Dök İçini Rahatla

Az önce babam, eski fotoğrafları atmaya başladı grubumuza. 12 yıl önceki halimi gördüm. En son fotoğrafımla bir yan yana koydum. Hiçbir şey değişmemiş. Sadece korkunç bir emo pozuydu ilki ama başka hiç değişen bir şey yok.

Sormak isterim, ünlülerin öncesi-sonrası fotoğraflarına “Ya saçmalamayın hiç estetik işlem yok. İnsan büyüdükçe yüzü oturuyor, şekilleniyor. Zayıflamıştır değişmiştir.” diyenlere, neden bana olmadı? :sob: Neden?? :sob: Arada 20 kilo fark var bir de :d Maalesef +20 :joy:

Not: Merak edenlere özelden salarım fotoğrafı.

Kendinize baktığınız için öyle geliyordur belki. Ben de kendimdeki değişimi anlamam çoğu zaman. :joy:

1 Beğeni

Komşunun 1 yaşında çocuğu var ve sürekli ağlıyor, annesi de sürekli çocuğa bağırıyor.

Bu kadar öfkeli bir toplum olmamızın altında yatan sebeplerden birisi de gerekli yeterliliğe sahip olmayan kişilerin çocuk sahibi olması bence.

Çocuğa bağırmak ve çocuğun sürekli ağlaması normal bir şey değil. Geleceğin öfkeli, şiddete meyilli ve sevgisiz bireyleri böyle yetişiyor.

Çocukla nasıl iletişim kurulur, çocuğun gelişimi nasıl sağlanır fikrin yoksa ve çocuk sahibi olmaya hazır değilsen neden çocuk yaparsın?

Devlete şikayet etmeyi dahi düşündüm, bu ortamda büyüyen bir çocuğun piskopat olma ihtimali %90 falan.

15 Beğeni

Geçenlerde benzer bir duruma denk geldim. Yeğenim kremlerle oynamıştı, geldim baktım dağıtmış her yere, bazısını sıkmış. Sonradan sıktığı kremin benim ayağında olan yarası için sürdüğüm krem olduğunu fark ettim. Kremi ayağına sürdüm, kaldırdım. Çocuk bir daha kremle oynamadı. O zaman fark ettim ki çocuk aslında yaramazlık yapmıyormuş. Bir sorunu varmış, kimse sorunu ile ilgilenmediği ve ben daha önce bu sorunu çözdüğüm için benden gördüğü gibi kendi sorununu kendi çözmeye çalışmış. Bir filmde zamanınızın yüzde doksan dokuzunu çocuklarınıza ayırmalısınız diyordu. Gözlemlerimden gördüğüm kadarıyla insanlar çocuk olduktan sonra çocuğun kendi kendine büyümesini bekliyorlar, nerede yüzde doksan dokuz? Büyüyünce de niye böyle oldu bu çocuk deniliyor? Epictetus’nun güzel bir sözü var, bütün durumu özetliyor: “Bir insanın çocukluğu anavatanıdır.”

6 Beğeni

Ne yazık ki anne olmak bir çok hemcinsim tarafından bir başarı, ulaşılacak bir mertebe olarak görülüyor bu yüzden çoğu kadın yeterliliğini, sabrını ölçmeden bilinçsizce anne oluyor. Sosyolog değilim ama etrafımdakileri gözlemlediğimde vardığım sonuç bu. Tabi ki tüm sorumluluğun bilincine varmış, anne olmak adına kendini geliştirmiş örnekler de var ama genele baktığımda kadın olmayı kabullenmekle alakalı bir sorunu olduğunu düşünüyorum bahsettiğiniz gibi insanların. Sanki çocuğu olmasa kendine toplumda bir yer bulamayacakmış, anne olunca bir zirveye varacakmış gibi davranıyorlar. Evde çocuğuna hunharca bağıran çoğu kişi sosyal medyada ideal annecilik rolü oynuyor ki bu durum başlı başına ayrıca ele alınmalı.

Yeğeniniz çok şanslı, en azından siz varsınız ve onun iyiliği için söz hakkınız var. Ben ne yazık ki uzak bir akrabamın elinde heba olan bir çocuğun yaşadıklarına zaman zaman tanık oluyorum. Akrabam 40 yaşından sonra ilk defa anne oldu ve anne olmaya dair hissettiği tek şey toplum baskısıydı. Sorumsuz, hayat boyu bir süs balığının bile bakımını üstlenememiş bir ebeveyn anlayacağınız ve eşi de kendisinden beter. Çocuk doğru düzgün konuşamıyor, soru soruyor cevap alamıyor, normal beslenecek yaşta olmasına rağmen sürekli mama yedirildiği için cılız. Böyle çocuklara çok üzülüyorum.

1 Beğeni

Evet, çoğu insan başka şeylere olan öfkesini çocuktan çıkarıyor. Çünkü hem onun annesi babası olduğu için hak görüyor kendine bunu hem de “çocuktur unutur” diyor.

Bir zamana kadar, çocuk yetiştirmenim ehliyeti olsa ve alınması zorunlu olsa sorunu çözeceğini düşünürdüm ama bence bu bahsettiğimiz anne baba tipleri ehliyeti almak için gerekli eğitimi alsa da aynı şeyi yapar. Çünkü çoğu zaman, onların anne babası da onlara öyle davrandığından onlar da çocuklarına öyle davranıyor. Ortada zincir var ve bir nesilde bu kırılmalı. Umarım gelecek nesiller bu zinciri kırmakta daha başarılı olur.

1 Beğeni

Arkadaşlar bekara karı boşamak kolay derler, anne baba olduğunuz zaman sizlerin halini de görmek, zamanınızın %99’unu evladınıza vakfettiğinizi izlemek isteriz. :slight_smile:

Elbette çocuğa bağırmak, onun dertleriyle ilgilenmemek kötüdür. Ancak vaktinin %99’unu çocuğa vereceksin, hiç TV, youtube falan izletmeyeceksin, en sağlıklı ve über bilinçli şekilde yetiştireceksin vs. benim gözlemleyebildiğim kadarıyla bunlar temenninin ötesine geçemez. Anne babaların da ara ara akıl sağlığına ihtiyaçları doğuyor, doğar.

4 Beğeni

Bunu yazacaktım, yazılmış :slight_smile: Siz bir de ikiz bebek sahibi olun da, o zaman da ben sizi göreyim :slight_smile:

2 Beğeni

Bekara karı boşamak kolay (cinsiyetçi ve çirkin bir söz, özür dilerim kullandığım için) veya
farkındalık sahibi ve bilinçli olmak.

Bence hangisini kullandığınız hayata yaklaşımınızla alakalı.

Çocuk konusu tv ve youtube gibi konulara indirgenemeyecek kadar geniş ve katmanlı bir konu.

  • Çocuk doğurmayan kadının eksik, yetersiz görülmesi,
  • Erken yaşta evlilikler,
  • Torun istiyoruz baskısı,
  • Mahalle baskısı,
  • Çocuk sahibi olmanın verdiği hormonal mutluluk
  • Dini referanslar, dini baskılar
  • Çocuk sahibi olmamanın anormal görülmesi

saymakla bitmez, benim bilmediğim de daha bir çok şey vardır.

Kültürel, piskolojik, inanç ve daha fazla yönleri olan bir konu.

Ne sadece psikolojik ne de sadece toplumsal.

Yüzeysel yaklaşım olmazsa olmazımız olduğu için bu konunun da sigara molası çene çalması şeklinde ele alınmasına şaşırmamak lazım.

4 Beğeni

İkiz çocuğunuz olunca bebek yaştaki kendi çocuğunuza bağırıyor musunuz? Anlamadım ne demek istediğinizi.

Konuşamayan bebeğe bağırmanın haklı bir sebebini göremiyorum. Çok seviyordum kızdırdı/kıskandım öldürdüm diyen katillerin mantığına o kadar benziyor ki…

Arkadaşlar siz kafayı mı yediniz?

“Bekara karı boşamak kolay” lafı yüzünden yazdıklarımı rapor mu ediyorsunuz? Hani Türkçede belki de yüzyıllardır var olan bir atasözünü kullandığım için?

Okuma yazmayı unutup, “Elbette çocuğa bağırmak, onun dertleriyle ilgilenmemek kötüdür” dediğimi görmediniz mi? Son olarak ciddiyetle soruyorum: Akli melekeleriniz yerinde mi, yoksa SJW’lık uğruna iyice delirdiniz mi? Kusuruma bakmayın, iyi sinirlendim, birisi olan biteni bana bir açıklayabilirse memnun olurum.

12 Beğeni

Dünya onlarsız daha yaşanabilir bir yer olacaktır eminim.

4 Beğeni

Yazdıklarınızda bir sıkıntı yoktu. Bunlar iyice kafayı yemiş.

4 Beğeni

Lütfen hoşunuza gitmeyen en ufak şeyde karşı tarafın mesajlarını rapor etmeyiniz. Argümana argümanla yanıt vererek iletişimi sürdürünüz. Elbette bunu da forum kuralları çerçevesinin dışına çıkmadan yapınız.

7 Beğeni

Binlerce üyesi olan forumda 3 kişi istedi diye mesaj gösterimden kaldırma kadar saçma sapan bir uygulama olamaz diye didik didik dinlitimidik…

4 Beğeni

7 adet gönderi şu konuya taşındı: Rıhtım Kamarası

Cinsiyet eşitliği, ırkçılık gibi konularda dahi sjw deyip dalga geçecek kişiler var. Çok değil azıcık medeniyet gelsin şu ülkeye :confused:

O kadar cinsiyetçi, ırkçı deyimler var ki türkçede dilimize yapılmış bunların kullanılmaması gerektiğini anlamak için biraz medeni olmak yeter.

Türküler, şarkılar içerisinde dahi o kadar ırkçı, ötekileştirici hatta çocuk istismarı içeren sözler var.

Bunları söyleyince verilen tek cevap sjv, yok arkadaş sadece biraz medeni olmak istiyoruz ya. Hiç mi bir şey değişmeyecek bu toplumda?

“Karı” kelimesi korktuğunuz gibi cinsiyetçi bir kelime olmadığı için böyle bir tepki verdim. “Karı” kelimesi “koca” kelimesi kadar cinsiyetçi bir kelimedir, yani değildir. “Bekar adama karı boşamak kolay” ifadesi de sizin vehmettiğiniz gibi bir şey değil. “İşin içinde olmayan, durumun detaylarına, yükümlülüklerine haiz olmayan insanlar için güç işler kolay görünür,” manasında bir ifadedir.

Bu kadar basit şeylerden bile nem kaparak, neden bahsedildiğini anlamadan, araştırmadan, emin olmadan tepki koymaya çalışmak da medenilik değil, SJW’lık yapmaktır.

10 Beğeni

Biraz uzunca bir yanıt olacak. Ama neyse ki biraz vaktim var. Umarım sizin de okuyacak kadar vaktiniz vardır.

Biz öyle hemen çocuk sahibi olamadık. 5 yıl boyunca uğraştık, bir sürü tedavi gördük. Eşim iki tane ameliyat geçirdi. Aşılama ve tüp bebek tedavileri geçirdik. İki sefer düşük oldu. Sonrasında sorunlu ama yolunda giden ikiz bebelere gebe kaldı eşim. Bu afacanlar da erken doğdular maalesef, 7 aylık bile değillerdi doğduklarında. Birisi 930 gram, diğeri 840 gram olarak dünyaya geldiler. Doğumdan sonra ödem atar bebekler belki bilirsiniz, ertesi gün birisi 690 gram, diğeri de 800 grama düştüler.

Bakın bu yukarıdaki foto, oğlumun sanırım 5-10 günlük fotoğrafı. Şimdi sizden ricam işaret parmağınızı gözünüze yaklaştırmanız ve ilk boğumuna bakmanız. Sonra da o boğumu birisinin tüm avucuyla tuttuğunu düşünün. İşte benim bebeklerim o kadardı.

Odada bekliyoruz, doğum katında her oda neşeli, herkesin bebesi yanında, bizimkiler aşağıda, ne oluyor ne bitiyor bilmiyoruz. Hepimiz endişeliyiz ve doktoru bekliyoruz. Akşama doğru doktor geldi ve ilk söylediği “Her şeye hazırlıklı olun”. 5 yıl çocuk beklemişiz, tam hayallerimiz gerçek olmak üzereyken müthiş bir korku sardı bizi. Bu korku da çocuklar küvezden çıkana kadar ve hatta sonrasındaki 6 ay boyunca devam etti.

Küvez 71 gün sürdü. Birisi süt içemedi, laktoz intoleransı vardı, annesi diyet yaptı mecburen ve bir süre mama ile beslendi. Diğeri solunum sıkıntısı çekti ve bir süre entübe oldu. Her ikisi de gözlerinden ROP tedavisi gördü. Her gün sabah hastaneyi arayıp bugün bebekler kaç gram aldı diye soruyordu eşim, 5 gram 10 gram oluyordu. 20 gram derlerse bayram ediyorduk. Bütün bunların ardından hepi topu 2 kilo olarak taburcu oldular 71 günün ardından.

Eve gelince her şey bitmiyor tabi, hatta her şey daha yeni başlıyor. Bakımları, hastalanmamaları için ekstra önlemler, eşimin “çocuklara bir şey olacak” korkusuyla psikolojisinin bozulması ve herkesle kavga etmeye başlaması derken gerçekten çok ama çok zor birkaç yıl geçirdik. Bu süreçte aileden destek olabilen sayısı da 3’ü geçmedi. Toplamda 10 tane bakıcı değiştirdik. Hem ruhen hem de fiziksel olarak aşırı derecede yıprandık. Daha yeni yeni kendimize gelebiliyoruz. Şöyle örnek vereyim, 3 yıl boyunca toplamda dışarıya 10 ya da 15 kez çıkmışızdır.

Bütün bunları çocuklarım ne kadar kıymetli belki anlarsınız diye yazdım. Bu kadar kıymeti olmalarına ve onları çok ama çok sevmeme rağmen, ara sıra yaramazlık yaptıklarında bağırdığımı itiraf etmek istiyorum. Bağırdıktan sonra pişman oluyorum evet, keşke hiç bağırmasam, ama olmuyor işte. Çocuğun tek yaptığı şey çocukluk, bunu biliyorsun ama bazen o kadar yorgunsundur ve kafanda çözmen gereken o kadar şey vardır ki, bir anda oluveriyor bazı şeyler. O yüzden söylemeye çalıştık “Bekara boşanmak kolay” diye (İstenilen şekilde değiştirdim).

İkiz olayı da şöyle: Gördüğünüz üzere insanlar tek bebekle bile isyanlarda, bir de bebek sayısının iki olduğunu düşünün (Double Menace :slightly_smiling_face:) , o zaman demek istediğimi anlayabilirsiniz (umarım). Bir bebeği anne ve baba 2 kişi büyütüyorken zorlanıyor, ikiz bebekler için en az 3 hatta mümkünse 4 kişi lazım.

Son olarak şunu söyleyeceğim: Bebeklere/çocuklara bağırmanın/kızmanın bir çözüm olmadığını aileler sizlerden çok daha iyi biliyor merak etmeyin. Çocuk gelişim kitaplarında yazanların ütopya olduğunu zamanı gelince öğreneceksiniz. Lütfen bu süreçte ön yargılarınızı kendinize saklayın.

Başka sorunuz varsa cevaplamaya çalışırım. Buraya kadar sabredip de okuduğunuz için teşekkür ederim :slight_smile:

18 Beğeni

Hayatımda ilk ve son kez kızım doğduğunda mutluluktan bildiğiniz hüngür hüngür ağladım. O doğduktan sonra mutluluktan öleceğimi sandım (resmen göğsüm sıkıştı). Diğer anne babalar da böyle hissediyorsa nasıl oluyor da bütün insanlık delirmiyor, diye hayret ettim. Ona sarılmadan, onu öpmeden, onu sevdiğimi söylemeden bir günüm geçmemiştir belki. Ama gecenin birinde onu uyutmaya çalışırken onuncu kez yataktan fırlamaya çalıştığında benim de bağırdığım oldu.

Ne diyelim, canları sağolsun hepsinin.

2 Beğeni