Licorice Pizza (2021)
İlk dakikasından itibaren seyirciyi yakalayan, P.T. Anderson’dan ziyade Linklater, Stillman, Zwigoff, Baumbach gibi “geveze” yönetmenlerin elinden çıkmış görünen, hem bir dönem hem bir “yetişme çağı” hem de bir alt kültür filmi. Lakin -belki de aday olduğu ve olamadığı ödülleri almasını engelleyen- bir kusuru var: Duygu ve kurgu birlikteliğini sağlayamamak. Film, ana karakterlerinin her yeni girişiminde, tüm bunları sıfırlıyor ve duygu ve süreklilik adına bir şey biriktiremiyoruz, yeni karakterler, yeni iş alanları, yeni mekanlar suretiyle bir anda sürükleniyoruz ve bu çok kereler yineleniyor. E ne oluyor, bir bakıyorsunuz American Graffiti, bir bakıyorsunuz Forrest Gump, bir bakiyorsunuz After Hours, sonra bakıyoruz When Harry Met Sally koşusu geliyor. İyi bir filmi dönemine damga vuracak, başyapıt mertebesine ulaşacak fırsatı kaçırdığı için eleştirebilirsiniz en ağır hali ile. Burada olan da bu. Tıpkı 70’lerin harika müziğiyle de bu fırsata en yakın örneği olan Summer of '42’si gibi.
Neyse. Başroldeki müzisyen Alana Haim, debut oyunculuğu ve "çirkin karizması"nın dişi örneğiyle göz dolduruyor. Şimdiden üç filmi daha duyurulmuş ve bunlardan biri yine yönetmenin "One Battle After Another"i -ki kadrosunda Leo DiCaprio, Benicio Del Toro ve yine Sean Penn gibi eski kurtlar bulunuyor. Filmde Haim’in ebeveynlerini ve kardeşlerini zaten yüz benzerliğinden kendini belli eden gerçek aile üyeleri canlandırmış. Müzisyen demiştik, Haim grubunun üyeleri çoğu. Karaktere adını veren Alana’nın karşısındaki sivilceli ergen ise, yönetmenin daha önce birlikte çalıştığı merhum aktör Philip Seymour Hoffman’ın oğlu Cooper Hoffman. Rolünün altından başarıyla kalkmış. Kısacık bir sahnede göz dolduran Emma Dumont da Oppenheimer’de daha büyük bir rol alarak bunun tesadüf olmadığını göstermiş.
Çekildiği yıl büyük ödülü CODA’ya kaptıran Licorice Pizza, Prime TV’ye geçtiğimiz günlerde eklendi. Bağımsız film açlığı çeken herkese, usta bir aşçının elinden ziyafeti, keyifli müzikler eşliğinde, tavsiye edilir.