1984 Çeviri Karşılaştırması: "Can vs İthaki"

Kitabı ilk Can Yayınlarından okuduğum için de olabilir ama bana Celal Üster’in çevirisi daha okunaklı geldi. Bence biraz yorum katmasında sorun yok. Ayrıca ithaki bilim kurgu serisinin kapak kalitesine biraz özen gösterse çok iyi olur hemen yıpranıyorlar.

3 Beğeni

Bu sayfanin tamamını okuyunca net kararımın Can Yayınları’ndan değil İthaki’den yana olduğunu gördüm ve Kidega’dan hem ‘1984’ hem de ‘Hayvan Çiftliği’ için ön siparişimi verdim arkadaşlar.

2 Beğeni

Hayvan Çiftliği romanı için Celal Üster (Can Yayınları) ve Halide Edip Adıvar (Fom Kitap) çevirilerinin kıyaslandığı bir makaleye rastladım. Birçok farklı örnek üzerinden farklı açılardan kıyasmalalar yapılmış. Metni @KubilayK’nın yaptığı gibi foruma uygun şekilde düzenlemeye şu an vaktim olmadığından direkt olarak makaleyi koyuyorum. Vakit bulduğumda ilk mesajdaki gibi okunabilir şekilde düzenleyebilirim çünkü iki çeviride de baya ilginç şeyler var :slight_smile:

https://jasstudies.com/DergiTamDetay.aspx?ID=7021

5 Beğeni

Gerçekten çok faydalı bir katkı oldu @Leingrad , teşekkür ederim :raising_hand_man: Genel izlenimim de -yine- Celâl Üster’in yerelleştirme veya uyarlama adı altında bile alınamayacak sınırları aşan seviyede yazarın üslubuna müdahaleci tavrı oldu (Halide Edip’ in çevirisi ile karşılaştırmadan söylüyorum, 1984 deneyimi ile eşgüdümlü olarak).

2 Beğeni

Elinize sağlık, sadece oyununu izlemiştim 1984’ün ve konuyu okumadan önce, alacağım zaman Can yayınlarını tercih edeceğim neredeyse kesindi. Şimdi ise bazılarında CÜ’i bazılarında BK’ı tercih etsem de bir hayli İthaki çevirisine kaydığımı söyleyebilirim ama birçok kişinin yazdığı gibi ben de ikisinden de tam tatmin olamadım.

Bu kadar ilgi çekici ve faydalı olabileceğinin farkında değildim bu çeviri karşılaştırmalarının, bundan sonra sıkı takipçisi olacağım gibi duruyor bu formatın :slight_smile:

1 Beğeni

Konuya ben de katkıda bulunmak istiyorum. Alfa yayınlarının çevirmeni Hasan Fehmi Nemli’yi de karşılaştırmaya ekliyorum. Buyrun.

Soğuk ve güneşli bir nisan günüydü ve saatler on üçü vuruyordu. Winston Smith, acımasız esen rüzgardan korunmak amacıyla çenesini göğsüne gömerek hızla Zafer Apartmanının camlı kapısından içeri süzüldü, ancak havada girdaplar oluşturan kumla karışık küçük bir toz bulutunun da kendisiyle birlikte içeri girmesini engelleyecek kadar hızlı değildi.

Giriş haşlanmış lahana ve eski paspas kokuyordu.

…sağ ayak bileğinde ülserleşmiş bir varisi olan otuz dokuz yaşındaki Winston…

Her katın sahanlığında asansör kapısının karşısındaki duvardan kocaman yüz sabit bakışlarla ona bakıyordu. Önünden geçen herkesi izliyormuş izlenimi veren türden bir portreydi bu. Altında BÜYÜK BİRADERİN GÖZÜ ÜSTÜNDE yazıyordu.

Winston pencereye yaklaştı; ufak tefek, çelimsiz biriydi; parti üniforması olan mavi tulumu bedeninin cılızlığını daha da belirgin kılıyordu.

Uzakta çatıların arasında bir helikopter belirdi; bir an için bir yusufçuk gibi havada asılı kaldı, sonra kavisli bir uçuşla gözden kayboldu.

Aygıt Winston’ın çıkaracağı fısıltı seviyesinin üstündeki her sesi kaydedebilirdi, ayrıca Winston metal levhanın görüş alanında kaldığı sürece görünebiliyordu da.

Bir kilometre ötede Gerçek Bakanlığı, Winston’ın çalıştığı yer, iç karartıcı manzaranın ortasında göğe doğru koskocaman ve bembeyaz yükseliyordu. Burası Londra, diye düşündü belli belirsiz bir tiksintiyle. Birinci Havaalanı Bölgesinin en önemli şehri, Okyanusya’nın en kalabalık üçüncü eyaletiydi.

Gerçek Bakanlığı, Yenidilde* Gerbak, görünürdeki her şeyden şaşılacak denli farklı bir yapıydı. Gökyüzüne doğru 300 metre taraça taraça yükselen piramit biçimi göz alıcı beyaz betondan muazzam bir binaydı. Partinin binanın beyaz cephesine şık harflerle yazılmış olan üç sloganı Winston’ın durduğu yerden güçbelâ okunuyordu:
SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR

*Yenidil Okyanusya’nın resmi diliydi. Yapısı ve etimolojisine dair açıklamalar için Ek’e bakınız. (Ek kısmı kitabın sonunda 15 sayfa)

Yönetim aygıtının tamamının bölündüğü dört bakanlık bu binalara yerleşmişti. Haber, eğlence, eğitim ve güzel sanatlarla ilgilenen Gerçek Bakanlığı. Savaşla ilgilenen Barış Bakanlığı. Yasa ve düzenle ilgilenen Sevgi Bakanlığı. Ve ekonomik işlerden sorumlu olan Bolluk Bakanlığı. Yenidilde adları Gerbak, Barbak, Sevbak ve Bolbak idi.

Çinlilerin pirinç rakısı gibi ağır, mide bulandırıcı bir koku yayıyordu. Winston kendine yaklaşık bir çay fincanı dolusu cin doldurdu, cesaretini toplayıp ilaç yutar gibi kafasına dikti.

Masanın çekmecesinden bir kalem sapı, bir şişe mürekkep ve sırtı kırmızı, kapağı ebrulu büyük boy bir defter çıkardı.

Defteri evrak çantasına saklayarak bir suç işliyormuş duygusuyla eve götürdü. Üzerinde yazılı tek satır olmasa bile kağıt insanın başına iş açabilecek bir şeydi.

Bağırsaklarının burulduğunu hissediyordu. Kağıdın üzerine ilk çizgiyi çekmekti zor olan. Küçük harflerle beceriksizce şöyle yazdı:
4 Nisan 1984

Düşünceleri kısa bir süre kağıt üzerindeki kuşkulu tarih etrafında dolandı, sonra Yenidildeki ikilidüşün kelimesine tosladı.

…önce adamın suda domuzbalığı gibi debelendiğini görüyordunuz, sonra adam helikopterdeki makineli tüfeğin vizöründen görülüyordu…

Winston on, on iki yıl içinde O’Brien’ı olsun olsun on, on iki defa görmüştü.

Winston’ın içi daraldı.

Ondan nefret ediyordu, çünkü genç, güzel ve cinsiyetsizdi

Ne çabuk! Kapıdaki her kimse, biri iki çalıp, sonra gider umuduyla çıt çıkarmadan oturdu.

17 Beğeni

Bu kısım orijinalde devamı ile birlikte şu şekilde; He hated her because she was young and pretty and sexless, because he wanted to go to bed with her and would never do so…

Açık bir şekilde karakter kadınla birlikte olmak istediğini söylüyor. Can ve Alfa çevirisinde kullanılan ‘cinsiyetsiz’ kelimesi Türkçede ‘cinsellikten uzak’ anlamında da kullanılıyor mu bilmiyorum fakat ben asıl cümlenin anlamını sadece İthaki’den aldım. Tabi kadın karakterle ilgili özel bir durum varsa bilmiyorum. Henüz kitabı okumadım. Hangi çeviriyi alsam diye düşünüyordum ama şu an İngilizce metnini incelerken aslında dilinin o kadar da zor olmadığını fark ettim. Sanırım İngilizceden bir deneyeceğim.

2 Beğeni

Saatler on üçü vurmaz, 12’de biter. Saatler 13’ü gösteriyordu demek çok can alıcı bir noktayı kaçırıyor. Böylece Celal Üster çevirisi daha yakın duruyor.

2 Beğeni