Biraz uzunca bir yanıt olacak. Ama neyse ki biraz vaktim var. Umarım sizin de okuyacak kadar vaktiniz vardır.
Biz öyle hemen çocuk sahibi olamadık. 5 yıl boyunca uğraştık, bir sürü tedavi gördük. Eşim iki tane ameliyat geçirdi. Aşılama ve tüp bebek tedavileri geçirdik. İki sefer düşük oldu. Sonrasında sorunlu ama yolunda giden ikiz bebelere gebe kaldı eşim. Bu afacanlar da erken doğdular maalesef, 7 aylık bile değillerdi doğduklarında. Birisi 930 gram, diğeri 840 gram olarak dünyaya geldiler. Doğumdan sonra ödem atar bebekler belki bilirsiniz, ertesi gün birisi 690 gram, diğeri de 800 grama düştüler.
Bakın bu yukarıdaki foto, oğlumun sanırım 5-10 günlük fotoğrafı. Şimdi sizden ricam işaret parmağınızı gözünüze yaklaştırmanız ve ilk boğumuna bakmanız. Sonra da o boğumu birisinin tüm avucuyla tuttuğunu düşünün. İşte benim bebeklerim o kadardı.
Odada bekliyoruz, doğum katında her oda neşeli, herkesin bebesi yanında, bizimkiler aşağıda, ne oluyor ne bitiyor bilmiyoruz. Hepimiz endişeliyiz ve doktoru bekliyoruz. Akşama doğru doktor geldi ve ilk söylediği “Her şeye hazırlıklı olun”. 5 yıl çocuk beklemişiz, tam hayallerimiz gerçek olmak üzereyken müthiş bir korku sardı bizi. Bu korku da çocuklar küvezden çıkana kadar ve hatta sonrasındaki 6 ay boyunca devam etti.
Küvez 71 gün sürdü. Birisi süt içemedi, laktoz intoleransı vardı, annesi diyet yaptı mecburen ve bir süre mama ile beslendi. Diğeri solunum sıkıntısı çekti ve bir süre entübe oldu. Her ikisi de gözlerinden ROP tedavisi gördü. Her gün sabah hastaneyi arayıp bugün bebekler kaç gram aldı diye soruyordu eşim, 5 gram 10 gram oluyordu. 20 gram derlerse bayram ediyorduk. Bütün bunların ardından hepi topu 2 kilo olarak taburcu oldular 71 günün ardından.
Eve gelince her şey bitmiyor tabi, hatta her şey daha yeni başlıyor. Bakımları, hastalanmamaları için ekstra önlemler, eşimin “çocuklara bir şey olacak” korkusuyla psikolojisinin bozulması ve herkesle kavga etmeye başlaması derken gerçekten çok ama çok zor birkaç yıl geçirdik. Bu süreçte aileden destek olabilen sayısı da 3’ü geçmedi. Toplamda 10 tane bakıcı değiştirdik. Hem ruhen hem de fiziksel olarak aşırı derecede yıprandık. Daha yeni yeni kendimize gelebiliyoruz. Şöyle örnek vereyim, 3 yıl boyunca toplamda dışarıya 10 ya da 15 kez çıkmışızdır.
Bütün bunları çocuklarım ne kadar kıymetli belki anlarsınız diye yazdım. Bu kadar kıymeti olmalarına ve onları çok ama çok sevmeme rağmen, ara sıra yaramazlık yaptıklarında bağırdığımı itiraf etmek istiyorum. Bağırdıktan sonra pişman oluyorum evet, keşke hiç bağırmasam, ama olmuyor işte. Çocuğun tek yaptığı şey çocukluk, bunu biliyorsun ama bazen o kadar yorgunsundur ve kafanda çözmen gereken o kadar şey vardır ki, bir anda oluveriyor bazı şeyler. O yüzden söylemeye çalıştık “Bekara boşanmak kolay” diye (İstenilen şekilde değiştirdim).
İkiz olayı da şöyle: Gördüğünüz üzere insanlar tek bebekle bile isyanlarda, bir de bebek sayısının iki olduğunu düşünün (Double Menace
) , o zaman demek istediğimi anlayabilirsiniz (umarım). Bir bebeği anne ve baba 2 kişi büyütüyorken zorlanıyor, ikiz bebekler için en az 3 hatta mümkünse 4 kişi lazım.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Bebeklere/çocuklara bağırmanın/kızmanın bir çözüm olmadığını aileler sizlerden çok daha iyi biliyor merak etmeyin. Çocuk gelişim kitaplarında yazanların ütopya olduğunu zamanı gelince öğreneceksiniz. Lütfen bu süreçte ön yargılarınızı kendinize saklayın.
Başka sorunuz varsa cevaplamaya çalışırım. Buraya kadar sabredip de okuduğunuz için teşekkür ederim 