Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

İnsanın doğadaki görünmez, zeki erke inanmak yönsemesi ne kadar güçlüyse, dikkatini duyumlanabilen, görülebilen nesneler üstünde yoğunlaştırma yönsemesi de eşit ölçüde güçlüdür. Ve bu karşıt eğilimleri uzlaştırmak için, görünmez erki görünen bir nesneyle birleştirmek yoluna giderler.

Bir kimsenin yaşamının akışını rastlantılar yönettiği oranda boşinançlara bağlılığının arttığını her zaman görürüz.

Yaşamın hangi yaş ya da dönemi boşinançlara en çok yatkın olur ? En zayıf ve en ürkek olanı.

Din Üstüne - David Hume

3 Beğeni

Cesaret denilen şey insanlığı çoktan terk etmiş. Belki de hiç cesur olmadık. Ahlakın temelindeki toplum korkusu, dinin sırrı ise Tanrı korkusu: İşte bizi yöneten iki şey.

Dorian Gray’in Portresi - Oscar Wilde

3 Beğeni

Her şey daha önce söylendi ama herkes tarafından değil.
KİTAPLARDAN KURTULABİLECEĞİNİZİ SANMAYIN. Karl Valentin

2 Beğeni

8 Beğeni

Hayat da kısadır. Bu sözü daha önce de duymuş olmalısınız; gene de, acaba bu kısa hayatı ve hayatın imkânlarını iyice ölçüp biçtiniz mi ve hayatınıza bir çekidüzen verdiniz mi? Bir kitabı okuduğunuz takdirde öbürünü okuyamayacağınızı, bugün kaybettiğiniz şeyi yarın kazanamayacağınızı biliyor musunuz?

Susam ve Zambaklar - John Ruskin /s. 35

4 Beğeni

Ülke sağ olsun, öğrendik.

2 Beğeni

Bir milletin bütün fertlerinin, kadın erkek, çoluk çocuk hepsinin birer birer öldürüldüğünü kılınız bile kıpırdamadan, bir damla gözyaşı bile dökmeden seyredebiliyorsunuz; öbür yandan da duygularınızı buket vermek, nutuk çekmek, eğlencelere, ziyafetlere katılmak, yapmacık olmaktan öteye gitmeyen kavgalara girişmek, güldürücü kukla oyunları seyretmek yolunda harcıyorsunuz.

Yığın hâline gelmiş olan bir insan topluluğuna bir şeyler anlatabilirsiniz; bu topluluğun duyguları yüksek ve gerçek duygular olabilir; bu, çoğu zaman böyledir de; fakat bu toplulukta bu duyguların belli bir temeli olmadığı gibi sürekli olmalarını sağlayacak bir zemin de yoktur; böyle bir topluluğu, herhangi bir konuda, istediğiniz şekilde güldürebilir veya kızdırabilirsiniz; o, genel olarak, âdeta nezleye tutulur gibi duygulanır, sirayet yoluyla düşünür; öyle küçük şeyler vardır ki, onu bir anda deliye döndürür, ne yaptığını bilmez hâle getirir, gene öyle büyük meseleler vardır ki, bir saat sonra unutup gider. Halbuki kibar bir insanın veya iyi yetişmiş bir milletin duyguları isabetli, ölçülü ve devamlıdır.

Susam ve Zambaklar - John Ruskin /sayfa 56

6 Beğeni

“Aydınlık, mert ve içi dışı bir olanlar -bunlardır bence en akıllı suskunlar: öyle derindir ki öyle derindir ki dipleri, en duru su bile onları ele veremez.”

Böyle Buyurdu Zerdüşt | Friedrich Nietzsche

1 Beğeni

Ünlü istatistikçi Jerzy Neyman’ın (1894-1981) makalelerini okuduktan sonra George, Berkeley’e Neyman’ın bölümüne okumaya gitti.

“Berkeley’deki ilk yılımda bir gün, Neyman’ın derslerinden bi­rine geç kaldım. Tahtada ödev olarak verildiklerini düşündüğüm iki problem vardı. Onları not ettim. Birkaç gün sonra, ödevi geciktirdiğim için Neyman’dan özür dilemeye gittim - problemler normalden biraz daha zor gibilerdi. Ona ödevi hala kabul edip etmediğini sordum, masasına bırakmamı is­tedi. İsteksizce dediğini yaptım; çünkü masası kağıtlarla o kadar doluydu ki, ödevimin orada sonsuza kadar kaybolaca­ğından korktum. Yaklaşık altı hafta sonra bir pazar günü saat sekiz civarı, Anne ve ben giriş kapımızın çarpılmasıyla uyan­dık. Gelen Neyman’dı. Elinde kağıtlarla heyecanlı bir şekilde aceleyle içeri girdi: “Makalelerinden birine bir giriş yazısı yazdım. Onu oku ki bir an önce yayımlanması için gönderebileyim.” Bir an için neyden söz ettiğini anlamadım. Uzun lafın kısası, ödev olduklannı düşünüp çözdüğüm tahtadaki problemler, aslında istatistikteki iki ünlü çözümsüz prob­lemdi. Bu tecrübe, çözümsüz problemlerin çok büyük bir özelliği olmadıklarından kuşkulandığım ilk andı.”

Dantzig, Birleşik Devletlerdeki önemli istatistikçilerden biri oldu ve Ulusal Bilim Madalyası’nı kazandı.

Matematik Aşkı - Hersh & Steiner / 42-43

1 Beğeni

6 Beğeni

5 Beğeni

Geniş çevremdeki tanıdıklarım dışında samimi bir dostum daha var: Melankolim. Eğlencemin tam ortasında, işimin gücümün tam ortasında el edip beni bir kenara çeker, bedenen bulunduğum yerde değilimdir artık. Melankolim, şimdiye kadar tanıdığım en vefalı sevgili, pek tabii ben de onu seviyorum.

Bir satranç oyununda rakip oyuncunun “Bu taş hareket ettirilemez” dediği satranç taşı gibi hissediyorum.

Ne olacak ? Gelecek ne getirecek ? Bilmiyorum, hiçbir fikrim yok. Bir örümcek sabit bir noktadan aşağıya, sonucun içine doğru atıldığında ne kadar uzanırsa uzansın bir tutunma noktası bulamadığı biteviye bir boşluk, beni ileriye doğru sürükleyen şey ardımda yatan bir sonuç, bu hayat geriye dönük ve korkunç, katlanılacak gibi değil.

Ruhum öyle ağır ki hiçbir düşünce onu taşıyamıyor, hiçbir kanat çırpışı onu arşa yükseltemiyor. Hareket etse bile toprağı süpürerek ilerliyor, fırtına öncesinde rüzgar şiddetlendiğinde alçaktan uçan kuşların yaptığı gibi. Ruhumun üzerine bir bunaltı, bir kaygı çöreklenmiş, depremi önceden haber eder gibi.

Benim için hiçbir şey anımsamaktan daha tehlikeli değil. Belli bir ilişkiyi bir kere anımsadım mı o ilişki ortadan kalkıyor. Ayrılıklar aşkı canlandırır denir ya pek doğru, lakin salt şiirsel bir anlamda canlandırıyor. Anımsamayla yaşamak tahayyül edilebilecek en mükemmel yaşam. Anımsama gerçeklikten daha çok doyuruyor ve hiçbir gerçekliğin sahip olmadığı bir güvence sağlıyor. Zira anımsanan olaylar zaten sonsuza karışmış, dolayısıyla artık zamansal uğraşı yok…

Tek bir dostum var, Echo; niçin mi dostum? Çünkü ben kederime sevdalıyım ve o bunu benden çekip almıyor. Tek bir sırdaşım var, gecenin sessizliği; niçin mi sırdaşım ? Çünkü susuyor.

Canım hiçbir şey istemiyor. Ata binmek istemiyor, fazla zorlu bir hareket; yürümek istemiyor, o da fazla yorucu; uzanıp yatmak istemiyor, zira ya yatıp kalacağım, ki bunu canım istemiyor, ya da tekrar ayağa kalkacağım, canım bunu da istemiyor. Canım hiçbir şey istemiyor.

Can sıkıntısı ne de korkunç - korkunç can sıkıcı; daha güçlü, daha doğru bir ifade bulamıyorum; zira sadece benzerler birbirleri hakkındaki her şeyi bilirler. Keşke daha yüksek, daha güçlü bir ifade olsaydı bari o zaman biraz hareket olurdu. Uzanmış yatıyorum, hareketsiz; tek gördüğüm şey boşluk, tek beslendiğim şey boşluk, içinde hareket ettiğim tek şey boşluk. Acı bile çekmiyorum. Akbaba Prometheus’un karaciğerini habire gagalamıştı, Loki’nin üzerine durmadan zehir damlamıştı; tekdüze olsa da yine de hiçliği kesintiye uğratan bir şeydi. Benim içinse acı eski canlandırıcılığını kaybetti. Yeryüzünün tüm görkemini veya tüm elemlerini sunsalar yerimden kıpırdamam, ne erişmek ne kaçmak için dönerim öbür yanıma.

Ya/Ya da - Søren Kierkegaard

2 Beğeni

Giuseppe Tomasi Di Lampedusa-Leopar

6 Beğeni

4 Beğeni

Bu dünyada gerçekten sevdiğim pek az insan var, haklarında iyi düşündüklerimin sayısı ise onlardan da az…İnsanları daha iyi tanıdıkça, hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün, insan doğasının tutarsızlığı hakkındaki görüşlerimin ne kadar doğru olduğunu anlıyor, erdemli ve akıllı olmaya bel bağlamanın ne kadar gereksiz olduğunu daha iyi görüyorum.

Jane Austen, Aşk ve Gurur

5 Beğeni

‘‘Her türden yobazlığın şu temel karakterini buluyoruz: Bir metodu, bir dini, bir siyaseti, tarihlerinin önceki bir döneminde bürünmüş olduğu bir şekle bürüyüp o şekle indirgemek… Bu dogmacılığın kaçınılmaz sonucu ise engizisyondur (yani karşı çıkanları yargılayıp en ağır cezalara çarptırmaktır). Çünkü ben mutlak hakikate sahip olduğumdan yüzde yüz eminsem, bu hakikati reddeden kimse ya hastadır ve bir psikiyatri kliniğine yatırılmalıdır, ya da hakikati bile bile reddeden bilinçli bir bozguncudur ki ya hapse atılmalı veya idam edilmelidir.’’

[Roger Garaudy - Yobazlıklar]

1 Beğeni

1 Beğeni

2 Beğeni

4 Beğeni

3 Beğeni