Filmin orijinal çekim şekli 1.85 : 1. Haklı olabileceklerini düşündüğüm için kontrol etmiştim. Size kare gözükmüş olabilir çünkü 1.85 1.33’e çok yakın diyebilirsiniz ancak film bildiğiniz perdenin ortasındaydı ve kenarlardaki perde kısımları boştu.
Ben de dün IMAX’te filmi izledim ve ne yazık ki aradığımı bulamadım. Yorumlarımı iletiyorum.
Öncelikle atmosfer şahane. Görsellik muazzam. Müzikler Hans Zimmer. Oyunculuklar vasat. Arrakis tam içinde kaybolmalık, muhteşem yansıtılmış bir gezegen.
İşte burada kocaman bir “amaaaa” kısmı başlıyor.
Ama film çok temposuz. Hatta o kadar temposuz ki, sonlara doğru gözlerimi zar zor açık tuttum. Görsellik ön planda tutulmaya çalışıldığı için bazı sahneler o kadar temposuz ki… İlk kitabın yarısını anlattığını bilerek filme girmeme rağmen “ee hadi artık ya,” diyip durdum vallahi.
Kitaba her ne kadar sadık kalsa da, bazı noktalarda kitaptan çok eksik kaldığını ve hatta vurucu yerleri atladığını düşünüyorum. Örneğin Harkonnen hanedanına yeteri kadar değinilmedi bence, üç beş gergin görselle geçiştirildi. Ayrıca bana en çok batan kısmı, doktorun ihanetindeki esas noktanın atlanmış olmasıydı. Ne ettiği yeminden, ne ona herkesin çok güvenmesinden, ne de doktorun karakterinden bahsedildi. Yüzeysel bir ihanet olarak kaldı, çarpıcılık unsuru kayboldu.
Bir diğer beni tatmin etmeyen noktaysa, Dune evrenine hakim olan o siyasi gerginlik atmosferinin filme yansıtılmaması oldu. Siyasi çekişmeler çok yüzeysel kaldı, derinliğine inilmedi. Eşimi filmden önce “bak şöyle fena siyasi, böyle fena siyasi” diye doldurup duruyordum. Çıkınca “ee bu mu yani,” diyince bir şey diyemedim.
Özetle 6/10 diyor, beklentimin çok altında diye şerh düşüyorum. Gelecek filmler umarım daha güzel olur ama benim hiçbir heyecanım ya da beklentim yok. Yine de şehrinde IMAX olan arkadaşlara içimde bir buruklukla bu filmi önermeden duramıyorum, çünkü tam bir görsel şölen. Ama geri kalan arkadaşlar… Eh, siz bilirsiniz.
Filmi 2 akşam önce Cinemaximum gold plusta eşimle izledim. İmaxte izlemek istiyordum ancak 3 boyutlu olmayan İmax olmadığı için normal kalite ekranda izledik ama Gold Class olayını beğendim. Toplam 16 kişi oluyor bir salonda, koltuklar elektrikli yatıyor falan. Küçük çocuğumuz olduğu için son yıllarda eşimle sinemaya gidemiyorduk çok iyi oldu.
Öncelikle eşim kitapları okumadığı için ben az biraz giriş bilgisi verdim. Eşim filmi çok beğendi.
Ben de görüntüleri, atmosferi, müzikleri, oyuncuları (chani) hariç çok beğendim. Film kendi başına bence çok güzel bir film olmuş. Genç kuşağı yakalamak için Paul - Chani ilişkisi çok fazla abartılsa da bence çok sorun değil.
Film kesinlikle imdb puanı olan 8.2’yi sonuna kadar hakediyor.
Okuma olarak 3. Kitabın ortalarında olan biri olarak kitapla kıyaslamak istemem. Dune serisini Dune yapan şey hikayenin arka planında geçen din, siyaset ve felsefi düşünceler. Dinin yayılması, dinin getirdiği tiranlık, tıranlığın insanları kör etmesi, iktidar, iktidarın felsefesi, güç vb.
Bunları bir filmde verebilmek çok zor.
Bilimkurgu olarak nitelenen ama içerisinde gelecekteki teknoloji öngörüsünden daha ziyade gelecekteki insan öngörüsü yer alan bir kitabı filmde anlatmak hayli zor olmalı. Zaten bunu tek bir filmle bu kadar iyi anlatmak kolay olsaydı, burda kitapları bu kadar seviyor olmazdık.
Sonuç olarak beğenmeyenlerin fikrine saygı duyarak filmi çok beğendiğimi söylemek isterim. Ayrıca içerik olarak kitaba bağlı kalmalarına sevindim. (Chani hariç )
Ayrıca liet kynes olayı da farklıydı, önemsenecek bir değişiklik değil.
Çok iyi bir videoya denk geldim. Ben de filmin müziklerini dinlerken ilginç müzikler ama Inception’daki time gibi değil ya da John Williams müzikleri gibi filmi duyunca hemen mırıldanmaya başlayacağım işlerden değil düşünüyordum ama sonra fark ettim ki bu müzikler filmden sonra da dinlensin ikonik olsun diye yapılmamış filmi tamamlamak için yapılmış. Bu müzikler olmasa film gerçekten eksik kalırdı gibi hissediyorum. Evet bazı sahnelerde biraz fazla kullanılmış ama olmasa olmazdı gibi geliyor diğer yandan. İşte video bu düşüncelerimi göstererek daha iyi anlatıyor. Duygularımın tercümanını buldum…
Beklentiyi büyüttük, sonuç hüsran. Bu seriyi unutulmaz yapan yegane sebep, gerçek dünyadaki hassas siyasi dengelerin muazzam şekilde destanlaştırılmasıdır. Bu açıdan Dune bir politik kurgudur. İşin bilim-kurgu ve fantastik kısmı bana göre dekordur.
Bu dengeleri birkaç saatlik bir filmde seyirciye aktarabilmek zordur ama asıl maharet de budur. Çünkü bunu başaramazsanız elinizde ihanet, entrika temalı basit bir hikaye kalır. Nitekim filmde bunlar bile üstünkörü işlenebilmiş. Bu sebeple kitaptan bağımsız düşünsek bile elimizde iyi bir malzeme yok.
Kitaptaki bazı keyifli sahneleri filmde görememek de üzücüydü. Gezegenin aristokratlarını tanıdığımız gergin davet ve malum Thufir-Jessica diyaloğu üzerinden materyalizm-spiritüalizm çatışmasını izlemek güzel olabilirdi.
Oyuncu tercihlerini genel olarak beğendim. Kafamda her zaman Jack Nicholson olarak canlanan Baron Vladimir ve Eric Bana olarak canlandırdığım Dük Leto hariç. Kynes seçimi ise maalesef artık şaşırtmayan bir saçmalık.
Müzikler ise tam manasıyla fiyaskoydu… Orta doğu ve çöl referanslı bir eser için makamlı doğu müziğini bilen bir kişi veya ekip daha iyi bir tercih olabilirdi.
Ben de filmi yeni izleyebildim. Öyle çok detaylı bir yorum yazmak istemiyorum. Söylenmesi gereken her şey söylenmiş.
Bildiğiniz gibi kitaplarını daha önceden okuduğum için filmin çok yüzeysel olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hadi biz kitapları okuduk. Peki ya kitabını okumayan seyirci ne yapacak?
Bilmiyorum ama son zamanlardaki birçok film oldu bittiye getiriliyor. Maalesef o eski film tadı kalmadı.
“40 kese altın verile, 40 kötek vurula” sözünü anımsattı.
Facepalm anilarım top 10:
1- Duncan’ın topter’iyle etrafa füze saçarken ona gelen füzelere kalkan jeneratörünü çalıştırması, 2-3 saniye geçmeden ana gemiden topter’e lazer sıkılması.
2- Baron’un ondan filanca sene önce çocuk peydahlayan kadını bile tanımaması, haliyle oradaki diyaloğun film uzatma fiiler’ine dönmesi. Ulan o kadın senin vücudunu ecis bucus haie sokan, senin öldürmeye yemin ettiğin kişi lan!
3- Politik doğruculuk dalgasına Baron’un sarayındaki bitmek tükenmek bilmeyen gay orgy’ler hiç yokmuş gibi davranılması.
4- Bilimum hanenin aman sarayımıza dadanmasın diye önlem üstüne önlem aldığı Bene Tleilax’ların Baron sarayında sırf “bakın lore’a hakimiz, bunu da biliyoruz” diye cameo olsun diye gözükmesi, haliyle lore’un içine edilmesi.
5- Yazar bile Gurney’in kendisini teli kopmuş bir balisete benzetirken filmde baliset bile olmaması.
6- Hasimir Fenring ve Piter DiVries’in adı ağza bile alınmayan, 3-4 cümlelik replik verilip geçilmiş figuranlardan ötesi olmaması. Kitabın ilk yarısında az yada cok önemli sahneleri olan Shaddam ve Feyd Rautha Harkonnen’in filme cast bile edilmemiş olması.
7- “Harkonnenler padişah imparatordan bile zengin” hadi canim!
8- Kitabın en önemli sahnelerinde ilk 3’e girecek ziyafet sahnesinin Zendaya sahnelerine yer kalsın diye filme konmamasi
9- Yuzugu neden kartallarla goturmediler? Pardon. Reverend Mother dev orümcekle konuşup emir verebiliyorsa Jessica neden Shai Hulud’a karşı ses kullanmıyor?
10- afişte part 1 yazmaması.
honorable mention: “kas mı yaptın sen?”
Ozetle: kitabın gelecekte varacağı noktaları anlamış ama karakterler ve lore’u feci yanlış anlamış bir film.
Bu birinci kitapta yer alıyor muydu? Ben oğul Harbert’ın yazdığı öncül hikayede yer alıyor diye hatırlıyorum.
Bence filmin en büyük fiyaskosu bu. Stüdyonun dolandırıcılığı hatta.
Burada örümcek sıradan bir hayvan değil ki. İnsandan dönüştürülmüş bir varlık (en azından ben öyle düşündüm.) ve filmde de dediği gibi dediklerini anlıyor. Anlamasa odadan çıkmazdı zaten.
Diğer maddelerde film estetiği için feda edilmiş sahneler ama Gurney’i saz çalarken görmek isterdim. Duncan’ın Paul’ e pusula verdiği sahne bence çok uygundu. Keşke oraya veya başka bir yere ekleselerdi.
Bunun hikayeye ne gibi artısı olacak ki, yapısal olarak hiçbir önemi olmayan bir şey. Bu kadar lore düşkünü olmanın manası yok, hikayede olmasının ve olmamasının ekstraları yok çünkü.
Basit, örümceğin kulakları var ve duyabiliyor, Shai Hulud’un yok.
Bu önemli bir problem, haklısınız.
Diğer yandan “lore’u anlamamışlar” eleştirinize katılmıyorum, lazer olayı fiyasko olsa da lore’ların anlamlandırılması gibi bir şey yoktur, bilgidir, elinin altındadır kullanmak sana kalır, kullanmamayı seçmişler, lore ile alakalı çoğu sorun yan karakterlerin yüzeysel olmasından kaynaklanıyor. Bize lore’u vermesi gereken önemli 2 karakter resmen yok.
Shai Hulud titresimleri algılıyor. Kulağı olması yada olmaması farketmez. Eger orumcek ses ile etki altına alinabilmisse onun da alınabilmesi gerekiyor benim mantigimla. Ama filmin bundan çok daha ciddi eksikleri ve çelişkileri var.
1984 yapımı Dune’u izlemiş ve kitabı okumuş biri olarak filmi berbat ötesi buldum. Dahası hiç kitabı okumamış olan eşim de bu yöndeki izlenimlerimi arttırdı.
Öncelikle kendisi haklı olarak neden imparator Dük’ü kıskanıyor. Şayet melanj üretiminde sorun yoksa neden gezegen Harkonenlardan alınıp onlara veriliyor sorularını ve daha pek çok soruyu mantıklı buldum. Okumayan birinin anlaması zor.
Benim için 1984 yapımı Dune tek parça olmakla birlikte dönemin HR Gigger tasarımları, oyuncu kadrosu ve konuyu aktarımıyla daha anlaşılır, daha başarılı.
Filmi izlerken sanki sürekli bir şeyler devamlı kesilip kırpılmış hissindeydim. Sahneler atlaya atlaya anlamsızca geçiyor gibi. Buna kıyasla Chani hayalleri ve çöldeki fare anlamsızca uzatılmış.
Paul, Baron ve Duke tasarımı ve canlandırması çok başarılı. Ama aynı şeyi Stilgar Jassica ve Chani için söyleyemeyeceğim. Duncan, Gurney ve Thufir ise sanki zorla sokulmuş gibi filme.1984 e kıyasla Thufir hele Peter de Vires tamamen pasif. Filme koymasalar okumayan yokluklarını aramaz. Oysa bu ikisi çok ağır iki karakter.
Keşke 3 parti filan çekip olayı yaysalarmış. Ben son derece vasat buldum. Lakin buna sevindim de, çok başarılı bir yapıt olarak ortalık malı olacağına bununla silinip gitsin… Sevenlerinin kalbinde ve aklında olduğu gibi kalsın her şey…
Ben kitabı okudum ve filmi izledim. Fan gözüyle baktığımdan dolayı filmi çok beğendim ama kitabı okumayan arkadaşlarım senaryo noktasında filmin zayıf kaldığını söylüyorlar.
Kitapları okumuş birisi olarak öncelikle Cinemaximum sağ olsun filmden aldığım zevkin içine ettiler.O konuda hala kinliyim. O nasıl bir parlaklık ayarıdır a.
Filmde sevmediğim hususlardan birisi Baron Harkonnen’ın karakterini farklı yansıtmaları ve Piter karakterine yeterince değinilmemeleri olmuştu. Keza Irulan’a da parantez açılmamıştı. Kitapta çok sevdiğim Doktor Kynes sahnesi de atlanmış ve değiştirilmişti ki bence kitabın en vurucu sahnesiydi.
Yine de filmi kötü bulmamıştım.
Bu kısımlar 2000 yılında çekilen Dune dizisinde bolca var. O dizide filmde olmayan gemi kaptanları da var mesela. Dizi son derece düşük prodüksiyon fakat hikaye anlatıcılığı olarak fena değil. Diyaloglar çok daha yoğun filme göre.
Yeni film görsel şölen elbette fakat biraz yumuşatıcı dökülmüş bence, diyaloglar da beklediğim kadar etkileyici değildi.
Ben izledikten sonra açıkçası neler anlattığını kitaba kıyasla pek anlayamadım filmin doğrusu. Her geçen gün de fikirlerim değişiyor o yüzden filmle ilgili. 2. film de bu dozda olmaz umarım.