Küfür içeren paylaşımlar yapmamanızı rica ederim.
Bunun geleceğini biliyordum. Ama bu en efsane edit ya. Bizim forumda da bu tarz kavgalar olduğundan BKNZ : Güç Yüzükleri Dizisi…
Bence de haberin ilginçliği ve cümle, haberde geçtiği için hoşgörü sınırları içerisinde değerlendirilebilir. Bu arada gerçek haber mi yoksa Zaytung haberi mi? açıklayabilir misiniz?
Zaytung değil de ona benzer bir şey sanırım. Görüntüyü de blurlayalım arkadaşlar rahatsız olmasın.
Aslında burada anketi Dosto mu Hugo mu diye açmak lazım. O zaman seyreyle cümbüşü. @alper abi ya 5 sayfa yazar yada tek bir isim
Bence Hugo yazar olarak olduğu kadar karakter olarak da büyük bir adam. Mesela bu üçlünün arasına benim favori klasiklerim olarak Balzac, Turgenyev, Stendhal da girer.
Kavga gerçek de haberin paylaşımı gırgırına tabi Ama anketi görünce Erce gibi benim de aklıma ilk bu muhabbet geldi, o paylaşmasa ben paylaşırdım
.
O gün fuarda olduğum için ben hatırlıyorum biraz, haberin orijinali ile sizi aydınlatayım;
En çok Tolstoy’u okusam da Dostoyevski’yi de seviyorum. Bir tercih yapamadım.
Bir yazarın gerçek hayatta yaptıkları sizi nasıl etkiler? Örneğin Hitler: İnsanlık tarihinin en büyük suçlularından birisi. Kavgam kitabını okur musunuz yoksa tavır koyup almaz mısınız?
Ya da mesela cinsel tacizciler. Onların kitaplarını okur musunuz? Kısacası, yazar ve kitaplarını birbirinden ayırır mısınız yoksa bunlar ayrılmaz parçalar mıdır?
- Yazar ve eseri ayrıdır, her halükarda okurum
- Yazara tepkimi koyarım, asla okumam
- Yazara tepkimi koyarım ama merak ediyorsam kitabı ya ikinci el alırım ya da korsan okurum (yazara katkım olmasın diye)
Kitap iyiyse her türlü okurum, ama önceliğim kitabı ücret ödemeden edinmek olur.
Yazarların da özel hayatlarını pek merak etmem.
Hocam şahsen ben zaten çoğu yazarla çok da iyi anlaşamayacağımı düşünüyorum. Nedense okuduğum büyük edebiyatçıların ciddi bir kısmı bana özel hayatlarında çok da muhatap olmak istemeyeceğim sıkıntılı insanlarmış gibi geliyor (Uzun İhsan Efendi hariç tabi onu da tanımam etmem, tamamen vibe işi).
Tabi atıyorum seri katile para yedirme fikri de pek çekici değil. Ama bu konuda üstüme sorumluluk almayı reddediyorum gibi. Seri katilse tecavüzcüyse devlet baksın o işe onu da mı ben düşüneyim.
Bu işler takım işi, yazara param gitmesin diye korsan almak bana pek adil gelmiyor. Ha fazilet şovu yapıyor gibi olmayayım vaktiyle az korsan falan okumadım. Ama bana bu protesto için makul bir yol gibi gelmiyor.
Yine de şahsen uyuz olduğum bazı adamlar var (sonunda T olmayan reyis gibi). Genel bir prensip değil ama “seni ağzınla kuş tutsan okumayacağım aslanım” şeklinde irrasyonel yaklaşıyorum bazılarına. Bence o kadar da olur
Son yazılanları açınca kendim yazdım zannettim, aynı konudan muzdarip, kaleme almışız meğer.
Yazar yaşıyorsa okumam, ölmüş biriyse ve ilginçse (Hitler) okurum.
Yazar ve eser farklıdır dedim de nereye kadar farklıdır. Hiç alakası olmasa bile edebi bir eserinde yazarın eylemleri ile benzeştiricek şeyler muhtemelen bulurum. Yeter ki arada bir ilişki aramak, kurmak isteyeyim.
Hitler gibilerinin edebi bir değeri yok, doğru örnek değiller.
Sonunda T olmayan gibilere ne değer, ne vakit, ne de para veririm. Mesele sadece işlediği suç, bir aileyi bitirmesi de değil. İçi boş, kenar mahalle delikanlısının koftiden hayatından mahsul edebiyatın da bir anlamı olmayacağını düşünüyorum. Okunacak, bana bir şeyler katabilecek, farkında olmadığım bir perspektifi gösterebilecek o kadar çok yazar ve kitap var ki, muhtemelen ömrüm boyunca hiç durmadan okusam yüzde birini bitiremem.
Bir caninin, katilin, tecavüzcünün yazdıklarını okumak onu affetmek değil bence. Bir anlamı olduğunu düşünüyorsam okuyabilirim. Elbette katil gidip de yaşama hakkını anlatıyorsa veya tecavüzcü kadın haklarından bahsediyorsa bunun (edebiyatının) bir anlamı olduğunu düşüneceğimi sanmıyorum.
Dostoyevski, Hemingway, Bukowski vs. dünyanın en masum insanları değildi ama onları okuyorum.
Şunu spoiler’da yazsanıza kimmiş bu.
Affetmekten ziyade ona prim vermek, desteklemek anlamında sormuştum. Mesela Ender’in Oyunu kitabını okumayı düşündüğümü söylediğimde bir arkadaş şey demişti Orson Scott Card için, mümkünse kitabı kütüphaneden veya ikinci el olarak al, o adama para kazandırma.
Şunu da ekleyeyim, suçlunun kitabını okumak o suçu onaylamak değildir. Böyle düşünen yoktur da yine de şerh düşeyim.
Emrah Serbes
Bu biraz haksızlık bence. Kitap bilimkurgu edebiyatının en güzellerinden biri. Adam biraz aşırı dindar Mormon olabilir her fikrine de katılmak zorunda değilim, hatta bazı fikirlerinin radikal/aşırılıkçı olduğunu da düşünebilirim ama bu yüzden adamı cezalandırma ihtiyacı hissetmiyorum. Aşırılıkçı bir hareketi olmuş mu, bir suç işlemiş mi orasını bilmiyorum.
Editli büdüt: Bir de şöyle bir durum var. Amerika’daki liberaller kutuplaşma noktasında çok ileri gittiler. Kendileri radikalize olduğu gibi karşıtlarının da çok radikal olduğunu iddia ediyorlar. Orson Scott Card denen adam 10-15 yıl öncesine kadar hiçbir romanında ideolojik bir angajmana girmez (girse de bu gerçekten alt metinlerde kalırdı, mesela insanlığın galaksiye yayılıp çoğalması=doğum kontrol karşıtlığı, vs.), dahası ideoloji yaymak için romanların kullanılmasına sıcak bakmazdı. Woke kültürü öyle bir hale geldi ki, tam bir itaat ve bağlılık harici her şeyin aşırı sağ olduğunu düşünüyorlar. Jordan Peterson gibi adamlardan nefretle bahsediyor ve aşırılıkçı olduğunu düşünüyorlar ama nasıl bir aşırılıkçı olduğunu ben bilmiyorum.
Ben yazarın hayatı ve karakteri konusunda biraz katıyım. Ancak farklı düşünen insanlara da hak veriyorum. Burada asıl nokta, yazarın gri tarafta nerelerde olduğu da önemli. Yani siyaha mı daha yakın, beyaza mı?
Mesela Dostoyevski, Türk düşmanı bir adam. Ama bu kendisine kötü demeye yetmez. Düzenbaz olduğu, sadakatsiz olduğu ve diğer birçok kötü özelliği ile anılır. Ancak bu adamı okumayın diyemem, kendim de okurum.
Ama sonunda T olmayan karaktersiz ayrı bir konu. Çünkü kendisiyle şöyle saçma bir ortak yanım var. Benim soyadım kendisiyle aynı. Hatta bir kamu kurumunda adımı soyadımı söyler, sonunda T yok diye belirtirim kendimi bildim bileli. Herkes bana akrabası olup olmadığımı sorduğu için yıllar önce bir kitabını okumuş pek beğenmemiştim.
Karaktersizin asıl sıkıntısı şu. Kendisi azılı bir katil ve bu katliamı örtbas etmeye çalışan birisi.
Alkol ve Uyuşturucu alıp hız limiti 70 olan yolda 200 civarı hızla gitti, bir baba ve kızına arkadan çarpıp onları uçuruma yuvarlayarak ölmelerine neden oldu.
Sonrasında suçunu örtbas etmek için yardımcısı suçu üstlendi, ne zaman ki savcı durumdan şüphelenip sürücü koltuğundaki kanın dna tespitini istedi, karaktersiz ortaya çıkıp özür mektubu yazıp itiraf etti.
Yani ortada işlenen bir suç var, ölen 2 kişi var, bu suçu parasıyla örtbas etmeye çalışan bir cani var.
Bu hiç de öyle Dostoyevsksinin Türk düşmanı olmasına veya aksi, düzenbaz olmasına benzemiyor.
Kemal Bey’in dediği çok doğru. Bu karaktersizden ne öğrenebilir ne katabiliriz kendimize.
Karaktersiz bir insanın yazdığı kitap ile yüksek karakterli bir insanın yazdığını karşılaştırıp, karakter olgusunun metin içinde kendisini hangi yönlerden gösterdiğini inceleyebiliriz.
Belki bu farkındalık, okuyacağımız eserlerde karakter kavramının yazarlarca nasıl algılandığnı gösterebilir.
Not: Sanıyorum aklı başında insanlar okuduklarını kendi ahlaki süzgeçlerinden geçirdikten sonra zihinlerine kaydediyorlar. Ben, aklı başında bir insan olarak, yazardan öğreneceğim ve bünyeme katacağım şeyleri kendim seçiyorum.
Ben sanatçıların hayatlarındaki suç unsurları veya tatsız durumlar ortaya çıktığında eserlerini asla edinmem okumam gibi radikal bir yaklaşım sergileyemiyorum. Tabii çok değişik parametreler oluyor bunlarla ilgili, net ve kesin bir tavrı her durumda sergilemek mümkün değil bence. Tüketici olarak sanmıyorum ki tükettiğimiz her şey püri pak olsun, ardında duyduğumuzda bizi huzursuz edecek hiçbir şey olmasın.
Tabii teraziye koyduğunda elbette eski yüzyıllarda yaşamış sanatçılar ile günümüzde suç faili olan kişilerin telifli eserlerini almak eşit çıkmaz. “Sonunda T olmayan” kişi (bu arada ismi neden anılmıyor, he who must not be named gibi bir duruma mı dönüştü?) veya Neil Gaiman ikinci kısma örnek. Bu kişilerin suçlarıyla ayrışması mümkün değil artık. Fakat elimde halihazırda bulunan eserleri atacağım, tükettiğimi unutacağım da diyemem. Çünkü benzer konuyu benim sık sık düşündüğüm başka bir alan müzik. Örnek olarak Led Zeppelin efsanesi Jimmy Page su götürmez bir pedofili, System of a Down ırkçı, Türk düşmanı bir grup. Fakat bir daha asla şarkılarını açmam dinlemem şeklinde radikal bir duruş sergilemek -kendi adıma- zor. En nihayetinde bizler tüketici olduğumuz için ürünler bize gelene kadar nerelerde ne yollardan kimlerden geçiyor hepsini bilmek imkanız, o yüzden bana en mümkünü bazı şeylerin farkında olarak bir yere kadar tüketmek gibi geliyor.
Hah! Valla şahsen ben biraz adamın malum konuşmasındaki dandik esprimsiye gönderme yapmıştım, biraz da “bu tip insanların genelde yargıda adamı oluyor sağa sola saçmasapan dava açmayı pek seviyor, gümrükte şurda burda tadımız kaçmasın” diye direkt adres belirtmeyeyim demiştim. Malum memleketimizin yargısı önceliklerini iyi belirler.