Son 1-2 ayda oynadığım oyunlardan kısaca bahsedeyim. Hoş, iki oyun dışında çoğu oyunseverin muhtemelen oynadığı oyunlardır ama, yine de üç-beş kelam etmek istedim.
1-American Arcadia
Truman Show’un oyunlaştırılmış hali diye kabaca özetleyebilirim sanırım. Hikaye olarak böyle en azından. Bir kaçış hikayesi. Kahramanımızın her günkü rutinine tanıklık ederek başlarız oyuna, bayık ofis ortamı, sıkıcı kağıt işleri, yorgunluk, eve dönüş, uyuma. Bu rutinin bir şekilde kırılmasıyla kaçış hikayemiz başlar. Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi 2 boyutlu platform kısımlarında ana karakteri kontrol ediyoruz. Fps kamerasında ise başka bir karakteri. Fps kısımları temponun genelde düştüğü kısımlar oluyor. Yine de gerilimli durumlarla da karşılaşabiliyoruz. Platform kısımları ise klasik, dur durak bilmeyen aksiyondan oluşuyor. Oyunun sanat tasarımı harika diyebilirim, hikayesi güzel ama şaşırtıcı değil tabii, sondaki ufak twistte ‘‘Eh!’’ diyorsunuz en azından. Beğenilesi, hoş, vakit ayırmaya değer bir oyun. 8/10.
2-Halls of Torment
Diablo 2 estetiğine sahip Vampire Survivors türevi bir oyun. Yanlış hatırlamıyorsam 11 farklı karaktere sahip, 5 farklı haritada üzerinize gelenleri patlatıyorsunuz. Haritalarda 4-5 tane boss var, bosslardan item düşüyor ve bunlarla karakterinizi güçlendiriyorsunuz. Rahatlatıcı bir oyun. Harita sayısı biraz daha fazla olabilirdi, açıkçası 5 haritayı açtıktan sonra farklı karakterlerle tur yapmak istemedim. Yine de 4-5 saatlik güzel bir deneyim oldu. 7/10
3-Mafia 2
Bir kesimin öve öve bitiremediği Mafia serisinin ilk oyununu 2-3 yıl önce oynamıştım. Güzel grafikli, idare eder mekaniklere sahip, sürükleyici hikayesi olan iyi bir oyundu diyebilirim. Açıkçası başyapıtlık bir oyun göremedim ben ortada. Mafia 2 için de aynısını söyleyebilirim. Grafikleri hala güzel, mekanikleri hala iyi çalışıyor. Ama muhteşem bir hikaye göremedim ben. Yani abartıldığı kadar derin bir hikayesi yok. Kurtlar Vadisi ilk 97 bölümü izlediyseniz, hadi onu geçtim Godfather 1 ve 2’yi izlediyseniz Mafia serisinin hikayesinden etkilenmezsiniz diye düşünüyorum. Çünkü karakterler bu bahsettiğim dizi ve filme kıyasla gayet sığ kalıyor. Ben beklediğimi bulamadım. Yine de vakit ayırmaya değer mi, vaktiniz çoksa evet. 7/10
4-Max Payne 3
İlk iki oyununu oynamadım. Remake çıkarsa -ki yapılıyor- oynarım. İlk oyunların hikayesini şöyle bir dinledim, bu oyuna öyle başladım. Grafikleri çok güzel, mekanikleri ve vuruş hissiyatı hala çok iyi düzeyde. Günümüzde bile sırıtmıyor. Hikayesi ve anlatım tarzı oyunun ilk yarısında alıp götürüyor. Ama oyunun ikinci yarısında artık mekanikler (oyunun başından sonuna hiçbir değişiklik göstermediğinden) baygınlık geçirtiyor, hikayesi de ilginizi ve dikkatinizi hak edecekmiş gibi ilerlemiyor. Bir noktadan sonra sıka sıka ilerledim, gerçi oyunun başından sonuna öyle ilerliyoruz da, hikayesini umursamadım diyeyim. Hala oynamadıysanız ve dümdüz ilerlediğiniz bir oyun arıyorsanız iyi gider. 7/10
5-Portal
Bunu oynamayan bir ben kalmışımdır herhalde
Nedense bulmaca oyunlarında çözümü bulamayıp YouTube’dan bakmak zorunda kalmak çok sinir bozucu oluyor, bu yüzden pek bulaşmıyorum bu türe. Bu oyunsa 2 saatlik çok güzel bir deneyim, çok basit bir mekaniği alıp oyunun başından sonuna harika bulmacalarla sizi alıp götürüyor. Bu arada ufaktan hikayenin de ilerlediğini görüyorsunuz. Bu oyunla hikayeye ufak bir giriş yapıyoruz, umarım 2.oyunda daha detaylı bir şekilde evrene giriş yapıyoruzdur. Atlanmaması gereken oyunlardan efendim, 9/10.
6-Dying Light 2
İlk oyunu bayılarak oynayan biri olarak bu oyunu merakla bekliyordum. Çıktığı yıl oynadığımda hayal kırıklığına uğramıştım. Bahsettikleri gibi seçimlerimizle ilerleyen bir hikaye yoktu, vuruş hissiyatı yoktu, ilk oyunun gece atmosferini alıp götürmüşlerdi, buglardan geçilmiyordu vesaire. Karakterleri de sevmemiştim. Son boss dövüşü de kötüydü.
Aradan geçen 2 yılın ardından ilk oyunu tekrar oynadım, birkaç ay sonrasında 2.oyunu tekrar oynadım. İlk oyunun aslında hatırladığım kadar iyi olmadığını fark ettim, döneminde oynayıp o hislerimizi saklamak en doğrusu sanırım. 2.oyunu ise aksine, ilk oynayışımdakinden daha fazla beğendim. Vuruş mekaniğini geliştirmişler (zubamm hissiyatı), bugları temizlemişler, geceyi daha karanlık yapabiliyorsunuz, parkura alıştıktan sonra kuş gibi uçma hissiyatı :)… 30 saatlik güzel bir deneyim oldu. Yan görevlerle bu süre çok daha uzar ama şöyle bir durum var, oyunun ilk yarısında aldığınız yan görevler daha özenli iken -ufak da olsa hoş hikayeler barındırıyorken- sonrasında bu yan görevlerin de içinin boşaldığını görüyorsunuz. O yüzden yan görevleri bir noktadan sonra bıraktım. Açık dünyadaki simgeler bitip tükenmiyor zaten. Tekrarlayan, sonsuz sayıda etkinlik. Umarım The Beast bu tarz bir harita dizaynına sahip olmaz. 8/10 (ve evet 1.oyundan daha iyi.)
7-Cyberpunk 2077
Birkaç yıl önce oynayıp da hayal kırıklığına uğradığım bir oyun daha. Oyun PS5’te kötü gözüküyordu, hikayesi eh işte seviyesindeydi, bir sürü bug vardı, oynamak vakit kaybıydı gibi gibi. Peki neden tekrar satın aldım, hype kültürüne kapıldım çünkü
Evet çok güzel pazarladılar oyunu, ben de Phantom Liberty ek paketli versiyonunu tekrar -pc için- satın aldım. Aradan bayağı zaman geçtikten sonra yeni karakter -kadın V- ile başladım oynamaya. (Erkek V’nin berbat ötesi bir sesi var, oyundan soğuma sebeplerim arasında kesinlikle.) Aslında aradan geçen süre içinde oyun oynama şeklim de değişti, hikayeye daha çok dikkat eder oldum, acele etmeden, günceli kaçırmayayım hissiyatına kapılmadan elimdeki oyunları ağır ağır oynamaya başladım. (Önceden blockbuster bir oyun çıktığında hemen oynamalıyım diye düşünüyordum.) 40 saati devirdim, Phantom Liberty’nin yarısına geldim ve evet, bu oyun bir başyapıt arkadaşlar. Muhteşem bir hikayesi mi var, hayır. Rdr 2’deki gibi yaşayan bir açık dünyası mı var, hayır. Bu oyunu başyapıt yapan şey sizi o illüzyonun içine alması. Harika bir açık dünya tasarımı var -tasarım olarak daha iyisi yok-, silah ve araba tasarımları çok güzel, (Dualsense desteği <3) tüm bunların ötesinde görev tasarımı sizi o illüzyonun içine çekiyor. Şöyle açıklayayım, oyunda ara sahne yok. Yani 3. şahıs kameraya geçip olaydan ve mekandan dışlanmıyorsunuz. Ne görüyorsanız oyun içinde ve 1.şahıs kamerasından görüyorsunuz. Bir görev yerine gidiyorsunuz, buluşacağınız kişi duvara yaslanmış sigara içiyor, diyaloğa girip göreve başlıyorsunuz, bitiriyorsunuz, ayrılıyorsunuz. Bu tanıştığınız kişiyle olan ilişkiniz oyun boyunca telefon konuşmalarıyla, mesajlarla ilerliyor, tekrar buluşuyorsunuz, daha yakından tanımaya başlıyorsunuz. Bu süreç içinde gerçekten cyberpunk bir evrende bir karaktermişsiniz hissiyatını veriyor size oyun. Keanu Reeves’e ne demeli? Oyun boyunca sarkastik bir karakterle her an yan yanasınız. (Silverhand’in Malorian’ı oyun dünyasının en havalı silahı olabilir.) Idrıs Elba da harika bir eklenti olmuş. Ek paketle açılan harita harika ötesi bir tasarıma sahip. Ana kötümüz de gayet karizmatik bir yüze ve sese sahip. Oyuna radyo da eklenmiş ki çok güzel, atmosfere tam uyum sağlayan müziklere sahip. Ve yerelleştirme!! Bu kısmı herkes sevmeyebilir ama ben çeviriye bayıldım. Özellikle küfürleri yerelleştirmeleri, **k kırığı gibi çok komik küfürleri oyuna yedirmeleri, bazı yerlerde aşırı yerelleştirmeleri bile çok hoşuma gitti. Türkçe siberpunk evrenindeymişim gibi hissettirdi.
Neyse bu kadar övgü yeter, hype kültürüne kapılmak bazen işe yarıyormuş, oyunu alıp ağır ağır, karakterleri tanıyarak oynayın derim. Oynadığım en iyi oyunlar listesine girer kesinlikle. Umarım 2.oyunla çok daha cilalı (illüzyonu bozan şeyler hala mevcut), ünlü oyuncuları da barındıran daha komplike bir hikayeyle karşımıza çıkarlar. 9.5/10