Mars’ın modası geçiyor gibi. Yeni potansiyel gözdemiz Venüs olabilir.
Adam öyle bir anlatıyor ki insan acaba sorusunu sormadan edemiyor Güneşe karşı gözlerimiz hassas olduğu için güneş gözlüğü kullanıyormuşuz gibi bir kaç şey sıraladı. Bu vücut uyum sağlayamadığı için falan Marslı olabilirmişiz. Yani Mars’tan bir şekilde buraya gelmiş olabilirmişiz.
Anlatımın gücü!
Bahsi geçen durum, Panspermia Kuramı’dır. Verilerle desteklenemeyen ancak çürütülemeyen de bir kuram olarak Panspermia, Dünya üzerindeki canlılığın başka gezegenlerden taşındığını ileri sürer. Astrobiyologlar, Güneş Sisteminin dışından Dünya’ya ulaşabilen canlının hayatta kalma olasılığını düşük olduğu konusunda hemfikir ancak sizin de söylediğiniz gibi kafamızda soru işaretleri var mı? Var, evet.
Evet bir açıdan bakınca gerçek olma ihtimali var gibi geliyor insana. Diğer yandan olamazmış gibi duruyor Bazen rastladığımda Hint destanları hakkında bilgi falan veriyor. Resimlerde bugün kullanılan füzeler falan var. Mısır hiyerogriliflerinde helikopter, tank çizimleri var. Çok ilginç şeyler anlatılıyor.
Bunun için Mu kayıp kıtayı araştırın isterim, hatta ‘‘Atatürk Ve Kayıp Kıta Mu’’ adlı kitapta çok enteresan bilgiler var. Mısır hiyerogliflerindeki çizimlerin kaynağına -ve daha fazlasına, yaklaştırırken okuru şokluyor.
Tanrıların Arabaları’nı okumuştum. Onda da bayağı güzel bilgiler vardı. Bazen gerçekten fantastik bir yerde yaşıyormuşuz hissi oluyor Evet Mu ve Atlantis ayrı bir gizem. Hatta Bermuda Şeytan Üçgeni falan çok gizemli gibi duruyor ve merak uyandırıyor işin açıkçası. Tavsiyeniz için teşekkürler bu kitaba da bakacağım
“Enter” tuşunun, kimliğimden bile önemli olduğunu öğrendim.
Bana Adnan Oktar’ın bir versiyonu gibi geliyor. Çoğu yazdığının gerçeklikle ilgisi olmadığını söyleyen bilim insanları bir yana yıllar sonra kitap da bazı yerleri uydurduğunu kendisi de söylemişti.
Ama fantastik bir dünya da yaşadığımız fikrine katılıyorum, bunun için hiç uzaklara, uzaylılara bakmaya gerek yok mikro dünya fantastik bir dünya gibi geliyor insana.
Belki abarttığı yerler , uydurduğu yerler olmuştur ama mesela kitapta bazı fotoğraflar var. Havadan baktığınızda işte yerde devasa bir kuş şekli toprağa çizilmiş. O zamanlar böyle bir çizimi insanlar neyle yaptılar mesela ya da piramitler. Bugünkü teknoloji ile bile yapılması oldukça maliyetli ve zor diyorlar. Uzaya gelene kadar Dünya’da bile çok fazla keşfedemediğimiz, bilmediğimiz gizemler var Ama bu tarz bilgilerde hem merak uyandırıyor, hem güzel zaman geçirtiyor
Güzel zaman geçirttiği ve ilgi merak uyandırdığı fikrine ben de katılıyorum.
Örneğin piramitlerin nasıl yapıldığı sır değil, zor ve imkansız da değil.
Daniken’in Gaia.com da kendi anlattığı bir belgesel serisi var. Türkçe altyazısı var mı bilmiyorum ama fikirlerini bir miktar güncellemiş. Bir miktar Asassins Creed çağrışımları olsa da izlenebilir bir belgeseldi. Gaia’nın kadim uygarlıklar belgeseli de başarılıdır. Torrentle bulabilirsiniz ama altyazı dediğim gibi sıkıntı.
Bu makale güzel bilgi vermiş, teşekkürler. Ama hiyerogliflerde bugün kullandığımız helikopter, tank gibi çizimler var. Hint destanlarında gökyüzünde bir savaştan söz ediliyormuş ve çizimlerde füzeler falan var. Yani bilmiyorum bunlar doğruysa çok ilginç ve gizemli geliyor.
İşin eğlencesini kaçırıyorum ama bunlar da doğru değil.
Tanrıların Arabaları gibi bir kitap önereyim. Tanrıların Arabaları gibi doğruluğu çok şüpheli eğlenceli bir kitap daha var.
Bir ara çok popülerdi.
2012 ile söylentilere bende inanmamıştım. Bir ara bayağı popülerdi 2012 ile ilgili filmler, kitaplar falan çıkmıştı. Dünya’ya göktaşı düşecek falan deniyordu. Yıl 2020 oldu hâlâ düşecek
Norveç bayrağının içinde altı ülkenin bayrağının yer aldığını öğrendim. Konuyla ilgili yıllar önce haberler yapılmış. Ben yeni gördüm ve epey şaşırdım.
Kadın çocuk bebek sivil demeden bayıla bayıla katleden adamlar bugün cephe savaşında oturup zırıl zırıl ağlıyor
Bayraklarda kullanılan temel renkler ve simgeler benzer olduğu için böyle tesadüfler doğal bence. Başka bayrakları yakından incelesek diğer bayrakları onların içinde de buluruz eminim.
‘‘Söz uçar, yazı kalır’’ söyleminin yanlış kullanıldığını öğrendim. Buradaki söz uçar’ın anlamı eskiden metinlerin sesli okunması yüzündenmiş. Bir süre sonra metinler sessiz okunmaya başlandığından sesli okumanın önemine vurgu yapıyormuş. Sessiz okursan yazı öylece kalır ama sesli okursan o yazı söz olup uçarak amacına ulaşırmış.
Umarım okuduğumu yanlış anlamamışımdır.
Günümüzdeki kullanım şekli daha mantıklı, ben yine günümüzdeki şekliyle kullanırım