Son günlerde Orhan Pamuk yine gündemde ki yeni kitabı çıktı çıkmadı algı orduları kollarını sıvadılar. Orada burada “ÖVÜCÜ” timler toplaştılar. Şimdi sıra onu övmekte ve putlaştırmakta! Bu yazarın ne üslubunu, ne kurgusunu, ne de sanatçı kimliğini sevmiyorum. Sıfır yani, yok sıfır…
Taylan Kara isimli bir yazarın “Edebiyatla Ahmaklaştırma ve Felsefeyle Çökertme” isimli eserini tavsiye ederim. Orhan Pamuk’un nasıl putlaştırıldığını ve nasıl eleştirilmeyen biri olduğunu gözler önüne seriyor. Pamuk’un siyasal islamı güzellediğinden bahsediyor.
Taylan Kara’yı tanımam etmem. Nerede yazar, ne içer, siyasi görüşü nedir bilmem… Bugün kitabı elime geçti ve ilk cildini yarıladım. Taylan Kara hakkında tek düşüncem şimdilik eserlerini onuncu köyde kaleme almasıdır. Zira hak veriyorum da ki Orhan Pamuk’u bir Allah’ın kulu eleştirmez mi?
Kafka’yı, Tolstoy’u ve daha bir çok yazar çatır çatır eleştiriyorlar. Kimi sıkıcı diyor, kimisi beğenmedim diyor… Ancak Orhan Pamuk hakkında bir laf söyleyen eleştiren var mı?
Kim Orhan Pamuk’a toz kondurmuyor hocam? Senelerdir söylemlerinden dolayı adamı vatan haini ilan ettiler, ellerinden gelse öldürecekler. Keza Orhan Pamuk gibi batılı tarzda yetişmiş, güncel hükümete muhalif olan birisinin siyasal islam güzellemesi yapıcağını da düşünmüyorum. Tabi istediğiniz kişiyi istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz kimsenin size laf söyleme haddi yoktur.
Zaten Taylan Kara, Orhan Pamuk’u politik olarak eleştirebildiginizi ancak edebi olarak eleştirirseniz dünya edebiyatından bihaber, cahil olmakla suçlanacağınızı söylüyor.
Yazdığınızı okumuyorsunuz sanırım. Orhan pamuk’un en derin eleştirisi neymiş bir haberden öğrenelim. Büyük Muhalefet!?!?!?
(Orhan Pamuk, AKP’nin gemileri vatandaşlara sormadan değiştirmesini eleştirdi ve “AKP hakkında söyleyeceğim en derin eleştiri budur” dedi.)
Siyaset yapmıyorum. Muhalefetini gösteriyorum. Siyaset tartışmasına girmek istemiyorum. Kim muhalefet kim ana parti beni zerre kadar ilgilendirmez. Edebiyat formunda edeyatla ilgili paylaşım yaptım.
Ayrıca Hangi Batı? Hangi tarzde yetişmiş? Batıda cici şeyhlerle tüm kötülüklerin anası cumhuriyetçiler mi var?! Bu konuyu tartışmak istemiyorum. Mazlum, aydın, batılı Orhan safsatasına inanmıyorum. Sundukları hazır yemekten almıyorum.
Bu yorumda bahsettiklerim Taylan Kara beyefendinin değindiği noktalar ki o yüzden hem içimi döktüm hem de Taylan beyden bahsettim. Siyaset zerre kadar aklımdan geçmedi. Yani foruma uygun ve başlığa göre bir paylaşım yaptım.
İsteyen istediğini okuyabilir. İstediğinden bahis açar ama siyasetten kendimizi korumamız gerekir ki forumlarda söz konusu siyaset olunca kavga çıkar, kalpler kırılır.
@ElijahBaley katılıyorum. Paylaşımınız için de teşekkürler…
Taylan Kara’nın bahsettiği çok konu var. Orhan Pamuk hakkında yazdıklarıyla onu sınırlamam haksızlık olur. Zira bildiğimiz edebiyat ödülleri, seçici kurulda olup kendine ödül verenler. Kendini fuarlarda onur yazarı olarak seçen fuar başkanlarını ve daha bir çok şey hakkında yazmış. Şaşırdım; çünkü vardır diyordum ama bu kadarını tahmin bile etmiyordum. Kitaplarını söylemlerini yahut iddialarını kendimce araştırma kararı aldım.
Sosyal medyada ve etrafımda gördüğüm kadarıyla edebi olarak bayağı eleştiriliyor, eleştirilmekle de kalmıyor bayagı gömüyorlar ama görmemiş olabilirim ben siz diyorsanız toz kondurmuyorlar diye öyledir.
Eleştiriyi farklı anlamda kullanıyoruz. Yorum atmak veya burada birkaç sözcük yazmak tabii bir noktada eleştiridir ama bahsettiğimiz bu değil. Eserini alıp iyisiyle kötüsüyle ele almak. Üslubuna, kurgusuna, sözcük seçimlerine, anlamına, karakterlerine ve daha bir çok konuyu ele almak. Yani başlı başına bir eleştiri yazısı kaleme almak.
Bu Pamuk’un az rastladığı bir durumdur. Genelde edebiyat dergilerinde kapak olur, yazdıklarını doğrultusunda makaleler yazılır, onu öven eleştirmenler, profesörler ve köşe yazarları olur. Ayrıca ropörtajlar ve daha bir çok methiyelerle övgüler yüksek edebiyat çatısı altında sunulur.
Ancak size katılıyorum. Sosyal medyada Pamuk’un kelime hatası yaptığına, karakterlerine ve daha bir çok konuda eleştiri yapılıyor. Madem okur eleştiri yapıyor, o zaman karşımızda dört dörtlük bir yazar yok demektir ama edebiyat camiası onu neden dört beşlik yahut dört yirmilik gösteriyor. Sorun da burada bana kalırsa…
Mesela bir Allah’ın kulu eleştirmiyor derken ben eleştirdim aslında ama ben edebiyat camiasından değilim, bir okurum.
Ondan sonra Tahsin Yücel 1992 yılında “Peygamberin Son Beş Günü” kitabıyla da bu devrana göz kırpmıştır. Taylan Kara’nın kitabında var, Tahsin Yücel’in eserinde yazdıkalarına yer vermiş:
Mevzu bir iki kişi değil, Taylan Kara da örnek veriyor bir iki kişiden, cımbızla bunları bulmaya çalışmak söz konusu ki mevzu aslında hani diyoruz ya “atletli adamlar ve aciz kadınlar” hakkında yazılan kitaplar çok satıyor diye… Tespitimiz var ama ortada nasıl sorusunun yanıtı yok. Bu çürümüşlüğü her yerde görüyoruz.
Goodreads’de puanı 4 civarı veya 4ten fazla olan kitaplara girip baktığımda en beğenilen tepedeki yorumlarda hep 1 yıldız 2 yıldız verildiğini görüyorum. Bu bahsettiklerimde kurgu dışı, kendini ispatlamış teknoloji, business vb kategorilerindeki kitaplar.
Algoritma mı saçma yoksa puanı 4 olan kitaba 1 yıldız verecek kafayı hoşlaştıran bir madde mi içiliyor orada bilmiyorum…
Bu tarz sitelerde bir şeyin puanı sırf yüksek diye tüm insanların o şeyi beğenme zorunluluğumu var? O zaman düşük puanlı kitaplara da yüksek puan verenlerin kafası güzeldir diye bir mantık olsun.
Aslında bu tarz sitelerdeki puanlara güvenilmemesi gerek. Çoğu insan objektif olmadan, sırf bir kitabı sevdiği veya nefret ettiği için kafasına göre puan atıyor. Bazıları ise sırf popüler kültüre ayak uydurmak için okumuş oluyor. En önemlisi, bir başkası puanlıyor. Okumadığın etmediğin kitabın puanı sırf yüksek olduğu için onu beğeneceksin diye bir kaide olamaz.
Adam kendince neden beğenmediğini güzelce belirtiyorsa ve onun gibi düşünen veya ona hak veren insanlar varsa o kişilerin yorumlarını beğenebiliyor. Bu gayet normal.
Eleştiri, beğendiğimiz bir kitap hakkında göremediğimiz kötü detayları da ortaya çıkarıyor.
Ama eğer sırf Twitter ilgiciliğine benzer bir şey yapmaya çalışılan yorumların olduğunu düşünüyorsanız, bir başkasının yorumunun samimi olup olmadığını anlamak zor bir durum. Bu tarz ilgi kölesi insanlar da her mecrada bulunuyor.
Geçen sene ki üniversite sınavım iyi geçmemişti. Bir yıl daha hazırlanmaya karar verdim. Sınavdan sonra Kasım ayına kadar birşey yapmadım. Kasım’da ders çalışmaya başladım. İlk hafta çalıştım, canım sıkıldı biraz🙂 1 hafta mola vereyim demiştim. An itibariyle 1 haftalık tatilim Nisan ayının ortasında bitmiş bulunmakta. Program yaptım gece vakti. Programımın adı " Taktik yok, yap yapabildiğin kadar." Sınava 2,5 ay kaldı. Bakalım ne olacak. Ne olacağı belli de neyse…
3 ayda neler neler başarmış insanlara bizzat şahit oldum Umudunuzu yitirmeyin. İki buçuk aylığına olumsuz düşünceleri kendi çabanızla aklınızdan çıkarıp yapabildiğiniz en verimli tempoda sınava hazırlanın. Dönüp geriye baktığınızda katettiğiniz yolu görünce inanamayacaksınız. Eminim.
Ders çalışmak çok zor. İnşallah çalışma hevesiniz geri gelir.
Ben kitap okuyamadım. Kitap okurken ders çalışmadığım için kafam rahat değildi, ders çalışmaya oturdum, çalışamadım. En son ne ders ne kitap, telefon bilgisayar ile geçirdim günleri.
PKD Toplu Öykülerden sonra kaç gündür kitap okuyayım diyorum ama bir türlü bir kitaba bağlanamıyorum. 5 kitaba başladım ama hepsinin de hemen başında bıraktım. Şimdi de Lem’in Soruşturma adlı romanına başladım. Şimdilik merak edici görünüyor. Yarın belli eder kendini.
Geçen hafta okudum ben de, yaklaşık bir buçuk günde bitti. Sanki bir Lem kitabı değil de normal bir polisiye kitabı okuyormuşum gibiydi. Gizem ögeleri yine fazlaydı ve ilgi çekiciydi. Kitabı bitirdikten sonra yorumlarınızı merak ediyorum.
Sınavları sevmemek için bir sebep daha: olası stres ve heyecan. Geçen haftaya kadar kendimi sınavlarda heyecanlanmayan biri olarak bilirdim. Geçen haftasonu sınav verdim, öyle önemli bir sınav değildi yani geçmemek diye bir şey yok, kursun aylık deneme sınavlarından biriydi. Sorulara bakınca en az 85-90%'ını cevaplayabilecek gibiydim. Şöyle ki çalışmadığım sadece bir konu kalmıştı ordan da soru yoktu. İlk soru basitti, hep tekrarını yaptığım konulardan. Gelgelelim ki soruların 50%'sine bile cevap verebildiğimi sanmıyorum. Çoğu soruda her şeyi çözmüşüm bir tek sonda basit çarpma bölme işlemlerinde takılıp kalmıştım. Tek sorunum da buydu işte, donmuş gibiydim. O tüm günü öyle de kaldım, sınav sonrası kursta ders vardı, yine de donup kaldım ders boyu. Öğretmen soru soruyor 5 saniye sonra anlıyorum bana soru sorulduğunu. Neyse o sınavdan pek ümidim yok sonuç düşük gelir muhtemelen ama unuttum gitti onu, çünkü onu gölgede bırakacak daha bir sınav da var.
Ne olduysa da akşam oldu, önce ayaklarım tutmuyor gibi oldu, sonra konuşmada zorluk yaşadım, ardından güçlü bir şekilde titremeye başladım, soğuktan titrmemek gibi değildi baştan aşağı titriyordum, durduramıyordum da, sanki tamamen kendi kontrolümden çıkmış gibiydim. Birden elim karıncalanmaya başladı, elimden ayağımdan bir soğukluk geçti, titremeye devam ediyordum, o an tadını bile zor hissedebildiğim bir sakinleştirici verdiler, aşağı-yukarı 10 dk sonra titreme azalmıştı, sonra da tamamen benim kontrolüm dışında gözyaşlarım akmaya başladı 5 dk da bunun durmasını bekledim. En sonda da başağrı tuttu ağrıkesici de içtim. Hepsi bittiğinde de neden sorusu geliyor tabii.
Sınav heyecanı derim ama bu sınavlardan her ay veriyorum yani, tabii ki yüksek puan yapmak için çalışıyordum ve başaramadım bu seferliğine ama genel olarak alışık olduğum bir şeydi. Durduk yere ne olduğunu anlamadım. E böyle önemsiz bir sınavda bu durumda olan ben resmi sınavda ne yapacağım? Haftasonu yine kursun ama diğerine kıyasla önemli olan sınav daha var, o zaman da böyle olursa elimden ne gelir ki? Sahiden neydi o öyle, soğuk olsa öyle titremezdim.