Azeriler’in küçük bir etnik grup olduğunu ve Azerbaycan halkını ifade etmek için kullanılamayacağını, kendilerine Azeri dendiğinde Azerbaycan halkının buna sinirlendiğini öğrenmiştim yıllar önce. Amcam anlatmıştı sanırım, zihnimde öyle kalmış. taş çatlasın 12,13 yaşında falandım. Biz Erzurumlu olduğumuzdan, bölgenin örfü de, adeti de, dili de, insanı da Azerbaycan halkı ile daha bir benzerdir bir Edirneli’ye veya Ankaralı’ya oranla. Doğu’nun Azerbaycan ile ilişkisi daha bir sıcaktır demek istediğim.
Azerbaycan’da da bizde olduğu gibi bir çok etnik unsur nüfus içerisinde kendisine yer buluyor. Azerbaycanlı dersen, Azerileri de kapsayabilir bu söylem. Ancak daha küçük olan, büyük olanı içine alamaz elbette. O yüzden Azerbaycanlı demek daha doğru. Yok, Azerbaycanlı Türkler ise kastedilmek istenen, o zaman da Azerbaycan Türkü doğru kullanımdır.
Gelelim dil konusuna. O küçük etnik grup Azerilerin dili nedir, nasıl konuşurlar bu konuda bir şey bilmiyorum. Ama sanırım Azerbaycan Türkçesi ile Azeri Türkçesi aynı şey. Yani Azeri Türkçesi derken de Azerbaycan Türkçesi kastedilir. Yanlış bir kullanım olsa da, iki ayrı Türkçe yoktur ortada. Aslına bakarsanız Azerbaycan Türkçesi (Anayasalarında Azerbaycan dili olarak tanımlanıyor) ve Türkiye Türkçesi diye de ayırmak bana biraz değişik geliyor, Türkçe demek kafi olmalı ama o ayrı bir konu tabii.
Bunlar benim konu hakkında bildiklerim, düşündüklerim ve sizlerle paylaşmak istedim. Doğrudur, yanlıştır tartışabiliriz. Burası bunun için var. Ama sanıyorum ancak seviyeli bir üslup kullanırsak ve alaycılıktan uzak durursak daha başarılı olabiliriz. Çevremize oranla buradaki insanlar daha çok kitap okuyor olmalı, daha araştırmacı olmalı, daha naif olmalı. Çünkü buradaki insanlar bir süzgeçten geçmiş oluyorlar sırf buralarda dolandıkları için bile. Başka türlü kim bu forumda neden zamanını harcasın!? Ben buradaki insan profili hakkında böyle düşünüyorum. Ancak üç mesaj yukarıdaki arkadaşın üslubunu üzülerek takip ettim. Forumda birçok başlığı takip ediyorum ve ilk defa böyle bir şey ile karşılaştım. Kendi adıma bundan hoşlanmadığımı belirtiyor, buraya bu hususu da not olarak düşüyorum.
Üslubumi doğru buluyorum ben başkasının nasıl bulduğuyla da ilgilenmiyorum. O konuşma o üslubu hak ediyordu bana sorarsanız ve belki de benim konuşmam da kullanıcı adım yerine veya ismim yerine üç mesaj yukarıdaki arkadaş gibi saçma bir üslubu hak ediyordur bilemem. Her neyse kafanızı fazla yormayın ben böyle biriyim. Düşünceniz de benim için önemli değil. İyi geceler dilerim size.
Yazdıklarımın büyük bir bölümünün muhatabı sen olmadığın için o şekilde yazdım. Sen ya da bir başkası, kim senin yaptığını yaparsa aynı şeyi söylerim. Çocuk parkı değil burası. Konu da neyi hak ettiğin ya da kimin neyi hak ettiği ile ilgili değil. Asgari nezaket kurallarına uyulup, uyulmaması ile ilgili. Ben bu başlığı takip ediyorum ve güzel bir tartışmanın, paylaşımın… adına ne dersen de, ortasında senin üslupsuz fantezilerini okumak zorunda değilim. Üstenci tavrın ve üslubun rahatsız edici. Burada başkalarının düşüncelerine saygı duymayan birinin herhangi bir işi olamaz. Kimsenin fikirlerini önemsemiyorsun ve yine de bazı başlıklara yorum yazarak, fikir beyan ediyorsun. Öyle mi? Olabilir tabii, tutarlı davranma zorunluluğun yok. Ancak karşındakine saygı ile yaklaşma zorunluluğun var.
Senin için önemli değildi, ama yine de yazayım dedim. Okusun insanlar!
Şuan laf sokma üste çıkma çabası içinde çırpınıyorsun ama nedenini anlamış değilim. Benim yorumlarımı okumak zorunda değilsin. Kullanıcı adıma bak okumadan geç birader çok mu zor? Ben de senin samimiyetten yoksun ya da ne kadar bilgili olduğunu gösterme çabası içine girdiğini düşündüğüm yorumlarından rahatsız oluyorum ama burası özgür bir platform dilediğin gibi yazabilirsin. Okumamak benim bileceğim bir iş.
Bu üste çıkma çabası içinde tutarsız davrandığımı söylemişsin. Benim önemsemediğim fikir değildi ben öyle bir şey yazmadım onu siz uydurdunuz ben “düşünceleri” dedim. Kimsenin üslubum hakkındaki “düşüncelerini” önemsemiyorum. Laf sokmaya çalışacaksın bari iyi oku. Eğer benim yorumlarımı, fantezilerimi okumak istemiyorsan ve söylediğim gibi okumamak gibi basit bir işi yapamıyorsan şikayet et beni gelip burada bana laf anlatma. Eğer uygun görürlerse banlarlar beni.
Burayı daha fazla tartışma yerine döndürme, samimiyetten yoksun kavga arar üslubunla bana özelden yaz. Burası birilerini eleştirecek veya tartışacak uygun bir başlık değil.
Bunu bir yerde okudum ama nerde diyordum sonunda buldum
Şu anda okuduğum kitabın jelatinini açar açmaz kokusu beni rahatsız etmeye başladı. Okurken gözlerim yanıyor ve nefesim tıkanıyor. Serinin diğer kitapları böyle değildi, bunda farklı bişey kullanmışlar sanırım. Dayanmaya çalışıyorum ama bakalım. Galiba serinin bu kitabını e-kitap olarak okumak zorunda kalacağım. Daha önce hiç böyle bir şey gelmemişti başıma.
Hazır vize haftası ve bilgilerim daha taze iken öğrendiğim bir şeyi sizlerle paylaşayım. Günümüzde kullandığımız günah keçisi olarak adlandırdığımız kavram Hititler’den günümüze kadar gelmiş. Aslında Hititler döneminde uygulanan bir tıbbi tedavi imiş bu günah keçisi . Hastalık bir hayvana (bu hayvan genelde bir keçi olurmuş) bulaştırılıp düşman ülkelere yollanırmış. Bu yolla Tanrılarının kendilerine bir ceza olarak verdiği hastalığı, düşman topraklarına yolladıkları için bağışlanacaklarını düşünürlermiş. Böyle böyle bu kavram günümüze kadar gelmiş. Ben bilmiyordum öğrenince oldukça ilginç geldi, paylaşmak istedim
Ben de merak ediyorum fakat bu bilgiyi bulamadım Şöyle olabilir; bulaşıcı hastalıkları,hasta ve hayvanı aynı ortamda tutarak bir şekilde bulaşmasını sağlıyorlardır. Bulaşıcı olmayanları da büyüsel ritüellerle, sembolik olarak, hayvana yüklüyor olabilirler. Tamamen mantık yürütüyorum, kesin bir bilgim yok
Neyse, film çıkınca ne kast ettiğini anlarız 
! Yayınevlerine konu gereği çağrıda bulunulmalı. Burada söz konusu olan halk sağlığı 
