Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

“Hep böyledir bu iş.
Ziyafete otururken sahip olduğu iştah
Ziyafet sonunda kimde kalır?
Hangi at, o zorla öğrendiği adımları, daha sonra,
İlk günlerin tükenmez şevkiyle atar?
İnsanlar her şeyi
Yakalamaktan çok, kovalamaktan zevk alırlar.
Baştan aşağı takıp takıştırmış bir tekne düşün;
Nasıl gamsız bir delikanlı ya da savurgan evlat gibi,
Onu kucaklayan, okşayan hoppa rüzgârın eşliğinde
Açılır demirli durduğu koydan!
Nasıl da, yine savurgan evlat gibi,
Kaburgaları göçmüş, yelkenleri paçavraya dönmüş,
Hoppa rüzgârın elinde cılızlaşmış, silkelenmiş,
Süklüm püklüm döner geri!”

“Bizi keserseniz, kanamaz mıyız? Şaka yaparsanız gülmez miyiz? Ve bize zarar verirseniz intikamımızı almaz mıyız?”

Venedik Taciri, William Shakespeare

5 Beğeni

Çünkü bir insanı etkilemek demek, ona kendi ruhunu vermek demektir. Etki altında kalan kişi artık kendi doğal düşünceleriyle düşünemez ve kendi doğal tutkularıyla yanıp tutuşamaz. Erdemleri bile ona gerçekmiş gibi gelmez. Günahları ise, şayet günah denen bir şey varsa, ödünç alınmıştır. Bu kişi, başkasına ait olan bir bestenin sadece yankısı olabilir ya da kendisi için yazılmamış bir rolün oyuncusudur sadece… Hayatın amacı insanın kendisini geliştirmesidir. Her birimiz bu dünyaya doğamızın gerektirdiklerini eksiksiz olarak gerçekleştirmek için geldik ama günümüzde insanlar kendilerinden korkar oldular. Görevlerin en yücesini, yani insanın kendisine karşı olan, kendine güvenmekle ilgili görevini unutmuş durumdalar. Hayır işleri yaptıkları bir gerçek. Açları doyuruyor, çıplakları giydiriyorlar ama kendi ruhlarını aç ve çıplak bırakıyorlar. Irkımızda cesaret denen şey kalmadı, belki de hiç olmamıştı. Ahlakın temelinde toplum baskısı var, dinin altında yatan sır da Tanrı korkusu… İşte bize hükmeden iki güç!

Dorian Gray’in Portresi - Oscar Wilde

5 Beğeni

Ve o günlerde, daha önce olduğu ve daha sonra olacağı gibi oldu. Karanlık yeryüzüne çöktü, insanların yüreklerini ağırlaştırdı, yeşillikler soldu, umut öldü. Ve insanlar Yaratıcı’ya seslendi, Ey Gökyüzünün Işığı, Dünyanın Işığı, bırak kehanetlerde Vadedilen, geçmiş çağlarda olduğu ve gelecek çağlarda olacağı gibi dağdan doğsun. Bırak Sabahın Prensi yeryüzüne şarkı söylesin ve yeşil şeyler büyüsün, vadiler kuzu versin. Bırak Şafağın Efendisi bizi Karanlık’tan korusun ve adaletin yüce kılıcı bizi savunsun. Bırak Ejder bir kez daha zamanın rüzgârlarında koşsun.

Dünyanın Gözü, Robert Jordan

8 Beğeni

Dış yaşantı, iç yaşantıyı dengelemeli. Yoksa, dış etkilerin yokluğunda, iç etkiler çok tehlikeli olan bir üstünlük elde ederler Sinirler ve imgelem bir insanın yapısında çok büyük bir yer kaplıyor.

Yıllar sonra başka birine şöyle yazıyordu:

Kendini yalnızlık içine hapsetme, kendini doğaya ver, kendini -biraz bile olsa-dış dünyaya, dış şeylere ver. (Sayfa 37)

Dostoyevski - Edward Hallett Carr

7 Beğeni

‘‘Evrene bir anlam vermeye çalışmak beyhude bir çaba. Ama öyle ya da böyle devam etmeliyiz sanırım.’’

Philip K. Dick, Bay Uzay Gemisi

7 Beğeni

‘‘Labirentin içindeki insan kimdir? Yerine başkası konabilen, hem de hiç güçlük çekmeden konabilen bir eleman, aynı kalıptan çıkma ve birbiri yerine geçebilen yığınla elemandan biri…’’

[Albert Caraco- Kaos’ un Kutsal Kitabı]

6 Beğeni

Okumak fikirlerin ve hislerin gizli saklı yöntemlerle zımni ve kapsamlı bir şekilde paylaşılmasıdır. (Sayfa 101)

Alaycı Kuş - Walter Tevis

6 Beğeni

Bir keresinde çeşitli firmalardan c-level ağır topların bulunduğu bir toplantıda yaptığım bir sunumda zımni demiştim bir yerde. Kimse anlamamıştı, ben de implicit yani demiştim. “Kaç yaşındasın evladım sen, ne zımnisi” demişlerdi, dalga geçmişlerdi :roll_eyes: Senin kelimeyi açıklama gerekliliği hissetmen bana onu hatırlattı hocam…

Neyse başlığın hakkını vereyim:

I remember asking a wise man, once . . . ‘Why do Men fear the dark?’ . . . ‘Because darkness’ he told me, ‘is ignorance made visible.’ ‘And do Men despise ignorance?’ I asked. ‘No,’ he said, 'they prize it above all things–all things!–but only so long as it remains invisible.

R. Scott Bakker, The Judging Eye

4 Beğeni

Esaslı bir siyasetçi -ki bunlar esaslı siyasetçilerdi- asla bir yabancının çıkarlarını gözeterek vatan hainliği yapmaz. Kendi çıkarlarını gözeterek yapar. Çünkü o içerideki düşmandır.

Paris’te Bir Kurtadam - Guy Endore

8 Beğeni

Çağrı var, çağıran var, çağrıldığımız yerde bekliyoruz, ama hiçbir şey olmuyor. Uzunca bir süredir görmediğimiz, zihnimizde uyarıcı bir imgeye dönüştürdüğümüz biriyle buluştuğumuzda ne çok yaşamışızdır: yanlış yer, yanlış zaman, yanlış insan. Sizi yanılttığı için karşınızdakine, yanlış şeye umut bağladığınız için kendinize duyduğunuz öfkeyi bastırdığınızda tek bir duygu kalır geriye: Sıkıntı. Bir şeyler başlamış ama hiçbir şey gerçekleşmiyor: “Arzuladığım bir şey var ve arzuladığım hiçbir şey yok.”

Ev Ödevi - Nurdan Gürbilek

3 Beğeni


Babamı Kim Öldürdü/ Édouard Louis

5 Beğeni

“Hayat konfor ve başarıdan ibaretken herkes kendine güvenir. Bizi tanımlayan şey zorluklar ve belalarla nasıl yüzleştiğimizdir.”

Joe Abercrombie - Astıktan Sonra

6 Beğeni

Evren böyle daha kaç inanılmaz, insan kavrayışına yabancı olgu gizleyebilir içinde? Kavrayışımıza ters düşen her şeyi paramparça etmek için gemilerin güvertelerinde yok edici güçlerle her yere gitmeli miyiz yani?

Yenilmez-Stanislaw Lem

3 Beğeni

Sadece çok uzak bir gelecekte bana faydası olacak kitapları, genel okuma çizgimin dışında kalanları ve bir kez okuyup da bir daha yıllar boyu, belki de hiçbir zaman kapağını bile açmayacaklarımı neden evde tuttuğumu defalarca sordum kendime. Fakat, örneğin, nasıl olur da çocukluğumun birkaç tuğlasını yerinden sökmeden Vahşetin Çağrısı’ndan kurtulurum? Yahut gençliğime damgasını vuran Zorba’dan, 25. Saat’ten ve kendimize bahşettiğimiz o kutsal sadakat ile en üst raflara yıllar önce, bütün halinde fakat sessiz sedasız, hediye edilmiş diğerlerinden?

Kağıt Ev - Carlos María Domínguez

7 Beğeni

Günde üç yüz kişinin öldüğü ve bunun artık alışılır olduğu bir dönemde hemen her gün aklıma gelen alıntı :

"Sonra anneannesi iyileşmiş, hastaneden çıkmış, hepsi eve dönmüşler. Hayat görünürde eskisi gibi olmuş. Ama ailece yedikleri ilk öğle yemeğinde her zamanki neşelerinden eser yokmuş. Radyoyu açmamışlar. Babası eve gazete getirmiyormuş artık.

Yemeğin ortasında, annesi kendini tutamamış.

“Yedi günde yüz elli ölü,” demiş. “Çoğu çocuk ve kadın üstelik.”

Babası başıyla onu ve ablasını işaret edince annesi susmuş. Ama ağlamamak için kendini öyle zorlamış ki acıdan ölecekmiş neredeyse. Madenci bu kez annesine bir şey olacak diye korkmuş. Bir süre sessizce yemeklerini yemişler. Sadece çorba tabağında çınlayan kaşıkların sesi duyuluyormuş.

Madenci birdenbire “Yüz elli ölü çocuk…’’ demiş “bizim eve sığar mı?”

Anne babası dehşetle birbirlerine bakmışlar.
“Yemeğini ye oğlum,” demiş annesi, sakin bir sesle söylemek için kendini zorladığı belli oluyormuş.

Ablası ilkokuldaymış, matematiği çok seviyormuş, her şeyi matematik problemi haline getirmeye bayılıyormuş, zaten annesi gibi matematik öğretmeni olmuş sonunda.
“Yedi günde yüz elli çocuk ölmüşse bir günde kaç çocuk ölmüştür?" diye sormuş.

“Kızım yemeğini ye," demiş annesi, ellerinin titremesi yüzünden kaşığı tabağın kenarına vuruyormuş, vurdukça çın çın diye bir ses çıkıyormuş.

Ablası inadına devam etmiş.

“Bir sınıfta otuz çocuk varsa, yüz elli ölü çocuk kaç sınıf eder?”
“Yemeğini ye!”
“Yüz elli bölü otuz eşittir beş. Beş sınıf dolusu ölü çocuk eder.”
“Kızım sus!” demiş annesi. Bağırmış. “Sus sus sus suuuuus!”

Ablası ağlamaya başlamış. Ağlamaktan çok korku çığlığına benziyormuş sesi, insanın kanını donduruyormuş. Susmuyormuş. “Beş sınıf dolusu ölü çocuk!" diye haykırıyormuş.
Yemeklerini bitirememişler, boğazlarından geçmemiş. Ablası o akşam ateşlenmiş, birkaç gün hasta yatmış. Annesi günlerce durup durup ağlamış, babasının ağzından tek söz çıkmamış. Çok uzun sürmüş ailesinin toparlanması.

"Rakamlar duyguları uyandırmaz,” dedi Madenci. “Yüz elli dedin diye kimse dehşete kapılmaz, yediyi duyunca kimsenin gözlerine yaş dolmaz. Ama beş sınıf dolusu ölü çocuk cümlesi korkunçtur.”

Dünya Ağrısı, Ayfer Tunç.

5 Beğeni

“Kötülük,” dedi rahip, Barrent’ın en güzel koltuğuna kurulduktan sonra, “insanı kuvvet ve dirayet gerektiren işler yapmaya teşvik eden güçtür. Kötülük’e ibadet de özünde insanın kendisine ibadet etmesidir, yani tek gerçek ibadettir. İnsanın ibadet ettiği benlik, ideal sosyal varlıktır; toplumdaki yerinden memnun olsa da her ilerleme fırsatını değerlendirmeye hazır olan insan; ölümü asilce karşılayan ve merhamet erdeminin alçaklığına kapılmadan öldüren insan. Kötülük, ilgisiz ve duygusuz evrenin gerçek bir yansıması olduğu üzere acımasızdır. Kötülük sonsuzdur ve değişmez, her ne kadar bizi değişken hayatın birçok biçiminde bulsa da.”(Sayfa 40)

"Benim için İyilik’i tanımlar mısınız Vatandaş Başpapaz?

“Elbette. İyilik, içimizde bulunan, insanın uyumlu itaatkâr işler yapması için ilham veren güçtür. İyilik’e ibadet de özünde insanın kendisine ibadet etmesidir, yani tek gerçek ibadettir. İnsanın ibadet ettiği benlik, ideal sosyal varlıktır; toplumdaki yerinden memnun olsa da yaratıcı bi çimde mevkisini ilerletmeye hazır olan insan. İyilik, sevgi ve merhamet dolu evrenin gerçek bir yansıması olduğu üzere naziktir. İyilik’in çehresi sürekli değişir, yine de bizimle… (Sayfa 158)

3 Beğeni

“Kıymetli, kıymetli, kıymetli” diye bağırdı Gollum. “Kıymetlim! Ah benim Kıymetlim!” Ve bunları söylerken tam gözlerini kaldırmış ödülünü zevkle seyrediyordu ki adımını çok ileri attı, tökezledi, bir an için uçurumun kenarında bir ileri bir geri sallandı ve büyük bir çığlık atarak düştü. Derinlerden son bir “Kıymetlim” feryadı yükseldi. Gollum yok olmuştuThis text will be blurred

1 Beğeni

Her ne kadar birçok kişi tarafından izlenip okunmuş olsa da izlemeyenler/okumayanlar için spoiler içeriyor.

1 Beğeni

Okumayan İzlemeyen kalmamıştır diye düşünöüştüm.

1 Beğeni

Bir Bene Gesserit aksiyomunu anımsadı: “Kaba kuvvet kullanmak, kendini senden güçlü olanların insafına terk etmektir.”

Dune Mesihi - Frank Herbert

6 Beğeni