Hayır izlemedim ama listemde var. Hatta daha dün gördüm ne indirsem diye bakarken.
Arte
Anime Rönesans dönemi Floransa’sında soylu bir ailenin kızı olan Arte’nin ressam olmak istemesini anlatıyor. Lakin şöyle bir sorun var; kadınların evlenip, dantelle filan uğraşıp evinde kocası için oturmak dışında bir şey yapmaması gerektiği düşünülüyor toplum tarafından. Arte de aynı şekilde hem ailesi hem toplum tarafından bu şekilde bir baskıya maruz kalıyor ve buna rağmen neler yaptigin izliyoruz.
Açıkçası ben animeye bayıldım. Hem konusu, hem atmosferi, hem çizimleri ve karakterleri hem de seslendirmenleri olarak benden geçer not aldı ve tekrar izlenecek animelerimin arasına eklendi. Bazi yerlerde kötü animasyonlar vardı ama olsundu animeye gerekli yerler değildi zaten. Özellikle Arte’nin seslendirmeni çok hoşuma gitti. O sesi biliyorum ama kimden biliyorum acaba. Boş bir zamanda izlemenizi öneririm. Finali mükemmel bitirdiler ama olsa bi’ 30 40 bölüm daha izlerdim. Umarım yeni sezonu gelir.
Ek olarak re zero 2. sezon bitmesine az kaldı diye ilk sezonu baştan izleyip güncele kadar geldim. Normalde ikinci sezonlar yavan olur ama kaldığı yerden tam gaz devam ediyor beğendim. Şu karakter ise sevgime sevgi kattı.
Şimdi baktım da 78 bölüm mangası varmış. 12 cilde denk geliyor. Onu da okunacak manga listesine ekleyim. Sanki 78 bölüm mangadan 12 bölümden fazla anime çıkar gibi geliyor ama emin olamıyorum. Animeden animeye manga bölümü anime bölümü oranı değişiyor sanki. Tabi stüdyo farkı da önemli. Ne kadar detaylı işlemek istediklerine de bağlı.
Bence seversin, bu bir işaret.
Yarın indiririm o halde zaten anime izliyorum bu aralar sadece.
Ore wo Suki nano wa Omae dake ka yo
Klasik romantik komedi ve harem animelerinin klişelerinin tamamını bulunduran ama bulundurma sebebi bunlarla dalga geçmek olan bir anime idi. Ana karakter bir romantik komedi ana karakterinin tam tersi bir yan karakter olarak sunulmuş ve normalin zıttı olaylar yaşanıyor.
İlk 6-7 bölüm özellikle çok iyi ve komikti. Sonrası biraz tekrara sardı ama yinede komikti. Içinde ki harem öğesi her zamanki gibi bir eksi oluşturdu ama yapacak bir şey yok artık. Ilk bölümü izlerken biraz sevmeyeceğim gibi hissettirmişti ama klişeler ile dolaylı veya direkt olarak dalga geçilmesi, espriler, göndermeler, surat ifadeleri ve ana karakterin sürekli değişen kişiliği altından olaylar içinde aslında hep başka şeyler çıkması animeyi sevdirdi.
Animeyi taşıyan en büyük iki şey ise bank ve bezbol finali şakaları idi. Her seferinde katıla katıla güldüm. Sadece tek bir cümle ve görüntü ama animenin kendi içinde güzel bir meme yaratmışlar.
Çeviri ise genel olarak kötüydü ama güldüren çeviriler de mevcut idi. Zaten nedense artık izlediğim her animenin çevrisi kötü geliyor. Sadece puzzlesub çevirilerini beğeniyorum ama ona da ya denk gelmiyorum ya da playerleri indirmeye müsait olmuyor.
Güldüren çevirilerden birisi olarak şunu atayım;
Finalini ise ova ile yaptı ve doğal olarak harem animesi gereği tam final değildi ama ben beğendim. Spoilerden saymadığım için yazacağım; ana karakter doğal olarak hiçbirini seçmiyor ve bu normalde tatminsizlik yaratır ama diğer harem animelerine kıyasla bu animede seçmemesinin sebebini yine ana karakterin kişiliği gereği anime boyunca yaptığı seçimlerden birisi gibi bağladıkları ve devam sahneleri de çok güzel olduğu için ben beğendim. Manga finaline de yorumlardan baktim yani genel olarak memnun kaldım animeden. Gülmek için kesinlikle izlenebilir.
Honzuki no gekokuhou
Son günlerde full isekai izledim ve özellikle yazmaya değer bulduğum tek seri aralarında bu. İsekai olup isekai olduğunun üzerinde durmadan karakterin o dünyanın bir bireyi olarak yaşadığı bir anime. Son zamanlarda izlediğim en iyi animelerden olabilir. Konusu kitaplara aşık olan ana karakterimiz öldükten sonra başka bir dünyada başka bir bedende gözlerini açar ve “aman neyse, kitaplar olduğu sürece her yerde yaşayabilirim.” der. Lakin bu dünyada kitaplar sadece soyluların ulaşabildiği aşırı nadir bir şeydir ve kızımız da fakir bir ailenin hasta, bedeni güçsüz bir kızıdır.
Yani animede ki ilerleyiş şu şekilde; -Tam sevdiğim gibi.- Ana karakter neredeyse sıfırdan bir çok farklı şeye adepte olup -bedenine girdiği kişinin anıları mevcut ama fakir ve hasta olduğu için aslında bildiği pek bir şey yok- en baştan yeni bir dünyaya adepte olarak eski hayatından olan bilgi birikimini de buraya katıp kitaplara ulaşmak için çabalıyor.
Öncelikle Dr. Stone animesinde olduğu gibi bilgileri ile bu dünyada kimsenin bilmediği yeni şeyler yapması ve herkesi etkileyip öne çıkması, bilinçli bir birey olması beni aşırı çeken bir yönü.
Ikıncı olarak bir kitap severin gözünden izlerken, kitaplara bu kadar bağlı bir karakterin kitaplar için her şeyini akıllıca kullanıp, kitap yapımı gibi şeyler ile ilgili bazı bilgiler vermesi ve kendisi yapmak için her yolu denemesi çok güzeldi. -Şimdi ne desem spoilee olacak tam açamıyorum. -
Üçüncü olarak anime ara sahnelere şöyle farklı ve tatlı bir çizim katıp, çok tatlı ve komik sahneler çıkarmış. Bu sahnelerin hepsinde insanın yüzüne gülme geliyordu.
Dördüncü olarak karakter gelişimi ile birlikte animenin kendisine de farklı şeyler ekleniyor ve sıkmadan sürekli yeni şeyler görüyorsunuz. Mesela önce ticaret ve tüccarlık sonrada politika, din ve siyaset ekleniyor. Özellikle tüccarlık kısmında enfes bir spice and wolf tadı aldım ve ayrı bir sevmeme sebep oldu.
Zaten animenin ilk sezonu izledim, ikinci sezon için sabırsızlanırken ve olsa 5 sezon daha izlerim diye düşünürken buraya yazayım dedim. Giflere bakarken fark ettim ki ikinci sezonda varmış oturdum onuda izledim. 3. sezon da nisanda çıkıyormuş sabırsızlıkla bekliyorum.
Ana karakterin yetişkinler yanında uzak çekimi istemsiz bir komiklik yaratıyordu bu arada. O kadar yetişkin davranıp, yetişkin kararlar alarak çevresi tarafından yetişkin görünen bir karakterin parmak kadar olması komik geliyordu ister istemez. Tabii ana karakter aslında çocuk bedeninde bir yetişkin olduğu için amaçlanan bu da olabilir.
Sonuç olarak kalitesiz tek bir noktası yoktu diye düşünüyorum ve vermesi gereken her şeyi dengeli bir şekilde verip dengeli bir şekilde ilerledi. Herkese öneriyorum, özellikle edebiyat forumu olduğumuz için bu animenin çoğunuzun ilgisini çekeceğini düşünüyorum.
İzledigim diğer serilere gelince;
Isekai cheat magician ve hataage kemono michi
Ikisi de izlemeye değmez, indirdiğime de izlediğime de pişmanım. Cheat magician kaliteli tek bir noktası yoktu. Her şeyin klişe olmasını geçtim animasyonlar bile kötüydü. Rin karakterinin seiyuusu Emilia-tan ile aynı olduğu için onu biraz çekebildim o kadar.
Kemono michi ise konusundan ötürü daha ilginç olur diyordum ama saçma sapan bir şeydi zaten sararak izledim.
Son olarak Hamefura;
Otome oyunları hayranı otaku bir ablamız ölüp en son oynadığı oyunda ki kötü karakter olarak tekrar doğuyor. Hatırladığı kadarıyla kötü karakter oyun sonunda ölüyor ya da sürgün ediliyor ve kendisi de bu kaderi değiştirmek için her şeyi yapıyor.
Konusu ilgi çekici, ana karakterin herkesi etkilemesi ve kaderini değiştirmesi de hoş. Ana karakterin kendi kişiliği de izlemesi ilgi çekici ama herkesi etkilemesinden ötürü doğan reverse harem olayı işi baltalıyor biraz. Son iki bölüm de biraz sıkıcı zaten. -Bazı sahneleri hariç.- Kötü bir anime değil vakit geçirip gülmek için izlenebilir. Ana karakterin seiyuusunun da Uchida Maaya olması ayrı bir çekti beni zaten. Kendisi Gj-bu da Amatsuka Mao karakterini seslendirmişti. Gj ile alakalı her şey artıdır benim için.
Isekai Shokudou
Hakkında yazılacak pek şey yok. Başka dünyalardan kişileri ağırlayan bir restoranı konu alıyor anime. Farklı ırktan kişileri aynı çatı altında yemek yerken ve favori yiyecekleri ve restorant ile olan ilişkilerinin anlatıldığı yerler filan hoş. Kuro karakterinin animenin kapak resminde olup hoşgeldiniz dışında pek bir numarası olmaması saçma idi biraz. Onun dışı gayet hoş bir anime, çizimleri filan da hoş. Vakit geçirmek için izlenebilir ama beklentiye girmemek lazım.


Az önce bi’ türkanimeden gelecek animelere bakayım dedim ve şaşkına döndüm. Bu sene resmen benim senem olacak, devamını beklediğim onca seriyi geçtim devamının gelmeyeceğini düşündüğüm ve tek sezon olduğunu düşündüğüm serilerin de devam sezonları geliyor.
Devamını beklemekten vazgeçtiğim bir seri olan Log Horizon’un sonunda 3. sezonu geliyormuş. Öyle mükemmel bir yerde bitmişti ki senelerin özlemini umarım dindirebilirler. Kapak fotoğrafının çizimleri filan değişik geldi ama açıklamasında üçüncü sezon yazıyor bakalım artık. Tek sezonluk olduğunu düşündüğüm ve devamı gelmeyeceğini düşündüğüm Kobayashi de devam getiriyor. Geçen bitirdiğim Hamefura’nın da tek sezonluk olduğuna yemin ederim ama devamı duyurulmuş. Bir anda bu kadar mutluluk fazla bir insana.
Haikyuu!, Dr. Stone, Slime, Tate No Yuusha, Golden Kamuy ve Re Zero için bir şey demeye gerek yok zaten. Ağzım sulandı şimdiden.
Haikyuu geliyor muu, hemen son iki sezonu izleyip yetişeyim. Dr Stone’u da sevmiştim, izlerim ikinci sezonunu da. Attack on Titan da Ekim ayı için duyurulursa dansss.
Takip ettiğim diziler de başladı hangi birine vakit bulacağım bilemiyorum gerçi.
Ben 4. sezonu indirdim ama part 2 de çıkıp bitince baştan izlerim diye başlamıyorum. Bu kadar erken gelmesi çok iyi oldu.
Kaze ga Tsuyoku Fuiteiru
Bölüm sayısı: 23
Türü: Spor, komedi, dram
Farklı sebeplerle bir araya gelmiş 10 üniversite öğrencisi maraton koşusuna karar verir. 23.2 km az değil ha. Çoğu çaylak olduğu için antreman sahneleri baya komik ve eğlenceli. Karakterler üzerinden dram sahneleri de var. Sadece spor animesi demek eksik olurdu. Akıcı ve gaza getiren türde bir animeydi. Öyle ki hani dedim ben de koşsam mı acaba? Tutarlılık bakımından eksikleri olsa da irade gücü, zorlukların üstesinden gelmek, dostluk ilişkileri, akıcı bir senaryo ve komedisiyle güzel bir animeydi.
7/10
Log Horizon tekrar izledim dayanamayıp. İlk önce şu ed atmazsam olmaz. Anime ile ilgili izlerken yaşadığım binbir nostaljinin başını çekiyor. Bu kadar özlediğimi fark etmemiştim. Şarkıyı arada dinlerim oysa.
「Your song*」- Yun*chi Log Horizon ED - YouTube
Çizimleri hatırladığımdan biraz daha tırt idi ve 2 3 tane sıkan bölüm vardı ama onun dışı hatırladığım kadar mükemmeldi. Ilk izledigim zaman Japoncam o kadar iyi olmadığı için fark etmemiştim ama Marie karakteri sayesinde aşık olduğum kansai aksanına da doydum. Tekrar izlemek ilaç gibi geldi resmen be. Bu yüzden aynı animeleri tekrar izliyorum işte, yerleri dolmuyor. Tek sıkıntı şu oldu ama; fena halde ff online oynamak istiyorum ama oynamam imkansız.
Usagi drop izledim tekrar. Gerçekten çok güzel ve tatlı bir anime. Hiç sıkılmadan tüm bölümleri arka arkaya izleniyor, su gibi akıyor.
Lakin izlerken manga finali aklıma gelip duruyor. Mangasının finalini bilerek izleyince Rin’in anne babası konusunu hazırlık aşaması gibi yerleştirdklerini fark ediyorsun ama cidden insan o manga finalini hazmedemiyor ya. Annesinin kızı ne diyeyim. Yinede animesi izlenebilir kesinlikle çok hoş.
Şimdi de amaama to inazuma ve sözlük yapılan bir anime vardı onu izlemeyi düşünüyorum. Bu üç anime nedense birbirini tamamlıyor gibi hissettiriyor, arka arkaya izlemek istiyorum.
Code Geass 1.sezonunu bitirdim.
Şimdi ilk söyleyeceğim şey şu; bir kez daha bir anime izlerken gerçekten anime sektörü izleyicilerinin film ve dizi sektörü izleyicilerinden çok daha farklı olduğunu anladım. Bir kesimin sevdiği bir animeyi başka bir kesim hiç sevmeyebiliyor. Amacım kesinlikle abartmak falan değil fakat Code Geass hayatımın açık ara en büyük hayal kırıklığı olabilir.
Bilen bilir, Code Geass dünyanın en popüler top 5 animesinden biri. Orada burada sayısız kere hakkında methiyeler dizildiğini ve övüldüğünü gördüm ve dedim ki artık başlamamak ayıptır. Müthiş bir seri çıkacağından adım kadar emindim.
Fakat inanılmaz bir şekilde İlk sezon biter bitmez “bu muydu ya” dedim. İnanamadım resmen piyasada bu kadar iyi anime varken, Code Geass’ın onda biri kadar ünlü olamayıp fakat Code Geass’ın ise bu denli ünlü olmasına. Amacım kesinlikle animeyi boş yere kötülemek değil, izlediğim animelerden şaheser bekleyen bir kişi de değilim gerçekten. Fakat en azından eğlendirseydi ya. Zaman zaman baya sıkıldığımdan oynatma hızını 1.50x dereceye aldığım bile oldu yani.
Birde şu “Death Note seven Code Geass’ta sever” önermesi dünyanın en yanlış önermesi olabilir. Death Note nere bu nere yav. Death Note’da ki akıl oyunlarının %10’nu bile yok bu animede. Yani en azından ilk sezon için. Bir kere Death Note’da ki akıl oyunlarının en iyi tarafı tahmnin edilememesiydi. Code Geass’ta ise hikayenin nasıl ilerleyeceğini %70 tahmin edebiliyorsun. Hal böyle oluncada bunun ismi akıl oyunları olmuyor yani.
Bu arada Mecha türü de hiç ama hiç bana göre bir tür değil, bir kez daha anladım bunu.
Animenin yarısı bitti. Sırf bitsin, yarıda kalmasın diye bugün 2.sezona başlayacağım. Ne yazık ki bu kadar övülen bir serinin benim için baya hayal kırıklığı çıkması büyük derecede üzdü. Beni tavlaması için çok çok çok iyi bir sezon olması lazım 2.sezonun
İzlediğim kadarıyla şuanlık 5/10
Code Geass izleyenler bir bakabilir mi ?
Şimdi 2x21 izledim en son. Baya allak bullak oldu kafam. İmparator Charles ve Marianne’nin planını tam olarak anlayan var mı allah aşkına ? Pür dikkat izledim yinede olayın %30’unu anca anladım. Bazı şeyleri yetersiz mi açıkladılar ne sanki. Charles ve Marianne’nin amacı tam olarak neydi, yaratmaya çalıştıkları dünya neydi ? Nasıl puf oldu gitti bunlar bi anda ? Marianne’ye Geass veren kimdi, Akasha’nın kılıcı denen platformun kökeni ne ? Bu platfrormun Tanrı’yı öldürmek için kullanılacağı söyleniyor, bunun tam olarak anlamı nedir, Ragnarok bağlantısı tam olarak nedir, C’nin dünyası tam olarak nedir, Tanrıyı öldürmekten kasıtları ne, Charles Nunnally’yi plan için kör ediyor V.V den korumak için, Lelouch’u Japonya’ya göndermesinin nedeni de keza V.V den korumak orasını da anladım fakat zaten V.V nin derdi Marianne ile idi. Daha o an hiçbir gücü olmayan ve tehdit oluşturmayan Lelouch ve Nunnaly’yi ne yapsın ? V.V’ye mührünü veren C.C miydi ? çocuk neden hiç yaşlanmamış, C.C’ye Geass’ını veren Rahibe nerden almıştı Geass’ı peki ? tüm bunları anlayan varsa açıklayabilir mi acaba ?
Neon Genesis Evangelion izlediniz mi? Plan direkt oradakinin aynısı çünkü. İnsanın bireyselliğinin kalmadığı bütün insanların aynı kolektif bilinci paylaştığı bir dünya yaratmak olması lazım.
Kalanlarını ben de hatırlamıyorum. İzledikten sonra genel olarak iyiydi demiştim ama şimdi yani izledikten 1,5 ay kadar sonra çoğu detayı unuttuğumu fark ettim. İzleyeli 1,5 yıl olan Monster’ın ve Monster’dan önce izlediğim Fate/Zero’nun ise her detayını hala hatırlıyorum. Bu sebeple Code Geass’ın puanını 8’den 7’ye düşürüyorum.
Aynı durumdayız gerçekten. Bende Monster ve Fate Zero’yu Code Geass’tan önce izledim ama onlarla ilgili detayları çok iyi hatırlıyorum. Şu Neon Genesis Evangelion benzetmesini yabancı platformlarda da çok gördüm. Zaten listemde 1-2 anime sonra ona sıra gelecek. Onu izleyince daha net bir fikir oluşur umarım aklımda. Kollektif bilincin paylaşıldığı bir dünya yaratmak istediklerini anladım aslında ama bunu tam olarak “nasıl” yapmaya çalıştıklarını çözemedim.
Belki haberiniz vardır, aramızdaki bazı forumdaşlarla beraber mektubun çevirisini yapmaktayız. Ucundan da olsa ben de tuttum bir kısmından bu işin. Düzenlenmesi bitince muhtemelen @Ozgur duyurmuş olacaktır.