Bugün Ben Şunu Öğrendim

Bu bana Fullmetal Alchemist’i hatırlattı. Başlığın temasını bozmamak adına bugün öğrendiğim bir bilgiyi de ekleyeyim;

Stres saçı çok kısa bir sürede gerçekten beyazlatabiliyormuş (tabi hali hazırda çıkmış olan saçları değil, çıkmakta olanları). Ama bu süreç tersinir bir süreçmiş, stres ortadan kalkınca düzelebiliyormuş.

7 Beğeni

Biraz önce çevirisine bakarken Arthur C. Clarke’ın Çocukluğun Sonu kitabının iki farklı 1. bölümü olduğunu öğrendim. İlki doğal olarak 1953’de yazılmış. Sonrasında 1990 yılında Arthur C. Clarke karakter isimleri başta olmak üzere 1. bölümü revize etmiş. Bir de önsöz eklemiş.

İthaki’nin BKK içinde bastığı 1953’de yayınlanan revize edilmemiş olan 1. bölümmüş.

6 Beğeni

“Om” kelimesinin Hinduizm’in üç büyük tanrısının (Brahma, Şiva, Vişnu) baş harfleri olduğunu öğrendim.

5 Beğeni

image

image

2010 Dünya Basketbol Kupasında Fildişi ile olan maçta Kerem Tunçeri yerine Rus Oyun Kurucusunu ve Charles-Noe Abouo yerine Hidayet Türkoğlunu koyarak teknik hatalarda çığır açtığımızı öğrendim maçları bir izleyeyim derken ve gülme krizindeyim hala.

2 Beğeni

Sanki Yedim Cami’nin ilginç hikâyesini öğrendim.

7 Beğeni

Juliet’in 13 Romeo’nun ise 17 yaşında olduğunu öğrendim.

11 Beğeni

“Russel Paradoksu bize her şeyin hiçbir şeyin içinde yer aldığını açıkça gösteriyor.” cümlesinden yola çıkarak Russel Paradoksu’nu öğrendim.

3 Beğeni

“Dindarlık odaklı” okullarda okuma bedbahtlığındaki (bana göre tabi, dövüş başlatmak istemem) bizler bu paradoksla “Allah kaldıramayacağı taş yaratabilir mi?” sorusuyla tanışmıştık hocam :roll_eyes:

ek: tabi ne olduğunu o zaman bilmiyorsun, hocan çok kafana takma anlamazsın diyor geçiyor hahah.

Neyse, başlığın geleneğini bozmayalım ben de bugün öğrendiğim bir şey ekleyeyim: İnsanda hücresel metabolizma hızı 1 yaş civarında pik yapıyor, 5 yaşından sonra 20’ye kadar sürekli düşüp 20-60 yaş arası sabit kalıyormuş. Ondan sonra sürekli azar azar düşmeye devam ediyormuş. 90 yaşını geçtiğinde metabolizma hızı ortalama %26 daha yavaş çalışıyor demişler. İlginç bir şekilde, ergenlik, menapoz gibi süreçlerin etkisi yokmuş.

2 Beğeni

Tanıdığım bir berber, Berber Paradoksu’yla karşılaşınca var olmayı sürdürememişti. Çok tehlikeli adamdı bu Russell.

1 Beğeni

İncil’de vaat edilmiş topraklara verilen adın Beulah ülkesi olduğu öğrendim.

2 Beğeni

Evrendeki en büyük yıldızın Stephenson 2-18 olduğunu öğrendim.

3 Beğeni

Osmanlı uclarındaki sınır teşkilatının(uc beyliği) karşılığı Bizans’ ta(doğu sınırında) akritaidir(hıristiyan serhad teşkilâtı).

2 Beğeni

Ayların doğru yazılışını öğrendim.

Örnekler:

  • Malazan kasımda çıkar mı hocam? (Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle başlar.)
  • Malazan 25 Ocak 2022’de çıkacak. (Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar.)
12 Beğeni

Bu sefer de yılı yanlış yazmışsınız. 2023 olmalıydı :smiley:

9 Beğeni

Yerli ırk kedileri araştırırken fark ettim. Yerli cins kediler olan Van kedisi ve Ankara kedisinin yanında bir de Turkish Van isimli bir cins kedimiz daha varmış.

3 Beğeni

Almanya’da nazilerin dükkan isimlerine 18 ya da 88 gibi rakamlar koyduğunu öğrendim. Mesela kafe88, kafe18 gibi.

Alfabede 8.harf H harfini temsil ediyormuş. 2 H yan yana gelince Heil Hitler oluyormuş.18 ise Adolf Hitler oluyormuş.

8 Beğeni

Adamlar bildiğin ebced’çiymiş yani.

2 Beğeni

Adolf Hitler ve Naziler ile ilgili sembolleri kullanmak yasak olduğu için işi böyle çözmüşler.

Ameliyathane tam bir kaos ortamı. Bu sene tıp 4. sınıf olmamla beraber stajlara başladım. Çok girişken biri değilim, önceden gideyim göreyim dememiştim. Malum bu da ilk girişim görüşüm oldu.

Sizi şöyle böyle vaka gördüm, şöyle sütur attım gibi şeylerle sıkmayacağım. Oradaki insanları inceleme fırsatım oldu. En sevdiğim aktivite. Bence komik bir ortamdı.

Kadın doğum bölümüne ismini vermeyeceğim bir hastanede staja başladım. Öncelikle herkes çok genç. Aşırı genç. Uff öyle bi zaman için ne büyük sorumluluk. Servisinden tutun polikliniğine, ameliyathanesine kadar. Birkaç hocayı saymazsak yaş ortalaması 26 27 ydi.

İlk gün servise gittiğimde asistanlar “Sen buralarda dolanma, kalabalık yapıyosun. En iyisi çık sen.” diyerek beni tatlı dille şutladılar. Sağ olsun dersimize giren bir hoca “Sabah gel, seni ameliyata sokayım.” dedi.

Sabah erkenden kalktım, geldim hastaneye. Asistan ablalardan birisinin peşine takıldım. Öyle umurlarında değilim ki özel muhabbetlere girdiler. Bir sürü şey anlattı ama şuna çok güldüm (içimden). “Murat hocayla konuşmuyorum. O da benimle konuşmuyo zaten. Anlayacak ama hatasını.” Allah’tan maske vardı da suratımda, sırıtışım belli olmadı. İşte be, işte hocasıyla küs asistan be. İşte bana hastane ortamında olduğumu hissettirecek yegane element. Tam bir dizi materyali. :grin:

Diğer bir detay ise bizim dönemden beraber staj yaptığımız bir kız arkadaşım hakkında. Kız o kadar girişken ki ağzım açık kaldı. Biz girdik ameliyata put gibi duruyoruz köşede. İş bitti, hocalar çıktı. Biz de çıktık. Bahsettiğim bu kızı gördüm. Çıkmış bir sandalyeye, çıkarmış terliklerini, almış ayaklarını dizlerinin altına oturuyor. Sohbet ediyor. Herkesle tanışmış. “Betül abla diğer ameliyat ne zaman?” Buna çay pasta kurabiye ikram ediyorlar. Ya arkadaş ne ara bu kadar içli dışlı oldunuz. Kadının yeğeninin düğünü konuşuyorlar. Hocalar geçiyor “Ooo sen de mi buradaydın. Benim ameliyatıma da gel.” Tabii ben çıldırıyorum, elim ayağım titriyor. Sonra tanışma imkanım oldu. Çok tatlı bir insanmış kendisi. İmrendim. Dışardan nasıl duruyor, biliyorum ama kimin ne düşündüğüne takılmamak ve girişken olmak gerek aslında. Deneyebilirim, çok fıtratımda da yok ama deneriz işte. Olur belki, birden girişken biri oluveririm.

Yine dolanıyordum ameliyathanede, hasta başında kimi zaman iki üç kimi zaman on onbeş kişi oluyor. Tam kaos dediğim yer oralar işte. O kalabalık ameliyatta hocasına
küs asistan ve hocası da vardı. Kızın yüzü düşmüş belli. Nefret ettiğin birinin yanında zorla durursun ve ölüp ölüp dirilirsin ya, ha işte aynı o pozisyondaydı. Tek fark herkesin genç bir kızın rahminden kanserli doku ayıklamakla uğraşıyor oluşuydu. Derken birden ameliyathane sorumlu hemşiresi belirdi yanımda. Bir süre önce ameliyat başındaki bir doktorla kavga ediyordu. Oradan tanıyorum kendisini. (Annem de hemşire. Hatta bir dönem ameliyathane sorumlu hemşiresiydi o da. Anlattığımda dedi ki “O işin raconu o. Kavga ediceksin. Orası kavgasız olmaz.” :laughing:) “Aç mısınız?” dedi. Bende de akıl yok ya yemek söyleyecek falan sandım. Birden “Açsanız çıkın dışarı. Arkadaşlarınız sürekli bayılıyo. Az önce de biri daha bayıldı. Düştü, kafasını vurdu. İş kazası tutanağı tutulacak.” dedi. Kimin bayıldığını sorduk. “Kürşat” dedi. Lan bizim dönemde bir Kürşat var o da benim en yakın arkadaşım. Yan odalardan birindeymiş. Gittim hemen oraya, cam kapıdan şöyle yaptım :man_shrugging: Beni görünce gülmeye başladı. Beti benzi atmıştı. Sezeryan ameliyatına girmiş. Çocuk doğana kadar iyiymiş ama çocuk çıkıp hocalar organları geri içeri doldurmaya başlayınca Kürşat uçmuş. Oturdum muhabbet ettik. Sonra tutanak işleri için ona refakat ettim. İlk günümüze küçük bir macera sıkıştırmış olduk.

Evet, net bir bilgi değil ama yine de bir şeyler öğrendim. Okurken keyif almış olmanız dileğiyle…

24 Beğeni

Bir doktor’un staj günlüğü - Mihail Kehribar. :slight_smile:

6 Beğeni