Hayır televizyondan izlememiştim.O dönem benim animelere merakım vardı ve bu animeye denk gelmiştim.
Hatırladığım kadarıyla bir kilise vardı ve orada şifacı kızı kaçırmıştılar galiba ve çocuk ve arkadaşları da onu kurtarmaya çalışıyordu. Gerçekten çok şey hatırlıyormuşum.
Shoujo türünü ikinci denemem. Nedense bu türü sevemiyorum. Çok sıkıcı geliyor. İlk denememde 6. bölümde bırakmıştım başka bir animeyi.
Geçmişe mektup yazma şansınız olsa ne yapardınız? 26 yaşındaki Naho, 16 yaşındaki haline gelecekten mektup gönderir. Ona yaşadığı olayları kronolojik olarak yazar. Pişmanlıklarını düzeltmek ister. Naho ilk başta bu mektuba inanmasa da fazla sürmeden gerçek olduğu anlar. Ama geleceği değiştirmek o kadar kolay mı gerçekten?
Arkadaşlık ilişkileri ve komedi sahneler güzel olsa da bence biraz uzatmışlar. 4-5 bölümlük konu 13 bölüme yayılmış. Çok sıkıldım. Ayrıca Kakeru ne trip atan biri çıktın ya! Tamam psikolojik sorunların var anladık da çevren o kadar ilgi gösterirken sana, intihar etmeyi hâlâ neden düşünürsün. Hani ölsen de kurtulsak dedim bazen.
Hani diyorum shoujo olduğunu bildiğim için mi sevmiyorum diye? Ama fark ettim de Coquelicot-zaka kara filminin shoujo olduğunu bilmiyordum ve onda da çok sıkılmıştım. Elveda shoujo. Benden bu kadar.
Shoujo değil o zaten. Myanimelist’te öyle bir tür belirtmemiş. Ben onu seinen kabul ediyorum. İzlemiştim ve gayet kaliteli bir yapım olduğunu biliyorum. Anime isminden gelen mahou shoujo, büyülü kızlar demek.
Tavsiye için sağol yine de.
Fazla gevelemeyeceğim. Gaidensiz bunu izlemek muhtemelen bir facia olabilirdi. Karakter kadrosu ve gelişimi hoşuma gitse bile olayları kavrayabilmek için insanüstü bir çaba sarfetmek zorundasınız. İlk sezonda dediğim gibi hikayeyi arclar halinde verdiği için bu kadar bunalmıyordum, lakin doğrusal bir Darker Than Black sezonu ölümcül olabilir. Uzun bir süre fandom okumam gerekecek sanırım. 4/10
Aksiyonun tam ortasında zart diye giren Madoka’dan fırlama Suou introsu ve ufacık kolyeden Tanksavar tüfeği çıkması…
Öte yandan Suou yeni potansiyel waifum olabilir. Hanazawa Kana sen büyüksün :solaire:
Bakuman
Bölüm Sayısı: 25+25+25
Türü: Komedi, romantik, dram, shounen
Bu anime mangaka olmak isteyenlerin hikayesi! Hani daha önce öyle bir mesleği hiç hayal bile etmemiştim ama anime izlerken anladım ki mangaka olmak ne kadar stresli bir işmiş. Bu arada Bakuman’ın mangası ile Death Note’un yazar ve çizerleri aynı. Bu kalitenin nereden geldiği de anlaşıldı böylece. İlk sezonu bitirdim, konusu çok iyi.
Hepimizin bildiği editör kavramı da burada önemli. Hani derler ya editör vardır vezir eder, editör vardır rezil eder. Ayrıca mangakaların neden tarz değiştirdiğini güzelim konularını bıraktıklarını da güzel anlatmış. Çünkü kalite değil öncelik popüler olmak. Bunu biliyordum, animede görmek de güzel oldu.
Arkadaşlık ilişkileri, yarışmalar ve biraz romantizm ile güzel bir anime olmuş. Manga muhabbetleri de çok iyiydi. Bazı mangaların isimleri geçiyor. Fantastik- dövüş mangalarının formülü verilmiş. Aynen şöyle Etkileyici bir dünya + savaşması için sebebi olan temiz bir kahraman + baştan aşağı havalı çizimler + ilgi çekici düşman + şirin bir kız kahraman + güldüren ve ağlatan duygusal sahneler
15. Bölümde telefon mesajı çevirisi atlanmış, Merak edenlere. “Shinjou-kun aptal! “lütfen beni bekle” filan demişsin de, bu hiç senlik değil. Mezun olduğumuz gün sana verdiğim cevaba inanmıyor musun? Bu seferlik bu mailini gelmemiş sayacağım”
Animenin gerilimi çok iyi. Karakterlerin o heyecanını, korkusunu, üzüntüsünü, sevincini hepsini hissettim kendim yaşamışım gibi.
Mangaların nasıl yapıldığını merak edenlere ve her anime severe bu animeyi tavsiye ederim.
Animeyi izlemedim, izlemeyi düşünüyorum ama mangakaların hayatı konusunda haklısınız. Bu konuyu merak edip araştırmıştım. Buradaki karakterlerimiz biraz daha şanslı açıkçası, biri yazar öbürü çizer. Normalde iki işi de tek kişi yapıyor, yanlarına yardımcı alacak kadar ilk başlarda para kazanamıyorlar. 4-5 saat uyku uyuyorlarmış çoğu zaman, ayrıca “mangaka routinr chart” diye aratırsanız örnke olarak bazı mangakaların gün içinde ne yaptıklarını bulabilirsiniz. Haftalık mangalarda bu durum daha ağır. Popülerlik konuların seçilmesi de (örneğin lise konusunun suyunun çıkması) para kazanmak zorunda olmakta yatıyormuş, yoksa asgari ücretle ya da bir tık altında yaşamak zorundasınız. Hal böyle olunca hastaneye düşen pek çok mangaka oluyor. Bir sanatın bu kadar amele işi gibi yapıldığı başka sektör bilmiyorum (animatörlük olabilir belki, yarışırlar), okudukça içim kararmıştı. Mangaka olabilmek için tutkudan fazlası gerekiyor. Üç beş fazla kazanıp yanına yardımcı alabilen mangakaların durumu biraz daha iyi, o zaman istedikleri mangaları çizebiliyorlar. Genelde manga okuyan biri olarak favori mangakam Asano Inio’dur, o bile zamanında bu yola girmiş. İlk başlarda didaktik ve “Bakın şu hayata, insanın başına neler geliyor” tarzı mangalar yazdıkça bundan sıkılıp Oyasumi Punpun gibi bir şaheser çizmiş.
Azimlerini takdir ediyorum tüm mangakaların. Çizim başlı başına beni içine çeken bir aktivite, yeteneğim olmamasına ve muhtemelen asla başaramayacak olmama rağmen.
Gerçekten benide aşırı derece de sinir eden bir karakter idi. Gelmiş geçmis en karizma karakterlerden birisi olabilecek iken sacma sapan bir klişe için hiç etmişler karakteri. Mangada o durumu düzeliyor imiş ama sanırım, öyle okumuştum.
Fullmetal Alchemist Brotherhood serisini ve Violet Evergarden Gaiden filmini izledim. Fullmetal’ı anlatmaya gerek yok sanırım.
Violet Evergarden filmi de dizisinin kalitesinin altında değildi. Dizide mektupların ve kelimelerin güzelliği, sıcaklığı anlatılırken filmde posta dağıtımcılığının ne kadar özel bir iş olduğu ele alınmış.
Konu: Japonya’da yaşanan büyük deprem ülkeyi büyük bir krizin eşiğine getirir. Etkilerini sürdüren felaket sonrasında hayatta kalanlar daha güvenli bölgelere doğru hareket ederler. Tüm süreç, sıradan bir ailenin bakış açısından anlatılmaktadır.
[İki bölümle sınırlı] Yorumum: Bölümler “felaket, umut, çaba, çözüm, felaket” döngüsünde yapılanmış. Dizinin teması ve vurgulanmak istenilenler açısından doğru tercih. Aile fertlerinin mizaçları ve eylemleri de hikâyede vurgulanmak istenilenleri destekleyip pekiştiren nitelikte.
Izleye izleye alıştığımız Japon tarzı erdemler ve duygusal gel git sunumu bol bol var.
Sanırım, aşinalıktan olacak, izledikçe artan “klasik/klişe” hissiyatı beni erkenden bezdirdi. Kötü bulduğum için değil, sunumuyla fazla klasik geldiği için bırakıverdim.
Felaket teması sebebiyle diziyi merak etmiştim. O tema, hikâye döngüsünün geri plandaki ateşleyicisi olarak konumlanmış gibi. Tema gereği “felaket karşısında insanlar” çizgisinde giden bir anlatım olacak zannederken bunu geri plana yerleştirip “felaketlere rağmen insan kalabilenler” çizgisi lokomotif yapılmış. Bunu da kötü bulmadım. Ama aylar önce oynadığım bir oyun, hikâye ilk çizgide olsaydı, nasıl olurdu dedirtti.
Anime değilde bugün anime karakterleriyle ilgili bir uygulama adı paylaşmak istiyorum.
Akimeji adında bir uygulama. Telefonun ekranında seçtiğiniz anime karakteri geziyor. Birden fazlada seçebilirsiniz.
Anime karakteri olmadığı halde bulunan birkaç karakterde var. Karakter eksiği var ama yine de beğeniyorum uygulamayı.
Not: Telefon kullanırken kapatmalı. Önünde olduğu kısmın dokunmatiğini etkisiz kılıyor. Karakteri hızlıca kapatmak için üstüne iki kere tıklamak yeter. Tabii öyle yapınca program kapanmıyor, duraklıyor.
Bir uygulama daha paylaşmak istiyorum. Suyunu da çıkarmak istemediğim için bunun son olmasını umuyorum.
X Icon Changer adlı uygulamayla istediğiniz uygulamanın resmini değişebiliyorsunuz. Uygulama sadece ana ekranda gözüküyor.