Suisei no Gargantia
Bölüm sayısı: 13+2+2
Türü: Aksiyon, Bilimkurgu, Mecha
Gen Urobuchi reisin senaryosunu yazdığı bu animeyi sırf onun için izledim Fazla bir beklentim yoktu ama değdi mi derseniz tabii ki değdi. Sonradan baktım da yönetmen de ünlüymüş. Yönetmeni daha önce Code Geass’ın ikinci sezonunu yönetmiş. Kurulan evren tam da Urobuchi’nin hakkını verdiği şekilde çok iyiydi fakat şüphe ettiğim gibi işleniş kısmını pek sevemedim.
Konusundan bahsedeyim kısaca. Teknolojinin ileri seviyede olduğu uzak bir gelecekte insanlar Dünya’yı terketmiş ve başka gezegenlerde yaşamaya başlamıştır. Ancak uzaydaki insanlar Hideauze adı verilen uzaylılar ile savaş halindedir. Başrol Ledo robotuyla beraber savaşırken yaralanır, birliğinden ayrı düşer ve gözlerini açtığında dillerini bilmediği bir gezegende bulur kendini. Orası bizim dünya
Buradan sonra Ledo’nun düşünceleri ve robotun yani yapay zekanın düşünceleri de animede işleniyor. Karakter gelişimi 13 bölümde zor da olsa işlenmiş ve bence güzel de olmuş. Sevmediğim şey biraz daha ciddiyet isterdim ben. Bölümün biri fan service’e kurban gidiyor mesela. Zaten kısa anime.
Sonuç olarak senaryosu için ve özellikle plot twistte verdiği düşündüren, kendi kendimizi sorgulatan mesajları için bile bu anime izlenir.
7/10
Düzenleme:
Madoka, Gargantia, Psycho-Pass ve Fate/Zero izleyenler için bol spoiler içeren güzel bir inceleme okudum. İzleyenlere tavsiye ederim.
Bölüm sayısı: 24 Türü: Karanlık Fantezi, Tarihsel, Doğaüstü
Konusu: Bir samuray olan Daigo, halkı zor durumdan kurtulup ülkesi refaha ersin ve zenginleşsin diye iblislerle bir anlaşma yapar. İblislere kendisine ait olan her şeyi onlara verme sözü verir. Böylelikle şeytanlar Daigo’nun yeni doğan bebeğini alırlar. Bebeğin gözleri, yüzü, kolları ve bacakları iblisler tarafından yenilmiştir. Sonrasında bebek, bir sandala koyularak kaderine terk edilir…
İzlerken Hyakkimaru’ya çok üzülmüş ve insanların ona karşı olan davranışlarına iyice deli olmuştum. Bu yapılanlar fedakarlık filan değil de zalimlikti.
İkinci Sezonun çıkacağına dair bir şeyler okudum internetten, umarım çıkar. Zaten finalindeki son kısıma göre bitmiş gibi değil de yarım kalmışa benziyordu.
Animenin adı neden Dororo onu anlamadım. Dororo önemli bir karakter olsa da asıl hikaye Hyakkimaru’nun etrafında dönüyor.
Şimdi benim de kafama takıldı bu, anilistte sordum ve birinin söylediğine göre (o da başkasından duymuş) mangada Hyakkimaru’dan alınan parçalarla Dororo yapılmış, animede de böyle olsa daha etkileyici bir final olabilirdi bence.
Ana karakter doktor diye tüm anime hastanede mi geçecek yoksa diye düşünmüştüm de tabi öyle olmadı. Doktorun ilk bölümde kendisine getirilen hastalar arasında yaptığı bir seçim tüm hayatını fazlasıyla etkiledi ve şimdi de bunların sonuçlarını hayretle izliyorum. Yazık Tenma’ya başına gelmeyen kalmadı.
Anlıyorum ama mangasını okumam ben. Anime yavaş gitse bile zamana yayarak izleyeceğim için sorun olmaz diye düşünüyorum. Hem tüm olayların birden, hızlıca çözülmemesi daha iyi.
Edens Zero izliyorum. 22. bölümdeyim şu an ve her bir saniyesinde ne olacağını tahmin ettim. Klişe ile dolu ve “Datte, tomodachi dakara. >☆<” ve “Kokoro ga aru!!!” Diyerek 22 bölüm ettiler. Karakterler zaten Fairy Tail ile neredeyse birebir aynı. Mangaka desen kadın karakterleri sadece fanservice amacı ile cinsel öge olarak kullanan pislik herifin teki. Fairy Tail’in de bundan aşağı kalır yanı yok diye biliyorum ve iyiki izlememişim diyorum. Bir gün belki izlerim diyordum ama bu saatten sonra da para verseler de izlemem Fairy Tail’i. Bunun devamı gelirse de Homura ya da Pino için izlersem izlerim yoksa izlemem. Homura’nın komik Pino"nun tatlı sahneleri taşıdı benim için seriyi o kadar.
Puanım 8,3 falan sanırım. Her şey yerli yerinde giderken sonlara doğru ne yapmak istediğini tam anlayamadım ve biraz dengesizleştiğini hissettim. Akarı yok kokarı yok, izlenebilir güzel bir seri. Yaşam felsefesi ile ilgilenen arkadaşlar için güzel bir alternatif olabilir.
Onun dışında bazı serileri tekrar izliyorum geçen BNHA’nın 1-2 sezonuna tekrar baktım çok unuttuğumdan. Ama onlar artık sezonlaşmış olduğu için saymıyorum.
Geçen gün ilginç bir animeye başladım. Paşalık sistemiyle yönetilen kurgusal Türkiye Devletini anlatıyor. (Animede Divan-ı Hümayun var ama padişah yok, yerinde paşalar bulunuyor.) Ana karakter (görseldeki) Mahmut Tuğrul Paşa.
Henüz sadece ilk bölümü izledim ve iyiydi. Ne anlatacağını merak ediyorum.
Eşimin sürekli izle sen seversin böyle şeyleri diyerek önerdiği ama benim netflix yapımı saçma bir animasyon sandığım için sürekli ertelediğim bir yapımdı bu. Ama işler öyle değilmiş bu bir Çin animesiymiş meğer :d Üstelik acayip eğlenceli, bolca aksiyonlu absürd bir komedi Gerçekten çok beğendim hatta son zamanlarda izlediğim en iyi animelerden biri diyebilirim. İzlerken Gintama, Osamatsu-san ve One Punch Man izliyormuş gibi hissettiğim yerler oldu. Gerçekten hakettiği değer verilmemiş animelerden biri bu.
Netflixte üç sezon artı 4 bölümlük ovası bulunuyor. 3. Sezonu yeni çıktı sayılır.
Spoiler vermeden basitçe konusu da şöyle;
Seven isimli karakterimiz berberlik yaparken daha çok para kazanmak için arkadaşının gazıyla kiralık katil olmaya karar veriyor. Aldığı işleri başarmaya çalışmasını ve yaşadıklarını izliyoruz
Bunu izlemeyen yoktur sanırım. İşte yukarıda bahsettiğim animenin aksine aşırı abartılmış bir yapım Bilmiyorum ben mi bu tarz shounen yapımlara doydum yada yaştan mı kaynaklı bilmiyorum ama çok da yükselemedim. Hatta sanki tüm karakterler cosplay yapılsın ve figürleri bolca satılsın diye tasarlanmış gibi geldi yani çok çok ben animeyim diyordu bilmem anlatabildim mi? Konu da öyle çok değişik değildi yani aynı tarzı iblis değil belki başka bir yaratık olarak bolca izledik.
Gintama 56.bölüme geldim. Başlarda o kadar da komik değil be ve her bölüm böyle alakasız mı ilerleyecek diye mızmızlanmama rağmen gittikçe sevmeye başladım seriyi. Bence yan karakterleri ana karakterlerden çok daha sevilesi olmuş her birini izlemekten ayrı ayrı zevk alıyorum. Kagura karakterine ise baya kıl kaptım. Tatlı ama çok sinir bozucu bir velet hele Shinpachi’yi küçümsemesi felan çıldırıyorum izlerken. Gintoki’nin bazen ermiş gibi millete akıl vermesi de sinir bozucu gelmiyor desem yalan olur. Yine de Gintoki’nin sınırlarının şu an için belirsiz olması çok ilgi çekici geliyor bana. Herif şu ana kadar karşısına çıkan sağlam karakterleri çok zorlanmadan hakladı. İlerde daha sağlam tipler de çıkıyordur umarım.
Aylar önce çok sevebileceğimi düşündüğüm Neon Genesis’e başladım, 17 bölüm izledim ancak ben bu animeden hala hiçbir şey anlamadım.
3 tane çocuk dev robotlarla eşleşip ara sıra dünyaya inen değişik tipte yaratıklarla savaşıyorlar, böyle bir işe neden çocuklar, neden “o” çocuklar veriliyor bu da açıklanmadı henüz.
1 dady issue, 1 erkek issue’lu karakter var tamam.
Altta büyük bir proje var ama bu da açıklanmadı henüz.
Aşırı seçici bir izleyici, içi boş yapımlara vakit bile harcamayan biri olarak bu animeye olan beklentim çok fazlaydı ancak 3te 2si bitmesine rağmen hiçbir soru hala yanıtlanmadı ve izleyiciyi izlemeye sevk edecek olay sürekliliği de yok.
Kalan bölümlerde ne oluyor bilmiyorum ama büyük hayal kırıklığı benim için…
Soukyuu no Fafner, Zegapain, Bokurano gibi ondan ilham alan serilerin onun başaramadığı bir anlatım seviyesine çıktığını düşünen birisi olarak kanımca bu serinin kusursuz bir başyapıt filan olduğunu düşünmüyorum. Sektöre getirdikleri kadar götürdükleri (sonrasındaki serilerin bir bölümü iki bölüme yaymaları gibi bir kanser başlatmıştır en basitinden) de olan bir yapımdır. Fularlı bir izleyici değilsen 25. ve 26. bölümleri direkt atla, End of Evangelion filmini de Concurrency of Evangelion isimli fanedit’ten izle. EvaGeeks.org isimli siteden ve bu siteden çevrilmiş yazıları okuyarak NGE’yi anladığını iddia eden kitleden kesinlikle uzak dur.
Özetlersem: Kötü bir seri midir, asla değil, önemli bir seri midir, oldukça -hatta şu an bile-, fakat yapabileceğim tek tabirle ortaya çıkış cüreti ve anlatmaya soyunduğu lore’un görkemi kadar anlatım boşlukları, basite kaçılmışlıkları ve kusurları da olan, bir noktadan sonra tüm kadroyu 3 kişiye indirgeyip gerisini -neredeyse- figüran konumuna indirgeyen bir yapıt.
Gintama pek komik diye izlenecek bir seri değil. Ana karakterin kendine has bir felsefesi, serinin kendine has bir tarzı var ve yan karakterler/onları işleyişi çok iyi.
Drama bölümleri de ağır basar örneğin Gintama’da. Tabii enfes aksiyon arkları da vardır. Bir noktadan sonra full aksiyon zaten.
Ben final sezonu bir türlü izlemedim ama Türkiye’de serinin ilk fanlarındanım ve gönlümdeki yeri ayrı.
Çok teşekkürler. Evet haklısınız komedi olarak değerlendirmek hiç doğru değilmiş. Bana daha çok yetişkinlere hitap eden bir Shonen gibi geliyor aslında. Yine de mizahından da inanılmaz keyif alıyorum elbette her bölüm öyle acayip komik olmuyor ama bir iki bölümde bir sağlam güldüğüm sahneler oluyor Şu an 72 deyim Benizakura arcı bitirdim hiç fena değildi. Umarım bu seviyede devam eder.
İsim: Shoukoku no Altair (Altair ve Savaşlar Kitabı) Bölüm Sayısı: 24 Türü: Tarihsel Fantezi Konusu: Türkiye devletini yöneten paşalardan biri olan Tuğrullu Mahmut küçükken ailesini, sevdiklerini, memleketini bir savaşta kaybetmiştir. Bu yüzden hep savaşlara karşı olmuştur.
Bu arada, bir imparatorluğun yayılmacı hareketleri Rumeliana’nın üzerinde kara bir gölge gibi gezinmektedir. Bu imparatorluğa karşı divandaki paşalardan bazıları savaşmayı bazıları pasif kalmayı isterlerken, Tuğrullu Mahmut Paşa barışı koruma düşüncesini hala sürdürmektedir. Elbette olaylar onun istediği gibi gitmez…
Yorumum: Animede daha ilk bölümden her şey hızlıca işlendi. Birçok ülke, birçok karakter göründü ve birçok savaş oldu. Her şey biraz fazla hızlıydı. Maalesef finali de hızlı oldu ve dahası finale benzemiyordu. (Ayrıca izlediğim sitede 23. bölüme finali koymuşlardı. Kopukluk yaşasam da final olduğunu fark etmedim başta. Adonis fansubtan izlememenizi tavsiye ederim.)
Sevdiğim bazı karakterleri de uzun süre göremedim. Zehir Zağanos paşa önemli bir karakterdi bence ama çok az gösterildi.