Yurtdışı derken hangi yurtdışı? Bulgaristan, Yunanistan, Romanya? Doğu Avrupa? Batı? İskandinavya? İzlanda? Avustralya-Yeni Zelanda? Japonya? Çin?
Yurtdışında basılan kitaplar kaliteli mi oluyor? Neye göre kaliteli oluyor? Kapak tasarımına göre mi? Kağıt kalitesine göre mi? Kriterleriniz nelerdir?
Bir aralar ben de Türkiye’den çıkan her şeyin kalitesiz ve içi boş şeyler olduğunu düşündüğüm bir kafa yapısına bürünmüştüm. O zamanlar ne kadar salak olduğumu düşündüm şimdi.
Güzel bir başlık olmuş. Birkaç öykü kitabıyla katılayım.
-İsahag Uygar Eskiciyan - Konteyner Zaafı
Yakın zamanda okuyup yazarın kendine özgü dünyasına ve üslubuna hayran kaldığım bir eser. Örneklerini pek görmediğim tarzda, okuru, kitabın içine dahil eden hikayeler yer alıyor. Dili kıvrak, mizahı yer yer ince.
-Sema Kaygusuz - Sandık Lekesi
Derli toplu bir üslup, okurken anlatılmak ve yaşatılmak istenen duygunun gayet iyi verildiğini hissediyorsunuz. Kuvvetli ve zengin bir dil, öykü geleneğimizden izler taşıyan bir anlatımı var.
-Tayfun Pirselimoğlu - Çölün Öbür Tarafı
Rıhtım vasıtasıyla tanışıp ismini beğenerek aldığım ve pişman olmadığım bir kitap. Özellikle kitaba ismini veren hikaye gibi tekinsiz konulara girdiği hikayeler çok başarılı. Bunun dışında OuLiPo izleri taşıyanlar ile Oğuz Atay hikayelerine benzeyen hikayeleri de dikkat çekici.
-Yalçın Tosun
Üç öykü kitabını da (Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler, Peruk Gibi Hüzünlü, Dokunma Dersleri) rahatlıkla öneriyorum. Özellikle öykü sevenler ve yazmak isteyenler için Yalçın Tosun’un kendine has, kapalı anlatımı ufuk açıcı. Kelimelerden anlam açısından alınan verim hayranlık uyandırıyor, hikayelerin pek çoğunda aktarılmak istenen satır aralarından kendini gösteriyor ve okuru, boğazında bir düğümle bırakıyor. Ayrıca hikayelerinde işlediği, aslında pek dillendirilmeyen konular hakkında düşünmeye başlamak noktasında iyi bir adım.
-Berna Durmaz - Metal Hayatlar
Kendi halinde, gündelik hayatın dertlerini anlatan hikayelerin olduğu sıcak bir kitap. Görece kısa hikayelerinde de öyküsünü başarıyla aktarıyor.
Güzel başlık olmuş, elinize sağlık. Ben de ister istemez bu tür eserlere önyargıyla yaklaşıyorum, daha doğrusu zaman darlığından öncelik hep yabancı yazarlar oluyor. Bunu yıkabilmek için bu listedeki kitaplardan birini konusuna göre eleyerek almayı düşünüyorum.
Özellikle psikolojik tahlilleriyle "insanlık ticareti"nin karanlık yüzünü ortaya çıkarmayı bilmiş yazar. Okurken karın ağrıları çekebilirsiniz, mideniz sağlamsa okumanızı öneririm.
Aklıma ilk gelen Sema Kaygusuz ve kitabı Babarın Kahkahası kendisini kanıtlamış bir kitap. Almanyanın önde gelen ödüllerinden birini almıştır.
Ayhan Geçkin in Son Adım ve Uzun Yürüyüş ü keyifle okuduklarım arasında. Akıcı bir anlatım.
Murat Uyurkulak ın Har ve Tol kitapları ilginç kurguları ile övgüyü hak ediyorlar
Ahmet Büke - Cazibe İstasyonu, Ekmek ve Zeytin, Yüklük
Ahmet Büke’nin hikaye anlatıcılığı ince işlenmiş masa örtüsü gibidir. Bizdendir, gündeliktir, detaylarına girdikçe ardında yatan birçok hikayeye kapı aralayacak güçtedir ve bütün naifliğine rağmen vurucu olmayı da başarır.
Engin Türkgeldi’nin yarattığı dünyadan daha cok malzeme çıkar zannımca. Ama aynı bilinmezliğin devam etmesi şartıyla.
Sanırım çok satanlarda “adam sandıklarımız” tarzında kitaplar görüldüğünden insanımız şaşırıyor çağdaş Türk edebiyatının başarılı olabileceğine. Okumadan bilemeyiz, Orada Bir Yerde okunası kitaplar var.
Sen bir gitte “Adam Sandıklarımızı” yazan ablaya sor onu. Senin edebiyattan ne anladığından başlıyor, kıskançlığından çıkıyor.
Bu arada konuya gelecek olursak eskiden okumazdım. Tarzım değil derdim. Şimdi hem Çağdaş Türk Edebiyatından, hem de Klasik Türk edebiyatından yılda 5-6 kitapta olsa okumaya çalışıyorum ve çok güzel şeyler var. Yenileri okurken biz de yapabiliyoruz diyorum. Klasikleri okurken şimdiye kadar neler kaçırmışım diyorum.
@Firtinakiran’ın sanırım buradaki veya başka bir konuda (2019 okuma listelerimiz olabilir.) tavsiye ettiği kitapları inceleyince İt Gözü dikkatimi çekti ve sepete ekledim. Kitabı biraz da kısa olması sebebiyle çantama attım. Her ne kadar metroda okula gitmek için 1 durak yeterli olsa da dursun birşey çıkar belki okurum. Dün gerçekten bir işim çıktı ve Ayazağa durağından Osmanbey’e kadar metroda yolculuk etmem gerekti. Yanımda da İt Gözü var. 20 dk da olsa bi başlayayım bakalım dedim ve kitap beni anında içine çekti. Sanki kitap okumuyorum da bir meddah bana hikaye anlatıyor. Derken ben Osmanbey’de inmem gerekirken Taksim’de indim. Bir durak geri gidip işimi hallettim. Okula geri döndüm ama aklım kitapta kaldı. Gün bitti ve ben Bir sonraki hikayeye başladım. Sanırım Çakır kitapta en sevdiğim öykü oldu. Sardıkça sardı kitap beni. Mengü’den ayrı bir keyif aldım ve kitabı biraz dinlenmeye bıraktım. Hadım serisi bitmişti bu 3 öyküyle. Bu 3 öyküye neden Hadım serisi dediğini başta anlamasam da Büyük Türkçe Sözlük’te kelimenin 2. anlamı Denizli’de bir yerleşim birimi çıktı. Denizli’de kömür madeni de var sanırım. Bu iki bilgi birleşince neden Hadım serisi olduğu benim kafamda oturdu.
Bu sabah da dayanamayıp 5 öyküden oluşan Şüphe serisinin hepsini okudum. Yine güzel ve beni içine çeken öyküler olsa da sanki biraz sıradandı. Civan adlı öykü bu seride en ilginç öyküydü sanki. Şüphe temasında toplanan bu öyküler yine beni çekti içine ama Hadım serisindeki meddah kendini sanki daha düz bir anlatıcıya bırakmıştı sanki Şüphe serisinde.
Beni bu kitapla tanıştırdığı için @Firtinakiran’a çok teşekkür ederim.
Evet çağdaş Türk edebiyatı hakkında çok az bilgim olduğunu fark ettim. İhsan Oktay Anar ,Murat Uyurkulak ,Hakan Günday ve Murat Menteş’i saymazsak son 10 yılda kitap çıkarmış yazar bilmiyorum. Kitapçılarda ara sıra gözüme çarpanlarsa hayal gücü ve kelime dağarcığı bakımından biraz yetersiz gözüküyorlar. Önerileri olan arkadaşlar beni ve diğer üyeleri aydınlatsa harika olur.