Dünyada, bütün insanlar kardeştir diyen o korkunç bilgiyle en nadide sohbetlere bile burnunu sokan, yaşını başını almış asi bir demagog vardır ve sınıfsal farkları ortadan kaldırmak isteyen bu zat, mahşerin dört atından Ölüm’ e ait olan o solgun ata binip gitmişse, bilin ki Peder Brown’ ın izindedir.
Apollon’ un Gözü-Gilbert Keith Chesterton
Din, aşk, şiir: boşlukta yuvarlanan insanın bir yıldıza attığı merdivenler. İnanamayanların inananlara sataşmasında muhakkak bir parça kıskançlık da var. Keşke bütün insanlar aynı Tanrıya inanabilseydiler. O zaman dünya cennet olurdu.
Sevmek yaşamaktır. Böceklerden kehkeşanlara kadar uzayan bir sevgi… Bütün kâinatı ve kâinattan daha büyük bir yaratıcıyı sevmek, hem de ruhun ölmezliğine inanarak. Yani ebediyet ölçüsünde bir sevgi. Dinsizlerin ölümü, insanı tahammül edilmez bir yalnızlığa sürüklemekten başka neye yarar?
Mağarasının duvarları arasında meçhul zındığından daha mı az akıllıydı, bilmiyorum, ama daha bahtsız değildi. İnanmayan adamın ebleh gururu! Hangi bilgimiz en iptidai dinin naslarından daha sağlam?
Oyuncak değiştiren çocuk daima daha kötü, daha hantal, daha tehlikeli oyuncaklar peşinde… İnanan, bedbahtlığından bahsederse yalan söyler. İnanan için bedbahtlık yoktur. Bağlandığı ağaçta yamyam tamtamlarını dinleyen misyoner, Roma’nın bütün hunhar ve sadist imparatorlarından daha mesuttur.
Ey müminler, saadetinizi gölgeleyen tek ıstırap, inanmayanlara karşı duyulan merhamet olmalıdır.
Cemil Meriç- Jurnal 1
Herkes komşusunu tanır, ama komşusunu tanıma nedenini söyleyebilecek pek kimse yoktur.
Marie Rogêt’nin Gizemi-Edgar Allan Poe
“Soluk almayı kendime hatırlatmak zorunda kalıyorum! Neredeyse kalbime atması gerektiğini söyleyeceğim!”
-Uğultulu Tepeler/Emily Brontë
“Daha çok anlat” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız…”
Şeker Portakalı
" Biraz ışığa ne dersiniz?" dedi Bilbo özür dilercesine. “Biz karanlıktan hoşlanırız,” dedi cücelerin hepsi. “Karanlık işlere karanlık gerekir!..”
Hobbit
“Nasıl da unutuveriyoruz her şeyi. Çektiğimiz acıları, bize yapılan haksızlıkları… Acaba dayanmanın bir erdem olduğunu neden öğrettiler bize? Acıları unutmanın akıllılık olduğunu kim söyledi? Bilgelik bu mu?”
Bir Solgun Adam | Selçuk Baran
‘‘Mutlak tuhaf yakın temas, çoğu zaman ilham vermekten çok dehşete düşürür…’’
Karanlıkta Fısıldayan, H.P. Lovecraft
Dünya nimetlerini ömrü boyunca hor gören Buda nefis bir domuz kızartmasını tıka basa atıştırdığı için göçüp gitmiş. Tarihçi böyle söylüyor. Güneşte leke arayan küçük adamın uydurduğu bir yalan mı bu, bilmiyorum. En yavuz ermişlerin, en çetin kahramanların zaman zaman nasıl çamurlaştıklarını görmek, küçük insanlar için hain, buruk ve zehirli bir teselli.
Cemil Meriç- Jurnal
“Şayet insan, hayata geldiğinde şu ya da bu biçimde yaşamaya devam edecekse, sona varmak için büründüğü görünüm, çirkin bile olsa, küçümsenmemelidir.”
“Bütün insanlar aynıdır.
Ne aşağılayıcı bir düşünce!
İnsanları aşağılarken, kendini de aşağılayan düşünce, öylesine gurursuz ve her türlü çabayı öylesine yok edici ki… Marksizm, işçilerin üstünlüğünü savunur; hepsinin aynı olduğunu söylemez. Demokrasi, bireyin onurunu savunur: Hepsinin aynı olduğunu söylemez. Sadece bir maraba: ‘He ya! Hava bile atsa, diğerlerinin aynı.’ der ancak.
Neden ‘Aynı’ diyor? ‘Üstün’ diyemez mi?
Köle zihniyetinin intikamı!”
“Eninde sonunda yaşamı, son savaşının aldığı görünüm olacaktır.”
Batan Güneş, Osamu Dazai
Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları’nı çok severek okumuştum, hem dili hem de olaylara bakışı gerçekten etkileyiciydi. Tarih yazarlığını roman yazarlığıyla birleştirince de böyle güzel eserleri ortaya koymaması beklenmiyor elbette. Son olarak yazarın Esir Şehrin Mahpusu adlı kitabını okudum, aldığım bazı alıntıları şuraya bırakıyorum:
“Düşman ayağı altına düşmüş bir şehrin bayrama hazırlanması Kâmil Bey’e birden dokundu.” s.9 - 10
“Çoğu zaman, kuşkularımıza doğru yaşıyoruz. Korkularımızın çoğu, kuruntularımızdan geliyor. Yaşamanın temposunu hızlandırmaya çabalamasak saçma korkularımızın çoğundan kurtuluruz.” s.12
“Bazı insanlar, sevdiklerini, belli bir çevreyle beraber değerlendirirler. Başka bir çevrede onları hemen yadırgarlar.” s.117
“Kendi değerimizdekilerin ya da kendimizden üstün olanların pisliğini neden pislik saymıyoruz? Biz ancak kendimizden aşağı gördüklerimizin pisliklerinden iğreniyoruz. Bizim pislik anlayışımız, biraz şey… Yani biraz daha pis.” s.124
“Dünyada, bütün bildiği bilmediği işlerle ilgisi birdenbire kesilmiş gibiydi. Ancak ölüler bu kadar yalnız, bu kadar güçsüz, böyle hiçbir işe yaramaz olabilirler. Konuşulanları duymuyor, duyduklarından da hiçbir şey anlamıyordu.” s.160
“Hayal kurmak, insanoğlunun insan olarak yaşamaya başladı başlayalı bulduklarından bir bakıma en yücelticisi, en büyüğü, bir bakıma da en alçaltıcısı, en değersizi…” s.160
“Sevgililerimize karşı hep tetikte dururuz. Güçsüz yanlarımızı onlardan hep saklamaya çalışırız. Kızın başka! Kızına karşı kendini bırakabilirsin.” s. 163
“Yaşama sevinci dediğimiz duygu ne garip… Çıkıp gittikten sonra insanın içinde utanca benzeyen buruk bir şey bırakıyor, bütün yalınkat sevinçler gibi…” s.182
“Bazı bazı düşünüyorum da… İnsanları yargılamak işini üstlerine alanlar, ne ağır sorumluluk yükleniyorlar.” s.215
“Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek, ayılara yem olmayı başından kabullenmek demektir.” s.235
Kemal Tahir, Esir Şehrin Mahpusu
Ben Andrew Ryan ve size bir soru sormak için buradayım: Bir insan kendi alınterinde hak sahibi olamaz mı? Hayır, der Washington’daki adam. O ter, fakirlere aittir. Hayır, der Vatikan’daki adam. O ter, Tanrı’ya aittir. Hayır, der Moskova’daki adam. O ter, herkese aittir. Bu cevapları reddettim. Bunlar yerine, başka bir şeyi seçtim. Ben imkânsızı seçtim. Ben… Rapture’ı seçtim. Sanatçıların sansürden korkmayacağı bir şehir. Biliminsanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı bir şehir. Mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir… ve alınterinizle, Rapture sizin de şehriniz olabilir.
Bioshock: Rapture Şehri - John Shirley
“Sen, kalbine söz geçiremeyen, bundan sonrasını okuma! Sen, ruhunun gücüne güvenemeyen, seçimini yap: Burası tevekkül ve huzur - orası merak ve fesat!”
Batı Penceresinin Meleği - Gustav Meyrink
‘‘Kalabalıklar daima tehlikelidir. İçlerinde mutlaka ruhlarını ucuza satan alçaklar bulunur.’’
Sefiller- Victor Hügo
‘’ Sağ elle yazılan bütün yazılar farklıdır ama sol elle yazılanlar birbirine benzerler. ‘’
Monte Cristo Kontu - Alexandre Dumas
“…çünkü bu yüzyılda her şey ölçülü ve anlaşmalı, herkes yalnızca kendi hakkını arıyor.”
Budala - Dostoyevski
Arkadaşından, parsadaki payını miras bırakması dışında bir beklentisi olamayacak bu adam, onun öldüğünü sanınca bu kadar üzüldüğüne göre, demek dünya - Doktor Pangloss’un düşündüğü kadar iyi olmasa da - Dantes’in sandığı kadar kötü değildi.
Monte Cristo Kontu - Alexandre Dumas
Ölmeyi öyle çok istemiyorum. Sadece içimde ne kadar yaşama isteği var emin değilim.
Doktor Franz Hiller bir zepline aşık oldu.
Matbaacı asistanı Anna Goldberg bir buhar makinesine aşık oldu.
Bazı yerlerde zaman, zayıf ve ara sıra gerçekleşen bir fenomendir. Birisi onun geçtiğini iddia etmediği sürece zaman geçmeyebilir veya sadece kısmen geçer; olaylar spiraller ve çemberler oluşturacak biçimde kendi içlerine kıvrılır.
Zeplin ~ Karin Tidbeck
Psikozların kökünü şuur-altı‘nın lağımlarında aramak niye? İnsan, insan gibi yaşayabiliyor mu? Cemiyet, ferdin bütün soluk alma ve gelişme imkânlarını elinden aldıktan sonra: “sen hastasın dostum” diyor, “senin komplekslerin var“. Kanına mikrop enjekte eder gibi kompleks enjekte ediyoruz insanlara. Sanki bütün dertlerimizin kaynağı beşikte annemize karşı beslediğimiz itiraf edilmez şehvet, babamıza karşı duyduğumuz hayvanca kıskançlık. Bunları şuur sathına çıkarınca her şey düzelecek. Aç, açlığını unutacak; âşık, sevgilisinin ihanetini; ezilen, uğradığı mezelletleri…
Sıkıntılarımızın nedenleri öylesine açık ki psikanalizci çok defa şaşırtıyor insanı. Adeta yanlış hedefler göstererek oyalıyor. Hayatını alınteri ile kazanan ve araba izinden uzaklaşmayan küçük insanların şuuraltı yok. Bir çorba ve bir kadın. Ancak başkalarının sırtından geçinen, her istedikleri kolayca gerçekleşen mutlularda gelişiyor şuuraltı. Göbeğine bakıp Tanrıyı görmek gibi bir şey bu.
Cemil Meriç- Jurnal
Ümitsiz bir mücadele sonsuza dek örnek olma değerini saklamıyor.
A. Hitler - siyasi vasiyetim