Tabii tabii
Sirk var, palyaçolar var, sevecen bir anne (MOTHER!) bile var. Ne ters gidebilir ki? 
Bu arada bir oyun geliyor, yılın oyunu olmaya aday… Bugün piyasaya çıktı ve şimdiden tarihin en iyi RPG’leri arasında gösteriliyor.

Oceanhorn’a bakınca son zamanlarda oynadığım My Time at Portia’yı hatırladım. Oyuna öyle çerezlik küçük oyun diye başladım, fakat oyun Gta çıktı. Her yeri etkinlik dolu, her mevsim bir ay olacak şekilde takvimi var ve etkinliklerle doldurulmuş. Diğer karakterlerle etkileşim ve bağ durumunuza göre oyunda elde ettiğiniz avantajlar var. Güzel yazılmış bir hikayesi, binbir çeşit craft edebileceğiniz ekipman, araç, makine vs mevcut. İlerleyen kısımda uçarak gezebileceğiniz araç bile oluyor. En başta taş devri gibi çok basit araçlarla başlıyor. İlerleyen yıllarda çipli sisteme geçiyoruz. Tarihi akış ve bilimle bağlantısı, teknolojiyi yavaş yavaş keşfetmemiz harika, ana hikaye çok sağlam spoiler vermek istemiyorum. Oyunda evlenme bile var 
Oyun Steam’de biraz pahalı (89TL) ama xbox game pass alıp(15TL) pc üzerinden ücretsiz oynayabilirsiniz. Gamepass almışken We happy few, Metro Exodus, yeni çıkan The Outer Worlds, State of Decay 2 ve bunun gibi onlarca oyuna bedava erişebiliyorsunuz. Aylık 15TL’de baya uygun fiyat bu oyunlar için.
Call of Duty Mobile oynuyorum.
İlk bölümde hastanede, yaklaşınca aşağı düşen hasta vardı. Onun ölümüne sebebiyet vermek küçük yaşımda psikolojimi bozmuştu. Oyundaki sahneler hala aklımda. İsmini klasiklere yazan çok başarılı bir oyun. Atmosfer olarak HBO’da 2 sezon yayınlanmış Carnivale dizisine benzetirdim.
Disco Elysium

İncelemeleri okuduktan sonra satın aldım.Aldığı övgüleri sonuna kadar hakediyor.İşten çıktıktan sonra , evde neredeyse oyunla sabahladım.Öncelikle metin diyalogları çok başarılı yazılmış,senaryo zaten ayrı güzel.Yapımın atmosferi sayesinde direk oyunun içine girebiliyorsunuz.İzometrik olması eski rpg oyunlarına güzel bir selam çakıp,oyunculara keyifli ,nostaljik bir zaman geçirtiyor kanımca.
Eski diyalog bazlı rpg türünde yapımlara ilginiz varsa , Disco Elysium’ı kesinlikle tavsiye ederim 
Ben de alacağım sanırım, olumsuz bir tane yorum görmedim. 
Türkçe dil seçeneği yok değil mi? Belki eklenir diye beklemeye almıştım.
Maalesef yok.Aslında bu tür yapımlarda dil desteği olsa ülkemizde daha çok kişiye hitap edebilir,türe olan ilgi de bir nebze artabilir.
Kişi , kendi dilinde oynadığı zaman ister istemez yapımdan aldığı keyifde artabiliyor.Sanırım yapımcılar geri dönüşte istedikleri satış rakamlarına ulaşamayacaklarından endişe ettikleri için dil desteği olmaması vb. sorunları görüyoruz.İlk adımı oyuncular mı (satın alma oranı) yoksa yapımcı firmalar (yapıma dil desteği) mı atmalı tam bir paradoks.
Aynen öyle, en bariz örneği de Lovecraft temalı Bahçeşehir ünv. Game Lab. tarafından geliştirilen RPG oyun bile destek görmediği için türkçe dil seçeneği olmadan çıktı yakın zamanda. Türe ilginiz var haberiniz yoksa bakabilirsiniz.
dün akşam Felix The Reaper’a başladım… enteresan bir bulmaca oyunu… normal bölümleri oynarken çok kolay gelebilir ama her bölümün bir de özel zorluk alternatifi var, o noktada kafa yakıyor
ben de takıntılı bir oyuncu olarak yapılabilecek her şeyi yapmadan bir sonraki bölüme geçmeyince son derece yavaş ilerliyor oldum oyunda
ayrıca hiç beklemediğim bir şekilde oyunda Türkçe desteği var(menü ve altyazı olarak). Bulmaca oyunlarını sevenlere tavsiye ederim… en güzel yanlarından biri de Xbox Gamepass’e dahil olması…
Bu da steam linki:
Stygian’ı kickstarter’da desteklediğim için key vermişlerdi… yarım saat kadar göz attım ve beklediğimden çok daha kaliteli olmuş… yapanlar piyasada iyi yerlere gelebilirler…
Yakuza Zero’yu oynamıştım bir kaç sene önce cidden çok iyiydi. Ardından hemen Yakuza Kiwami’yi satın aldım ama sıra ona bir türlü gelmedi. Bunun yanında RGG Studio’yu da tebrik etmek gerek, tüm seriyi PS4’e çıkartıyorlar yeni oyun motoru ile. Henüz ilk oyunda kalmış olsam da böyle güzel bir serinin ulaşılabilir olması çok sevindirici.
Persona 3 ve Persona 4’ü ne yazık ki oynayamadım ancak animeleri bile son derece hoştu. Umarım Atlus bir şekilde yeni nesil konsol sahiplerini de sevindirir. Persona 5’in ise yarısına kadar gelip hatırlamadığım bir nedenden dolayı ara vermiştim. Geçtiğimiz aylarda Persona 5 Royal duyurulunca bir daha dönmedim. Oyunu iyice unutup Royal ile baştan başlayacağım önümüzdeki senelerde.
Japon gerçekten çok hoş. Ben JRPG’lerden çok Demon Souls ve Dark Souls serileri ile girdim içine fakat ilgi ve sevgim Bloodborne ile tavan yaptı. Sekiro: Shadows Die Twice ise oynanabilirlik olarak çok farklı bir deneyim idi. Şimdi de yeni From Software oyunu Elden Ring’i beklemedeyim.
Dragon Quest XI ise hep aklımda. Switch’e çıkardıkları yeni içerik, geliştirme ve lisanslamalar ile PS4’e gelirse kesinlikle edineceğim.
Biraz aradan sonra Assassin’s Creed serisine Black Flag’den sonra Rogue ile devam ediyorum. Oynanış dinamiklerine menüyü arayüzü hiç değiştirmemişler Black Flag’in büyük bir hikaye paketi gibi. AC:3 ile AC:BF arasındaki hikaye boşluğunu dolduruyormuş hikayesi, bakalım.
Eklenen her dil ekstra bir masraf oluyor stüdyolara. Bağımsız stüdyolar içinse bu ekstra ekstra ekstra bir külfet oluyor. Yeri geliyor, oyunu bitirip satışa sunacak parayı bile ucu ucuna yetiştiriyor bu insanlar. Disco Elysium gibi yüz binlerce kelime içeren oyunlarda bu iş çok daha zor haliyle.
Undefeated
Ücretsiz bir süper kahraman simülasyonu. 3 Japon öğrencinin okul projesi olarak geliştirdiği Undefeated, içinizdeki uçan adam olma açlığını fazlasıyla bastırıyor. Oyunda yok yok. Küçük ölçekli de olsa açık dünya bir şehrin üstünde son sürat uçmak, enkaz altında kalan sivilleri kurtarmak, ellerinizi çırparak yangınları söndürmek, kötü adamları pataklamak ve süper kötülerle dövüşmek…
Ayrıca şehir semalarında hızla uçmanızı ya da belirli bir süre içerisinde bütün hedefleri yok etmenizi gerektiren küçük görevler de var. Ve tabii her biri farklı bir elementi kullanan 3 tane de zorlu boss.
1-2 saat boyunca sizi oyalayabilecek, güzel bir süper kahraman simülasyonu Undefeated. Eğer Rocksteady en nihayetinde bir Süpermen oyunu yapmaya karar verirse çok uzağa bakmasına gerek yok.
The Cave oynamış mıydın? Garip bir şekilde sevecegine dair bir his var içimde 
İkinci trailer’ı izlemeden karar vermeyin. İnanılmaz ince ve güzel esprileri, şahane seslendirmesi mevcut
İlk çıktığında oynamıştım
Ron Gilbert ve Tim Schafer’ın yaptığı her oyunu oynarım, affetmem.
Cave de güzeldi, eğlenceliydi. Bir tek bazı bölümleri iki kere geçmek biraz kabak tadı veriyordu ama.

Sana böyle bakıyorum şu anda… Ya da şöyle:

Bilmem anlatabildim mi…

