“Bir Abdullah Efendi ki, alnının ortasında kendisine ruh selâmetini, sükûnetini iade eden tek bir buseyi parlak ve yakıcı bir yıldız gibi taşıyordu. Bu saadetin yanında onu bir daha göremeyeceğini bilmenin ıztırabı bile küçük kalıyordu.”
Abdullah Efendinin Rüyaları/Hikayeler - Ahmet Hamdi Tanpınar Sayfa 167
“Fakat bununla bitmiyor, hayal gittikçe büyüyor, genişliyor, emsali ancak bazı ortaçağ kabartmalannda veya şimal ressamlarının tablolarında görülen, hayali, zalim ve çılgınca bir mahşer halini alıyordu. Karşısında yepyeni bir insanlık, tıpkı bazı anatomi levhalarında olduğu gibi derisi soyulmuş, sadece hakikatlerinden biri olarak kalmış bir insanlık vardı ve bu insanlık vücut ve uzvi çizgilerin hiçbiri değişmeden bir tahavvüle uğramış, içten ve kadim bir kadere tabi olarak sanki tashih edilmişti; ve Abdullah Efendi, yeni
peyda ettiği bir mantıkla bu değişmeyi tabii buluyor, bunun hakikatte böyle olması lazım geldiğini düşünüyor, bununla beraber bu gördüğü şeylerin çılgın ve imkansız hakikatinden korkuyordu.”
Abdullah Efendinin Rüyaları/Hikayeler - Ahmet Hamdi Tanpınar Sayfa 196
Birazcık günümüzü yansıtıyor sanki…