Yoslarlu Kenti: Loyus'un Öfkesi 1.Bölüm: Kara Bulutlar

Kara Bulutlar
“Öfke sana, sen kılıcına sarılıyorsun; damarlarında akan kanın sesi duyuluyor neredeyse! İçindeki ateş yıllar geçtikçe korlanıyor, vicdanın kül olmak üzere ama farkında değilsin! Başına geçeceğin bu halk zaten yıllardır savaş veriyor, masumlar kendi canlarını hiçe sayıyor… Yeni bir tanesine ne gerek var?”
İraş’ın göz pınarlarından yaşlar süzülüyordu. Bu gece kapkara bulutlar parlak yıldızlara gölge oluyordu. İraş başını göğe kaldırarak “Şu kara bulutlara bak. Bulutların altında yatan yıldızları hissedebiliyor musun? Öfke senin kara bulutun oldu, içinde yatan yıldızı hissedemiyorsun!” konuşmasına hıçkırarak devam etti “Asil bir lider, halkını kollayan bir koruyucu olmak varken neden barbar gibi kan dökmek istiyorsun?” Yumruk yaptığı elleriyle Loyus’un sert göğsüne vuruyordu. Loyus birçok şey söylemek istiyordu ama dilinin ucuna gelen kelimeler yuvalarına geri dönüyordu. Loyus, İraş’ın söylediklerini üzerine gelen oklar gibi hissediyordu, kendi kuracağı cümlelerin bu oklara kalkan olması için ne diyeceğini düşünüyordu. Loyus dudaklarını biraz aralayıp, fısıltıyla
“Hiç değişmemişsin İraş! Seninle oyunlar oynardık, hatırlıyor musun o günleri? O günlerde bile hep beni bu bilge tavırlarınla dizginlemeye çalışırdın. Bir savaş başlatma taraftarı değilim ama bir gün kapımız düşmanlar tarafından çalınacak. O gün geldiği zaman bilgece kurulan cümlelerden daha fazlasına ihtiyacımız olacak!” dedi. İraş acı acı gülümseyerek “Derdin gerçekten halkını düşmanlardan korumak mı, yoksa küçükken yaşadığımız o günün intikamını almak mı? Ben o günü çoktan unuttum, sen de unut! Şu an üstümüze gelen bir düşman yok zaten… Tabii sen onları üstümüze çekmezsen!" dedi. Loyus büyük bir hiddetle kılıcını kınından çıkardı. Yemyeşil gözlerini kızgınlıkla kısarak, İraş’ın gözlerine dikti. İraş, yüzünün bir bölümü kapatan kızıl saçlarını arkaya doğru attıktan sonra “O kılıçla beni korkutamazsın!” diye haykırdı. Loyus bir boşluğun içinde gibiydi. Kimsenin… En yakın arkadaşının bile onu anlamadığını düşünüyordu. Loyus titreyen elleriyle kılıcı gökyüzüne doğru kaldırıp “Kara bulutların altında yatan ay’ı hissediyorum, gücümü ondan alıyorum ve benim yoldaşım o olacak” dedi. İraş, gözyaşlarını sildikten sonra “Sanırım hatırladığım Loyus artık yok. Beni dinlemiyorsun bile! Yıllar öncesine, çocukluğuna takılmışsın… Unuttum desem de, o gün kalbimi hala acıtıyor. Ama kendi acımız yüzüne bu kadar insanı savaşa sokmak ne demek?“” derin bir nefes aldıktan sonra "“Hadi git biraz uyu. Yarın senin için çok heyecanlı olacak. Yoslarlu halkı yeni liderini, yani seni başa getirecek! Umarım onların ve benim felaketim olmazsın” diye devam etti ve karanlığa karıştı. İraş gittikten sonra Loyus biraz kendisini dinledi ve yarını düşünmeye başladı… Sonra ağır adımlarla kendi köşküne doğru yol aldı…