Her şeyden soğudum. Yaptığım, yapmak istediğim tüm etkileşimlerden de elimi etegimi çektim. Yanlış anlaşılmaktan, iyi niyetimin suistimal edilmesinden yoruldum. Ben eksik olsam ne olur ki? Her şey aynı. Dünya aynı, bakış açıları hâlâ dört nala giden atların gözleri. Tiksindim.
Ne zaman bir sinema filmi veya televizyon serisi izleyecek olsam, listeleri biraz karıştırdığımda artık devamlı ‘genç hikayeleri’ görmekten usandım. Bir grup gencin başına şunlar gelir vs. tarzındaki hikayelerden gına geldi. Bunu söyleyerek meyus bir ihtiyar olduğum anlaşılmasın. Bilakis ben de bir gencim ama artık bu klişeleri görmek istemiyorum.
Galiba Marvel filmlerinin ticarî başarısı, Netflix’in devasa büyümesi gibi sebepler yüzünden bu noktaya geldik. Bilemiyorum, belki de tam tersi; böyle bir potansiyel var olduğu için bu şirketler bu denli kâr ettiler. Bunu tartışmak lâzım. Lâkin sinemanın geldiği noktadan hiç memnun değilim. Stranger Things bozması senaryolardan da bıktım.
Dış şartlara çok söylenmeyi sevmem ama 3 ay önce mezun olan biri olarak şu mezun olduğum döneme baktıkça ağlayasım geliyor.
Pandemisi, siyasi krizi, ekonomik krizi, dünyadaki hızlı değişim…
Tüm bunlar yetmezmiş gibi iş bulabilecek miyim stresi başladı.
İş arayışında seçici miyim değil miyim, bulmak için ne kadar çaba harcamalıyım, önceliklerim ne olmalı, kariyerimi nasıl çizmeliyim bir dünya dert tasa…
Muhtemelen bir halt olmayacak ve istemeye istemeye askere gideceğim.
20 yıl okul okuyup, istediği bölümü bitirip, çocukluktan beri gelecek vaadeden biri olarak kendimi bu durumda bulmak tam anlamıyla hayal kırıklığı…
Her şey zevksiz, her şey tatsız, her şey kalitesiz gibi geliyor. Hayattan bezdiğim için değil, insanlar bir şekilde alabilsin diye ucuz imalat sonucu böyle oluyor. Sade vatandaşın kalite ile ne işi var tabii.
Yılbaşını yurtta geçirmek iğrenç. Umarım ilk&son olur.
Sağlık gerçekten en değerli şey insanın elindeki. Kaybedince çok kötü yani vay haline. Tavsiyem sağlığınıza dikkat edin. Herkese sağlıklı yıllar.
Bende de aynısı oluyor sanırım psikolojik olarak hastayız. Artık depresyon mu, bı polar mi adini bilemiyorum. Ama sebebi COVID + ekonomi.
Emeklerini ortaya döküp alın terinle güzel ve okunabilir yazılar yaz, kimseler okumaz; kitap alıntılarını kopyala-yapıştır yap ve yayımla herkes okur.
İşin tuhafı da “kitap alıntılarını” paylaşan kişileri reklam yapmaları. Emek nerede? Trajikomik.
Bir kitap gördüm, satın almadan önce araştırayım beğenir miyim acaba diye Goodreads’e baktım. Kitabı ekleyen bağımsız bir kitap gibi eklemiş orijinal adını bulamadım (bunu neden yaparlar onu da anlamıyorum madem kitap ekliyorsun hangi eserden çevrildiğini neden yazmazsın arkadaş?!), yazarı incelediğimde de benzer isimli bir kitap yoktu emin olamadım, zaten çoğu site ve yayınevi kitabın orijinal ismini asla paylaşmıyor belki künye bilgilerinde vardır diye Kitapyurdu’na bakayım dedim şak diye spoiler yedim. Hem de "Katil uşak ama şunu bunu neden yaptığını detaylı açıklamamış." gibi büyükçe bir spoiler. Hayır bir de okursun, bir siteye üye olup yorum yazacak kadar ilgilisin kitaplarla, ne diyebilirim ki?
Her gün biraz daha eksiliyorum sanki. Kendi içimde, kendi kendime azalarak yitiyorum. Eksilerek, azalarak bir gün bitip gideceğim…
En güvendiğim yakınlarım bana doğru olanı yaptığımı söylüyorlar. Rasyonel davrandığımı, kendim için en iyi olanı seçtiğimi. Ben de başlarda aynı kanıdaydım.
Şimdi niye bu kadar canım acıyor o zaman? Neden pişman olmaya başladım? Fevri davrandığıma inanıyorum. Söylediklerimi o şekilde söylemek zorunda değildim. Sırf gururum yüzünden kendi ellerimle ittiğim ancak istediğim onca şey, hepsi mutsuz ediyor. Yorganıma dolanıp yatağın içine çekilmek ve orada kalmak istiyorum.
Bu pahalılıkta, borçla yaşamaya ne kadar devam edebileceğim , devam edebileceğiz acaba… O kadar kötü bir dönemdeyiz ki umarım bu günler için ileride "O zamanlar iyi günlerimizmiş. " demeyiz.
Finallere gitmedim. Film izledim. Muhteşem hissediyorum. Bu durumumun sonu nereye çıkacak acaba? Ha, ha.
Fatura stresi diye bir şey oluştu bu sene bende. Zam üstüne zam yapıldıkça faturaların ne kadar geleceğini kestiremez oldum. Bu gerilimli bekleyiş normalde 25-27 günde gelen faturaların 30-32 güne uzamasıyla daha da dehşetengiz bir boyuta ulaşıyor. Doğalgaz faturasını 1000 lira civarında bekler oldum bu vesileyle. Kafamda hesabı döndürüp yıllık zam oranlarını da ekleyince bu miktara ulaşıyorum bir şekilde.
Sonunda fatura geldi ve bakarken bile stresten nereye bakacağımızı şaşırdık. 450 lira gelmiş. Bir anda sanki 550 lira kâr etmiş gibi hissettik kendimizi. Oysa geçen yıl 450 lira geldiğinde eşimle geyik muhabbeti yapıyorduk. 400 üstünde gelirse ben bir soba alırım sen de oduna çıkarsın (Survival oyunlarda odun toplarsınız ya öyle) akşam da ben onları kırarım artık filan diyorduk. Şu an kendimi dolandırılmış, gasp edilmiş, kandırılmış hissediyorum.
Elektrik faturasında da aynı gerilimi yaşıyoruz. Pars Oğlan’ın kafalık takmaya geri dönmesiyle evde akşamları hiç açılmayan televizyonun o sıkılmasın diye National Geographic Wild kanalını açarak belki de onun sıkıntısını bir nebze olsun gidereceğimize inandık. Bunun sebebi günlük yarım saat haberlere bakma etkinliğimizde televizyon izlemesiydi. (Mete Yarar’ı gördü mü dayanamıyor. Bunu tam anlayamadık. Bir de belgesel kanalı işte.) Nitekim gerçekten sonuç verdi ve özellikle miyavlayarak televizyonda kendi kanalını açmamızı salık veriyor haşmetmeapları. Neyse, her akşam açıyorduk filan derken biz de resmen işi gücü bırakıp pandaların yuvarlanması, ayıların böğürmesi, kurtların koşusu, kanguruların zıplaması derken kanalın müdavimi olduk çıktık. Bu yeni alışkanlığımızın faturada ne gibi bir yükselmeye sebep olacağı da merak konumuz.
Döktüm içimi ama fayda etmedi. Dolandırıldığıma yemin edebilirim ama ispatlayamam.
Kesin kedi olduğuna emin misin? Profesör Mcgonagall olmasın bu
Çok da şey yapmıyoruz. Hiçbir şeyden emin değiliz. Sadece isteklerine saygı duyuyoruz fakat ekonomi bu şekilde ilerlerse mesleği öğrenmek adına eşimle işe gitmesi gerekecek.
Gitsin tabi, hem iş öğrenir, o arada fenomen falan da olur. Hem o hem siz paraya para demezsiniz
Mesleği öğreneceğine dair şüphelerimiz var. Eğer evde bir şey arayıcılığı diye bir bölüm olsaydı yüzde yüz başarı sağlayacağına eminiz. Evde bir şey düşüp de dolapların altına girince bu fırsatı asla kaçırmıyor. Hemen dibime girip o da aynı şekilde eğilip bakıyor.
Hayatımda çok korkmama, eşimle benim aşırı alerjen olmamıza rağmen aldığım en doğru karar Pars’ı sahiplenmek oldu sanırım. İnanılmaz bir kedi. Normalde asla sırnaşmayan hatta insana tenezzül bile etmeyen bir kedi fakat moraliniz bozulduğunda, canınız sıkıldığında içerideki odadan bile koşup gelerek yüzünüze yüzünü dayayıp “miruklayarak” sizi teselli eden ilginç bir kedi.
Sadece resmen sallayarak uydurduğum, mantık çerçevesine asla uymayan şarkılarımızı paylaşsam da bunu başarabiliriz kanımca.