Buz ve Ateşin Şarkısı: “Mitler,Efsaneler ve Demonik Varlıklar” - 1

Buz ve Ateşin Şarkısı (ASOIAF) serisi temelli fantastik edebiyat üzerine bir yazı serisinin ilki.

Bu yazının kurgu yazarları ve edebiyatçılar açısından “roman” edebiyatına önemli bir bakış açısı sağlayabileceğini düşünüyorum. Diğer yandan bu tür konulara ilgi duyan ve ASOIAF evrenini-kurgusunu daha iyi anlamak isteyen hayran kitlesi için de faydalı olur diye ümit ediyorum.

Yazar, evreni temelde Batı kültürünü ele alarak tasarlamışsa da doğu kültüründen de esinlenmeler görebilirsiniz. Hatta R’hllor ve Büyük Öteki arasındaki kapışma ve R’hllor inancı Zerdüştük inancından ilham alınmıştır. Bunun dışında ejderha gibi demonik yaratıklar da ağırlıkta doğudan çıkıp, batıya yayılmış canavar kültürüdür. Biz de bu yazıda demonik yaratıklar konusuna değineceğiz ve asoiaf’a yansımasının nasıl olduğuna bakacağız.

Birazdan ekleyeceğim bilgiler Seçkin Sarpkaya’nın “Türklerin Şeytani Masalları” kitabından alınmıştır.

Demonik Varlık Nedir?

Aslında bir çok tanıma sahip olmakla birlikte özetle; insanları korkutan ve insanların işlerine müdahale eden bir ruh/canavar/şeytan/cin olarak tabir edilebilir. Bu tür yaratıklar ne Tanrı kadar güçlü ne de insan kadar eksik değildir; ikisi ortasındadır. İnsanlar için korkunun kaynağıdır ama sosyopsikolojik olarak masal-efsanelerde insanların korkusunun simgesel olarak şekle dönüşmüş halidir; ejderhalar, canavar kurtlar, cinler, albastılar, elfler, periler…vb.

Özelliklerini kısaca özetlemek gerekirse bir kaç maddeyle açıklamaya çalışalım.

  • Demonik varlıklar, kaos ile ilişkilendirilir. İnsan dünyası, düzeni ifade eden “kozmos” iken onlar düzensizliği, bilinmezliği ve korkuyu ifade eden kaostur.
  • Zaman içinde değişmekle birlikte iyi yahut kötü tabiatlı ya da iyi-kötü(gri) tabiatlı olabilirler. Lakin genelde -bilhassa semavi dinler sonrası- olumsuz-kötü olarak addedilirler.
  • Tanrı’nın yanında olan; iyi olanlar gök ile ilişkili iken Tanrı’nın karşısında olan, demonik varlıklar da tam tersi olan yeraltı ve karanlık ile ilişkilidir. Elbette bu varlıkların hepsi illa ki yeraltı ile ilişkili olmak zorunda değil(bknz:ejderhalar).
  • Demonik varlıkların var olduğu dünya; “ karanlık dünya ” şeklinde adlandırılabilecek bilinmeyen, mahiyeti tam olarak açıklanamayan ve burada (yerde-yeryüzünde) olmasına rağmen “ orada ve uzakta ” olandır.
  • Demonik varlıklar, karanlık dünyanın varlıkları olarak bir “ öteki ” simgesidir. Mitik tasavvurun yapısal olarak üzerine kurgulandığı “iyi-kötü”, “ben ve ben olmayan/öteki”, “burası-orası”, “kozmos-kaos” ve “bilinen-bilinmeyen” ilişkisinden hareketle demonları “ ötekiler ” olarak adlandırabiliriz.
  • Demon kelimesi ile ilişkili kabul edilen “ruh” ifadesinde demon olarak görülebilecek bu ruhların dağlar, ormanlar ve ovalar gibi yerlerin veya ağaç veya taş gibi nesnelerin kalıcı sahipleri olduğu ifade edilir.
  • Bu ruhların sıklıkla insani veya insan-hayvan karışık görüntüler olarak düşünüldüğü görülür.
  • J. A. Coleman demon için “şeytani bir pagan ruhu” tanımı yapar. Coleman, demonların ordu(lejyon) sahibi olanlar, cinsel yollardan kurbanlarını kandıranlar, dini şahsiyetlere ve azizlere saldıranlar, Sabbat adı verilen şeytani ayinlere katılanlar, kabuslarla ilgili olanlar şeklinde sınıflandırıldıklarını ifade eder.
  • Bunların yanında Coleman, demonların hava, toprak, cennet, gece, deniz ve yeraltı gibi tabiat unsurlarıyla mekansal bağlamda ilişkilendirilebilecek sınıflardan da bahseder.
  • Musevi inancına göre demonlar "ay"ın altında yaşayıp, hava geçiren bedenlere sahip olan ve şeytana hizmet eden kötü, dinsiz kadınları cadılığa sürükleyen varlıklardır.
  • Demonlar, pagan inanışlarda tanrılar ve insanlar arasında hareket alanı bulan; iyi veya kötü eylemlerde bulunabilen tarafsız varlıklar olarak düşünülür. Putperestlerin tüm tanrıları demonlardır .
  • Demonlar, ölenlerin ruhlarının kötü ruhani varlıklar olarak geri dönebileceği veya bu dünyada kalabileceği düşüncesi de bulunmaktadır.
  • Genel olarak belirsizlik, şekilsizlik, insan-hayvan karışımı veya ciddi form bozukluğu ile tasvir edilen demonlar, tüm doğa unsurlarıyla ilişkili düşünülerek hem doğada varlığı kabul edilen kötü ruhlar hem de yeraltının, karanlık tarafın ve de kaos aleminin varlıkları olarak kabul edilmektedir.
  • Genelde gece hareket ederler çünkü gece de insanlar için uzun süre korkulan bir şey olmuştur. Haliyle korkulan demonik varlıklar, korkulan gece ile bağdaştırılmıştır.
  • Demonlar, ölümle, geceyle, cehennemle, yeraltı ve kötülükle ilgili görülseler de sadece korkunun mitleridir.
  • Demonların cehennemle ilişkileri bu dünyayı cehenneme dönmekten korumaktır. Demonlar yok edilemez çünkü edilirse bu dünya ve düzen yok olur. Demonlar, bu düzenin sınırıdır ve aynı zamanda bu sınırın bekçileridir. Onların ötesindeki yer kaostur.
  • Çoğu demirden nefret eder, korkar. Onlarla öldürülebilir yahut tutsak edilebilir.

Demonik Varlıkların ASOIAF Karşılıkları

Maddeler arasında ilk dikkat çekici nokta; demonik varlıkların “yeraltı”, “ölüm”, “karanlık dünya” ve “öteki” gibi zıt karşıtlıklarla tasvir edilmesi. Genel olarak asoiaf evreninde bunlara denk gelen kısımlara bakmak gerekirsek birkaç şey hemen öne çıkıyor.

Daimi Kış Toprakları

image.jpg

Batıdiyar’ın kuzeyinde, Sur’un çok çok ötesinde, kuzeyin sonunda(o insanların bakış açısıyla yaklaşırsak bir nevi dünyanın sonunda) insanların dahi yaşamadığı, yaklaşmadığı bir bölge olan Daimi Kış Toprakları, soğuk, ölüm, buz, kar vb. kelimelerle de ifade edilebilecek korkulan ve bilinmeyen bir alandır. Burada öteki isminde demonik bir varlık topluluğu yaşar. Ayrıca Şafak Çağı döneminde Ormanın Çocukları ve Devler de burada yaşamıştır ki onlar da “demonik varlık” sınıfına giren canlılardır.

Yani özetle insanlar için korkutucu, bilinmeyen, tehlikeli (tabiatı ne olursa olsun) her çeşit tür-demonik varlık, Daimi Kış Toprakları denilen bu "karanlık dünya"dan gelmektedir, çıkmaktadır.

Bu bölge de yeryüzünde, insanların bilindik-kozmos dünyası ile iç içedir ama yine de “bilinmezlik” etkeni yüzünden “uzakta” olandır, “karanlık” olandır.

Yine bu bölge ile insanların bölgesini ayıran sınır alanı; Frostfangs isminde bir dağ sırası ve Perili Orman vardır ki temelde Daimi Kış Topraklarının ve doğal olarak demonik varlıkların mülkiyeti alanında kabul edilebilir. Yine de en doğru tanımlama iki dünyanın birleştiği, sınır bölgesi, terimi olacaktır. Bir kısmı buraya diğer kısmı oraya ait topraklardan bahsediyoruz.

Bazı Yabanılların, Frostfangs’ın altında karanlık ilahlara ibadet ettiği söylenir.

Perili orman da “buz ejderhaların” ve daha bir çok demonik varlığın yaşadığına inanılan Titreyen Denizle de bağlantılı bir bölgedir. Buranın göllerinden gelen buz blokları ile Sur’un yapıldığı söylenir. Walton Stark, yine bu bölgede yaşayan devler tarafından öldürüldü.

Bran, koma rüyasında buraları gördüğünde bitmeyen bir ormanlık alan,nehir ve donmuş deniz kıyısı görmüştü. Yani demonik varlıkların yaşadıkları; dağ, orman, su kıyıları tanımı Daimi Kış Toprakları’nda da mevcut.

Ötekiler

image.jpg

Demonik varlıkların, karanlık dünyada (Daimi Kış Toprakları) yaşayan “öteki” olarak tabir edildiğine yukarıda değinmiştik. Kaos-düzensizlik ve “korku-ölüm-tehlike” ile ilişkili bu varlıklar, insanlar ve insan dünyasına ve düzenine-kozmos’a ait olmadıkları gerekçesi ile insanların bakış açısında ÖTEKİ olarak algılanıp, görülüyor.

Asoiaf’ta The Others “Ötekiler” olarak tabir edilen bu canlıların ismine niye öteki dendiği bu şekilde anlaşılmış oluyor. Çünkü Ötekiler, korku-kaos ve insan olmayan; insan dünyasından gelmeyen “düşman” demonik varlıklardır. Belirsizlik korku yaratır ve korku, korktuğun şeye karşı düşmanca tavır almana sebep olur.

Melisandre’nin çok kere Ötekileri ve ilahları olan Büyük Öteki’yi karanlık-ölüm vb. şekilde ifade ederek “düşman” bellediğini görebiliyoruz.

Melisandre’nin Büyük Öteki tasviri.

Hayır. O değildi. Onun çehresi daha ürkütücü olurdu; soğuk ve siyah , bir insanın bakıp da sağ kalamayacağı kadar korkunç.

Buradaki ifadeler oldukça ilginç çünkü demonik varlıklar, insanların korkularının “nesnelleşmiş” halleri demiştik. İnsanın en çok korktuğu temel korku aracı ise “ÖLÜMDÜR” ve Büyük Öteki ve hizmetkarları olan Ötekiler de “ölüm” getirenler olarak korkunç canlılar olarak önümüze seriliyor. Görüntüsü de bir o kadar korkunç(!) Zira ölüm zaten korkutucudur, ölümün efendisi haliyle korkunçtur. Buradaki “siyah” kavramı ise karanlık-gece ile ilişkili.

Asoiaf’ta Ötekiler, sadece gece vakti hareket edebilen, güneş ışığından hoşlanmayan ve ölüm getiren demonik varlıklardır. Yaşlı Dadı’nın anlatısına göre demirden korkar yahut nefret ederler. Ayrıca ordu (lejyon) sahibi demonik varlıklar sınıfına girmektedir ve su/buz ile ilişkilidirler. Su, kaotik bir etkendir.

Demonik varlıkların kaos-kozmos savaşının; zıtlıkların savaşındaki “öteki” taraf olduğunu söylemiştik. Bunun yansımasını asoiaf’ta Melisandre ağzından okuyoruz.

“Dünyanın düzeni. Gerçek her yanda, görmesi kolay. Gece karanlık ve dehşet dolu; gündüz parlak, güzel ve umut dolu. Biri siyah, biri beyaz. Buz var ve ateş var. Nefret ve aşk. Acı ve tatlı. Erkek ve kadın. Izdırap ve zevk. Kış ve yaz. Kötü ve iyi.” Melisandre, Davos’a doğru bir adım attı. “Ölüm ve yaşam. Her yerde zıtlıklar. Her yerde savaş.”

Asoiaf’ta buz; ölüm, karanlık, acı, nefret, dehşet, gece, kış, kötü olarak nitelendirilir iken ateş de tam tersi şekilde ifade ediliyor. En azından R’hllor’un rahibesinin bakış açısının bu olduğunu görüyoruz. Kendi tarafı ateş, yaşamı simgeliyor ve gündüz, bilinmez değildir, haliyle daha güvenlidir. Bu yüzden de güzel ve “bizdendir.” ama buz tarafı öyle değil. Buz tarafı bilinmeyen, korkulan, gece, ölüm ve haliyle “bizden olmayan-ötekidir.”

Uzun Gece

image.jpg

İlk Uzun Gece hikayesi bize kaos-kozmos yani zıtlıkların savaşını anlatıyor. İnsanların korkularının bir nevi gerçeğe dönüştüğü; belirsizliğin ve ölümün hakim olduğu bir dönem, kaos.

Efsanelere göre insanlar, zamanla yoldan çıkar ve ensest, oburluk, karanlık sanatlara yönelerek sapkınlaşırlar ve Işıktan Kadın ile Gece’nin Aslanı olan iki ilah (gece-gündüz/ölüm-yaşam ile simgelenir.) bu duruma öfkelenir. Işıktan Kadın (gündüz-yaşam), insanlığa küser ve sırtını dönerek onları terk eder. Gece’nin Aslanı (gece-ölüm) ise öfkesini ortaya koyarak Uzun Gece’yi getirip, yaratıklarını salar ve insanlar, ölmeye başlar. Elbette insanlar da bu ölümlere, uzun geceye son vermek için savaşa başlar ve sonunda Azor Ahai isminde bir savaçının Işık Getiren isimli kılıçla, Uzun Gece’yi sonlandıran eylemlerde bulunarak insanlığı kurtardığı anlatılır.

Eğer bu efsaneyi simgesel bir anlatım olarak kabul edersek karşımıza şöyle bir hikaye çıkıyor.

İnsanlar, ilk zamanlar birbirleri ve doğa ile uyumlu yaşarlar. Lakin öyle bir an gelir ki denge etkeni gözden kaçırılır ve yaptıkları eylemler düzeni(kozmos) bozarak düzensizliğe (kaos) sebep olur. Kaos, doğal olarak yeryüzünü olumsuz etkileyen bir çok şeyi tetiklemeye başlar ve bu da insanların hızlıca ölmesine neden olan olayların meydana gelmesine sebep olur. Ölüm, acı bir sondur ve insan, ölmek istemez. Zira ölüm belirsizliktir, sonrasında ne olacağı bilinmez; kaygıya sebep olur. Gece de bilinmezliklerle dolu olduğu için ölüm ve gece özdeşleştirilir ve korkunun bir unsuru haline gelir. Doğal olarak ölüme sebebiyet verecek bir çok olay da demonik varlık olarak nesnelleşir; “öteki” korku unsuru hallerine dönüşür ve yine “ölüm” ve “ölüm tehlikesi” ile bir arada kabul edilir.

Özetle bizim ASOIAF/ Uzun Gece/Şafak Savaşı olarak okuduğumuz hikaye, sonsuza kadar yaşamak isteyen, ölümden korkan; ölüm ve yaşam arasında mücadele eden insanların hikayesidir. Yani Buz ve Ateşin Şarkısı aslen Ölüm ve Yaşamın Şarkısı’dır.

Game Of Thrones’un 7. sezonun 6. bölümünde Beric sahnesinde ana düşman “ölüm” olarak gösterilmiş, düşman kabul edilen ölümün “her daim kazandığının” altını çizilse de buna rağmen insanların da her daim bununla(ölüme karşı) “mücadele edip/savaşması” gerektiğin ifade edilmiştir.

Yani bir diğer okuyuşla bu hikaye insanın, doğa ile mücadelesidir.

Sorun şu ki doğaya karşı mücadele eden; doğanın parçası olan yaşamı kabul edip ölümü kabul etmeyen insanın, ölümden kaçmak için yaptıklarının dengeyi bozduğunu görmemesi insanlığı da bir kısır döngüye sokup bu Uzun Gece-Buz ve Ateşin Şarkısı olayının sürekli yaşanmasına neden olan bir savaşa dönüştürmektedir.

Seride de bu bozuk denge; küresel iklimin bozulması şeklinde kendini göstermiştir. Yani yaz döneminin uzun olması ve kışların çok kısa geçmesi(yahut tersi) bu savaşın bir sonucudur, sebebi değil. Sebep ise insanın kendi eylemleridir. Lakin insanlar bunu görmek istemediği için sebepleri hep demonik varlıklara atarlar ve onları düşman belleyerek yok etmek isterler.

Lakin görüyoruz ki demonik varlıklar da özünde dengenin bir unsuru olarak ortaya çıkıyor; yok edilemezler. Yani ölüm, yaşamın bir parçasıdır ve yok edilemez, denge unsurudur. Bu yüzden de Ötekiler asla yok edilemez, her daim var olmayı sürdürecektir. Nitekim ilk Uzun Gece’de “yendikleri” ifade edilen Ötekiler(ölüm) aslen yok edilmemiş, edilememiştir ve tekrar geliyordur.

Yani özetle; “Winter is coming.”

Ve kış, her daim tekrar tekrar gelmeye devam edecek, insanlık ne yaparsa yapsın bundan asla kurtulamayacak.
İnşallah yazıdan memnun kalırsınız. Başlayalım.

Buz ve Ateşin Şarkısı evreni, GRRM’in başta tarih ve mit alanı olmak üzere çeşitli kaynaklardan ilham-esin alınarak oluşturulmuş; bir nevi bizim evrenimizin farklı şeklinin gözler önüne serilmiş hali.

( Yazı aslı burada ama yazan benim. İki bölüm daha var ekleyeceğim. Oldukça önem verdiğim bir makale olduğu için daha geniş bir kitleye ulaşması açısından eklemek istedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Görüşlerinizi de beklerim.)

9 Beğeni