Ve Livira onlardan nefret ettiğini fark etti.Nefret karnında hem ateş hem de buz gibiydi.Alışılmadık,keskin kenarlı bir duygu yumağıydı.Ağır ve rahatsız edici olmasına rağmen elinden gelse yine de bırakmayacağı bir şeydi.Daha önce nefreti bildiğini düşünmüştü ama o anlar gelip geçen bulutların gölgeleri gibiydi.Ve bu,bu geceydi.
Aaa! Siz demek gerçekten de korkağın tekisiniz, Ferdinand! Bir lağım faresi kadar tiksindiricisiniz…
Öyle, büsbütün korkağım, Lola, savaşı ve içinde ne varsa hepsini reddediyorum… Ben savaş var diye üzülmüyorum… Ben karlerime razı olmuyorum… Ben bu konuda sızlanıp durmuyorum… Onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla birlikte, onlarla, onunla hiçbir alışverişim olsun istemiyorum. İsterlerse dokuz yüz doksan beş milyon kişi olsunlar ve ben tek başıma kalayım, yine de haksız olan onlar, Lola, haklı olan da benim, çünkü ne istediğini bilen bir tek ben varım: ben artık ölmek istemiyorum.
Gecenin Sonuna Yolculuk - Louis Ferdinand Celine (sf.84)
Kitabın her paragrafı paylaşmaya değer ancak bu kısmı, görüşlerimi birebir yansıttığı için paylaşıyorum.
Kerrol,kapana kısılmış hissetmenin insanların doğasında olduğunu ve kendilerini neyin tuttuğunu görememenin pek çok kişiyi kendi zihinlerinde karanlık yerlere sürüklediğini söylüyordu.
‘‘Rüyalar ruhsal, duygusal ve zihinsel bir kargaşadır; başıboş, amaçsız ve kontrolsüz rollerin, işlevlerin bir oyunudur. Ruh rüyada manevi bir robota dönüşür.’’
Cahil ve eski moda toprak sahibi olsam da işe yaramaz bir ihtiyar olarak bilimle uğraşıyor,kendi ellerimle yeni buluşlara imza atıyor ve bu işe yaramaz kafamı,bu vahşi kafatasımı düşünceler ve büyük bilgiler ağıyla dolduruyorum.Doğa ana,okumamız ve görmemiz gereken bir kitaptır.
—Azizim, insanlar mantığı ne dediklerini ayırt etmek için değil, her dediklerini mantığa uydurmak için icat etmişler. Şimdi sana desem ki falanca kralın oğlu dünyaya gelmiş, o millet şenlik yapıyor. Bu sözlere hiç şaşırmaz ve belki de bunu pek doğal bulursun. Fakat bir kere düşün, düşün ki: Evvela, çocuğun yaşayıp yaşamayacağı bilinmez; İkincisi, iyi adam olup olmayacağı da bilinmez; Üçüncüsü, insan olduğu için iyiden ziyade kötüye meyledeceği pek muhtemel; Dördüncüsü, kral oğlu olduğu için kibirli, zorba, bencil ve… biraz cahil olması da öngörülebilir. Şimdi şu özelliklere sahip olan bir çocuk için şenlik yapılışına ses çıkarmazken, Zararsız’ın âleme ayak basması iki kişinin sevincine değmez mi?
Bir gün bu yalancı hafızla görüşürken niye hafızlık tasladığını sordum. Bana dedi ki:
— Hafız’ı dinleyenlerin yüzde doksanı okunan şeyin doğrusunun benim okuduğum mu yoksa Hafız’ın okuduğumu olduğunu fark etmekten âciz. Bir adam bunlara usulünce her ne okursa Kuran sanır ve yalnız başlarını sallarlar. Bizim Hafız da ne okuduğunu anlayanlardan değil. Şu halde seyircilerin çoğu benim hafız olduğuma yemin bile eder.
Filibeli Ahmet Hilmi - A’mâk-ı Hayal (Hayalin Derinlikleri)