Hayvanlar öyle ya. Bir şekilde ister kedi, ister köpek olsun ne yapıp edip bağlıyor kendisine.
Tutabilir
Hayvanlar öyle ya. Bir şekilde ister kedi, ister köpek olsun ne yapıp edip bağlıyor kendisine.
Tutabilir
Eşim de hit olacağımı düşünüyor ama henüz o kadar rezil olmaya hazır değilim.
@melih Sana şöyle söyleyeyim:
"Annesinin çorbası
Küçük kurbağa çorbası
Çorbası çorbası
Patlıcanlı çöreği
Elmalı böreği
Patatesli hurması
Çombalak çombalak"
Bunu bir de muzip bir sesle düşün.
Kesinlikle hit olur bu parça yazın söyleyeyim Şarkının ismi de kurbağa çorbası olursa kesin hit
Tüm hakkı saklıdır.
Tam alıp kaçacaktım ama benden önce davrandın
Türkiye’yi Ajdar mı Melih mi kapışmasından kurtardığım için çok sevinçliyim.
Ajdar’ı geçemem o imkansız. Kral o, ben anca ondan sonra 2.falan olurum
Bir gün halamın oğlu gelmiş “Koşu yarışmasında ikinci oldum,” diyor ve sonra ekliyor “ama yarışan iki kişi vardı.” Biraz bu hesap oldu.
Öyle, onu geçemem. Çikita muz ve nane nane şarkılarını ne yaparsam yapayım geçemem Sadece klibi bile benden iyi olmasına yeter
Klibi düşünmemiştim. Onu hiç hatırlamamıştım. Hatırlatmasaydın iyiydi. Belleğimde derin oyuklar açıldı bir anda.
Ben de hatırladım, tekrar unutmayı umacağız yapacak bir şey yok
Bu ponçik fakat içerik olarak bir o kadar faydasız ve bir o kadar anlamsız olan ancak yürekleri ısıtıp yüzleri gülümseten ayrıca birtakım forum üyelerinin göz devirmesine sebep olan muhabbetimize burada son veriyorum.
Aynen. Yoksa linç yeriz birazdan
Yarattığım gerçekliğin içinde, farkında olmadan kendimi sıkıyormuşum. Delüzyonlar içinde, durmadan yeni gerçekler yaratarak, gerçeklerime neredeyse sarsılmaz bir inançla yaşarken, şunu farkettim ki: yürürken gördüğüm, sosyal medyada gördüğüm insanlar gerçek değil.
Gülümsüyorlar, heyecanla konuşuyorlar, belki sevgiyle bakıyorlar, ama gerçek değiller. Bir insanın günü içinde, dersleri ya da bir tür -ne olduğu önemli değil- işi varken, neden başka bir insanla eğlensin, ilgilensin ya da onu düşünsün ki? Yani ne? Gördüğüm, tanık olduğum ya da okuduğum kadarıyla insanlar asla açık ya da net olarak konuşmuyorlar. Yani gerçek düşüncelerini sürekli olarak saklıyorlar. Karşınızdaki kişinin ne düşündüğünü asla “tam” olarak bilmeden, nasıl onunla eğlenip ilgilenebilir ki? Bilinmeyen biriyle birlikteyken nasıl rahat olunulabilinir ki?
Karşıdaki kişinin ne düşündüğü bilinemediği için, “uyum” sağlanıyor, “rol” yapıyor insanlar. Uyum sağlamaya çalışıyorlar, düşüncelerini karşısındaki kişiyle uyum içine sokmayı deniyor, kendini bazı yönlerden kırpıyor, ulaşmaya çalışıyor. Elbette bir dönem işliyor bu yaptıkları. Ama asla durmuyor. İnsanlar sürekli değişim içindedir. Hayat sürekli değişim içindedir. Sürekli ilerler, değişir, gelişiriz. İlerledikçe rol yapmaktan sıkılırız. Kavgalar olur, ardından biter.
Kendi yaşamımdan örnek verecek olursam eğer, ben asla susmam. Aklımdan ne geçiyorsa, ağzımdan da o çıkar. Düşüncelerimi saklamayı sevmem. Sürekli de değişir düşüncelerim. Karşımdaki kişiyi sıkıyorsam, üzüyorsam ya da ne tür bir duygu haline sokuyorsam, bunu bilmek isterim. Sorarım her gün, her saat. Bilmek isterim. Olumsuz etki ediyorsam, gitmem gerekir çünkü. Durmak istemem. Her neyse, sanırsam bu yüzden hiç arkadaşım ya da sevgilim olmadı.
Yaşım 20 olacak bir ay kadar sonra. Mezara girme yaşına geldim. Çok ihtiyarladım ya. Ayyyh yeter gerçekten. Kimseye ihtiyacım yok. Bu kadar sene, boktan geçtiyse de, geçti işte. Olmuyor kimse. Bulamıyorum arkadaş ya da sevecek birini. Denemiyorum da artık. Zaten “sevdiğimiz” kişi de aslında, kafamızdaki ideal “varlık”'a en yakın olan kişi değil midir? E yani hepimiz egoistiz aslında. Ben egoistliğimi tanıdığım bir kişiye değil de, kafamda yarattığım o “ideal” kişiye yöneltiyorum. Onunla konuşuyorum, eğleniyorum, yaşıyorum.
Yaşam iğrenç. İnsanlar iğrenç, ikiyüzlü. Yoruldum artık. Tanımıyorum zaten, artık tanımak da istemiyorum kimseyi. Kalmayacak olan gelmesin, gitmeyecek olan da kalmasın artık. Dayanağım yok. Ben mükemmelim artık. Uğraşmayın benimle.
Olmayın artık etrafımda. İhtiyaç yok.
Yakında internetten elimi ayağımı çekeceğim galiba ya da ne bileyim en azından instagramdan birkaç kişinin profilini engelleyeceğim. Mutlu insan görmeye tahammülüm yok, kuduruyorum hasedimden. Rıhtım da safe place’im değil zaten artık. Yazabileceğim her şey bitmiş gibi. Memleketin havasından olsa gerek, buradaki tek depresif deli de değilim artık. Özel hissetmiyorum.
Umarım gerçekten tanık olduğum o çılgın hayatları yaşamıyorsunuzdur.
Mutlu olmayın lan.
Lütfen. :((
Güldürdüğüme sevindim ama, “Dök İçini Rahatla” yazıyor gördüğüm kadarıyla. Farklı bir şey yapmadım.
Sosyal medya insanı bu çıkmaza sürüklüyor. Mükemmel bedenler, mükemmel hayatlar, mükemmel evler, mükemmel bilmem neler… Orası da ayrı bir psikoloji gerçekten. Sürekli miş gibi yapan insanlarla dolu. Haliyle diğer kişileri “Ulan ben neden böyle mutlu olamıyor, böyle rezil bir hayat sürüyorum?” gibisinden sorulara gark ediyor. Sahtelik akıyor her yerimizden. İnstagram zaten düzenli kullanamazdım ama sürekli gezen, tozan, koşan, alan, tüketen ve tüketmeye teşvik eden ve bir girdap yaratan bu kimseleri gördükçe içim şişmeye başladı. Genelde aile fertlerimin telefonla arayıp sana İnstagram’dan bir şey yolladım demeleri üzerine girip iki dakika durup kapatıyorum artık. Haftalık üç dakika kullanım sürem var.
Kullandığım en sosyal platform Kayıp Rıhtım. En azından samimi insanlarla birlikteyim. İki kişiye sataşıyorum sonra başka iki kişi de bana sataşıyor, stres atıyor, gevezelik edip gidiyorum. Ha, tepem atmıyor değil bazen kökten forumdan çıkış yapıp dönmeyesim geliyor.
Facebook hesabım var , taa ne zaman açmıştım hatırlamıyorum belki lisedeydi. Şuan koşu etkinliklerini takip ettiğim ve zamanında resimleri saklama deposu gibi kullandığım için bir tek onu silemiyorum. Ama güzel bir şey oldu insanların facebook ilgisi azaldı.
Birde lazım gelen yada zorunlu medya hesapları var Linkedin gibi… 1000k gibi. Bunlara da günlük rutinimi bozmaz totalde 15 dakikayı geçirmez sürem. Bazen 3-4 gün girip bakmam bile.
En güzel ve en kaliteli alan burası. Agape’nin dediği gibi.
Ben halen yukarıda yazdığım alanlardan bile kurtulmak istiyorum. Bazı özel sebepler olmasa Linkedln yi hemen silerim mesela…
Bir de size daha çılgınca bir şey öneririm. Telefonu bırakmak. Bazen iş yerinden eve koşarak gidiyorum. Aileme haber veriyorum. Telefonu yanıma almıyorum. 18.00 dan sabah 9.00 a kadar haliyle telefonum olmuyor. Bundan giderek daha çok keyif almaya başladım. Yapabilirseniz şiddetle öneririm.
Yaklaşık 1 senedir sosyal medya kullanmıyorum ve deyim yerindeyse huzur buldum. Kullanırken günde ortalama on kişiyle dalaşıyordum, her apatallığa ayar çekme misyonu biçmiştim kendime ve lüzumsuz sosyal haberlerle dolup taşıyordum.şimdi arkadaşlardan gelen linkler üzerinden yorum yapamadan bir iki habere, paylaşıma bir iki dakika göz atıyor anlık sövüp çıkıyorum. Yalan ve gereksiz bir dünyada var olma kaygısına ihtiyaç duymadan olabildiği kadar gerçek dünyada gerçek ilişkiler kuruyorum. En sağlıklısı bu.
Bu bana neden çılgınca gelmiyor acaba? Eskiden telefon yoktu. Daha doğrusu ev telefonu vardı üstüne dantel koyulurdu. Ne kadar çok kendimize vaktimiz kalırdı. Dolu dolu yaşıyorduk ya da böyle hissediyorum. Ben genelde çok telefon kullanmayan insanım. İnstagram kullandığım dönemde de haftalık 2 saatti zaten.
Onun da bir kısmı ekranı açık bırakmamla alakalıydı biraz.
Eşimi işteyken hiç aramam. Eh, işte değilken de evde oluyor zaten. Annemin her gün konuşma kaprisi yüzünden yarım saat ona harcıyorum. 1000 dakikam var ama her ay 20 dakika zor kullanıyorum. Telefon tamamen sessizde hatta. Ben bakmadıkça kimse ulaşamaz kolay kolay.