şurda sarı ile işaretlenenler kesin okunması gerekenler bence onları okuyun gerisi çok önemli değil
Onları okudum da, zaten bir ara Rebirth’e başlayacaktım. YKYnin Justice league’i okuma listemdeydi. Biraz öne çeker Doomsday’den önce okurum madem liste böyle.
Arada tamamiyle kişisel görüşümü yazayım: Doomsday Clock okumak için o kadar çabaya girmeye değmez… Yani tabi ki, Watchmen okuyun, müthiş bir eserdir kendisi. Flashpoint de okuyun, o da çok tatlı… Ama bunları Doomsday Clock için yapmayın… Hatta Doomsday Clock’u da komple okumayabilirsiniz, o derece “Fan service” kavramına yeni bir boyut katmak dışında pek bir etkisini görmedim Doomsday’in yani…
Mister Miracle
Tom King’in en iyi eserlerinden biri olduğunu düşündüğüm yapıt oldu kendisi. Kaçış, gerçeklik, ikili ilişki, aile, karakterimizin zihninde olanlar, Scott Free kişiliği üzerinden İsa benzetmesi vs. gibi konuları ele alışı beni gayet tatmin etti. Hayat deneyimlerinizle birleşip size farklı şeyler de sunabilecek bir eser olmuş.
Bir sonraki okuyacağım çizgi roman yine Tom King’den Vision olacak. Orada da iyi bir iş ortaya çıktığı söyleniyor.
Yeri burası mı emin olamadım fakat benim bir sıkıntım var ve siz çizgi roman okurlarından birazcık yardım rica edeceğim.
Benim çizgi roman okuma geçmişim yok. Sizin gibi seri seri, fasikül fasikül hiç birini takip edemedim ama çok da istiyorum. Bunun nedenlerinden biri evrenlerin sıfırlanması, spin-off ve cross-over’lar. Bir ucundan tutup bir türlü takip edemedim çünkü bana çok karışık ve zahmetli geliyor. Serilerin kendi içlerinde başlayıp bitmesi lazım. Çok dallanıp budaklanmaması gerekiyor. İkinci nedenim ise her çizgi romanı, görsel açıdan beğenememem. Sonuçta çizgi roman dediğimiz şey görsel bir şölen meselesi. Bundan dolayı takip etmeme değecek kadar sevebileceğim bir çizgi romana raslayamadım.
Genel olarak DC Vertigo, Dark Horse ve Image’den çıkan işleri kendi nazarımda takdir etsem de mesela Sandman’e başladım; çizimleri bana hitap etmiyor ama hikayesi için okumaya devam edeceğim. Marvel’den Star Wars: The Rise of Kylo Ren okumaya başlamıştım ama çizimleri yine bana kötü geldiği için devam edemedim. Eski Asterix’ler, Tommiks’ler yine beğenmediğim stilde çizime sahip olmalarından dolayı elendi.
Geçenlerde @Howl Edebiyat Dünyasından İllüstrasyonlar başlığında bir isim paylaşmıştı: Dan Mumford Adamın işlerine, çizim stiline bayıldım. Yaptığı işleri teker teker inceledim. “Bu adam çizgi romanlarda çizer olsa hiç kaçırmazdım” dedim. Bu nasıl renklendirmedir, detaylandırmadır… Çok beğendim. Başka nasıl örneklendirebilirim bilmiyorum o yüzden bu konuda sıkıntım büyük. Çok spesifik bir şey aradığımın farkındayım ama belki çıkar bir şeyler diye umut ediyorum. Yardımcı olabilirseniz sevinirim.
Güncelleme: Öneriler için çok teşekkür ederim arkadaşlar. Takip edeceğim çizerler kafamda oluşmuş durumda.
- Alex Ross
- Lee Bermejo
- Stjepan Sejic
Alex Ross. İşlerini inceledim demin, çok beğendim. Çizgi roman tarafında bilgisiz olunca o taraftaki çizerlerin isimlerine de aşina değilim. Başka önerebileceğiniz böyle üst düzey isimler var mı?
Bence çizimlerini sevdiğiniz çizgi roman çizerleri diye başlık açabiliriz. Howl’un nesi var Rıhtımın sesi var. : D
Mumford’un birkaç işi bana Jack Kirby havası verdi.
Jack Kirby çizgi romana yeni yeni ilgi duyup da kimmiş ya bu Jack Kirby diyen bir okuyucunun genellikle ilk bakışta seveceği bir çizer değil.
Çizgi roman dünyasının tepe noktası olarak anılır ama yeni yeni ilgi duyan birinin bu muymuş demesi sık yaşanır.
Bu yüzden önce Jack Kirby’nin çizimlerine ara ara bakış atmanızı ve hangi çizerlere ufak ya da büyük esin kaynağı olduğunu görmeye çalışabilirisiniz. Sık sık Kirby çizimlerine bakarak göz aşinalığı kazanıp neden özel olduğunu yavaş yavaş görebilirsiniz.
Baktıkça göze daha güzel gelecektir. Bu yüzden Godland’in çizimleri aklıma ilk gelenler. Jack Kirby’yi taklit eden bu hikaye bana kalırsa Kirby’nin çizimlerinin yeni okuyucunun gözünde ihtiyacı olan günümüz çizgi roman çizimlerine modifiye edilmiş halini sunuyor gibi. Çizer Tom Scioli, Kirby çok iyi taklit etmiş ve dediğim gibi Kirby günümüz imkanlarıyla çizseydi çizimleri nasıl görünürdü sorusunun cevabı niteliğinde.
Bana Kirby’yi çağrıştıran Mumford çizimleri
Jack Kirby’nin tarzını en çok yansıtan Marvel-DC kozmik çizimleri
Scioli’nin Kirby’yi taklit ettiği çizimler
Ek olarak da Alex Ross’un bence en tepe işleri olan Kirby temalı çizimler
Godland ve Jack Kirby üzerine bir yazı
https://www.altevren.net/godland-1-6-ve-jack-kirby/amp/
Altevreni de tavsiye ederim. Çizgi roman üzerine istikrarlı bir Türkçe site.
Öneriniz için teşekkür ederim. Kirby’yi inceledim. Günümüz göre gerçekten de çizim stili çok eski görünüyor ama kendisini taklit eden çalışmalar fena değil. Günümüz olanaklarıyla çizilmiş olsaydı çok farklı görünürlerdi, dediğiniz gibi göz aşinalığı gerekiyor. Site tavsiyeniz için de teşekkür ederim, ara sıra göz gezdireceğim güzel bilgiler barındırıyor.
Açıkçası ben Sean Murphy’nin çizimini(bakınız: Batman: White Knight) çizgiroman olarak fazlaca beğeniyorum… Daha gerçekçi, hatta fotoroman gibiler de var ama çizgiroman’ın çizgi kısmı hoşuma gidiyor diyebiliriz
Bu arada o fotorealistik tarzı da kötü bulmuyorum… Sırf şu kapaklar için bile Stjepan Sejic’e bir ödül verilmeli…
Çizim ve renklendirme benim için önemli diyorsanız Lee Bermejo’nun çizdiği hikayeleri okumanızı tavsiye ederim. Batman: Noel, Joker, Batman Lanet Türkçe dilde bulup okuyabileceğiniz one-shot hikayelerdir.
@Gokhanca @Son.of.Yona DC Black Label altında çıkan işler benim de gözümden kaçmıyor, aradığım tadlara biraz daha yakın duruyorlar. Bunun dışında Monstress’i çok başarılı bulmuştum. Marvel 1602 yine hoşuma giden işler arasında.
Şu görsel hangi çizgi romana ait acaba?
Çok sağolun
Batman (Rebirth) Vol.8 Cold Days
Birbiriyle alakasız ve doğal gözüken seri ölümler sonucu Batman tarafından suçlu bulunup fena halde dövülen Mr. Freeze’in duruşmasındayız. Bruce Wayne ve diğer jüriler durumu değerlendiriyor. Bruce Wayne’in Batman kimliği üzerinden Gotham’ı, yasa dışı kanun infazcılığını, Batman’in tanrılaştırılmasını sorgulaması ve Gotham halkının düşünceleri anlatılıyor. Rebirth’teki sayılı güzel hikayelerden biri benim için.
Alex Ross’la ilgili şöyle bir detay var, kendisi pek iç çizim yapmıyor. Genelde kapak çiziyor, poster çiziyor. Ya da boyuyor denebilir çünkü guaj kullanıyor.
Kişisel görüşüm bu heybetli realizmin kağıt üstünde güzel ama pratikte yorucu olması. Okurken çizimlerde bir akışkanlık olmuyor çünkü her panel istisnasız bir tablo gibi.
Herkesin çizgi roman ya da grafik romandan beklentisi o değil midir? Zaten doğası gereği, bir çırpıda bitiveren bir çizgi roman düşünemiyorum ben. Her panele ayrı ayrı bakılacak, incelenecek… Bilmiyorum belki sadece ben öyle yapıyorumdur. Çok inceliyorum. Yaklaştırıyorum, iyice ayrıntılara bakıyorum nasıl çizilmiş diye. Dolayısıyla bu tarz romanlarda normal bir kitaptan ziyade görsellik benim için ön planda oluyor. Bana bunu yaptıramıyorsa o çizgi romanı da okuyamıyorum. Belki benim yaklaşımım yanlıştır.
Ben buna katılmıyorum açıkçası. Hatta tam aksini düşünüyorum. Eğer çizimler gereğinden fazla detaylıysa vermek istediği anlatı çizimlerde kaybolabilir bile. Eserde bir ahenk de bekliyor insan ve Alex Ross’un çizimleri o ahenke ket vuruyor gibi hissediyorum. Tabi şunu da ekleyeyim, ben çizgi romanın roman kısmına daha çok ilgi duyan biriyim; o yüzden böyle düşünüyorum aslında.
Ben çizgi romanı okurken hem hikayesine bakıyorum hemde çizimlere ayrıntılı bakıyorum. Yani o sayfayı okuyup bitirince dönüp tekrardan çizimleri güzelce inceliyorum. İnceliyorum dediğimde en fazla 5-6 saniye sürüyor. Hikaye kısmı da bence çizimler kadar önemli. Cildin ortasına geldiğimde eğer elimden bırakasım geldiyse hemen bitsin kurtulayım diye hızlıca okuyorum.