kıyafet, dizi-film, hatta don markasına kadar olanı da var.) girerken hep geriliyorum, “Ulan ihale bize kalmasın.” diyerek.
Ancak benim de hiç hazzetmediğim kelimeler var. Alfa, beta, sigma tarzı insanları tanımlamak için kullanılan içi tamamen boş kalıplar örneğin. “SJW, Woke, Carcer Culture, redflag, blue pill, red pill, ghosting, love bombing (Bazılarını ilk defa ilgili Gibi bölümünden öğrendim.)…” bilmemne şeylerinde de yokum hiç. Hayır bir de sürekli yeni bir şey türetiyorlar takip de edemiyorsun. Tam yakaladım diyorsun yenisi çıkıyor.
Önceleri “Boş yapma,” lafına çok uyuz olurdum ama şu an soğuk bakmıyorum.
Bir de son dönem trendlerinden isimlerin sonuna “Biz-zziko, -inyo, -to” tarzı bin bir çeşit şey eklenme olayını da sevmiyom pek.
Ben bu tavra “ergen tavrı” diyorum. “Aynen” lere ek olarak -ki muhtemelen aynı kişiden söz ediyoruz- yüz yüze görüşürken bir şey sorduğunda sadece iki kişi konuşuyor olsanız bile “Kim? Ben mi?” sorusuyla karşılık alıyorsunuz ya… İşte bu “Kim? Ben mi?” soru- cevabı da beni içten içe kızdırıyor.
Ben bu kalıba sinir olurum
Bu kalıbın dil bilgisine uygun olduğuna dair bir bilgi de var. Ben ısınamadım hiç.
Aslında biz bu konuyu konuşmuştuk.
Yapıyor olacağım kalıbı manalı ancak alttaki gibi bir durum olursa.
Çünkü sizin verdiğiniz kaynakta da dilbilimci şunu söylemiş.
‘Sizi bekleyeceğim’ demek varken ‘Sizi bekliyor olacağım’… Oysa dilde tasarruf ilkesi vardır. Fazladan kelime kullandığınızda daha bilgili değil tam tersi yetersiz olduğunuzu gösterebilirsiniz .”
Kitap çevirileri için güncel yorum gelmemiş. Başat, biçem, esrilik, esrime gibi ne günlük hayatta kullandığımız ne de göze ve dile hoş gelen kelimelerin basmakalıp, tekrarlı biçimde metinlere serpiştirilmesi rahatsızlık verici. Okul zamanları da “gerçel” (sayılar), “suje” (subje çağrışımlı, felsefe), “maji” (magic, Hogwarts’ta okuyanlarımız için) gibi dahasını hatırlayamadığım örnekler vardı. Ama ülkeden topluca utandığım bir kullanım vardı ki, Tarzan görse ormanına kaçardı. “tape”. Teyp, kaset, bant, kayıt, nerden baksanız hayatımıza yıllar önce girmiş bir kelimeyi yazıldığı gibi okuyarak gündem teşkil ettiler, bunun bir de “girişim” varken mastarından “k” atılmış “kalkışma” ucubesi vardı, isim fiillerden (-me, -mek, -iş) yanlış olanın tercihiyle. Belgisiz sıfatların da ayrı yazımının (“birkaç, birçok, hiçbir”) yaygınlaşmasıyla medya kirliliği vazifesini yerine getirdi ve mesailerini bu işe vermiş tüm öğretmenlerin ve ebeveynlerin heba edilen zaman maliyeti müminlerin amel defterine yazılarak Amelie posterine tebessümle işlendi.
“Günün sonunda…”
Son zamanlarda çok sefer kulağıma çalındı. Bakınca kullanımı yanlış gelmiyor ama “sonunda, sonucunda, nihayetinde vb.” yerine -kimilerince- sadece bu tamlamanın kullanılması garip geliyor.
Ekleme: Galiba İngilizce "end of the day"den ithal edilmiş.
Medya demişken, Stephen King’i koltuğunda ters çevirecek “O” kalıbı çok çok sinir bozucu. O anların kameramıza yansıdığı günleri özletir şekilde, devamına tıklamamız için ağzımıza çalacak hırsızı hırsından çatlatıp hırlıya dönüştüren “o gazinocu çok konuşulacak”, “o markette indirim var” gibi uydurmaya bile bilinçaltımdan çıkaramadığım örneklerle yine birbirinin aynı manşetler ve yanı sıra hatalı öbekler: “Geri dönüşüm, geri iade, bu yüzden dolayı” gibi dili kirleten kullanımlar, “keşke şuna vereceğim emeği ve zamanı başka şeye verseydim” pişmanlığı yaratıyor. Zira kendi diline saygı duymayan, göstermeyen, cahil bir toplumun bireyi olarak eğitilmiş olmak hiçbir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla, organizmanın hücrelerini tek tek ayrıştırıp “şu kötü” diye göstermek de öyle; kitlesel şizofreniden çıkıp önümüze diktiğimiz dev aynasını kırdığımız vakit ne olduğumuz, ne hâle geldiğimiz ile yüzleşip (aksiyon alacağız!) eyleme geçeceğiz ya, buna da riyalar aleminde kibir azabını çektiğimiz kötü huylu kitlenin hasta adam rüyası sebebiyle ihtimal vermiyorum. stop. daltonlar kaçtı. stop. rintintin’i bulamıyoruz. stop.
Burjuva. Son okuduğum kitap yüzünden epey itici bulmaya başladım, kitaplar etkiliyor…
Bu özel isimler için de geçerli. F. Scott Fitzgerald, David O. Selznick, F. W. Murnau, hatta o dönem Martin Scorsese (!) gibi isimlerin göbek adına kadar başlıklanmasına tepki olarak ssg’ye ulaşıp bizzat o dönem kendim topunu düzeltmiştim. Yerli çoğu sitede halen görüyorum bu aşkı: Tolstoy’un, Dostoyevski’nin, bilmemkimin ikinci, üçüncü, seksenbeşinci adını yazınca entel dantel olduğunu düşünen sadece bizim insanımız, bunu Atatürk dövmesi, çıkartması kullanan zihniyetle de bağdaştırabilirsiniz: Hepsi yüzeysel. Adamın adını çoğaltacağına ona dair bir şeyler öğren, paylaş, aldığın bilgiyi damıtmak varken onu kendi kafana göre değiştirmek çirkin bir şey.
Ucuzluk belirtmek amaçlı, “sigara parası”. Herkes içmediği için genelleme yapılması anlam ifade etmiyor. “çorap parası” seçilse kimsenin itirazı olmazdı.
Askerlik nedeniyle “Mıntıka.”
Başlık içi aramada göremedim: “Handiyse”.