Son dönem netflix dizileri gibi. Bütün karakterlerin kadın olduğu, erkeğe en yakın şeyin trans birisi olduğu ve bunların sürekli göze sokulduğu değişik bir seri.
Okunuşu hiç sürükleyici değil. O kadar çok yabancı terim ve ifade var ki sürekli duraklatıyor. Tasvirler hiçbir şekilde kafada canlanmıyor. Güç motorları devrede mi he he devrede sen işine bak deyip geçiyorum okurken.
Katil botun düşünceleri kimi zaman yapmacık geliyor, karaktere ısınamadım bir türlü.
Goodreads puanlarına bakınca herhalde bilim kurgunun Martin Edenini okuyacağım diye başlayıp vasat buldum.
Ortalama bir seri, beşli setini almış bulundum. Okunmasa da olur.
İskandinav (nordic) noir. Ne kitapta ne televizyonda tahammül edebiliyorum. “Çürümüşlük” adına zaten çocuk cinayetleri vb. ile başlıyordu bu yapımların çoğu, daha alt tür oluştuğunu bilmezden önce gördüğüm. Sevemedim kaç kez denesem de. Ha, unutmadan, tecavüz de ana temalardan biri. Yani ne aramasanız var.
Tartan (İskoç) Noir’i de seveceğimi sanmıyorum. Neo-noir anladık da, bu işin ucunu biraz kaçırdılar gibi geliyor. Her şeyin klasiği, esas formu güzel.
Biraz daha açayım.
Yazarın olayları akıcı aktarma becerisi üst düzey ama işte bu da iki tarafı keskin bıçak; olaylar hızlı giderken sanki karakterler gerçeklikten sıyrılıp yazarın kuklalarıymış gibi davranıyorlar.
Pardaillan’ı otelde hapse atmak üzere yakaladıları yerdeyim, biraz daha okusam mı?
Biraz şaka yollu idi o gif. Ben çok erken yaşta okuduğum için Pardaillan’ın gönlümde yeri başkadır. Objektif baktığımda edebi olarak çok da başarılı değil; basit, sade ve akıcı bir anlatım ile tarih arkaplanında bir kahramanın hikayesi sadece. Serinin kalanı da çok farklı olmayacak, o yüzden hoşunuza şimdiye dek gitmediyse sonrasında fikrinizin değişmesi düşük bir ihtimal.