Amcaların üstünde kurumaya çalıştığınız bu otoriteyi korkunç bir hayretle izliyorum. O_O
Faşizm de böyle bir şey olsa gerek. Bireyin ve toplumun üzerinde “döve döve” otorite kurmak.
Sorun şu ki susunca da saygısızlık diyorlar. Yaşı benden büyük olan herkes itaat etmemi bekliyor. Herkesin isteğine yetişmem mümkün değil, bir noktada hayır demem gerekiyor. Hayır desem terbiyesiz oluyorum. Bir gün kırk sekiz saat olsa yetişemem, aynı anda iki yerde olamam. Ne yapayım?
Foruma katıldığından beri bu davranışın en sevimsiz türünü gösteriyorsun.
Ondan değil, senle uğraşmaktan bıktıklarından kapı dışarı edilmişsin.
‘‘Sokakta/caddede sinek ilaçlaması yapılmaktadır. Sağlığınız için lütfen açık olan kapı ve pencerelerinizi kapatınız.’’ Ama biz, siz şu anda sokaktayken, aranızda ilaçlama yaparken sorun olmaz.
Yolda giderken asfaltta ezilmiş hayvan (özellikle kedi) görünce aşırı üzülüyorum. O günüm berbat geçiyor. Kendim birini ezeceğim diye de çok korkuyorum, daha dikkatli araç kullanmaya çalışıyorum.
(Tahmin edeceğiniz üzere sabah benzer bir manzarayla karşılaştım).
Bugün başıma çok ilginç bir olay geldi. Yalnız gerçekten çok ilginç, sizi baştan uyarıyorum. İç dökmek gibi olmayacak yazacaklarım; bir nevi komedya, diyelim.
Bundan üç gün öncesine gitmemiz gerek.
Üç gün öncesinde, yakın bir arkadaşımın sevgilisini şans eseri bir kafede gördüm. O beni görmedi, masaya oturduktan 15-20 dakika sonra gördüm. Karşısında başka bir çift vardı, yanında ise bir erkek. Arkadaşım değil o erkek, tahmin edeceğiniz üzere. Ve evet, oldukça samimilerdi. İlk gördüğümde, arkadaşımın kız arkadaşı, çocuğun omzuna yaslanıyordu. Samimiyettir, yakın arkadaşlardır deyip geçtim. Ama insan ister istemez oraya dikizlemekten kendini alamıyor.
Konuşurlarken arkadaşımın kız arkadaşının bulunduğu dörtlü grubun yüksek sesle güldüğünü gördüm; baktım ki bu kızımız, yanındaki çocuğu yanağından öptü.
Ne kadar iyi niyetli olunabiliyorsa, o kadar iyi niyetliydim.
Biz bayağı oturduk. Masanın modunu da epey düşürdüm. Arkadaşlarıma durumu izah ettim, sen devam et deyip müsaade ettiler.
Bizim oturmamızdan 45-50 dakika sonra kalktılar; beni hala görmüyor bu kız arkadaşımız.
Dışarıda hepsi vedalaşırken birbirlerine sarıldılar. Kız, en son çocuğun dudağına ufak bir veda öpücüğü kondurup sarıldı, ve öteki kızla birlikte yol aldılar.
İki gün öncesine, ertesi güne, arkadaşıma durumu izah ettiğim güne dönelim.
Akşam buluşmak istedim onunla. Telefonda söyleyemezdim. Nasıl bir psikolojik yapıda olacağını biliyordum. Böyle bir şey yüz yüze bile söylenmezdi, ki düşünmedim değil. Ne olursa olsun, benim hikayem değil, dedim.
Akşamına arkadaşımı aradım, sahilde buluşup bir banka oturduk. Sahile de yakınız, 5 dakikalık yol arabayla, o yüzden bir şeylerin ters gittiğini düşünmedi sahilde buluşmamıza.
Neyse, sonuç olarak evirdim, çevirdim, gördüklerimi anlattım. Sakınmadım. Sesimi de titretmedim. Tahmin edeceğiniz gibi çocuk perişan. İlişkileri 6 ayı aştı sanırım. Ağladı, isyan etti, en son kızı aradı ve sahile çağırdı.
Kızın yanında da durumu çatır çatır söyledim. Kız, o çocuğun aslında kuzeni olduğu iddiasında bulundu. Ben de kuzeni dudaktan öpmeyi hangi Avrupa kültüründen aldığını söyledim. Kız arkadaşımız, çocuğu öpmediğini söyledi.
Öyle böyle arkadaşım dayanamayıp kıza tokat patlattı; araya girdim ve kıza evine gitmesini söyledim. Tabii anlattığım kadar kolay olmadı. Küfür kıyamet uzunca bir süre devam etti.
Önceki güne dönmeyelim. O gün sakin geçti, benim adıma.
Bugün, komedyanın başladığı gün, yaklaşık 2 saat önce bir buluşma gerçekleştirdik. Üçlüye + olarak ihanet ortağı eleman da katıldı.
Yanlarına vardığımda çok şaşkındım; çünkü yakın arkadaşım da bana tavır almıştı. İnanın ki şaşkınlıktan sırıttım. Hatta benle bilmem ne mi geçiyorsunuz diye de sitem ettim.
Komedya devam etmeli.
Çocuk, sahiden kız arkadaşımızın kuzeni çıktı. Gerçekten öz be öz kuzeni. Tüm kanıtlarıyla yakın arkadaşıma kanıtlamışlar, bana da kanıtladılar.
Şaşkınlıktan kahkaha attım. Ne diyeceğimi de bilemedim. Yakın arkadaşımın durumuna üzüldüm ve içine düştüğüm duruma güldüm.
Yakın arkadaşım kıskançlıkla suçladı beni. Ben sevgilimden ayrıldığımdan beri depresif ve agresif bir tavra sahipmişim. İlişkilerini kıskanmışım. Daha da fazlası var, saymakla bitmez. Yüzüme tükürürcesine tonlarca kelime sıraladı.
Hiçbir şey söylemedim. Gerçekten düşük bütçeli bir komedya. Çekip gideyim desem gönlüm el vermiyor. Durup bir şeyler açıklamaya çalıştım, üçü birlikte bastırdılar beni.
Üzgünüm arkadaşım adına. Durum çok absürt. Aldatmanın karıştığı ensest bir olay. Komik. Hala şaşkınım.
Fakat beni, sırf aşkından dolayı silen bir arkadaşa da sahip çıkasım gelmiyor. Pek görüşemiyor olsak da biz çocukluk arkadaşıyız. Yani ortamlarımız biraz ayrıldı, tamam ama yine de çocukluk arkadaşınım. Sen beni tanırsın, ben seni tanırım.
O yüzden bu ilişkinin üzerine daha fazla düşmeyeceğim. Bu olayı kanıtlamanın oldukça kolay yolu var, ancak arkadaşım biraz inanıyorsa bana, zaten kendi de işin peşine düşüp kanıtlayabilir.
Maalesef Tanrı değilim; o yüzden zar atıyorum ve sonucu herhangi bir olasılığa bırakıyorum.
Kuzenlerimle çok yakın büyüdüm. Hepsi kardeşim gibidir. Ama erkek kuzenlerimle karşılaştığımda el sıkışmak dışında bir şey yapmıyoruz. Yani biz böyleyiz. Diğer insanlar sarılıp öpebilir. Fakat anlattığınız durum normal bir kuzen ilişkisi değil kesinlikle. Arkadaşınızın bir şekilde gerçeği farkedeceğinden eminim. Üzmeyin kendinizi. Her ne kadar bir erkek/kadın için arkadaşınızdan hakaret duymak çok iğrenç olsa da…
Kuzenler sevgili bile olsa duruma ensest diyemeyiz, öyle olsa ülkenin azımsanmayacak bir kısmı ensest yaşıyor demek durumunda kalırız.
Edit: Yanlış mı biliyorum diye tanımına baktım. Wiki’den şöyle yazıyor:
Ensest, bir kişinin annesi, babası, kardeşi, büyük annesi, büyük babası, amcası, dayısı, halası, teyzesi, torunları ile olan cinsel ilişkisidir. Bazı kültürler ensest tabusunu, süt kardeşleri, üvey kardeşler ve evlat edinen kardeşler gibi genetik olmayan akrabalıklara kadar uzatır.
Farklı bir tanımı varsa da ben bilmiyorum.
Edit son.
Geri kalan kısma dönecek olursak, geçmişte benzer bir durum yaşamış biri olarak arkadaşını çok iyi anlıyorum. İnsan konduramıyor, yıllardır tanıdığı adama inanmıyor, kanıtları görmezden geliyor. Sen üzerine düşeni yaptıysan, artık her şey arkadaşına kalıyor. Bu saatten sonra yapacağın her şey arkadaşını senden daha fazla uzaklaştırır.
Suna da ayrı değinmek istiyorum. Bu aslında seni silmesi değil de, o kadar verdiği emeğin çöpe gidecek olmasını kabullenememesinden ibaret. Gerçi çöpe gidiyor da diyemeyiz, tecrübelerimizdir bizi biz yapan.
Durum buysa, yanlış biliyorum anlamına geliyor. Yeni bir bilgi de öğrenmiş olduk.
Bundan sonra üzerine düşmeyeceğim zaten hocam. Ayrıca insanın kondurup konduramaması mevzusunu gerçekten iyi anlıyorum. İçinde bulunduğum durumu iyi anlamasaydım, orada büyük sıkıntı çıkarırdım. Fakat objektifliğini, mantığını yitirmemeliydi. Günün sonunda genellikle sevilen, GERÇEKTEN sevilen kadın seçilir, ama bir insana, kadın/erkeğe benliğini teslim edecek kadar aptal olunmamalı.
Hocam bence durum biraz farklı: Kız arkadaşının, kuzeniyle olan ilişkisine inanmamasından ibaret bir durum. Kız, kuzeniyle birlikte bir güzel kafaya almışlar çocuğu. ‘‘Bizim ailelerimiz ayrılmaz, biz akrabayız, olur mu öyle şey’’ gibisinden bir durum. Belki sizin dediğinize de bir yandan sıkıca tutunduğu için gerçekleri görmek istemiyor olabilir. Umarım haklısınızdır. Kandırılıp aptal yerine konmasına üzülürüm çünkü. Kendini kandırmak anlamına geliyor olsa da, kabullenememesi benim için kafi. Kabullenemeyen insan, huzursuzdur. Huzursuzluk da eyleme iter diye düşünüyorum.
Babama göre meyve sebze fiyatlarının pahalı olmasının sebebi izmir halinin pkk nın eline geçmesi. İstanbul hali kurtarılmış ama yine pkk nın eline geçmiş son zamanda. Neyi kastettiğini anlamışsınızdır.
Her konuda meseleyi cumhuriyetin kuruluşundan beri… diyerek atatürke ve onların hainliğine, ingiliz ajanı olduğuna bağlıyor. Sürekli kadir mısıroğlu, cübbeli ahmet vs videoları izliyor.
Gerçekten çok bunaldım. Mühendislik mezunuyum ama iş bulamıyorum. Artık kasiyerlik, baristalık ne olursa iş bulup ayrı eve çıkmak istiyorum akıl sağlığımı korumak için.
Ailem aşırı derecede yobaz. Küçükken sürekli tarikatın yatılı kuran kursuna vs gönderirlerdi. Sonra üniversiteye gidince aileden uzaklaşıp sorgulama, öğrenme fırsatım oldu.
Onları yüzünden her cuma günü cuma namazına diye çıkıp sokakta yarım saat turlayıp geri dönüyorum, aynı şey bayram namazlarında da gecerli. İnanmıyorum kılmayacağım desem kavga çıkacak, daha çok zarar göreceğim sonuçta gidip kurtulacağım bir yerim yok.
Artık kurtulmak ve uzaklaşmak istiyorum aile evinden, yoksa ya katil olacağım ya da aklımı kaybedeceğim.
Hocam bazıları bu tarz insanları ‘‘cahil’’ olarak niteler. Bence cahil hem az kalıyor hem de yanlış bir tanım.
Kusura bakmayın aileniz üzerinden bir genelleme yapacağım: Bu tipte insanlar cahil değil, kötü kalpli ve akıl yoksunudur. Benim ailem de cahildir. Kendileri de ‘Türk Müslümanı’ olarak adlandırdığım konumdalar: namaz niyaz yok, cuma yok, sadece inançlı tiplerden.
Onlara inançsız olduğumu söylediğimde, olayın üstüne düşmediler. Nedenini sorup geçiştirdiler. Sonuçta senin inancın diye bir karşılık verildi.
Ben de ailemden bazı nedenler yüzünden pek haz eden biri değilim. İmkanım olsa kaçıp ayrı eve çıkmayı düşünüyorum sizin gibi.
Aileniz kötü kalpli veya akıl yoksunu insanlar. Doğruyu, yanlışı ayırt etme problemleri olabilir, ki bu benim ailemde mevcut.
Daha önce de forumda söylemiştim; bu tarz insanlar öz aileniz olsa dahi, özgürlüğünüze ket vuruyorsa uzaklaşmalısınız.
Hatta farklı bir yorum getirmiş olayım: Size karşı aşırı korumacı, aşırı anaç olmaları bile özgürlüğünüzü kısıtlar. Olgunlaşmak istiyorsanız, yine uzaklaşmanız gerekir.
Ben de sorunlu bir ailede büyüdüm. Babamı sırf babam olduğu için sevemem. Bu işler o kadar basit değil. Pembe dizi değil maalesef.
Hakkınızda hayırlısını diliyorum. Umarım hedeflerine ulaşırsın.
Ve üzerine basa basa tekrar belirteyim: doğru düşünüyorsunuz; uzlaşılamıyorsa, uzaklaşmak tek mantıklı tercih.
İnsanları anlayamıyorum. Gerçekten anlayamıyorum. Öyle cümleler yazıyorlar ki anlaşılması imkânsız. Cümlenin başı ayrı, sonu ayrı. Nasıl bir düşüncenin mahsulü olduğu belli değil. Çoğu zaman, “Bunu demek istemiş ama cümleyi kafasında tam oturtamadığı için galiba böyle yazmış,” diyerek ne demek istediğine dair bir tahmin yürütüyorum ama bazen öyle cümleler oluyor ki ne söylediğine dair hiçbir fikrim olmuyor.
Üstelik böylesi anlamsız ve saçma cümleler yazan insanların bazıları yazar olmayı hedefliyor.
Bilen bilir, bizim sektörde (yapay zeka/veri bilimi/her ne deniyorsa bu günlerde) işe alım süreçleri tam birer maratondur, özellikle de biraz tecrübeliysen. En az 4-5 aşamalı olurlar (20’ye çıktığını gördüm, I shit you not), sunum hazırlarsın, case study çözersin, C-level en az bir elemanla tanışırsın, takımın yarısı, c-level’a çıkana kadar her kademe yönetici falan seni kendince sınava sokar, bilmem ne.
İş hayatımda bir sürü yerle görüştüm, bir sürü sürece girdim kah elendim kah teklif aldım, bazen de eleyen/teklif veren ben oldum. Bunlar iş hayatının gerçekleri, buraya kadar okey. Ama sizlerle elendiğim bazı süreçlerden aldığım feedback’leri paylaşmak isterim.
- Çok konuşmam (ciddiyim)
- Az konuşmam (hala ciddiyim)
- Kodumun anlaşılmaz olması (burada haklılardı)
- Verilen Case’i çözerken kütüphane kullanmayıp sıfırdan kendim yazmış olmam (“şu kütüphaneden şu fonksiyon bunu 2 satırda yapıyor, istediğiniz muhtemelen o değildir ben sıfırdan yazıyorum” diye not düşmüştüm oysa ki)
- Sunumda bazı grafikler karmaşıkmış (karmaşık dediği grafikler de düz box plot)
- Süreci yöneten recruiter’ın işine son verilmesiyle girdiğimiz sessizlik
- Aynı pozisyon için bir kaç ay arayla iki kez görüştüğüm bir firmadan:
- Fazla tecrübeli olmam
- Yeterince tecrübeli olmamam (Bu sırayla evet)
Daha şimdi, bir yerden aradılar, dediler ki “herkes seni çok beğenmiş ama SCRUM metodolojisiyle yeterince uzun süre çalışmamışsın o yüzden senle devam etmemeye karar verdik”. Ha?
Hayır yani bende mi bir sıkıntı var, itici birisi miyim güven mi vermiyorum diye insan bir merak ediyor. Ya da destansı şanssızlıkta bir insan mıyım? Nasıl olup da teknik boyutta hiç tökezlemezsin ama her seferinde bir şekilde elenmenin yolunu bulursun?
Bu arada yukarda saydıklarımın hepsi yurtdışından firmalardı, Türkiye’de adalet sistemi düzgün çalışsa dava edebileceğin boyutta saçma şeyler de oldu ama o ayrı bir konu, burada hiç girmiyorum.
Neyse evet bu sıralar bu mevzudan canım sıkkın, sizinle de paylaşmak istedim.
Burada yerine “burda” yazdığın için seni forumdan elemeye karar verdik.
Yönetim
“Burda” legit değil miymiş ya Aslı “burada” ama “burda” da okey diye biliyordum ben (içerde/içeride gibi), şimdi gugılladım; hayretler içerisindeyim.
Bütün gece kedim rahatsız olduğu için ayaktaydım. Tuvaletini yapmakta problem yaşıyordu akabinde veterinere götürdük. Class 5 kristal varmış idrarında. Erken teşhis koymuşum yoksa durum vahimmiş. Beyefendi şimdi iyi ama takip eden günlerde bir ton tablet yedirmek zorundayız başarabilirsek. Götürürken de boyutu nedeniyle çantaya sokarak götürdük. Taşıma kabına girmiyor, 7.5kg uzuuunca bir kedi pardon kaplan hayal edin. Ter ve stres içerisinde operasyonu gerçekleştirdik. Ayrıca önümüzdeki 4-5 ay boyunca kitap alamayacağım, veteriner masrafları pek okkalı…
Geçmiş olsun. İdrar yolu problemleri çok sıkıntılı maalesef. Vet masrafları da zaten uçtu gitti. Dilerim sizin kaplan bir daha hastalanmaz.
Teşekkürler. Bakalım, 24 saat daha nöbetteyiz. Yine tuvalate çıkamadığı takdirde (henüz akşamdan beridir dışkısını da yapmış değil) götürmemiz gerekecek ve feryat figan tekrar başlayacak. Umarım yapar bir şekilde.
Şu günümüzde filmlerin daha çıkmadan her şeyinin ortada olması bir beni mi rahatsız ediyor? Özellikle sosyal medya yüzünden filme gitmeden önce görmediğimiz bir senaryosu kalıyor herhalde. Ki onu bile hackleyip yayınlıyorlar bazen. Örümcek adam filmi duyurulduğundan beri önce teori ile başlayıp özellikle son günlerde sızıntı haberler ile doğrulanan şeyler bir örnek buna. Kendi açımdan o sızıntıları hiçbir şey bilmeden filmin içinde görsem herhalde izlerken yerimde duramazdım ama şu an filmin içinde neler olacağını ve kimler olacağını resmen biliyoruz. Aynısı infinity war ve endgame zamanında tamamen aynı şekilde oldu. Filmde kimlerin öleceğini filan her şeyi paylaşmışlardı ve yanılmıyorsam senaryoyu bile paylaşmışlardı. Mesela kaptanın çekici kaldırıp Tony’nin parmak şıklatacağı her yerde söyleniyordu. Kaptan çekici kaldırdığında normalde vermem gereken heyecan, sevinç gibi tepkiler yerine yerimde suratımda bomboş bir ifade ile o haberleri yayınlayanlara küfür ediyordum. Diyeceksiniz böyle diyorsun o zaman takip etme, bunu merak eden insanlarda var. Evet az önce takip etmeme kararı alıp böyle şeylere denk geldiğim her sayfayı takipten çıkarttım.