Brandon Sanderson

Z kuşağıyla alakalı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu her zaman böyledir, olumsuz eleştiri sahiplerinin sesleri daha çok çıkar ve çoğunlukmuş gibi görünür. Olumsuz eleştiriler gerek negatif üslup, gerek agresif tavır içerdiği için de farkı düşünenler sırf tartışmaya girmemek için bile yorum yapmazlar, haliyle herkes aynı şeyi düşünüyormuş gibi bir izlenim doğar.

Sissoylu’yu dahi okurken 16x24 boyut yüzünden kolum ağrıdı, metroda okuyamadım, yanımda taşıyamadım. Kralların Yolu’nun eski herkesin beğendiği baskısı yaklaşık 1,5 - 2 kilo civarında, yanımda taşıyıp toplu taşımada okumam imkansız evde okurken dahi kolum ağrıyor.

13x21 2’ye bölünmüş baskılar sayesinde sonunda Fırtına Işığı Arşivleri serisine başlayabileceğim. Bundan önceki baskının puntosu rahatsız edecek seviyede küçük olduğu için başlayamamıştım.

Şu an yapılan 13x21 baskı boyutu ideal boyut bence. Buz ve Ateşin Şarkısı, Dövmeli Adam Serisi, Pegasus’un bastığı fantastik kitaplar da bu boyutta basılıyor. Bana göre en başta yapılması gereken buydu 13x21 ve 2 cilt halinde baskı.

16x24 ve kuşe kağıt benzeri ağır kağıt baskısını hiç sevmedim çünkü okumak işkence o kadar ağır bir kitabı, fakat bu konuya ve genel izlenime bakarsanız okurların hemen hepsi 16x24 boyutundaki baskı istiyor sonucuna varırsınız ama bunun doğru olduğunu düşünmüyorum ki bunu İthaki’nin açık ara farkla yılın yayınevi seçilmesinden de anlayabilirsiniz.

Farklı düşünceye sahip çoğu insanın benim gibi agresif üslupla muhattap olup gerilmemek için yorum yazmadığını düşünüyorum.

5 Beğeni

Bu konuda haklısınız. Eleştirme sebebimiz de bu zaten. En başta böyle yapılsa kimse şikayet etmezdi. Şimdiye kadar üç defa baskı değişti. Seneye dördüncü kitabı çıkarıp baskıyı bir daha değiştirmeyeceklerinin garantisi var mı? Bir de okurlar yeni kitap beklerken eski kitapların baskısını değişmekle uğraşıyorlar. Sözde Arcanum Unbounded Oathbringer’dan önce gelecekti Oathbringer çıkalı 1,5 yıl oldu hala ortada yok. Rhytms of War da 2021 içinde gelmez muhtemelen. Adamların elinde günümüzün en üretken fantastik yazarı var ama kitaplarını çevirmiyorlar. Gelse bile saçma sapan terminoloji hataları var. İlk iki kitapla Oathbringer arasında aynı kelimenin çevirisi değişmiş. Okurken bu neydi falan demiştim. Kısaca Akılçelen pek sevdiğim bir yayınevi değil.

10 Beğeni

Merhabalar, öncelikle şunu belirteyim burada kimse kimseyi dövmüyor ve bir tartışma ortamı olsa dahi herkes üslubunu koruyarak bunu yapıyor ve hatalı olan hatasını çoğunlukla kabul ediyor. Yani ister bu konu olsun ister başka konu, düşüncelerinizi belirtmekten lütfen çekinmeyin.

Ek olarak eski baskıları daha çok seviyorduk evet çünkü Sanderson kitaplarına yakıştığını düşnüyorduk ama burada şikayetçi olduğumuz konu serinin ortasında değişmesi, ki bu sadece sebeplerden bir tanesi. Zaten beğenen kişiler içinde de; okumanin zor olduğunu söyleyip büyük olsa bile ikiye bölünmesi gerektiğini, küçük baskının ise yapılacaksa en başta yapılması gerektiği düşününen çok kişi var. Yani serilerin tak ortasında iş işten geçtikten sonra değil. Ben mesela sözünüze katılıyorum bir notkada çünkü Kralların Yolu’nu masaya koymadan okuyamıyordum ve ben yatarak okumayı severim.

Kan kusulması olayı da sadece kapaktan ötürü gibi düşünülüyor ama forumda başlığımız mevcut, Akılçelen Yayınları Soru Hattı isimli başlıkta ki mesajları ve Akılçelen’in mesajlarını okursanız daha doğru görebilirsiniz sebepleri. Buraya tek tek yazmak için uzunlar. Ben yinede en basit iki sebebi belirteyim. Yayınevinin okuyucusuna olan üslûbu ve kendisinin verdiği sebeplerden biri olan “kitaplar çok pahalı oluyor, okuyucu alamıyor” lafının ardından kötü kağıt ve mürekkebin üzerine eski ciltler ile aynı fiyattan satışa sunulması. Verilen vaatlerin yerine getirilmemesi ve çeviri sorun ve süreleri de en önemli noktalardan ikisi. Sorsanız Arcanum Unbaunded 1.5 sene önce çıkacaktı.

Z kuşağı A,B kuşağı ne bilmiyorum ama yeni nesili kast ettiniz sanırım. Ben 22 yaşındayım o kuşağa giriyor muyum bilmem ama forumda çok sayıda fikirlerine saygı duyup her mesajını okuduğumuz abilerimiz ablalarımız mevcut. Bunuda belirtmek isterim.

5 Beğeni

Her zaman değil maalesef.

Bu da pek az tanık olduğum şeylerden. Genelde herkes her şeyi en iyi kendisi bildiği için “hatalı olma ihtimali” bile yok, tartışmaya default böyle giriliyor.

Çok çekiniyorum. O yüzden çoğu tartışmaya dahil bile olmuyorum. Ama hadi buna dahil olayım.

Amaç okumaksa her boy okunur. Yayınevi yanlış yaptığı şeyden de pek tabii geri dönebilir. Bir sonraki baskıda yine farklı bir boy da çıkartabilir. Yayınevi “Bu baskıdan sonra boyut değişmeyecek” demediği sürece dilediğini yapmakta özgür. Tekrar edeyim; çeviriydi, yeni kitabın gelmesinin uzun sürmesiydi, yayınevinin iletişim kanallarının kötü olmasıydı bunlar eleştirilebilir tamam ama amaç okumaksa baskıda boyut değişmesinin hiçbir önemi yok.

Büyük boy baskıda anladığım kadarıyla maliyet problemi oldu. Küçük boy baskıyı kitapçıda inceledim okuması çok zor. Şu anki hali maliyet, taşıma ve okuma kalitesi olarak en iyisi görünüyor. Yani gördüğüm kadarıyla yayınevi bu konuda iyiye gidiyor, bunu eleştirmenin anlamı yok bana göre. İlla hepsi aynı boy olsun, kitaplıkta asker gibi dursun diyorsanız da eskileri satın yeni boy alın. Ya da yayınevine boyut konusunda güvenmiyorsanız almayın seri tamamlanana kadar. Başka da çözüm aklıma gelmiyor.

3 Beğeni

Ne yazıkki bu söylediğinize katılamayacağım. Bir çok konuda yayınevleri hakkında sert eleştirilere katılmayanların, farklı fikirleri olduğunu söyleyenlerin dahi hakarete varacak ithamlarla maruz kaldığını gördüm, şahit oldum. Asimov Vakıf konusunda en yakın zamanda.

Benzer muameleye ben de maruz kalmak istemiyorum. İyi forumlar.

1 Beğeni

Yine boyut veya kapak değişti diye eleştirmek mümkün tabii, sonuçta bazılarımız 3. sefer almak zorunda hissediyor olabilir kitaplıkları için. Öte yandan dolu tarafına bakarsak; 2. kapakların zaten okunabilirlik, parçalanma, çeviri gibi problemleri vardı ve ne olursa olsun düzeltilmesi gerekiyordu. Belli ki aynı boyutta o küçücük yazılarla bile dağılan kitapların puntoları büyüyünce aynı problem olacağı için ikiye bölmeyi tercih ettiler. Ben bu noktada ilk başlarda Oathbringer’ın ikiye bölünmesi durumunun neden protesto edildiğini de anlamamıştım. Daha önce de belirtmiştim, keşke karşılaştıracak vakit ve sabır olsa da terminolojik tutarsızlıkların düzeltilip düzeltilmediğine bakabilsem.

Ben bu gelişmenin olumlu olduğunu düşünüyorum. Olumlu deme sebebim de artık arkadaşlarıma seriyi anlatırken ‘’…ama baskısı şöyle o yüzden Türkçe edinmeni tavsiye etmem.’’ demek zorunda kalmayabilirim. Bir de 4. kitabı tez vakit çıkarıyorlarmış… İşte o zaman olur belki bu iş. Kim bilir? :slight_smile:

Not: Bu durumda ara kitapların basılmasının önemini vurgulamayı unutmuşum. Ara kitapları basmadıkları sürece bu işi tam yaptıklarını maalesef söyleyemeyeceğim. Külliyat alıp basmaya kalkılacaksa Arcanum Unbounded ve devamında ara kitapların basılması çok çok önemli.

3 Beğeni

Bahsettiğiniz diğer şeylerin üzerine boyut değişimi gelince patlama noktası oldu aslında. Öncesinde de çeviri ile alakalı filan Sanderson dahil başka kitaplarında eleştiriler mevcuttu yayınevi ile ilgili. Boyut değişimden sonra yapılan iş iyi olsa ve yayınevinin okuyucuya olan tutumu iyi olsa yine dediğiniz gibi almak düşünülebilir ama öyle bir durum da söz konusu değildi. Sayfalar samandan hallice, yazıların küçüklüğüne ek olarak arka sayfadaki yazıların da kalitesiz kağıt yüzünden işin içine karışması 6 numara gözlüğe davet. Baskılar elde paramparça oluyor. Parçalanmayan da varmış ve onlar adına ne mutlu ama DR rafında bile parçalanmış duran kitaplar bolca mevcuttu. Şu an çıkan baskıda belki düzelmiştir ve düzelsin de bir zahmet üçüncü denemeleri sonuçta ama ben sizinde önerdiğiniz gibi almayı düşünmüyorum. Satmayı da düşünmüyordum eski baskıları sevdiğim için ama kitapları tekrar okuyunca satmayı da düşünmeye başladım. Satarım da büyük ihtimalle.

Daha çok kişiye ulaşmasını elbette isteriz ve umarım yayınevi kendisini düzeltir ve çevremizde daha fazla okuyan olur. Çünkü;

demek zorunda kalıyoruz ve yayınevini sevmesem de böyle olmamasını tercih ederim.

2 Beğeni

Çünkü biz ilk cildi hazırladık o şimdi çıkacak ikincisi de üç dört ay sonra gelir şeklinde bir şey düşünmüşlerdi. Tek kitap olarak yazılmış bir şeyi ikiye bölüp sonra da parça parça çıkarmak bence kabul edilemez. Ben ciltler aynı anda çıkacak deseler hiç şikayet etmez kabul ederdim.

4 Beğeni

Evet o garip olmuş cidden.

1 Beğeni

Yayınevinin kitap yayınlama politikasızlığı ne ara Z kuşağının sorunu oldu anlamadım. Okumayalı ne enteresan başlık olmuş burası.

11 Beğeni

Ben mesela milenyum kuşağındanım kabul etmeliyim o zaman. :pensive:

2 Beğeni

tamam da insanların bu kadar şikayet etmelerinin temel nedeni de sizin bahsettiğiniz şey yüzünden. Kitap ilk başta ikiye bölünmüş olarak çıksa ve diğerleri de aynı olsa kimse şikayet etmezdi bkz. Taht Oyunları serisi.

Ama yayınevi önce tek cilt büyük boy, sonra tek cilt küçük boy ve en sonunda ikiye bölünmüş olarak çıkardıkları için insanlar eeeee yeter gari bee diyor ve sonuna kadar haklılar. Büyük boy olarak alıp diğer kitaplar rafta aynı durmayacak diye satın almaktan vazgeçen yüzlerce kişi vardır muhakkak ki bu insanlardan birisi de benim, gittim 250 TL verdim ingilizce ciltli versiyonunu aldım okudum, 4. kitap için de aynı şeyi yapacağım.

Şöyle düşünün, bir 10 sene sonra bu serinin karşılığı olarak Zaman Çarkı seri gösterilecek yani aynı derecede büyük seriler, İthaki Zaman Çarkı’nı Akılçelen gibi yapsaydı bugün kaç kişi alır okur ve seri hakkında bu kadar olumlu konuşurdu. Akılçelen’deki asıl sorun adamların iş bilmez ve fantastik kurgu çıkarmadaki acemilikleri, bir kitap serisi nasıl yapılır, okuyucu kitlesi nasıl analiz edilir bilgileri yok.

4 Beğeni

Yazarın en gariban kitabı da Elantris oldu. İlk olarak küçük boy basıldı, sonra büyük boy. Şimdi tekrar küçük boy olarak basılıyor.


2 Beğeni

Bu yazdıklarınızın muhattabı ben değilim. Ben yayınevinin yaptıklarını savunmuyorum neden yayınevinin yaptıklarını savunmamı bekliyorsunuz?

Şikayet ettiğim şey tam olarak bu işte 16x24 boyu sevmiyorum 13x21 çok daha iyi desem bile yayınevini desteklemiş ve yaptığı her şeyi onaylıyormuşum gibi algılanıp o şekilde cevap veriyor herkes sizin de yaptığınız gibi.

İlla 2 tarafa bölünmek zorunda mıyız kendimize ait farklı fikirlerimiz olamaz mı, anlamıyorum bunu gerçekten çok ilginç.

Ya sürekli eleştireceksin ya da yayınevinin taraftarı olacaksın, ben böyle bir şeyde yokum. Birbirine tamamen katılmayan iki cephenin birinin destekçisi olmak zorunda değilim.

İnsanlar sadece bir konudaki kendi fikirlerinin bir kısmına katılmıyorsun diye seni o konuda kendi fikirlerinin tam zıt pozisyonunda konumlandırıp ona göre argüman ileri sürmeye başlıyor ve senden bu zıt pozisyonu savunup tartışma yaratıp kendini haklı çıkarmaya çalışıyor bir de, tam olarak sizin yaptığınız gibi.

2 zıt cepheye bölünmeden de farklı fikirlere sahip olabilir ve bunları ifade edebiliriz diye düşünüyorum.

4 Beğeni

Bu konuda çok haklısınız, İthaki Zaman Çarkı çevirileri konusunda az eleştirilmedi. Hatta İngilizce bilen kişiler tarafından düzenlenmiş e-kitap şeklinde bile kitaplar var. Zaman Çarkı kitaplarının hiç birisi ince kitaplar değiller. İthaki hem ciltli hem ciltsiz çıkararak isteyen istediğini alsın dedi. Ne kadar çeviri konusunda eleştirilseler bile kimsenin İthaki’yi Zaman Çarkı kitaplarının boyutu konusunda eleştirdiğini okumadım. İlgili yayın evinin sorunu bu; ne yaptıkları belli değil. İthaki gibi ciltli ve ciltsiz çıkarsalardı zamanında, bu kadar eleştirilmezlerdi. Yeni kitap çıkmış, çeviri bekleniyor, yayın evi eski kitap çıkarmakla uğraşıyor. Tam bir “Ağam bizle eğlenir.” durumu. Bir de şu soru var? Neden bu yayın evi eski kitapları makyajlayıp duruyor da yeni kitap çıkarmıyor? Görüşüm; var olan telif hakları ile istedikleri satışı yapamadılar, masrafı çıkarmak için eski kitapları değiştirip değiştirip çıkarıyorlar. Ajansa da hakları kaybetmemek için bak biz bunları yaptık demek istiyorlar. Uzak durmak istiyorum ama ajansa biz bunları hak edecek ne yaptık diye e-posta atmamak da içten değil.

2 Beğeni

Böyle giderse beyaz yakalı insanlar tamamen ahlak (etik) yoksunu hale gelecekler. Yaşadığımız çağda en büyük ideolojilerden birisi kariyerizm olmuş durumda. Karar verici veya sorumluluk sahibi konumundaki kimse hata yaptığını kabul etmiyor. Beyaz yakalı herkesin temel amacı ilk önce işini korumak, işinde başarılı olmak ve/veya başarılı gibi görünmek, prim almak, promosyon almak, zam almak. Tabii bunlar normal ancak pragmatizm dediğimiz faydacılık alabildiğine kabul edilmiş durumda, Machiavelli tarzı amaca ulaşmak için her yol mübahtır düşüncesi toplumumuza alabildiğine işlemiş durumda.

Bunu sadece yayıncılık değil neredeyse her sektörde görüyorum. Senem Hanım aptal bir insan değil, kapağın ne kadar kötü olduğunu en az bizim kadar iyi biliyordur. Önemli olan bunlardan rahatsız olmaması, kapağın telifini yüksekti ondan kullanamadık dememesi.

Belki abarttığımı düşünüyorsunuzdur ama Senem Hanım benim karşılaştığım tek örnek değil. Profesyonel hayatta çok daha fazlasıyla karşılaşıyorum. Gerçekten çok yazık, çok kaliteli eğitim almış, okumuş yazmış, sanatla ilgilenen insanlar kariyerizmin içine düşmüş durumdalar. Tabii “yönetim bütçe vermiyordur, ne yapsınlar” da denilebilir ve doğrudur da ama konu bu değil konu yaptıklarından rahatsız olmuyor olmaları.

Senem Hanım durumdan rahatsız olmuşsa da bunu çok iyi saklamış tebrik etmek lazım.

4 Beğeni

17 Beğeni

Tebrik ederim küçük puntolu kitapları ücretsiz değiştireceklermiş.

1 Beğeni

Vay Akılçelen’e bak be :grimacing:. Olumlu bir adım olmuş. Bundan sonraki kitaplar için de planlarını az çok belli etmişler gibi. Geç kalmış doğrular bunlar. Bakalım gelecek bize neler gösterecek.

3 Beğeni

Güzel bir adım. En azından maddi olarak okuyucular yıpratılmış olmayacak. Büyük boy edinenler için de bir şey düşünmeleri lazım, onlara haksızlık yapılıyor. Ama belli ki es geçmişler.

2 Beğeni