Yıkıma Giden Adam diyeyim ben de.
Çocukluğun Sonu en beğendiğim olmuştu benim de; ancak birçoğunu henüz okumadığımı belirteyim. Onun haricinde beğeni kriterimden bağımsız olarak Dune’u önerebilirim. Ben de film fragmanı sonrası 3-4 günde alıp kendime göre inanılmaz bir hızda kitabı resmen yuttum. Kitabın hikayesinden ziyade beni yaratılan evrendeki sistemlerin düşünülüş ve yazımı çok etkiledi. Yani kitabın daha çok felsefi kısımları benim için çok çok iyiydi. Kitabın sonunda sistemlerin anlatıldığı, tartışıldığı; evrenin tarihçesi niteliğinde güzel bölümler vardı. O bölümler olmasa bu kadar beğenmezdim muhtemelen.
Bu seri içinden tek bir kitap seçeceksem Yıkıma Giden Adam’ı seçerim.
Çocukluğun Sonu ve Ben Robot söylenmiş o yüzden, leibovitz için bir ilahi derim ben, ilginç bir konusu vardı.
Okumadığım Işık Tanrısı’nı öneriyorum ben de.
O kitap biraz zor bir kitap, hikaye mitoloji ile çok içli dışlı.
Tek kitap seçmek zor, yukarıda öneriler arasında görmediğim özellikle iki kitabı öneriyorum.
- Yıldız Gemisi Askerleri
- Bitmeyen Savaş
veya
- Kumsalda
Ben bu kitaptan sıkılmıştım. Kitap bitti hala yok bölük yok tümen şu işi yapar yok buranın komutanı budur. Askeriye ders kitabı gibiydi.
Askeri bilim kurgu seviyorum ben, kitabı da sevmiştim. BKK’den kitap önerisi yazarken sevdiğim bu iki kitabı genelde öneriyorum.
Seriden çok kitap okumadım fakat Leibowitz İçin Bir İlahi bir başyapıt bence. Aksiyon vs. beklemiyorsanız kesinlikle öneririm.
Bende Dr. Moreau’nun Adası diyim bari. “Biz insan değil miyiz?”
Pazartesi Cumartesiden Başlar’la başlamayın yoksa bi daha bu serinin yüzüne bakmazsınız. Yarısına kadar zar zor okuyabildim ne kadar gereksiz bir kitap anlatamam. Strugatski kardeşlerin okuduğum (okuyamadığım) ilk kitapları bu oldu diğer kitapları da bu seride ama bunun kadar kötü olamazlar herhalde. Özellikle de Stalker’a ilham veren Uzayda Piknik’i merak ediyorum. Halbuki bu yazarlardan çok ümitliydim büyük hayal kırıklığı oldu benim için.
Okuduklarım:
Maymunlar Gezegeni-> Çok eğlenceliydi ve dili çok akıcıydı, bir çırpıda bile okursunuz. Bilimkurguya giriş için ideal.
Cesur Yeni Dünya-> Tabii ki de okunması gerekiyor ama biraz yorucu bir kitap.
Zaman Makinesi-> Çok eğlenceli ve akıcı, bir devrim niteliğinde.
Kaplan Kaplan-> Bunu okurken de çok keyif almıştım, konusu biraz farklıydı.
Fahrenheit 451-> Çok önemli bir eser ama yazım dilinden mi çevirisinden mi beni itmişti biraz ama konusu çok ilgi çekici ve eleştirel.
Uzaktan Kumandalı Kız-> Bunu pek sevmedim gerçekten neden bu seride anlamış değilim.
Pazartesi Cumartesiden Başlar hem okuması kolay bir kitap değil hem de çoğunluğun sevebileceği tarzda bir kitap değil.Tanrı Olmak Zor İş ve Uzayda Piknik hem okuması zor olmayan hem de bilim kurgu seven insanların büyük bölümüne hitap edebilecek kitaplar.Ayrıca Kıyamete Bir Milyar Yıl’dan da uzak durmanızı tavsiye ederim Pazartesi Cumartesiden Başları sevmediyseniz.
Kesinlikle buna katılmıyorum. Bir sürü göndermesi bulunan bir kitaptı ve alta yatan düşünceler çok iyiydi. Yanlış bir seçimle, kardeşlerin ilk olarak bu kitabını okuma gafletinde bulunmuşsunuz sadece.
Bu kitapla bilimkurguya başlayanlara ne okuyucular kaybettirdi Dost bey. Harika çevirisiyle eserin hakkını verip bu kült esere yaptığı çeviriyle çok büyük ödüllere layıktı. Ama bence alması gereken ödül bu.
Patates. (Hatalar bilerek yapılmıştır)
Açıkçası Fahrenheit 451’in özgün metninin de zor olduğunu düşünüyorum. Dost Körpe çevirisi bence kötü değil. Zerrin ve Korkut Kayalıoğlu çevirisi ile eşdeğer. Metin çok zor. Bradbury’nin dili herkese göre değil.
Benim bu konuda tek bir kıstasım var.
Bir cümleyi Türkçe’sinden okuyup anlayamıyor ancak ingilizcesinden okuyunca daha kolay bir şekilde anlayabiliyorsam yani kendi dilimde anlayamayıp orijinal dilinde anlayabiliyorsam metin değil de çevirmeni hatalı buluyorum.
Sizin karşılaştırmayı yapan kişi olduğunuzu biliyor ve bu konuda benden çok daha iyi ve tecrübeli olduğunuzu biliyorum o sebeple söylediğinizin haklılık payı olabilir ama bence anlam ve ifade, özellikle de yazın dilinin bize ifade ettiği şeyleri hayal dünyamıza alıp büyütmek bunu da yazarın diliyle yapmak çevirmenin görevi.
Eserin dili ağır olabilir, ülkede ne ağır kitapların altından kalkıldı. James Joyce çevirileriyle ödüller kazanmış örnek gösterilmiş çevirmenlerimiz var. Benim filminde bile hala altyazı desteğine mecbur kaldığım Yüzüklerin Efendisinin çevirisi var. Yani aslında altından kalkacak biri bulunabilirdi.
Neyse konuyu uzatmaktansa tek bir bölümden örnek vereceğim.
Ben mesela burada Türkçe cümleyi 3 defa okumuştum ilk karşılaştığımda. Hala saçma sapan bir cümle gibi geliyor. Ama İngilizcesinde pat pat anlamı dökülüyor.
Bu arada Dost Körpe’nin çevirdiği Poe hariç; Gormenghast, Yüksek Şatodaki Adam ve Fahrenaytı hangisiydi hatırlatıyorum İş Bankası klasiklerinden bir tane daha var onu da okudum. Yüksek Şatodaki Adam’ın da karşılaştırmasını yapabilirim bu konuda. Klasiklerdeki çevirisi beğenilmesine rağmen ben “eh işte” diyorum en fazla. Karşımızda Vacuum Cleaner’ı Vakum temizleci diye çeviren bir çevirmen var sonuçta.
Bu gibi çevirmenlere böyle büyük eserler verilmemeli. Bu kitabı ben de çevirmiş olsam 20 değil ama yine de 10 baskı yapardı. Ülkemizde bu kadar ünlü başka bir bilimkurgu kitabı var mı şüpheliyim. Çok fazla referans alıyor ve bu kadar insana ulaşan bir kitabın çok daha başarılı bir çeviriyle okurla buluşması gerek, bence.
Estağfurullah, benimki de bir okur karşılaştırmasıydı. Bana bir hayli zor bir metin gibi gelmişti özgün hali de. Şahsen bana 1-2 yıl verseler yine çeviremezdim. Bazı çevirmenlerin çok sıkışık bir takvimleri oluyor. Burada hatalar yayınevinin diğer birimlerine de mal edilmeli.
Çok haklısınız. Örnek verdiğiniz metin hakikaten kötü çevrilmiş. Ama benim için İngilizcesi de çok karışık. Daha yetkin ya da daha müsait bir çevirmene teslim edilebilirdi aslında.