Beyaz Perdenin Mitolojik Yıldızları: Gölgeye Can Veren Ölümsüz Suretler






82990cf99f83645fb782c1bc25f844ff

1 Beğeni


1 Beğeni

468597114_10162210411869198_3665840994895688239_n


468565394_10162210417774198_1758812840707077903_n




468836667_10162210411329198_6934660809912011101_n

Ölümlülermiş. Nokta.

Sağdakinde 6 saat çalışıp soldakini yarattıkları yazıldığından beri, var olmayan suretler ürettikleri eleştirileri peydah olmaya başladı. Altın dönem fotoğrafçılığına yaradır her şekilde. Tam bir Neverland oldu şimdi. Gerçek illüzyon.

Foto: George Hurrell.

Candyman’den sonra ağabeyini de kaybeden Virginia Madsen’in başı sağolsun.

Kim Novak, Eva Marie Saint, Dick Van Dyke, Lee Grant, Ann Blyth, Brigitte Auber, Maria Riva, Claire Bloom, Carroll Baker, Vera Miles, Leslie Caron, Julie Newmar, Debra Paget, Shirley MacLaine, Julie Andrews… Son ikiliyi daha meşhur oldukları ve ses getirecekleri için saf dışı bırakıp, bilinirliği azalan altın dönem oyuncularına, hayattalarken, saygı duruşunda bulunacağım. Yitip gittikten sonra sosyal medyada ağlaşanlar her daim midemi bulandırıyor, yaşıyorken hatırlamak gerek.

Kim Novak, Eva Marie Saint, Vera Miles (ve Tippi Hedren), Hitchcock’un elliler ve altmışlarda çektiği filmlerde başrol oynamış önemli isimler. Saint 100 yaşına ulaştı, kendisini North By Northwest yanı sıra, Elia Kazan’ın On the Waterfront’unda Brando ile karşılıklı döktürürken izledik (1954).

Vera Miles, The Wrong Man ve Psycho’da oynadı ancak hamile kaldığı için terk etmek zorunda kaldığı esas rol Vertigo’da olacaktı.

Kim Novak aralarında yelpazeyi en çok aralayan oldu. Film noir’den müzikale, Moll Flanders uyarlamasından fantastik komedilere kadar geniş çerçevede rol buldu; aralarında William Holden ile Picnic, Sinatra ve Rita Hayworth ile Pal Joey, James Stewart ve Jack Lemmon ile Bell Book and Candle, Sinatra ile The Man with the Golden Arm’ın da bulunduğu filmografide tepede her zaman Vertigo yer aldı. Noir demiştik, Pushover şahane bir kara filmdi. 1956 Cannes Film Festivali’nden bir kare ile anıyoruz onu.

Dick Van Dyke, Mary Poppins başta olmak üzere, komedi ağırlıklı rollerde gözüktü, kendi adına uzun soluklu bir TV programı yönetti. O da Eva Marie Saint gibi 100 yaşını devirdi.

Lee Grant, 50’lerde başladığı sinema yolculuğuna altmış ve yetmişlerdeki rolleriyle adını yazdırdı; filmler yanı sıra Columbo’nun en iyi ilk sezon bölümlerinden birinde rol aldı.

Ann Blyth, bebek yüzlü kadın, beyaz perdenin gördüğü en güzel deniz kızıydı (Mr. Peabody and the Mermaid). Hiç konuşmadan şarkılarını söylemesi boşa değildi, aynı zamanda bir ses sanatçısıydı. 40’larda Mildred Pierce ile adını duyurdu, burada Joan Crawford’un kızını canlandırdı. Brute Force, Burt Lancaster’li sağlam bir kara filmdi. The Great Caruso, The Buster Keaton Story gibi biopiclerle ellileri kapadı ve televizyona geçti.

Brigitte Auber, Grace Kelly ve Cary Grant ile birlikte To Catch a Thief’te oynayan Fransız genç kız olarak hatırlandı. Yani yine Hitchcock sineması.

Maria Riva, Marlene Dietrich’in kapsamlı biyografisine imza atan, sıkı durun, kendi kızı. 100 yaşını devirdi ve hayatta. Kimi filmlerinde bebek haliyle rol aldı.

Claire Bloom biraz daha karmaşık bir yol izledi. Chaplin’in Limelight’ında rol aldıktan sonra, Richard III, Alexander the Great, The Brothers Karamazov ve sonrasında İngiliz Yeni Dalga başyapıtlarından Look Back in Anger’da boy gösterdi. The Wonderful World of the Brothers Grimm ile fantezi, The Haunting ile korku sinemasına göz kırptı. Elio Petri ile birkaç İtalyan filmi, westernler, Anger sonrası yine Burton ile Carre uyarlaması The Spy Who Came in from the Cold, bilimkurgu uyarlamaları Charly ve The Illustrated Man, birkaç İngiliz komedisi sonrası Clash of the Titans faciasında Hera rolü, Crimes and Misdemeanors ve Mighty Aphrodite ile Woody Allen sineması ve son büyük rolüyle Oscarlı The King’s Speech’te Queen Mary, 60 yıllık kariyerinin görünür kilometre taşlarıydı. Ha, unutmadan, ilk eşi aktör Rod Steiger, son eşi ise beş yıl evli kalacağı yazar Philip Roth olacaktı.

Carroll Baker, Karl Malden ile oynadığı Baby Doll (ve aynı yıl Giant, 1956) ile adını duyurdu. İki yıl sonra western başyapıtı The Big Country geldi. Harlow’da Jean Harlow’u canlandırdı. 60 sonu-70 başlarında giallolar başta olmak üzere İtalyan filmlerinde boy gösterdi.

Leslie Caron, An American in Paris, Gigi ve Lili müzikalleriyle adını duyurdu. Balerin olduğu için koreografilere hemen uyum sağladı. Cary Grant ile Father Goose sonrası Valentino biopic’inde meşhur dönem yıldızı Alla Nazımova’yı canlandırdı. 2000’lerde Chocolat gibi filmlerde göründü.

Debra Paget, kızılderilileri haklı gösteren ilk western Broken Arrow, Amerikan uyarlaması Les Miserables ve Prince Valiant, tarihi avantürler Princess of the Nile ve Demetrius and the Gladiators sonrası DeMille’in bu sefer renkli çekeceği epik The Ten Commandments’te rol aldı. Omar Khayyam, From the Earth to the Moon gibi farklı işlerden sonra ona esas ününü getiren Fritz Lang’in egzotik filmleri The Tiger of Eschnapur ve The Indian Tomb’da ölümcül danslarını sergiledi. Cleopatra’s Daughter altmışlarda rol aldığı son filmlerdendi.

Julie Newmar, ne 7 Kardeşe 7 Gelin müzikali, ne Mackenna’s Gold westerniyle hatırlandı, onu meşhur kılan da Batman dizisinde canlandıracağı Catwoman rolü olacaktı.