Yakın zamanda, kitapçıda tesadüfen sohbet ettiğim biriylen aramızda tuhaf bir diyalog geçti -aslında monolog demek daha doğru olur:
Kısa muhabbetimiz, aniden, okumanın -açıklama yapmak için kullandığı cümlelerdeki tanımlarıyla- gerekli/önemli/işe yarar olup olmadığı konusuna geldi. Kişisine ve kitabına göre, kestirip attım. Bu konudaki fikrim, kitabı tüketen kişinin kendisinden, tüketilen kitabın niteliğine kadar çokça değişkenin dikkate alınması gerektiğiydi; bu yüzden, bireyden bireye değişiklik gösterebileceği ve kesin yargıda bulunamayacağı kanaatindeydim. Kimisi, fıkra kitabından çıkardığı hayat felsesiyle yaşama bakabilir. Kimisi, gündelik hayatta işine asla yaramayacağını bildiği bilgileri ezberlemeye kadar vardırabilir. Karşıtlaşan veya benzeşen örnekler arttırılabilir. Bu çeşitlenmede genel tutumum, bireyselliği dikkate alarak, birini diğerinden üstün tutamamak gerektiği. Hem ayrıca, eylem olarak okumanın tek başına sihirli değnek etkisi yaratmayacağı kesin. Bunu kabul ediyorum; tamam, cevabım, işin yine kişinin kendisinde bittiğinde olacaktı. Ama bana yöneltilen soru, doğrudan eylemin gerekliliği, işe yararlığı, vs. üstüneymiş gibi geldi -durum, sandığımdan daha karışık çıktı.
Soru sahibine kendi görüşünü sorunca, ister kurmaca isterse kurmacadışı olsun, okumanın faydasızlığından dem vurmaya başladı. Ben de görüştür, elbette kendince sebebi vardır, ilkeme sadakatlen dinlemeye devam ettim. Konuşmasını, “Kırk yılda bir, belki bir işe yarar, belki…” ve “Zaman çalmasına rağmen okuduğum oluyor.” gibi, ne yapalım artık minvalinde cümlelerle bitirdi. Öylece de iyi günler, temennisiylen elindeki kitaplarla yanımdan ayrıldı.
Şimdi, kitapçıda geçen, “kitaplar ve okumak gereksiz, yine de okuyoruz işte,” konuşmasından anlam veremediğim -ve sizin de aklınıza gelecek soru şu:
Bir insan, kendi edinimleriyle gereksizliğine gönülden inandığı bir eyleme neden para ve zaman harcar? Ömrümüz zaten kısa; kontrolümüz dışındaki etmenler sebebiylen de gündelik diliminin bir bölümü arzumuz dışında harcanıyor. Okuma eylemine zaman ayırmayı beyhude çabadan sayan birinin, onun yerine, vakit harcamaya değer gördüğü aktivitelere yönelmesi en mantıklısı ve geriye ne kadarının kaldığını bilemediği kendi zamanının sahibi olarak, en doğal hakkı. Anlam veremediğim şey de bu; aklında değersizliğini onayladığı bir eylemi neden sürdürmeye devam eder, insan?
Benim için “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu,” denilebilinecek bir durumdu. Bu konu hakkında görüşleriniz?