Şaka falan bir yana şu an forumun en iyi muhabbeti burada dönüyor.
Ben eskisi kadar izleyemiyorum anime, fırsat buldukça One Piece devam edip arada tek sezonluk animeler bitirmeye çalışıyorum. Telefonda Netflix’den takip etmek kolay geldiği için Seven Deadly Sins’in ilk sezonu bitti.
Canon karışık filler neyse de sadece filler bölümler zaman öldürmelik oluyor. Eskiden izliyordum hepsini ama artık zamanım kısıtlı, listeden kontrol edip atlıyorum.
Hei ve Darker Than Black ile ilk olarak iki yıl önce tanıştım. O vakit animelere yeni başlamış ve her önüne gelen seriyi tüketmek isteyen bir hevesliydim. Açıkçası basit bir kişilik bunalımı içerisindeydim, zira bir gün rastgele karşıma çıkan Hei fanartının iki yıl boyunca tonla forum ve mecrada kullandığım profil fotoğrafım olmasının başka bir açıklaması olamazdı. Lakin o dönem seriyi ilk izlediğimde pek beklediğimi bulamadım -yani galiba, sonu kenara fıldırıp atmam ve iki yıl boyunca yüzüne bile bakmamam oldu-.
Geçen hafta bu konu hakkında bir miktar düşünme fırsatı buldum, bu serinin benim için kenara attığım tonlarca animeden farklı olduğunu ve bir dönem kişiliğimi bile etkilediği kanaatine vardım. Böylesine önemli bir animeyi iki yıldır boşlamayı bir saygısızlık olarak nitelendirdim ve tekrardan izlemeye karar verdim.
Ve ne diyeyim. Darker Than Black: Kuro no Keiyakusha, her bir sahnesinden zevk aldığım, izlemesi gayet keyifli bir anime oldu benim için. Bu seriyi zamanında nasıl es geçmeyi başardığımı aklım almıyor. En yakın zamanda ikinci sezonu olan Ryuusei no Gemini’yi de izleyeceğim.
Öncelikle değinmek istediğim konu, serinin anlatım biçimi. Yapı olarak post-apokaliptik ve bunaltıcı bir evrene sahip, dolayısıyla bu tip animelerin temel sorunu olay örgüsünü yeterince akıcı şekilde açıklayamamak. DTB ise bunu olayları ikişer bölümlük arclar halinde sunarak çözmeyi tercih etmiş, ve bana kalırsa harika bir şekilde üstesinden gelmiş. Her arcı kendi içinde ele almamız gerekiyor, en ufak bir yan karakterin bile kendine ait bir hikayesi var, ve bu sayede seriyle bağ kurmak bir işkence değil.
Eksilerine gelince: Kendisini açıklamakta oldukça isteksiz ve yetersiz bir seri. Anlamak için çaba sarfetmelisiniz. Arcları atlamamanız yararınıza olur, bağımsız gibi görünseler bile her biri bir bütünün parçası.
Olay örgüsü ve karakterler hakkında bilgi vererek iştahınızı kaçırmayı istemiyorum. Darker Than Black, en sevdiğim animelerden birisi olmaya aday. 8/10
Bungou Stray Dogs izlemekte çok kararsızım, seinen diye geçiyor seri fakat bazıları baya gömmüş bu bildiğin komedi diye. Fazla şakalı esprili sulu animeleri sevemiyorum maalesef bunu göz önüne alırsak Bungou sizce bana göremi ?
Komik kısımları vardı olayın ciddiyetini biraz dağıtmak için yapılmış diye düşündüm. Aşırı komik şakalar ya da her bölüm kahkaha attıran bir seri değil.
İlk sezona göre 2 ve 3. sezon bana daha ciddi geldi. Yani komik kısmını ilk sezon için demiş olabilirler bence bir şansı hak ediyor.
@flean 2. Sezondan önce 4 bölümlük ova var. Devam hikayesi anlatılıyor. Onu atlamayın derim. Açıkçası bu anime beni hayal kırıklığına uğraşmıştı. Çok fazla beklentiye girmeden izlenirse sevilebilir.
@Buggy Bungou Stray Dogs fanı çok gerçekten. Yine aynısını diyeceğim ama çok da beklentiye girmeden izlemek lazım bence. Sonunu sevenler vardır ama ben hiç tatmin olmamıştım.
Ocean Waves (Umi ga Kikoeru)(1993)
Bir Studio Ghibli filmi. Ghibli’nin en zayıf işlerinden biri olarak anılıyor (bu durumun sebebini sinema için değil de televizyon için üretilmiş bir film olması diye açıklayan bazı yorumlar okudum). Türkçe Büyülü Dalgalar olarak biliniyor. Uzun olmadığı için muhtemelen, kurguda fazlaca eksiklik hissettim (oğlan hangi ara aşık oldu, kız bunda ne buldu, ne ara birbirlerini görmedikleri için ölecek hale geldiler). İçinde aşk üçgeni, mecburen aynı otel odasında kalan erkek-kız, sene ortasında gelen transfer öğrenci gibi klişeler barındıryor. Çizimleri de eski tarzda. Yine de farklı bir havası vardı. Kısa da olunca izledim. İzlemeseniz pek bir şey kaybetmezsiniz diye düşünüyorum.
İçinde geçen bir replik ilgimi çekti : “Buralar eskiden tarlaydı.” Kültürlerarası veciz söz.
İki veya üç sene önce bir anime izlemiştim.Bir çocuk vardı ve kolunda saat gibi birşey vardı.Onunla sihir yapıyordu.Sonra bir kız vardı ve onun da iyileştirme gücü vardı.Dokunduğu insanı iyileştiriyordu.Şimdi ben o animeyi arıyorum.İsmini bilen varsa lütfen yazsın.Saygılar.