Aoki Ryusei SPT Layzner (1985)

http://i.imgur.com/IPtvRqa.jpg

SPT Layzner, başta Armored Trooper Votoms olmak üzere “real robot” türünün birçok önemli işine katkıda bulunmuş Ryousuke Takahashi’nin en bilinen işlerinden birisidir. Her ne kadar SPT Layzner çıktığı dönemde çeşitli şanssızlıklardan ötürü hedeflediği başarıyı ıskalamış olsa da günümüzde türün Mobile Suit Gundam külliyatı dışındaki en önemli örnekleri içerisinde değerlendirilmekte, remake’i en çok istenen 80’ler Anime’leri içerisinde sayılmaktadır.

Konuya gelecek olursak, alternatif geçmişin 1996 yılında Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki güvensizlik ve silahlanma yarışı giderek tırmanmaktadır. Birleşmiş Milletler’in bir öğrenci değişim programı olan Cosmic Culture Club ise bu gerilimli havayı dağıtmak ve uluslararası işbirliğine katkı sağlamak için Mars’a bir öğrenci grubu gönderir. Mekiğin Mars’a varmasından sadece saatler sonra ise öğrenci grubunun indiği tesisin yüzeyi, ne ABD ne de Soyvetler’e ait olmayan ileri askeri teknolojilere sahip mobil silahlarca basılır. Sadece öğrenci grubunun eğitmeni Dr Elisabeth ile öğrencilerden 5 tanesi yara almadan enkaz altında kalmaktan kurtulur, fakat gözlerini dışarıda olup bitene çevirdiklerinde, saldırgan grubunun içinde yeralan birisinin onlardan firar ettiğini ve tesisin geri kalanının yokedilmesini engellemek için kendisini araya sürdüğünü farkederler. Saldırı ekibi ona teslim olması için kısa süre tanıyarak geri çekilir ve isminin Eiji Asuka olduğunu açıklayan bu adam tüm Dünya’nın halihazırda işgal tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu bildirir. Grubun çoğu ilk başta bu adama ve söylediklerine inanmakta zorlanırlar fakat Eiji’nin, Grados’un kanıt ve tanık bırakmamak için giderek daha yoğun şekilde yenisaldırılar düzenlemeye başlaması üzerine kendi hayatını üst üste tehlikeye atmaya devam etmesi üzerine, onun söylediklerine ikna olur ve hatta onun yanında savaşmaya gönüllü olurlar. Eiji ve yanındaki 6 kişi şimdi istila başlamadan Dünya’ya varmanın bir yolunu bulmak zorundadır. Öte yandan Dünya’nın onları hiç de sıcak şekilde karşılamayacağından da habersizdirler. Serideki tüm olaylar ise bizlere gruptaki 14 yaşındaki bir kız öğrenci olan Anna tarafından anlatılır.

SPT Layzner’in farkı da tam bu noktada başlıyor: Sanıldığının aksine Grados bir uzaylı yada robot ırkı değil, Dünya insanlarından farksız fakat Dünya’da yaşayan insanlardan çok daha önce uzay çağına ulaşmış bir başka halk. Fakat Grados’a mutlak şekilde hükmeden kuantum bilgisayarı NATO ve Sovyetler Birliği arasında çıkacak nükleer savaşa artık sayılı zaman kaldığını, sömürgeleştirilmesi gereken Dünya’nın nükleer savaş başlamadan önce ele geçirilmesi gerektiği için Dünya’nın “önleyici saldırı” babından istila edilmesi komutunu veriyor. Eiji Asuka ise, amaçlarını onaylamadığı Grados’dan kendi kişisel geçmişi (Eiji’nin babası dış uzayı keşif seferi sırasında kaybolan bir astronottur aslında ve bu da onu “yarı dünyalı” yapmaktadır) nedeniyle firar ederek Grados ordusunun prototip SPT’lerinden Layzner’i ile firar ediyor ve hikayenin başlangıcı bu şekilde açıklanmış oluyor.

Eiji ve diğerleri, onun sıradan bir insan olduğunu görmeyi inatla reddettikleri ve iki süpergücün de Dünya’nın işgali arifesinde bile Layzner’i “teknolojisi çalınması gereken bir ganimet” olarak görmesi yüzünden çok değerli vakitlerini kaybederler ve son çare olarak nihai saldırıyı karşılamak için yeniden uzaya giderler. Uzaydaki son savaşın öncesinde Eiji ve diğerlerinin yolu ayrılır, serinin ilk 23 bölümünün hikayesi (ACT-1996) de burada sona erer.

Eiji 1999’da Dünya’ya döndüğünde artık Grados Dünya işgalini neredeyse tamamlamış ve önceki yazılı-görsel kültürü imha edip Dünya insanlarını kendi emelleri için asimile etmeye başlamış, Grados’un tarafına geçen yandaşlar kendi insanlarına her türlü şiddet ve baskı unsuru kullanmaya başlamıştır. Hikayenin bu noktadan sonrası bizlere Eiji’nin Grados’a önce tek başına, sonra yetersiz kaynaklara rağmen bile savaşmayı sürdüren Direniş ile birlikte verdiği savaşı, eski arkadaşları ile çok farklı koşullar altında yeniden kaşılaşmasını ve eski dostların geçirdiği değişimi görmemizi sağlar.

Seri, yönetmeninden ötürü kendisinin Dougram ve Votoms’da kullandığı formül ile karşımıza çıkıyor. Seride SPT yani “Super Powered Tracer” olarak tanımlanan Mecha’ların olabildiğine sınırlı üst limitleri ve savaş güçleri bu yapımda da hissedilmekte olmasına karşın gerçi bu formül Votoms’daki A.T.'lerin aksine reaktörlü SPT’ler, enerji bazlı silahların varlığı ve geçici bir süre için birimin üst limitlerini 4 katına çıkartan V MAX Sistemi nedeniyle biraz daha esnetilmiş gibidir. Yine de pilotların çok da insan üstü duyusal sezgileri olmaması ve gerçekten abartılı mekanikler görmememiz bizi bu anlamda yanıltmıyor. SPT’lerin neredeyse tüm manevra ve savaş potansiyelinin aslında büyük ölçüde Yapay Zeka birimleri tarafından sağlanması ve Yapay Zeka modülü Rei’nin de literal anlamda serinin karakterlerinden birisi olması, belki de ilk kez bu tür bir yapımda Asimov’un meşhur Robot Yasaları’nı hatırlamamızı sağlıyor. SPT Layzner’de Yapay Zeka şu 3 kurala göre hareket ediyor:

1- Kullanıcının emirlerine uy. (Yapay Zeka, SPT’nin kullanıcısının emirlerine uyar)
2- Kullanıcını koru. (Yapay Zeka, Grados çıkarlarını değil pilotunu korur. Savaş sırasında pilotun hayatta kalmasını sağlayacak hamleleri öncelikli olarak yapar fakat eğer pilotun bazı savaş koşulları altında sağ kalma imkanı yoksa Yapay Zeka pilotun birim üzerindeki insiyatifini ondan almak şeklinde de bu kuralı yorumlayabilir)
3- Kendi varlığını koru. (Birimin daha fazla hasar alması kaçınılmaz hale gelmedikçe Yapay Zeka, pilotunun birimi riske atmasına karşı uyarılmış şekilde davranacaktır)

Eiji’nin Dünya’da gözaltına alınması yüzünden Layzner’in itaatkar Yapay Zeka’sı olan Rei yerine Phoron isminde başka bir Yapay Zeka kendini sisteme yükler ve Eiji hücreyi yumruklayadursun tüm üssü yakıp yıkmaya başlar. Eiji ona ulaştığında ise sistem, daha önce birimin varlığının 2 kere kritik seviyeye düştüğünü, artık 3. Yasa güvenliğinin tehlikede olduğunu bu yüzden ona itaat edemeyeceğini söyler. Eiji’nin cevabı ise tabancasını çıkartıp kokpite dayamak (“Bu kokpit benim dünyamdır!”) ve o anki Yapay Zeka modülünü kendi kendini bastırmaya ve Rei’yi yeniden sisteme yüklemeye zorlamak için onu tehdit ederek ikileme düşürmeye çalışmak olur.

Hikayenin arka planına bu tür bir derinlik konulmasını açıkçası takdir ettim diyebilirim. Bunun haricinde Votoms’daki Chirico kadar olmasa da Eiji’nin de bildik Anime kahramanı klişelerine göre hareket etmemesi, aile bağı gibi çoğu noktada empati yapılabilir şekilde hareket etmesi, sessiz ve kararlı yapısına rağmen çok da kolayca insan öldürebilen tümden duygusuz birisi de olmaması da seriyi şu an aklıma gelen çoğu benzerinin önüne çıkartan artıları içinde sayılabilir.

SPT Layzner zamanında L Gaim ve Zeta Gundam gibi iki ciddi alternatife rağmen kayda değer rating’ler almayı başarabilmiş, öte yönden birkaç farklı sebepten ötürü seri ticari açıdan pekçok şanssızlık yaşamıştır. Serinin ana sponsorlarından birisinin bir mahkeme süreci sonrası geri çekilmesi ile serinin finansmanının zora girmesi, serinin Mecha tasarımcısı Kunio Okawara’nın SPT’leri bipedal uçaklar gibi yorumlamasını destekleyebilmek için kokpitleri şeffaf plastikten yapmak istemesi -Zira kendisi I. ve II. Dünya Savaşı’nda pilotların savaşın en sıcak noktalarında diğerlerine el işaretleri verebilmesini yansıtmak yada SPT pilotlarının tıpkı jet pilotları gibi tehlike anında dışarı fırlatabilmek gibi ayrıntılar vermek istiyordu- fakat o dönemin plastik teknolojisinin bunu tam olarak yansıtamaması yüzünden üretilen ilk oyuncakların bu açıdan tam olarak isabetli görselliğe sahip olmayışı, ayrıca serinin hayli karanlık ve kasvetli olmasından ötürü, serinin prodüksiyonu giderek zorlaşmış ve animasyon kalitesinin de giderek düşmesiyle yönetmen ya 52 bölüm olarak planladığı seriyi ilk 23 bölümde sonlandırmak, yada erken final ve daha düşük bütçeye rağmen seriyi devam ettirmek arasında bırakılmıştır. Serinin 25. bölümde başlayan ikinci yarısı seriye birkaç yeni fikir, Eiji için yeni bir rakip ve antiklimatik bir atmosfer sağlasa da seri 38. bölümde -benim için pek geçerli olmasa da- pek çok kişi için tatmin edici yada açıklayıcı olmayan bir final ile yayınına veda etmek zorunda kalır. Öte yandan halen serinin bir şekilde bir hedef kitlesi oluşturabilmiş olmasından ötürü 1986’da iki özet OVA’nın ardından serinin son bölümünü retcon’layan bir OVA olan “ACT-2000” yapıldı ve serinin hikayesi şimdilik sona erdi. Seri için dizayn edilen ama erken finalden ötürü kullanılamayan mekanik tasarımlar ise Sunrise’in sonraki real robot şovu olan Metal Armor Dragonar’da kullanıldı.

SPT Layzner pek çok kişinin bilmediği şekilde çok referans vermiş, nispeten yaratıcı bir seridir. Dragonball Z’deki vizörlerin, Gundam F91’deki BioComputer sisteminin (ve külliyatın sonraki işlerindeki Trans-Am yada FX-Burst gibi diğerleri), Gargantia ve Zone of Enders’daki yapay zeka tabanlı sistemler, Aldnoah Zero serisinde insanlığın kendi kendisine yabancılaşması sonucu girdiği ırkçılık ve sömürgecilik temelli istila ile başlayan hikaye bunlar içerisinde sayılabilir. Bunlar içinde Konami’nin Zone of Enders 2’sinin ana karakterinin Eiji’yi seslendiren Kazuhiko Inoue tarafından seslendirilmesi bunlar içerisinde en bariz olanlardan birisi. (Hatta Nyaruko-san W yada Pop Team Epic gibi parodi serilerde bile SPT Layzner referanslarına rastlanabilir) Ryousuke Takahashi’nin iki bölümlugune de olsa ekibine katıldığı Gundam 0083’de Kelly Layzner adlı tek kollu bir hurdacı gaziye yer verilmiştir. Z Gundam’daki Yazan Gable, Full Metal Panic’deki Gauron yada Gundam 00’deki Ali-Al Saaches gibi birçok karaktere kaynaklık etmiş Gosterro’yu unutmak ne mümkün. Öte yandan tıpkı Votoms’da olduğu üzere SPT Layzner’de de birçok sinematik referans da bulunur. Fahrenheit 451, Mad Max ve Indiana Jones filmleri, Red Dawn bunlar içerisinde sayılabilir. (Hatta dikkatli seyiriciler için Votoms’dan Chirico ve Fyana için bir cameo’ya bile yer verilmiş) Ek olarak serinin hayli başarılı bir seslendirme kadrosuna sahip olduğunu belirtmeliyim. Özellikle Kazuhiko Inoue ile hala açık ara en sevdiğim seslendirici olan Kaneto Shiozawa akıllardan çıkmayan bir serformans ortaya koymaktalar. Bir dip not olarak da düşelim: Serinin açılış şarkısı olan “Melos no Lonely Way”, ismini 80’li yıllarda ülkemiz dahil pek çok yerde temel eser olarak okutulan Schiller’in Die Bürgshaft isimli eserini uyarladığı “Hashire Melos” isimli kitaptan alıyor. Aynı isimle bir Anime OVA’ya da kaynaklık eden bu kitap dizideki Eiji’nin yolculuğuna bir nevi sembolize ettiği gibi, Eiji’nin serinin ilk yarısının sonundaki kararına, arena dövüşü bölümüne ve hatta serinin finaline foreshadowing yapıyor.

Bir diğer küçük not da, mekikteki öğretmen olan Dr Elisabeth’in o sıralar Challenger seferi için eğitim görmekte olan öğretmen Christa Mcauliffe 'e denk düşmesiydi.

Serinin -en azından ilk yarısıyla- zamanı için oldukça iyi bir örnek olduğu söylenebilir. Prodüksiyon şanssızlıkları sebebiyle yayından kaldırılmasına rağmen en azından bir ek bölüm çıkartabilmiş olması ve hayran kitlesinin zamanla azalmayıp artması sebebiyle de Anime dünyasının Firefly’i gözüyle bakılabilir. Öte yandan özellikle Mars’tan ayrılıştan Dünya’ya varış arasındaki bölümlerdeki tekinsiz atmosfer sebebiyle kayda değer bir senaryo ve kurgu başarısı olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda Eiji’nin yanısıra Roanne, David, Simone, Julia ve elbette Anna için ilgi çekici karakter gelişimleri de sunuyor, Ru Cain bile hayli klişe olsa bile oldukça ilgi çekici ve sabit olmayan bir karaktere dönüştürülebilmiş. Öte yandan çok ince detayına kadar değerlendirilmedikçe farkedilmeyen kimi detaylar can sıkıcı da olabiliyor: İkinci yarıda köpeğin bir bölümde bile doğru düzgün çizilmemesiyle tepe noktasına varan animasyon kalitesi düşüşü, ikinci yarı ile birlikte eklenen Ru Cain karakterinin seslendiricisi Kaneto Shiozawa’nın o zamana kadar seslendirdiği karakterlerin adeta bir trope’u olması ve tek derdinin Layzner’e challenge atmak olmasına rağmen V Max sisteminin son 2-3 bölüme dek kopyalanmaması, ikinci yarıda neredeyse her bölümde Julia’nın kaçırılması yada Anna’nın hedef alınmasının kabak tadı vermesi, Ru Cain’in insanlara alt tür olarak bakmasına rağmen neticede insanlarla aynı dili konuşuyor olmalarına hiç kimsenin takılmaması, serideki en büyük ikinci twist olan Dünya toplumunun Grados’la tamamen aynı olmasının açığa serildiği bölüm itibariyle plot twist olmaktan zaten çoktan çıkmış olması, serinin bazı yan karakterleri resmen “unutması”, bazılarını çok geç hatırlaması gibi, direnişin elde küçük de olsa bir SPT taburu oluşturacak denli kaynak olmasına rağmen son OVA’ya dek vurkaç saldırısından ötesine başvurmaması ve son olarak zaten gayet grimdark ve antiklimatik olan böyle bir seride çok mu gerekliydi dedirten Arthur’un şapşallıkları sebebiyle tümüyle dikensiz gül bahçesi de olmayan bir yapım sözkonusu. Yine de en azından ilk yarısına ayırdığınız zamanın hakkını verdiğini, ikinci yarının ise serinin tüm o prodüksiyon drama’ları göz önünde değerlendirildiğinde hoşgörülebildiğini de söyleyebilirim. Özetle SPT Layzner, zamanı için türündeki birçok yapımın içinden sıyrılıp geleceğe iz bırakabilen, ama ilk yarısındaki kaliteyi geneline yansıtmakla zorlanan, velev ki remake’i çıkacak olursa bunu gani gani hakeden, izlenebilitesi hala hayli yüksek bir 80’ler Anime’si.

3 Beğeni