A Pilgrimage of Swords - Anthony Ryan Mini Okuma Etkinliği

Kitap aksiyonla başladı. Tulwar kelimesi geçiyor bir yerde, bir çeşit hint kılıcıymış. Bakalım Elric havası da verecek mi hikaye.

2 Beğeni

Tulwar bizim kültürümüzde Yatağan diye geçiyor. Hindistan’a ve İran’a giden Türkler tarafından götürülmüştür. Bu vakiten önce bu ülkeler de avrupa tarzı düz kılıçlar kullanılıyordu. Malazan serisinde de adı bazen geçiyor bu kılıcın.

Bu arada Anthony Ryan’ın piyasadan silindiğini düşüyordum. Görünce şaşırdım. Kan Şarkısı dışında yazdığı kitapların kötü olduğuna dair çok yorum gördüm. Bu yüzden kesin unutulup gitmiştir diyordum :weary:

3 Beğeni

Kökeninin yatağana dayandığından haberim yoktu, teşekkürler bilgi için. Malazan’a da devam etmem gerektiğini de hatırlamış oldum vesileyle. :slight_smile:

Anthony Ryan’ın son yazdığı serinin puanları oldukça yüksekmiş GR’de. Bu novella ile tanıştım ben, yazım tarzı herkese hitap etmez diye düşünüyorum şimdilik ama benim ilgimi çekti, aynı kalitede yazıyorsa son yazdığı seriye de göz atmak isterim.

3 Beğeni

Ben The Sacarlet Ziggurat hikayesi ile başladım.

2 Beğeni

Üçüncü bölüme geldim. Anthony Ryan’dan okuduğum ilk eser. Şu ana kadar hem öyküden hem de yazarın kaleminden memnunum. AR’nin kelime haznesi doyurucu, dil kullanımı ortalamanın üstünde. Buna rağmen anlatım sade ve tumturaksız. Nesir bir novelladan beklediğim sıkılıkta, beğendim.

Pilgrim ve ruh hastası demon kılıcının etkileşimleri keyifli. Bu bilinçli, konuşan kılıç mevzusu başka hangi fantastik eserlerde vardı? Dilimin ucunda ama gelmiyor. Artemis Entreri’nin hançerlerinden biri de mi böyleydi yoksa? :thinking:

Birbirini tanımayan kişilerin ortak bir amaçla (The Mad God’a ulaşmak üzere) yolculuğa koyulmaları ve her birinin birer lakap seçmesi (Pilgrim, Seeker, Priest, Book, Player) bana git gide Hyperion’u ve Shrike yolculuğunu hatırlatıyor. :heart:

The Execration’ın haritası Kindle’da pek detaylı gözükmediği için buraya high-res versiyonunu kopyalıyorum. Hacılarımızın güzergahını kırmızıyla çizdim. Daire yolculuğa başladıkları, X ise serüvenin sonunda varmak istedikleri yer (The Mad God’ın ikametgahı).

Üçüncü bölümde The Kraken’s Grave’e varıyorlar. The Execration kabus gibi bir yer, bakalım hangi hacılar The Crescent’a sağ salim varacaklar?

7 Beğeni

Sentient kılıçlar bir kaç eserde var. Elric’in Fırtınayaratan’ı var, Diablo serisinde de vardı galiba, Khazidhea sayılır mı? unuttuğum da vardır kesin. 2. bölümü bitirdim, battle royale kokusu alıyorum. :drooling_face:

Pilgrim pek günahsız da değil hem, kılıcı bol bol hatırlatıyor. Merak uyandırmayı kesinlikle başarıyor.

@Epichan bitirince yorumlar mısın? Bu sene yazmış o hikayeyi de.

3 Beğeni

Ben de doğrudan bunu düşündüm. Player züppesinden ilk fırsatta bir puştluk bekliyorum, ama ilk elenenlerden biri de o olacak bence. :slight_smile:

Pilgrim ve Seeker The Crescent’a varırlar diye tahmin yürüteyim.

Hatırlamıyorum o kılıcı ama sayılır, en meşhur örnekler diye bunları buldum. Anglachel’i de unutmuşum.

  • Kullervo’s Sword – Kalevala
  • Anglachel – The Silmarillion
  • Stormbringer – The Elric Saga
  • Nightblood – Warbreaker
  • Kazid’hea – The Legend of Drizzt

Bonus: Poul Anderson’ın ne zamandır okumak istediğim stand-alone fantezisi The Broken Sword’da da varmış bilinçli bir kılıç.

4 Beğeni

Benim en bildiğim Frostmourene - Warcraft kılıcı var. Sanırım bu kılıç tasarlanırken Elric’in kılıcından esinlenilmiş. Ama daha Elric’i okumadığım için emin değilim.

The Scarlet Zingurat ufak bir hikayeyi anlatıyor. Okurken aklıma Unutulmuş Diyarlarda İlahi serisi geldi. Büyü sistemi, şeytanlar ve düşmüş kral hakkında ufak bilgiler veriyor.

2 Beğeni

Silmarillion da okumam lazım, lise 1 de okumuştum. :sweat_smile:

İsmet’le ben temsili. :smiley:

@Epichan Unutmuşum onu ama evet, oldukça esinlenmişler hem de.

2 Beğeni

Bende de durum böyle, şimdi hesabını yaptım, 22-23 yıl geçmiş aradan. Ortaokulda Türkçelerini okuyup bayılmıştım ancak özgün metinlerinden ve illüstrasyonlu enfes baskılardan bir daha okumak senelerdir ukte olarak kalmıştı. Geçen aylarda Tolkien külliyatını tekrar okumaya karar verdim ve neredeyse eksiksiz bir ciltli Tolkien koleksiyonu oluşturdum, biliyorsun.

Sırasıyla The Hobbit’i, The Fall of Númenor’u ve The Fellowship of the Ring’i okudum. The Fall of Númenor’u çok beğendim çünkü yetişkin tercihlerime daha uygun bir içeriği vardı; İkinci Çağ’ı, Númenorluların hazin öyküsünü ve Sauron’un karıştırdığı haltları işlemesi bakımından Tolkien’in en karanlık öykülerinin bir derlemesi gibiydi.

The Hobbit’den ve The Fellowship of the Ring’den maalesef eski tadı alamadım. Tabii ki çok iyi kitaplar, Tolkien’in on binlerce yıla yayılan dünya yaratımı ve lore’u hala eşsiz. Bu ikisinde Orta-dünya’nın gerçek lore’una ve geçmişine sadece ufak göndermeler var, yine de Aragorn mesela Beren ve Lúthien’in aşkına dair bir şarkı mırıldandığında insanın ağzı açık kalıyor. Valar/maiar gibi süper güçler anıldığında veya Gandalf/Saruman/Balrog özelinde sahneye çıktıklarında tüylerim hala diken diken oluyor.

Elrond’un konseyindeki elflerin arasında Glorfindel gibi bir high elfin; İlk Çağ’da tek başına Balrog kesmiş, Galadriel’den sonra Üçüncü Çağ’ın muhtemelen yaşayan en güçlü karakterinin bulunması, fakat tek bir kelime etmemesi bile Tolkien’in ne büyük bir yazar olduğunu tekrar hatırlatıyor.

Ne var ki öykü toparlanana kadar bayağı sıkıldım. Frodo’nun Shire’dan ayrılması 150 sayfa sürdü. Hadi koçum, yeter artık saklandığınız, Nazgûl ne zamandir sizi arıyor, yeter ulan artık deyip tüm Shire’ı kesecekler diye söylenip durdum. Belki de filmler yüzünden aklımıza olayların çabucak sürat kazandığı yanılgısı yerleşmiş ancak Tolkien her şeyi yavaştan alıyor. Rivendell’de 3 ay kalıyorlar. Çok fazla tasvir, çok fazla ıvır zıvır var. Tolkien bir İngiliz filoloji profesörüne yaraşır biçimde, şömine ateşinin aydınlattığı koltuğuna kurulmuş gibi bir yandan çayını yudumluyor bir yandan da masalını anlatıyor. Aceleye gerek yok, dünyamin tadını aheste aheste çıkarın diyor. :slight_smile:

Üçlemenin devamını şimdilik rafa kaldırdım, önümüzdeki aylarda re-read’e lore’u tekrar hatırlama amacıyla şu sırayla muhtemelen geri döneceğim:

  1. The Silmarillion
  2. The Children of Húrin
  3. Unfinished Tales
  4. Beren and Lúthien
  5. The Fall of Gondolin
6 Beğeni

Sabır biriktiriyorum ben re-read için. O çayını yudumlarken ben de ayaklarımı ateşe uzatıp miskin miskin “sonra ne oldu?” diyebileceğime kanaat getirince okurum. :slight_smile: Güzel bir sıralama, eksiklerim var benim hâlâ ama tamamlarım herhâlde bir ara. Bak nasıl da rehavete kapılıyorum ufaktan. :smiley:

3 Beğeni

Ikinci bölümü bitirdim ben de. Senle benzer düşünüyoruz, Hyperion havası var kitapta. Belki etkilenmiştir yazar, bilemiyoruz. :slight_smile:

Güzel başladı. Tabii kısa bi kitap olmasından ötürü fazla bir structure/world-building göremiyoruz haliyle. Kılıç şu anda baş rolde. Bakalım nasıl devam edecek.

4 Beğeni

Dördüncü bölüm bitti. Aynı tonda devam ediyor.

Wraith olayı tonlarca kitapta olan bir klişe. Keşke olmasaydı.

Bu Mad God ortalığın anasını ağlatmış madem de, bu kilise ne diye hala buna tapıyor anlamış değilim. Mal çok.

Bu arada kitabın başında kimse bu yolculuktan dönmedi denmişti sanki ama birisi dönmüş. O da dönmese daha iyiymiş gerçi.

Novella olduğu için çok hızlı ilerliyor. Birçok şeyin altı boş kalıyor. Sıkıcı değil ama çok ilgi çekici de değil. Umarım sonu güzeldir de okdugimuza değer.

3 Beğeni

İsmet’e kitap beğendiremiyoruz. :joy:

Ogre’ı beğenmedi, Acadie’yi beğenmedi, Light Chaser’ı beğenmedi, Blue&Gold’u yarım bıraktı, Elder Race meçhul. :slight_smile:

Dediklerine katılıyorum bu arada, ben 7. bölümdeyim. Öyle ahım şahım bir öykü değil, yaratıklar klişe (water horse ne yav?). Ben yine de Pilgrim abimizi karizmatik bulduğum ve şerefsiz kılıcının sürekli herkesi öldürmeyi öğütlemesine bayıldığım için severek okumaya devam ediyorum.

Bir de ileride Player ön plana çıkıyor onu da sevmeye başladım.

4 Beğeni

Bitti.

Bazı klişeler maalesef çözülmediler, sonuyla pek tatmin etmedi beni. Bir tane twistcikle karşılaşıyoruz ama onun da bir numarası yok. Aslında anlatım güzel, evren gizemli, karakterlerin altı doldurulsa aralarında Pilgrim ve Player gibi gayet ilgi çekici olanları var, ama 100 sayfaya daha fazla detay sığmamış. Bir 100 sayfa daha uzun olsaymış, düşmanlar biraz daha yaratıcı olsalarmış ve bir-iki gereksiz insan karakteri atsaymış bence leziz bir kıvama gelirmiş.

Gerçi anladığım kadarıyla seriyi 7 kitaplık olarak düşünüyor, şimdiye kadar 4’ünü yayımlamışlar. İlk kitap icin evrene giriş olarak bakılır ve sonraki kitaplarda dünyanın genişleyeceği ve bazı karakterlerin altlarının doldurulacağı farz edilirse bence güzel bir deneyimdi. Anthony Ryan’dan tadımlık bir eser okumuş olduk.

GR’de 3 yıldız verdim.

6 Beğeni

Sana da kitap beğendiremiyoruz. :sweat_smile:

1 Beğeni

Haydi bitirin de yeni kitaba geçelim. :slight_smile:

Tercihlerim:

  • Eversion - Alastair Reynolds → AR’le tanışma zamanınız geldi. [300 s.]

  • Apt Pupil - Stephen King → 200 s.

  • Hominids - Robert J. Sawyer → 400 s.

  • The Armored Saint - Myke Cole → 200 s.

  • Legends & Lattes - Travis Baldree → 300 s.

  • Recursion - Blake Crouch → 330 s.

  • The Hammer of God - A. C. Clarke → 250 s.

  • The Broken Sword - Poul Anderson → 230 s.

5 Beğeni

Ben bir iki güne bitiririm de Harun’un sesi çıkmıyor pek. :thinking:

Hominds. :v: Alastair Reynolds da merak ettiğim yazarlardan. Diğerleri de iyi görünüyor ama bu ikisi önde.

3 Beğeni

Üretimde işe başladım, mesai de var, eve gidip yatıyorum biraz dinlenip, servisteyim misal şu an. Sabah bi 10dk okuyabildim sadece. :slight_smile: Hangi kitabı seçerseniz bana uyar, ama böyle giderse pazar günleri hariç okuyacak vaktim yok, bitirmem saçma derecede uzun olur. Kusura bakmayın ne güzel de rayına oturtmuş mis gibi gidiyorduk. :frowning:

3 Beğeni

Senin işler yolunda gitsin de, biz elbet uygun zaman buluruz. Hiç dert etme. :slight_smile:

2 Beğeni