Animeler konusunda bilge olduğumu söyleyemem ama birkaç yıldır izleme periyotlarım düzenli olmaksızın takip ettiğim birkaç anime var onlar da şu anki döneme ait yapımlar değil. Bu başlığı görünce bir bakayım dedim neler var neler yok diye ama elim boş döndüm maalesef. Kanata no Astra’ya bakındım başta. Sevmedim diyemem lakin hemen arkasında tesadüfen karşıma çıkan Vatican Kiseki Chousakan’ın ilk bölümünü yarılamadan kapattım. Zaten 23 dakikalık bir şey lakin izlediğim o süreyi bile zaman kaybı olarak değerlendirdim. Sevenler olabilir tabii ki ancak bana hitap etmeyen bir inanç konusu var içinde. Kapattığım yer ise '‘bakire gebelik’'ten bahsettikleri bölüm oldu. Çok ufak bir ayrıntı aslında ama mizojin kültürde Hristiyanlık üzerine yaptığım birkaç araştırmamda o kadar da masumane bir öbek olmadığını anladım. Schopenhauer felsefesinin kökenidir aslında. Ha diyorsunuz ki her animeyi böyle irdeleyip de mi izliyorsun? Tabii ki hayır, ruh hastası mıyım ben?.. Devam etmek istemedim ve bahane uydurdum, ırkçı olmaya devam.
Net-juu no susume
MoriMori çan ablamızı benim ikinci izleyişim oluyor ve kendisi çok sevdiğim bir anime ve anime karakteridir. Lise romantizminden bıktığım için yetişkin romantizmi bulundurması büyük bir artı. -Bu ve golden time dışı aklıma gelmiyor gerçi ama 
Biliyorsanız önerler çok makbule geçerdi.-
MoriMori çan ablamız 30lu yaşlarında ve çalıştığı şirketten istifa edip online oyunlara gömülmeyi seçmiş bir NEET. Pardon Elite NEET. Ablamızın oyunda ki hayatının ve olmayan gerçek hayatının birbirine girmesini ve geçmişinde ki kişiler ile şimdiki kişilerin karışmasını izliyoruz bir bakıma. Tabii bunu öyle epik şekilde izlemiyoruz, hatta fazlasıyla ütopik ve biraz klişe ile izliyoruz. Sonuçta 11 bölümlük çerez bir anime. 
Bir yanda da ablamızın hem zamanında olan iş baskısından, hem iletişimsizlikten hemde işsizlikten çöken iç dünyasını izliyoruz. Bunlar öyle derin işlenen şeyler değil tabii ki. Hatta ben çöken dedim ama üzerinde durulan öyle pek bir şey yok, hatta abla oyunları ile gayet mutlu mesut devam ediyor hayatına ama karakterin konuşma tarzı, hareketleri, mevcut kişiliği ve tepkileri ile bunları gösteriyorlar. O noktada da Noto Mamiko devreye giriyor. Yahu önce Sawako şimdi MoriMori çan. Sen nasıl bir seiyuu’sun ya. Farklı farklı karakterlerde farklı seslere tamam alıştık artık ama tek bir karakterden çıkan o bir dünya farklı ses ve sesini hem karaktere hem duygulara tam oturtması. -Tabii oturtma noktası işi gereği mecbur tabii.- Hayran olmamak elde değil.
Açılış müziği de çok güzel. İlk izlediğim zaman atlamıştım başı saçma geldiğinden ama atladığıma pişman oldum. 2 gündür dinliyorum aralıksız. Çizimleri de kendine özgü ve hoş. Hani bence animenin tek eksisi ufak tefek klişeler idi ama o da dediğim gibi ufak tefek yani. MAL puanı da yüksek görünce çok mutlu oldum.
Mangakasının sağlık sorunları sebebiyle yarım kalması çok zoruma gitti ama. Daha sonra tekrar devam etmeyi denemişler ama sürdürememişler ve ingilizce olarak tüm bölümler de yok diyorlardı biraz bakınacağım bulabilirim belki. Zaten hangi animeyi sevsek ya mangaka hastalanıyor, ya ölüyor ya da başka bir şey oluyor.
Böyle böyle de manga okumaya başlayacağım. Önceden izleyecek bir dünya anime vardı ve manga ile uğraşmak yerine başka serilere geçiyordum ve devamı illa gelir diyordum ama yok gelmiyor sevdiğim serilerin devamları. Özellikle tekrar izleyince hikayelerini de merak ediyorum yazık oluyor. Kendime bunu yapmanın manası yok yani okuyup geçeceğim artık.
Gerçekten güzel animeydi. Oyun muhabbetleri güzeldi. Romantizm normalde sevmem ama bu animede yetişkin romantizmi iyiydi. Bence animeyi kendi içinde bitmiş sayabiliriz. 10 bölümlük Ama 11 değil. 10 bölüm olduğu için izlediğim en kısa anime zaten. Klişe sahneleri vardı ama o mimik ifadeleri için bile izlenir. 
Bu arada ekleme olsun Ueda Reina’nın sesini de çok sevdim. Önceden izlediğim bazı animelerde de varmış ama yine Lilly gibi küçük roller. Lilly de sesini çok sakinleştirici buldum, konuştukça hipnoza girdim bi’ garipti yani. Daha iyi projelerde de görürüz umarım.
Sakurai ile birbirlerine direkt seviyorum demeseler bile ilişkileri o rotaya girdiği için öyle sayılabilir evet ama asıl bu yüzden merak ediyorum devamini. 87 chapter boyunca ne oldu acaba diye düşünüyor insan. Aynı tempoda gitmiyor ya da sonuna kadar ilişki resmi olmadan gitmiyordur herhalde. Anime 10 bölüm olduğundan hızlı gelebilir ama mangasını okursanız aslında yavaş olduğunu anlarsınız diyordu birisi. Yani 10 bölümde tüm gelmişi geçmişi çıkıp birde üstüne ilişki kurdu ve bu yavaş ise hızlısı nasıl merak etmiyorum değil. 
Ovalar sonradan ekleme bölümler olsada ben direkt anime bölümünden sayıyorum çokta üzerinde durmadan. 
Şu tipe baksana izlenmez mi? Oradan da biraz Sawako tadı aldım zaten. Chibi çizimleri ve seslendirmesi aynı onu andırıyordu.
Mangası da varmış biraz. 87 bölümlük mangadan da bayağı bir anime bölümü çıkardı aslında. Okumak lazım.
Ova vardı doğru ya onu unuttum. İzlemişim ama. Bir an izlemedim mi acaba dedim.
Yapma bunu, şimdi açıp tekrar izleyeceğim. 
Tachiomi’den bakacağım şimdi bölümleri olan bir yer var mı diye. 29. bölümden sonrası ingilizceye çevrilmemişti baktığım sitelerde. Buradan bulabilirim umarım. Gerçi burada da o sitelerin çevirdikleri yüklü oluyor ya belki farklı bir yer bulurum diye bakacağım.
Benim zaten eninde sonunda tekrar izleyeceğim belli olduğu için artık silmiyorum indirdiklerimi. Eski harddiskimin içinde bekletiyorum ama o da doldu sayılır.
Bitti. 
Beklediğim gibi son iki bölümde de temposunu bozmadan ilerledi ve finalde hoş bir kaç romantizm sahnesi verdi. Sanmıyorum geleceğini ama umarım devamı gelir. 
Satsuriku no Tenshi diğer adı ile Angel of Death
Gerçekten çok etkileyici bir psikolojik animeydi. Hâlâ da etkisinden çıkamıyorum. Tüm bölümlerini bir günde izleyerek çok büyük bir hata yaptım maalesef ama yine de izlemek çok zevkliydi. İzlerken tüm duyguları bir arada yaşamıştım neredeyse.
Animede en fazla üzüldüğüm karakter Zack oldu. Çocukluğunda yaşadığı onca acı yüzünden insan öldürmesi çok korkutucu gerçekten.Aslında kaderleri Rachel ile çok fazla benziyor ve belki de bu yüzden bir-birleriyle bağ kurabiliyorlar.
Bu arada araştırmalarım sonucu bu animenin aslında bir video oyunu olduğunu da öğrendim. 
Konudan bağımsız olsa da bu anime sezonunun “Kış 2021” 3 senedir gelen en iyi mevsim olduğunu düşünüyorum.
Attack on Titan Mappa faciasına rağmen hala daha elimizde Promised Neverland 2. sezon, Beastars 2. sezon, Dr. Stone 2. sezon, Mushoku Tensei gibi uyarlamalar olması beni heyecanlandırıyor. Umarım anime endüstrisi böyle devasa bir sezonla pandeminin yükünü atmayı başarıp güzel işler çıkarmaya devam eder.
A.o.t
İlk başlarda sihirli tatlı bir şeyler izleyeceğim sandım. Br yerlerde öyle olabilir ama öyle değil bence. Gayet akıcı be merak uyandırıcıydı, sevdim. Ama daha az tahminedilebilir olabilirdi sanki, 11. bölümü tahmin etmiştim mesela, ama yine de iyiydi. Uzun süre “acaba Madoka “Sayaka-chan ve Homura-chan” demek dışında bir şey yapacak mı” diye düşündüm, 11 ve 12. bölümler o açıdan yanıltıcı oldu
Bir de not aldığım güzel replikler vardı, sahiden düşündürdü.Müzikleri de çok güzeldi, arkaplan müziği bile, bunu yazarken bile açılış şarkısını dinliyorum
Çizimler berbat görünmedi bana ama yine de iyi diyemem.
O nasıl bir şeydi ya, evreni Cadı’lardan korumak için sadece bir dilek dışında her şeylerinden vazgeçiyorlar, ruhları bile Ruh Taşı’nın içine koyuluyor, en sonda da Ruh Taşı çok kirlenince Cadı oluyorlar, tek sebebiyse enerji depolamak. Ve Büyücü Kız olacaklardan habersiz bir şekilde savaşıyor. Kim ister böyle bir şeyi? O inkübator konuşurken sinirlerim yerinden oynadı resmen. Ben neşeli bir anime olacak diye sanmaya devam ederken Tomoe Mami’nin ölümü neydi öyle. Ya Sayaka’nınki, Kyouko Sakura’nın Genel fikirlerden biri de “tüm evrendeki insanları kurtacaklarsa bir kaç kişinin ölmesi neden bu kadar yaygaraya sebep oluyor?” gibi bir şey. Kyuubey’nin bu fikrine verilecek en iyi karşılıklardan biri Madoka’nınki gibi inanamamak galiba.
9/10
Filmi izlemedim daha, unutmuşum onu 
Wonder Egg Priority ilk bölümü izledim, ama umarım Yuri barındırmıyordur. Karakter kadrosu full kız olduğu için devam etmeye çekiniyorum açıkçası.
Yeni olarak en son Aggressive Retsuko 2.sezonu bitirmiştim.
Dün canım feci şekilde Violet Evergarden çekti, daha önce izlememe rağmen oturdum tekrar başladım.
Given (2019)
Açıkçası şu dünyada 2 gram yaoi izleme zevkim var. Onu da zerre kadar özen gösterilmeyen salak hikayeleri ve kötü çizimleri yüzünden bırakmıştım.
Bugün bu çok tatlı shounen-ai animeyi buldum ama. Olaylar, Ritsuka’nın bir gün Mafuyu ile tanışıp sesinden çok etkilenmesi üzerine kendi müzik grubuna davet etmesi ile gelişiyor. Hikaye bazen gruptaki diğer iki karakter üzerine de yoğunlaşıyor. Hatta yeni çıkan filmi neredeyse tamamen bu diğer iki karakter, Haruki ve Akihiko üzerine.
Kısacası gideri olan bir konusu, fena olmayan diyalogları ve güzel çizimleri var. Mafuyu’nun da “Lalala” kısımları biraz fazla cringe ama gerçek sesi iyiymiş. Spoiler olduğundan videoyu koymuyorum.
Son olarak en çok depresif, keman dahisi ve toksik ilişki insanı Ugetsu’yu sevdim ben efenim. :d
Legend of the galactic heroes izliyordum ama bayağıdır izlemedim 40 lı bölümlerde kalmıştım galiba. Biraz tekrar ediyor sanki anime. Hep saldırıyorlar onlar da hep savunuyor. Farklı olaylar, heyecanlar, karakter gelişimleri görecek miyiz bundan sonra?
Canım forum ahalisi sizce devam etmeli miyim?
Bence devam etmelisin. Hatta izleyeli 6 ayı geçti diyorsan baştan başlasan bile olur bence. Favori animen olur mu bilemem ama kesinlikle izlemeye değer. Sadece replikleri için bile izlenir. Hatta ve hatta kronolojik sıralamayla gitmek istersen, Gaiden ovalarından sonra ana seriye geçebilirsin.
O zaman devam edeyim çıkış sırasına göre izleyip kafamda birleştirmeyi daha çok seviyorum öyle devam edicem sanırım. Teşekkürler 
Biraz önce YouTube da denk geldi, Overlord 2 izleyen oldu mu?
Legend of the galactic heroes izlemeye devam edeyim dedim ama cidden unutmuşum neler olduğunu, isimleri vs. Biraz daha ara verip en baştan izleyeceğim. Onu durdurup Monster izlemeye başladım. Dört bölüm izledim ve aşırı sevdim. Dizi ve film izleyemiyorum bu ara başka başka tarzlarda animeler izlemek istiyorum.
Öncelikle aşırı aşırı uzun olmayan bir spor animesi izlemek istiyorum Haikyuu! ya da Kuruko no Basket önerir misiniz güzel mi? Ya da komedi unsuru içeriyorlar mı?
Daha sonra slice of life tarzı mushi shi ya da dram olarak clannad izlemek istiyorum hangisi daha soft ve içinizi ısıttı?
Bir de içinde aşk olan bir anime izlemek istiyorum ama karşıma çıkan animeler hep lise dizisi kıvamında ben daha çok böyle gündelik, sakin, birbirlerinin yanında huzur bulan biraz daha olgun ( en azından liseden daha olgun) insanların aşk hikayelerini izlemek istiyorum. Bunun için de önerilerinizi bekliyorum.