En Sevmediğiniz Karakterler Hangileri?

Merhaba arkadaşlar, herhalde hepimizin doğal olarak kitaplardaki bazı karakterlere fazla ısınıp bazılarına hiç ısınamadığımız oluyordur. Benim bu başlığa cevabım daha klasik kitaplardan gelicek. İki başkaraktere hiç ısınamadım iki kitap boyunca da; biri Camus’ün Meursault’u, diğeri ise Nabokov’un Hermann Karloviç’i. Sizlerinki kimler ?

1 Beğeni

Ah bir de Körleşme’de bir Kien var ki, tahammül etmesi hayli zor bu bibliyomani olduğunu düşündüğüm obsesif kişi…

1 Beğeni
  1. Frodo (Sam adamdır, Frodo hayatında ilk kez önemli biri olmanın getirdiği sorumluluğu taşıyamayan ve mütemadiyen şımararak ilgi bekleyen düşük profilli bir ergen irisidir.)

  2. Anakin Skywalker (Görünürde Padme’nin ölümünü kabullenemeyen, onun ölümüne engel olmak için malum diktatörün sözlerini emir telakki eden ancak tüyü bitmemiş anaokulu çağındaki jedileri öldürmekte bir beis görmeyen karaktersiz bir “güç” delisidir. Child Jedi Lives Matter!)

  3. Jar Jar Binks

8 Beğeni

Nasıl bir nefret besledin sen içinde öyle… Nasıl yaşadın sen bu nefretle…

2 Beğeni

Altına imza atıyorum. Nerede “Yüzüğü taşıyamıyorsam yüzük taşıyıcısını taşırım!” diyen Sam, nerede Frodo denen ibiş…

20 Beğeni

İbiş ne kedi canını senin akslşjdfsdf. Sesli güldüm.

Witcher - Emhyr var Emreis

Saygı duyuyorum ama sevmiyorum. Sonuçta zeki bir adam, saygı duymamak inandırıcı olmaz. Peki neden sevmiyorum? Çünkü içimdeki fanatizm. Çünkü ortalığı karıştırıp Geralt ile Ciri’nin hayatını zorlaştırması beni delirtiyor. Hele ki Ciri üzerinden yürüttüğü her türlü plan… Yo dostum, yo. O kızı da, Cintra’yı da sana vermezler.

Frankenstein- Dr. Frankenstein

Önce hayat ver, sonra beğenmeyince tiksin, ötekileştir. Frankenstein’da daima canavarın tarafında oldum. Dr. Frankenstein’ın böyle bir ucubeye can verip tanrıcılık oynaması, sonra da yok ben bunu beğenmedim deyip çöpe atılan yeni doğmuş bebek muamelesi yapmasını ben kabullenemiyorum. Tanrıcılık oynayakacaksan sonuna kadar oynayacaksın.

İçimizdeki Şeytan - Ömer

Bu kitap benim Sabahattin Ali listemde 1 numaradır. Kitaba aşık olsam da, karakterin işlenişine bayılsam da Ömer benim antimdir. Halbuki kendisini okumaktan inanılmaz keyif aldım. Tekrar okumayı planladığım eserlerden. Fakat kendisi antim olunca en sevmediklerim arasına kendiliğinden giriyor. Çünkü bir Uchiha’nın da dediği gibi, “Weakness disgusts me” Yoksa karakter olarak çok başarılı.

Bu arada Uchihalar’ı da zerre sevmem. Şu başlığın anime versiyonu açılınca içimdeki Senju Tobirama’yı ortamlara salıp nedenleriyle bol bol, uzun uzun Uchihalar’a giydireceğim.

2 Beğeni

:face_with_raised_eyebrow: Madara ve İtachi sever olarak çok alındım. Bazı Uchihalar gıcık olsa da bir çoğuna sharingan nedeniyle saygım var. :smile:

1 Beğeni

Heinrich Mann - Mavi Melek : Unrat ve Frohlich

İkisi de hiçbir kalıba sığmayacak kibre sahiptirler ve en ufak güç, yetki sahibi olduklarında kendilerine taparlar. Unrat, Frohlich hariç herkesi aşağılar ve küçümser. Frohlich tarafından aldatılsa da, yüz üstü bırakılsa da yine ona ve kendisine tapmaya devam eder. Frohlich ise Unrat’ı da küçümser ve onu kullanmaktan çekinmez. Dünya onun için bir dans alanıdır ve eğlenmekten başka bir şey yapmanın gereği yoktur.

Dorian Gray’in Portresi - Lord Henry

Manipülasyon yeteneği sınır tanımayan bir karakter. Neredeyse her cümlesi aforizma olma özelliği taşır fakat çoğunluğu hedonist anlayışa yöneliktir. O yüzden çok tartışmışımdır. Zerre sevmem, ama çok iyi yazılmış bir karakter olduğu kuşkusuz bir şey.

Kralkatili Güncesi : Kvothe

Açıkçası açıklamaktan sıkıldım. Her yüz sayfada kendisini övmesinden tut; yaptığı ve akıl edemediği her şeyde biraz daha gözüme batıp, okuması işkence olan bir karakter haline geldi. Bunun üstüne karakter gelişimindeki sırf havalı gözükmesi için oluşturulan olaylar yapaylık üzerine yapaylık katıyor. Dizisi gelirse iyice sırıtacak, o yüzden gelmesini istiyorum. Çünkü başarısız yazılmış karakterler görsel bir eserde daha iyi belli olur.

İçimizdeki Şeytan - Ömer

Kitap boyunca çok laf ettim kendisine. Çok düşünüp, boş düşünür gibi gelmiştir bana. Hayatta derdi olan şeyler üzerine düşmek yerine, her zaman yanlış dertler edinip, düşünmeyi bir kaçış haline getirmesi böyle düşünmemin başlıca sebebi. Ne kendisine ne de etrafındakilere faydası var. Her zaman kendisini ve başkasını dibe çekecek davranışlarda bulunuyor.

One Flew Over the Cuckoo’s Nest : Hemşire Racthed

Fotoğraf

Belki de en iyi antagonist karakterlerden biridir. Karakter muhteşem yazılmış, kadın rolüne muhteşem bürünmüş ama konu sevip sevmemeye geldiği zaman “saf şeytan” diyebilirim kendisi için.

1 Beğeni

Her seferinde bu tepkiyle

1 Beğeni

Kesinlikle çok haklısın, bizi bu öfke ayakta tutacak!

1 Beğeni

Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley

Bernard mı yoksa Vahşi mi daha rahatsız ediciydi karar veremiyorum. En iyisi önce bazı distopyaları ütopya gibi görme sorunumu çözeyim.:roll_eyes:

5 Beğeni

Straff Venture, adamdan kişisel düzeyde nefret ediyorum. Sinirlerim ile oynamayı beceren karakterler listesine en yukarıdan girdi. Cins herif :unamused:.

Bence Bernard önceleri bir boşluğa düşmüş, ikilem arasında sıkışıp kalmış bir karakter gibi görünmesine rağmen sonlara doğru Mustafa Mond’un karşısında gösterdiği zayıflık nedeniyle, kendisini modern korkuya bu şekilde güçsüzce kaptırmasıyla benim gözümden de düşmtüştü fakat Vahşi ile ilgili neden rahatsız edici bulduğunu anlamadım. :slight_smile:

1 Beğeni

İmkansızun şarkısı ndan, toru watanabe

Adam aşkından geberiyo sonra gidip başkasıyla sevişiyo vallahi tokaylayasım gelmişti herifi. Murakami nin pisliği gerçi, başka kitaplarındada var böyle sapıklıkları pis japon

1 Beğeni

Mümkün olduğunca açık bir cevap vermeye çalışayım.:blush: Bunun için kitabı da yeniden karıştırdım biraz.:krs::krs:

Bernard, ilk bakışta erdemli biri gibi görünebilir. Ama gerçekte onu sorgulamaya iten tek şeyin fiziksel yetersizliğinin sebep olduğu kompleksleri olduğunu düşünüyorum. Saygın biri olarak o düzenin içinde bulunsaydı böyle şeyler düşünmeye başlamayacak, Helmholtz ile arkadaşlık etmeyecek ve hoşlandığı Lenina’ya diğer erkeklerin et parçası(?) gibi davrandıklarını düşünerek kalbi kırılmayacaktı. Vahşi’nin sorumluluğunu üstlenmesinden dolayı değer gördüğü anda bunu onaylayacak şeyler yaptı zaten.

İlgili alıntı:

Günler geçti. Başarı, Bernard’ın başını döndürmüş ve bu arada o zamana kadar hiç de memnun olmadığı dünyayla uzlaştırmıştı. Kendi önemini teslim ettiği sürece, düzen iyiydi. Fakat, başarı kendisini uzlaştırdıysa da, yine de düzeni eleştirme ayrıcalığından vazgeçmeyi reddediyordu. Çünkü eleştiri eylemi, kendi önem hissini pekiştiriyor, daha güçlü hissettiriyordu. Dahası, eleştirilecek şeyler olduğuna gönülden inanıyordu. (Aynı zamanda başarılı olmaktan ve istediği kızlarla birlikte olmaktan da hoşlanıyordu.) Vahşi’nin hatırına gelip kendisine kur yapanların önünde, düzeni ve kuralları çekiştirerek gösteri yapıyordu. (Syf.199-200)

Sahteliği yüzünden sevmiyorum onu.

Kişisel bir benzetme:

Konuyu dağıtıyorum ama kendisi bana ekşi sözlükte kadınlar hakkında sürekli olumsuz başlık açan yazarları hatırlatıyor.:sweat_smile: Farklı ve özel olduklarını düşünüyorlar sanırım, oysa sadece sığ ve öfkeliler. Bernard o tiplerin iyi bir temsilcisi gibi.

Vahşi konusu biraz daha karışık. Kabul edilmeyeceği, her zaman dışlandığını hissedeceği bir toplumun içine doğuyor. Sonunda yuvaya döndüğünde ise kültürel anlamda öncekine göre bile çok uzağında kalıyor toplumun. Hayatında değer verdiği en önemli iki insanla, Linda ve Lenina’yla ortak bir paydada buluşmasını sağlayacak kültürel dili bulamıyor. Kızdığım nokta, bu ortaklığın sağlanamamasından o iki karakteri sorumlu tutması. Onların da aynı oranda çaresiz ve acı çeker durumda olduklarını görmemesi.

Vahşi, elinden geldiğince uyumu reddediyor ve değişime direniyor, adım atmıyor. Buna karşın Linda ve Lenina’yı da oldukları gibi kabul etmiyor ve onların kendi istediği biçimde değişmelerini, farklı davranmalarını istiyor. Bunu yerine getiremediklerinde onlardan nefret ediyor, dahası cezalandırmaya kalkıyor.

Sürpriz bozan - Alıntı:

Linda’nın ölümü sırasında nefret ettim ondan ilk olarak. Kadın yaşadığı acılar sonrasında nihayet huzurluydu ve bu şekilde mutlu bir ruh haliyle ölebilecekti. Ama Vahşi izin vermedi ve onu kendi acı gerçeğine dönmeye zorladı, başardı. Mutsuzluk içinde öldü Linda. Annesinin tercihlerine saygı duyacak olgunluğu gösterebilirdi.

…Cansız elini nerdeyse şiddetle sıktı, Linda’yı bu rezil şehvet rüyasından, bu adi ve nefret edilesi anılardan çıkaracakmış gibi sıkıyordu -çıkarıp şimdiye, gerçeğe, sersemleten bu ana, bu berbat gerçekliğe geri getirebilecekmiş gibi sıkıyordu. Berbat bir gerçeklikti ama yüceydi, anlamlıydı, son derece önemliydi çünkü çok yaklaşmış olan o şey, bunları daha da korkutucu kılıyordu. (Syf.254)

Linda’nın bakışında, sözlerle anlatılamayacak bir dehşet vardı - dehşet ve John’a öyle geliyordu ki, serzeniş de vardı. Linda yatakta doğrulmaya çalıştı, ama tekrar yastıkların üzerine yığıldı. (Syf.255)

Distopyalarda ortaya çıkan, başkalarını kurtarmaya hevesli kişilerden hoşlanmıyorum. Kendi hayatı için söz sahibi olmak isteyenler bunun dışında kalıyor. Buna karşın düzen kuran ve düzen yıkmak isteyenler, başkalarının nasıl yaşaması gerektiği konusunda karar verme ve bunu dayatma konusunda aynı yerde duruyorlar.

Sürpriz bozan - Alıntı:

Hastaneye girdiklerinde Vahşi, “Fakat köle olmak hoşunuza gidiyor mu?” diyordu. Yüzü kızarmış, gözleri haklı bir öfke ve heyecanla parlıyordu.“Bebekler gibi yaşamaktan hoşlanıyor musunuz? Evet, bebekler gibi zırlayıp kusuyorsunuz,” diye ekledi. Hayvanlara özgü salaklıklarından sabrı tükenen Vahşi, şimdi de kurtarmaya geldiği insanlara hakaretler yağdırıyordu. Hakaretler, kalın salaklık zırhlarına çarpıp dağılıyordu, gözlerinde donuk ve somurtkan bir kinle, boş bir ifadeyle Vahşi’ye bakıyorlardı. “Evet, kusuyorsunuz,” diye haykırdı. Üzüntü ve vicdan azabı, merhamet ve görev - bunların tümü şimdi unutulmuştu ve bekleneceği üzere, bu insan müsveddesi canavarlara duyulan şiddetli bir nefrete yenik düşmüştü. “Özgür ve insan olmak istemiyor musunuz? İnsanlık ve özgürlüğün ne olduğunu anlamıyor musunuz?” … “Size öğreteyim; isteseniz de istemeseniz de sizi özgür kılacağım.”

Deliliğin sınırında gezinirken herkes için en iyiyi bildiğinden ne kadar da emin, cüretkar. İyi niyet değil kendi bildiğini dayatma bu.

Sağlıklı bir yetişkin gibi davranmadığını düşünüyorum. Bencilliği ve empati kurmayı bilmeyişi yüzünden sevmiyorum John’u (Vahşi).

4 Beğeni

Notre Dame’ın Kamburu’ndan rahibin kardeşi Jehan, ortaya çıktığın her yerde kitabı okurken cinnetler geçirdim, ellerim titredi. Abini ne kadar sevdiysem senden o kadar nefret ettim. Alçak yaratık.

Ve tabii ki Frodo… çok doluyum sana çok. Sam’e az çile çektirmedin.

HARRY POTTER (kemiksiz,net…)

Kvothe bence sırf baş karakter olduğu için iyi.
Hafızasından başka pek bi şeyi yok tam bir şanslı …

Birde Fodoy’u sevmiyorum oda aynı şekil.
Gollum yüzük taşıyıcısı olda daha iyi olurdu.

Ejderha Mızrağı - Sturm Brightblade

Her seferinde; aaa bak bu şövalye böyle onurlu, yok şöyle erdemli, vay böyle karakterli, adam gibi adam kalıplarıyla yazılmış olması ve bunun gözümüze gözümüze sokularak yapmış olmaları yani ‘‘yapmacık efendim’’ olması hasebiyle kendisini listenin zirvesine yazıyorum…

Arkadaşlar kusura bakmayın ama Frodo’nun neyini beğenmediniz birincisi Frodo kitapta 30 lu yaşlarda ve unutmayınki yüzük onu yiyip bitirdi frodo’nun aklında ona oyunlar oynadı.

Egwene ve zaman çarkı kitaplarındaki kadın karakterlerin yarısı. Aşırı ergen olmaları ve kibirli haleri beni soğutu.

2 Beğeni