Dök İçini Rahatla

Aman ya ben de acayip kilo aldım şu sıralar. Birde üniversiteye gideceğim üstüne üstlük ehliyetle vs. uğraşıyorum ve son bir aydır her gün iki üç tane iş daha çıkıyor başıma. En başta beni rahatsız eden benle alakasız işlere de koşturmak durumunda kalıyor olmam. Daha bugün evden kaçıp bir kahve içip kitap okumak için dışarı çıktım ve henüz bir saat olmadan ne geldi başıma? Babam aradı “Şu şu lazım hava da bozuyor zaten, eve gel gelirken de dediklerimi al” dedi. E mecburen eve dönmek zorunda kaldım (babamı bu konularda ikna edemiyorum önce onun işinin görülmesi lazım). Yıldım artık ya “Bırakın ulan!” diye bağırdıktan sonra yalvar yakar “1 saat için de mi olmaz en azından?” diye usul usul söylenesim var. Düşününce tüm bunlar bile iyi geliyor hatta bir yıllık durgun bir mezunluk senesinden sonra hayat maratonu kaldığı yerden devam ediyor da denebilir. Yine de arada vaktimi çalan lüzumsuz birkaç şeyi ve kişiyi kesip atmak istemiyor değilim. :confused:

@Eren_Diakotra yalnız sana kilo almanın utanılacak bir şey olmadığını söylemek istediysem de kendi dertlerim içinde kaynayıp gitti. Her neyse kilo almak utanılacak bir şey değil; gün gelir verirsin gün gelir yeniden alırsın sonra yine verirsin. Kafanı takma derslerine geleceğine falan bak, işini iyi yaptıktan sonra kimsenin kilona takacağını takarsa da bu noktada senin onları önemsemeyecek kadar öz güvenli olacağını, olman gerektiğini düşünüyorum ben. Yine de ben yapamasam da günlük spor, olmuyorsa bile en azından birkaç saat yürüyüş yapmanı tavsiye ederim. Bu sayede hem kilodan kurtulursun hem de biraz kendinle baş başa kalırsın. Kendisiyle baş başa kalma olayı acayip iyi geliyor insana benden söylemesi. :smile:

3 Beğeni

Ben üniversitede 110 u aşmıştım. Ama birgün bile BKFT 'den (Bilim Kurgu ve Fantezi Topluluğu) vaz geçmedim. :smiley:
Gerçi biz komple erkek ve neredeyse yarısı şişman bir ekiptik ama olsun. Yine de vaz geçilmez candır. Ah eski güzel topluluğum…

5 Beğeni

Kendim hakkında dışarıdan bakış yaptığım her seferde -bunu başarabildiğim nadir zamanlarda- kendime dair bir rahatsızlık hissediyorum. Terbiye olmamış tepkilerim ve sonunu kestiremediğim cümlelerim beni kendi başıma kalmaya itiyor. Sessiz biri olmak isteyip sonra sosyal ortamlardan ayrı kalamadığımı, kendi başıma kalmaktan çekindiğimi fark ediyorum.

Kendinle barışmak mı denir ne denirse artık, onu bir nebze gerçekleştirme çabam genelde kıyıya vuran dalga gibi kumda bir süre iz bırakıp geri çekiliyor. Bunun sürekli olması beni asıl yoran şey galiba.

İnsanın alışkanlıklardan ibaret bir varlık olduğu düşüncesi bir süredir zihnimi meşgul ediyor ve galiba oraya iyice yerleşmiş durumda. Alışkanlıklarıma karşı güçsüz hissetmeye başladım. Hangi düşüncemin beni bu pasifliğe sürdüğünü düşünüyorum. İlerlemek isteyip yerinde saydığını görmek beni mahvetse de her seferinde ilerlemeye odaklanmamın temelini kazmaya başladım. “Her zaman ileri, daha yükseğe, daha yukarı” bu cümleler benim kültürüme ait değil. Bu zihnimde keşfettiğim yabancı virüslerden yalnızca birisi.

Bireysellik vurgusu içinde özgürlük kafesine tıkılmak istemiyorum. Toplumdan ayrı bir kimlik sahibi olabileceğimi düşünmüyorum. Çağımızın zortlayan sıkıntısı kimlik sorunu da tak diye karşıma çıkıyor sonra.

Normal bir insan olmak isteyip bunda bile kabullenilme çabası hissetmem çıkmaza sokuyor beni. İnsanların kabullerine göre yaşarsam bunun beni bir yapraktan farksız kılacağını düşünüyorum. Ama dediğim gibi bir yapraktan fazlası olduğumun farkındayım. Yaşadığım çağ beni öfkelendiriyor ama ondan başka bir zamanda yaşamayı acaba ciddi bir şekilde ister miydim bilmiyorum.

İnançlı biri olarak amaç sıkıntım yok. Varacağım yere gideceğimi biliyorum ama giderkenki yolun belirsizliğini fark edince bunalıma giriyorum.

Bu cümlelerim yaşadığım zamanın bende oluşturduğu çıkmazlar. Zihnimin hiç durmadan bir şeyler üretip gördüklerini anlamlandırdığını bir süre önce keşfettiğim için bu yazıyı kendime eskiye dair bir not olması için bırakıyorum.

3 Beğeni

Bazen elimizde olmayan bir sürü faktör olabiliyor. İnsan bu yüzden stres altına giriyor; bir şeyler onun kontrolü dışında geliştiği için. Bu söylediğiniz çoğu şey hepimizin hayatında var. Her gün yeni bir şey öğreniyoruz ve her öğrendiğimiz bizi farklı yapıyor. Kendimizi sınırlayan da yine biziz bence. Çoğumuzun zaman kontrolü olmadığı için hayat ellerimizden akıp gidiyor. Biraz klişe olacak ama yaşadığınız her anın tadına varın derim. Bir şey mi yiyip içiyorsunuz, o anı özel kılan çok güzel bir şeymiş gibi muamele edin. Hayalperestlik olabilir ama bence hayata sihir katmak gibi bir şey. Umarım her şey sizin adınıza güzel olur.

5 Beğeni

İşin iyi tarafı, eskisi kadar umursamıyorum. Alıştım bile denilebilir. Ha, direkt öbür tarafa yolcu edecek bir hap verseler bir saniye beklemem ama buna da şükür. kolllarımın ve bacaklarımın olmadığı, duyamadığım ve konuşamadığım bir senaryo da olabilirdi. O da olabilir aslında şaşırmam. Kek.

5 Beğeni

Baş büyücünün verdiği nasihatler benim için daha kıymetli tabii ki :grin: Teşekkürler.

1 Beğeni

Bir anlık gafletle YouTube Shorts’a girmiş bulundum. Beş dakikalık aşağı kaydırmadan sonra insanların gerizekalılıklarına lanet okuyarak siteden ayrıldım.

On dakika öncesine kadar ülkemize kaçak yollardan giren insanların demografik yapıyı bozduğunu ve sınır dışı edilmeleri gerektiğini düşünüyordum. Şimdi daha çok insan gurubunu içeren, daha farklı şeyler düşünüyorum ama banlanmak istemediğim için yazmıyorum. Zamanı gelince yazarım, o zaman herkes yazar zaten.

Yahu aklım almıyor, teknolojinin seviyesi yapay zekalar yaratıp onlara saniyeler içerisinde sanat eseri yaptırabileceğimiz bir seviyeye gelmiş ama kalabalık bir geri zekalı güruhu maymun gibi davranmakta diretiyor.

Ekleme: Biraz daha baktım. Bizim ülkemizim demografik yapısı zaten bozukmuş, sığınmacıların gelmesi ortalamayı değiştirmemiş sadece sayılarını arttırmış.

10 Beğeni

Kalemin kâğıda değmesinde büyülü bir şey vardır.

Bunu bu konuya yazıyorum çünkü bu konuya gelen, yazan, okuyan birçok insanın bundan faydalanabileceğini düşünüyorum. Efendim size bahsetmek istediğim şey, journalling. Türkçe çevirisi günlük tutmak ama tam doğru bir çeviri değil. Günlük tutmak dediğimizde aklımıza akşam olduğunda oturup o gün boyunca olan şeyleri yazmak geliyor; İngilizcesi diary. Elbette journal yazarken de o gün olan bitenleri yazabilirsiniz ama meselemiz o değil.

Gün boyu aklınızı meşgul eden fikirleri, içinizdeki tıkanmış hisleri, gün boyu yaşadığınız stresi veya bir türlü rahatça dökemediğiniz içinizi bir kalem vasıtasıyla kâğıda dökmek gerçekten bir süre sonra terapi etkisi yaratıyor. Başka bir yerde olmadığı kadar rahatlayabiliyorsunuz. Kendi kendinize günlük bir terapi seansı olarak düşüncelerinizi ve duygularınızı olduğu gibi kâğıda dökmek işe yarayabiliyor.

Sakinleştirici, sağaltıcı bir etkisi var. Tek ihtiyacınız olan da bir defter, bir kalem ve gününüzün on beş yirmi dakikası.

16 Beğeni

Bunu 3-4 sene kadar yaptım. Şimdi elimde benim fikirsel değişimimin en hızlı yaşandığı döneme ait birçok yazı var. Kendi değişimimi okuyabiliyorum. Ben de şöyle bir şey yapayım dedim yazdığım yazıların altına daha sonraları okuyunca yorum yazmaya başladım. Bir zaman sonra 2017 yılında yazığım bir yazıyı ondan bir sene sonra ve diğer senelerde nasıl anlamlandırdığımı görebiliyordum. Zamanla yorumlarımı da eleştiren yazılar eklemeye başladım. Böylece değişimimi daha etkili -ve de eğlenceli :slight_smile: - bir şekilde görme imkanı buldum. Bir sene yazdığım yazı daha sonra bana utanç verici gelirken ileride yine hoşuma gittiği oluyordu. İnsanın kendini izlemesi tuhaf oluyor bazen :slight_smile:
Bundan daha tuhaf olan başka bir hikayem var. 2014 yılında bir blog sayfası açtım ve iki tane yazı yazdım. Sonra bu sayfayı unuttum. 4 sene sonra yani 2018 yılında bir anda site aklıma geldi ve yazıları okudum. Sonra tekrar bir yazı yazdım ama yazarken o anki halimin eskisinden ne kadar değiştiğini düşünüyordum ve sanki bu halim artık nihai ulaşılacak yer gibiydi. Sonra yine siteyi unuttum. Aradan 4 sene geçti -gerçekten hiçbir özel çabam olmadan- bir anda yine siteyi hatırladım. Hemen açıp tekrar yazıları okudum ve yine yazımı yazdım. İnsanın hiçbir zaman aynı kalmadığını, hiç çabalamasa bile değiştiğini bana öğretti bu deneyim. Elhamdülillah bana çok şey kattığını düşünüyorum bunun.

4 Beğeni

bas şuna bir şey kaybedeceğin yok.

Refakatlerim bitti, bugün tek başına çalışacağım ilk iş günüm. Heyecandan çok erken hazırlanmışım, 1 saattir hazır şekilde kanepede oturuyorum ve beni deli gibi göstermeyecek makul saatin gelmesini bekliyorum çıkmak için. :smiley:

7 Beğeni

Üniversiteye gelmeden önce çok heyecanlıydım açıkçası taa ki gerçeklerle yüzleşene dek. Ben kyk yurdunda kalıyorum. Zemin kat, en dip oda. Odanın içinde küçük küçük böcekler mi dersiniz, soğukluğu, karanlığı mı dersiniz, yukarı katın tuvalet suyunun damlaması mı dersiniz her şey var. Yurdu dağın başında yapmışlar birde zaten yurdun Wi-Fi’si kötü kullanılmıyor birde benim internetim çekmiyor. Bu herkeste olan bir problem. Şeytan diyor ki boşver Ankara’ya dön diyor ki öyle de yapacağım gibi bu arada Uluslararası Ticaret ve Lojistik okuyorum bölüme de içim ısınmadı. Ben hep Tarih okumak isterdim ama iş imkanının az olduğu için tercihlere yazmamıştım bile ve şu an bunun pişmanlığı içerisindeyim. Dünyaya bir kere geliyoruz sadece bir kere ve bunda bile ekonomik özgürlüğümüzü düşünerek çoğumuz istemediği hayatlar yaşıyor, istemediği bölümler okuyor. Açıkçası şunu anladım ki bu hayatta fazla kasmaya gerek yok zaten dünya da sular gittikçe kaynıyor Ukrayna Rusya gerilimi, Tayvan Çin gerilimi Türkiye Yunanistan gerilimi gibi bir çok sorun var 3. Dünya savaşının çıkması için sadece bir kıvılcım kaldı belki çoğumuz 60 yaşını bile göremeyecek ve artık bu gereksiz çabalar bana saçma geliyor.

11 Beğeni

BİM’ de yüzüne bakmazsın ama en ucuzlardan biri. O bile 14 olmuş bugün. Enflasyon Efendi Hazretleri sayesinde abur cubur alışkanlıklarımızdan kurtuluyoruz. Ne güzel. Emeği geçen herkese teşekkkürlerr!

8 Beğeni

Ben 8 yıl önce istemediği bir şehir ve bölümden istediği bir şehir ve istemediği bir başka bölüme geçiş yapmış biri olarak şunu belirteyim bölümden daha da soğumadan varsa imkanın başka bir şehirde aynı bölüme yada benzerine yatay geçiş yap, bölüm de değişebilirsin. Şehri yazmamışsın ama üniversitede günün büyük kısmı okul dışında geçiyor sınav zamanları hariç, bu yüzden aslında sosyal ortam ve yaşadığın yer yaşantında daha büyük bir paya sahip.

Şeytan diyor ki boşver Ankara’ya dön diyor ki öyle de yapacağım gibi bu arada Uluslararası Ticaret ve Lojistik okuyorum bölüme de içim ısınmadı.

Şeytan değil de sağduyun bunu dediğinde dinlemeni tavsiye ederim. Gerçekten çok anlam yüklüyoruz, yok iş olanağı, yok kariyer, üniversite… Biz biraz da misafiriz yani eninde sonunda bir noktada umduğumuzu değil bulduğumuzu yiyebiliriz.

Belli ki yarını düşünen birisin, bunu bozmadan bugünü kurtarabiliyorsan kurtar olmuyorsa da zorlama bir şekilde, tüm gemileri yakma. Zamanı değildir.

2 Beğeni

Çok mantıklı geldi, hayata sihir katmak aslında anı tadında yaşamak düşününce. Bunu yapması hem zor hem de kolay. Kolay gibi görünüyor ama insanın belli bir derinliğe ulaşması gerek, zor gibi görünüyor ama aslında bir an durup belki 1 dakika için bakış açımızı değiştirmek yeterlidir…

Hayatta en çok özendiğim şeylerden biriydi ama hiç böyle bir topluluğun üyesi olamadım, çok şanslısınız

Gerçekten çok teşekkür ederim bu tarz öğüte ihtiyacım vardı.

Çalışmak için şehir dışında tek başıma eve çıkmıştım.

Birkaç hafta evvel de annem geldi ve yarın gidiyor.

Yalnız yaşamayı gayet sevmeme rağmen içimde bir burukluk var yine de

10 Beğeni

"Önce sağlık,"veya “her şeyin başı sağlık” cümleleri eskiden bana hiçbir anlam ifade etmezdi.(en azından fiziki boyuta ulaşmadan önce)

Son yıllarda o kadar iyi anladım ki sağlıklı olmanın önemini, eski sağlıklı günlerim rüya gibi geliyor. Meğer ne kadar hayat doluymuşum lan o zamanlar diyorum. Çaresizliğin, umutsuzluğun, ölüm düşüncelerinin diplerinde gezmiyormuşum. Vay anasını.

Çaresi bulunmayan hastalıklara sahip olmak bir insanın başına gelebilecek en kötü şeymiş. Hani iş sadece mental boyuttayken katlanabiliyor insan bir şekilde ama fiziki boyuta da taşınınca ve doktorlardan “benim yapabileceğim bu kadar” lafını duyunca yaşadığın çaresizlik, üzüntü tarif edilemez oluyor.

İnternete bakıyorsun, intihar edenler, yıllarca çekenler, yok pandik attım düzeldiciler falan derken temelli kafayı yiyorsun.

Akrabalar, ailen, arkadaşınmış rolü yapanlar seni desteklemek şöyle dursun köstek olup dedikodunu yapıyor.

Türkiye şartları, parasızlık, işsizlik, yalnızlık. Aile kavgaları, ne halt yicem lan ben bundan sonra, bu hastalıklarla, ilaçlarla, iğnelerle soruları.

Sonra birisi gelip kendi doktorun kendin ol diyor. Ne yaşadığından haberi bile yok. Ya da başkası gelip çık dolaş diyor. Ölür müsün öldürür müsün?

Yitirmeden anlamıyor gerçekten insan. Ben buradan ne kadar anlatsam da boş.

15 Beğeni

Geçmiş olsun. Ben de bir tavsiyede bulunacağım ama bana da laf gelir mi diye çekiniyorum. :joy: Söylemesi kolay elbette ama mümkün mertebede kendinizi mutlu edecek şeylerle ilgilenmeye bakın. :slight_smile:

2 Beğeni