En Son İzlediğiniz Film?

Maalesef ki ciddiyim. Hiçbir şey anlatmayan, uçkuruna düşmüş basit bir insanı gösteren, savaş sahnelerinin yarım saati geçmediği, oyunculara ‘‘kaliteli oyunculuk’’ diyebileceğimiz sahnelerin tanınmadığı, ilk yarısından sonra sinir olduğum ama ikinci yarısından sonra ‘‘izlediğim en kötü filmler arasında’’ listesine koyduğum bir filmdi.

2 Beğeni

Napolyon’u ben de izledim. @TheNameless e katıldığım yerler var. İzlediğim en kötü film demesem de beklentimin biraz altında kaldığını söyleyebilirim. Josephine ve Napolyon’un aşkı olsaydı filmin adı tam olurmuş. Evet Josephine Napolyon için çok önemli bile olsa pek çok zafer kazanmış birinin hayatını bu denli uçkuruna düşkün ve biraz da ezik bir karakter olarak göstermek bence gereksizdi. Onun dışında kısıtlı olan savaş sahneleri güzel aktarılmış. Özellikle Austerlitz Savaşı beni etkiledi. Joaquin Phoenix’in oyunculuğu başarılıydı. Kostümler ve mekan seçimleri de dönemi yansıtmıştı. Imax’te izledim ama gerek yokmuş keşke daha uygun fiyatlı bir yerde izleseydim dedim.

2 Beğeni

Filmin savaş dışındaki yerleri o kadar sıkıcı ve boştu ki bundan dolayı savaş sahnelerine verdikleri öneme teşekkür bile edemedim. O ruhu aldılar benden. Yoksa tek başına savaşı izlesem uğraşılmış derim. Filmden memnun kaldığım tek yer oydu zaten.

2 Beğeni

Son bir aydır o kadar çok film izledim ki ! Buraya yazsam spam diye ceza yerim,şimdilik hafta sonunda izlediğim üç tane filmle başlıyorum:

Aralarında en kötüsünü ile açılışı yapıyorum,

Puanı yüksek olmasına rağmen bir türlü içine giremediğim kurgu olarak sürekli zamanlar arası geçiş yaptığımız (şimdiki,geçmiş,gelecek) aslında hepsi geçmiş zaman olmasına rağmen filmin sonunu başında gördüğümüz için gelecek demeyi daha uygun buldum.Bana kalsa zaman ayırıp izlenmez.Sean Penn’den kaynaklı yüksek bir puana sahip sanırım.

İkinci filmimiz yine bir Sean Penn filmi:

Günümüzde standart haline gelmiş çaylak polis ,kaşar polis hikayesi.Pac man narsist bir polisken Bob ise daha babacan sokakları bilen herkesin ona borcu olan saygı gören birisi.Film LA’deki çetelerle mücadele eden polislerimizin kendi aralarında ve çetelerle mücadelesi üzerinden gidiyor.Oyunculuklar iyi ,çekimler iyi,senaro ve diyaloglar iyi.Son olarak filmdeki hayat kadını sahnesinin çarpıcılığı ve bunun üzerinden giden kendi gerçekliğinin kirlenmesi detayı ustaca eklenmiş bundan kaynaklı artı puan yazıyorum.

Son filmimiz aralarında açık ara en iyi polisiye,suç ve gerilim barındıran :Training Day (2001) - IMDb

Polisiye ve gerilimi türünü bukadar akıcı ve güzel bir şekilde birleştirmek takdire şayan.Yine karşımıza yetenekli çaylak ve kaşar polisler çıkıyor.Buradaki kaşar polisimiz en eskisinden…Spoiler vermek istemiyorum büyüsü bozulmasın diye.Oyunculuklar çok şahane gerilim şahane senaryo iyi,mekanlar şahane…Film boyunca gerilim hiç düşmüyor senaryo ise bunu taşıyor oyuncular ise taçlandırıyor.Filmle ilgili ekleyeceğim son şey Denzel Washington oyunculuğu neden holywood da top class oyuncu olduğunun özeti.En iyi siyahi oyuncu olabilir.Bu film ile oscar almış almaması hakaret olurdu…

Filmleri 2-3 şeklinde izleyebilirsiniz üçten sonra iki okadar iyi gelmeyebilir biri izlemesezseniz bir şey kaybetmetsiniz.

3 Beğeni

The Creator (2023)

Bu kadar merakla beklediğim bir filmin bu kadar berbat çıkması beni üzdü açıkçası. Oysa ki fragmanında her şey yolundaydı fakat filme girer girmez başlayan Hollywood klişeleri ve bol çatapatlı sahneler yordu. Bir bilimkurgu olarak, konu edindiği YZ hakkında hiçbir şey söylemiyor, hatta saçmalıyor oluşu da cabası.

Kabaca konusu: YZ bol bol geliştirilir fakat -malum- insanlığın aleyhine döner. Batı dünyası YZ’yi yasaklarken yeni kurulan Yeni Asya Cumhuriyeti destekler. Amerika -malum- savaş ilan eder. Batının elindeki en büyük koz yörüngede dolaşan dev bir bombardıman uzaygemisidir. Yeni Asya ve YZ’ler ise bu uzaygemisine karşı bir silah geliştirir.

Müthiş sanat tasarımına rağmen izlemeye değmez.

6 Beğeni

Geçenlerde prime’da dolaşırken kırmızılı kadın filmine denk geldim ve izledim.Mobilden yazdığım için imdb linki ekleyemiyorum.Film genel olarak ana karakterin çapkınlık hikayesini anlatıyor.Komedi olmasına rağmen komedisi eski kalıyor fakat filmin beni etkileyen tarafı herhalde izlerken en çok cringe olduğum film olabilir. Film boyunca başarısızlığı ve şansızlığı bende başkası adına utanma durumunu tetikledi.Anakarakter ile bağ kurduktan sonra bir buçuk saat utanma şöleni…

Filme puanım 6.5 ortalamanın üstünde puan vermemin sebebi utanma duygumu tetiklemesi.Erkek forumdaşlar izlerse film sonu duygularını merak ettim.

1 Beğeni

John David Washington’ın olduğu herhangi bir yeterince iyi değil ki zaten. Bu kadar ruhsuz bir oyuncu tanımamış olabilirim.

1 Beğeni

Sanırım üçüncüye izledim.

Başından sonunda dek hüzünlü. Çaresiz bir psikoloji. Umutsuz bir mücadele. Hiçbir zaman mutlu olamayan bir adamın mutsuzluğu kabullenişi. Derken aradığını buluşu. Ve uzun süredir arzuladığı ölümün tez bir vakitte gelişi.

Müthiş bir hikaye anlatımı. O kadar iyi bir iş çıkarılmış ki ilk iki filmi fazlasıyla sönük kalıyor.

Charles’ın ‘‘Hayal kırıklığısın’’ sözü fazlasıyla vurucu. Can yakan bir sözcük. Bir babanın, evladına söyleyebileceği en acı sözlerden biri.

Logan. Adamantium’la sarınmış bedeninin altında sevgiye muhtaç bir sokak köpeği.

Marvel evreninin en acı hikayesine sahip karakter olabilir. Sevdiği kadınları yitiriyor. Birileri onun gücünü çalmak istiyor. Yanındakiler ise onun gücünü kullanmak istiyor. Adamın terk derdi gözden ırak bir hayat sürmek. Etliye sütlüye karışmamak. Sahip olduğu güç neticesinde bu gücü iyilik için kullanmamak belki kötülük olabilir, ama Logan böylesini doğru görüyor. Güvendiği kişiler tarafından sürekli bir şeyleri, birilerini, dünyayı kurtarabileceğine inandırılıyor. Bir kere güvenini kazanırsanız, ölümlü olsa dahi sizin için canını ortaya koyar. Tüm yaşananlar, aksi adam figürünün aksine dostluk edinmek için yapılıyor. Tüm yaşananlar, aradığı mutluluğun bir parçası.

Tabii bu travmatik yaşamının nihayetinde kalbi yaşam gayesiyle doluyor. Peşine ise uzun süredir arzuladığı ölümü de buluyor. Mutluluğuna henüz erişmişken.

8 Beğeni

Aynen öyle fakat çock oyuncu epey iyiydi.

1 Beğeni

Tekrar izlemenin vakti gelmiş. Çok güzel bir filmdi. Sinemada izlediğim en güzel yapımlardan biriydi.

2 Beğeni

Beğendim, güzel bir hikayeydi :blush:

5 Beğeni

Inherit the Wind-Rüzgarın Mirası (1960)

6 Beğeni

Arabalar

Arkadaşımın “izle sohbet ederiz üzerine” lafı üzerine izledim. Pixar’ın animasyonlarına çok bulaşmasam da namlarını çok duymuş ve kalitelerinin farkındaydım.

Hoş, sıcak, akarı kokarı olmayan, her yaştan insana hitap eden güzel bir film olduğunu düşünüyorum. Karakter gelişimi vesaire de var ve gayet de iyi işlenmiş. Yani çok alışılmış bir formül olduğunu itiraf etmek gerek, filmde beni şaşırtan hiçbir şey olmadı ancak bu kötü bir şey de değil. Klişe demiyorum ancak klasik bir film.

77/100

Perfect Blue

Paranoia Agent’tan sonra ikinci kez bir Satoshi Kon yapımı izledim.

Paranoia Agent’ta yazdıklarımın aynısını yazabilirim ama bu tek bir noktaya odaklandığından daha komplike bir iş.

Film gerçekten inanılmaz derecede rahatsız edici. Psikolojik/korku türünde gerçekten söylendiği kadar var, ününü hak ediyor. Ancak benim kalemim değil. Ha, tuhaf bir çekiciliği var yalan yok. Ama çok boğucu her iki yapım da. Sakinleştirici bir tarafı da var sanat tasarımı yönünden.

En büyük direktörlerden biri olarak anılması boşa değil, evet. Ama herkese de hitap edecek yapımlar değil. Seveni çok sever, sevmeyeni de söve söve çıkabilir. Biz ortadayız diyelim.

Bu tarzda izlediğim yapımlar arasında en sevdiğim Babylon oldu. PB belli konularda ondan iyi olsa da gerçeklik ve psikoz sanrıları arasında gidip geldiğinden mindfuck yaşatıyor resmen.

80 çalışır tarzım olmasa da.

6 Beğeni

Harikaydı :cowboy_hat_face:

Il buono, il brutto, il cattivo-İyi, Kötü ve Çirkin (1960)

12 Beğeni

Tabutta Rövaşata (1996)
Derviş Zaim (Zaimağaoğlu)
Kaç kez izledim bilemiyorum. Kaç kere daha izlerim, onu da bilemiyorum. Ayşen Aydemir ilk ve son kez bu filmde oynamış ve hayatını kaybetmiş.

-Sen artık hep burada mısın?
-Burada… Buralarda!

Ağlatır…

9 Beğeni

Stephen King uyarlaması. 1983 yılına gıre gayet iyi. Ama şu ana göre çok basit kalıyor. O yüzden çekildiği döneme göre fikir belirtmek gerekiyor. Gayet izlenilebilir bir yapım.

7/10

İzlemedim diye izleyeyim dedim ama filmin her saniyesinde izlediğimi hatırlayıp izlemeye de devam ettim. :joy: Mükemmel bir sistem eleştirisi. Hayatının tamamı siyah olan insanların arasına beyaz bir renk girerse ne olur? Elbette herkes şaşıracaktır ve hayatlarına giren bu beyaz onları büyüleyecektir.

10/10

8 Beğeni

Zaman değişiyor ama nesiller arası beklentiler değişmiyor ki bence de değişmesi gerekmiyor. Her zaman daha iyisine duyulan umut ve istek bir şekilde bizi buraya bağlıyor, onu kaybetmek hakeza güzelliği şiiri gökyüzünü kaybetmek gibi. O yüzden az hüzünlü şekilde dinliyorum yorumları.

sahnede yarı belgesel yarı film tadinda olan “chronicle of a summer” dan. Film, sokakta insanlara sorulan “mutlu musunuz?” sorusu ile açılıyor.
Sonrasında Fransadaki yaşamı ve insanlarını daha iyi anlamamızı saglayan röportajlar yapılıyor, halktan kimselelerle.
Yeri geliyor işçi sınıfından birinin dertlerini dinliyor ve bireysellikten, insanların olmadıkları kimseler gibi kendilerini gostermesinden yakınmasını dinliyor. Yeri geliyor ressam bir çiftin hayata bakışını ve “evlilik” “mutluluk” üstüne konuşmalarını dinliyor. Yeri geliyor Afrikadan gelen öğrencinin adaptasyon ve algılama hakkındaki yaşadığı deneyimleri görüyor. Yeri geliyor Italya burjuvasında yaşayan bir kadının her seyini bırakıp ısıtması bile olmayan evde, Paris’te sıfırdan yaşamaya onu iten psikolojik olayları dinliyorsunuz.

Bunları da belli bir metin ve oyuncu olmadan gerçek insanlar (burası da aslında sinema nedire kadar gider ama anladınız söylemek istediğimi) ve onların doğaçlama kelimeleriyle dinliyoruz.
Çokça deneysel ve bizi bir o kadar da etken yapan (Genel olarak sanata karşı bu kadar edilgen olmamız yer yer rahatsızlık uyandırıyor, ben de ama sonrasında yaşadığım hazzı düşününce, bir siir okurkenki halimi; sanırım diyorum, böyle olmamız gerek her zaman.) bir yapıya sahip film.

Bu filmi izlemek elzem mi peki, degil.
Çünkü yapısı gereği günümüzde de çokça alisik olduğumuz yarı film yarı belgesel havasında bir formatı sunuyor ve tahminen hepimizin internetten çokça maruz kaldığı şekilde dinliyoruz.

Yönetmenin kendisini Paris vu Par filminde gördüm. Film, 6 farklı yönetmenin (Rohmer, Godard ve Chabrol’un aralarında bulunduğu) Paris odakli kısa hikayeleri üstüne. Genelini beğenmesem de içlerinden Chabrol ve özellikle Rouch’un hikayesini beğenmiştim. Sonrasında arastirinca bu eserini buldum.

Yeni yıl öncesi sanırım son yazım olur,
Her şeyin güzeli her şeyin iyisiyle ve de şiirle (ki olmamasıdır yaz göğünü görememek), telaşsız ve sürprizsiz bir seneye!

4 Beğeni

Uzun yıllar sığınakta geçen bir yaşamın ardından normal yaşama dönüş zamanı. Eğlenceli ve hoş bir filmdi :blush:

Blast from the Past-Geçmişin Sığınağı (1999)

images (3) (26)

4 Beğeni

Farklı formatta güzel bir yapım. 2 saaflik bir film ama içinde 5 farklı korku bölümü var. Serinin devamını da mutlaka izleyeceğim. En çok da ikinci ve üçüncü hikayeleri sevdim.

7.5/10

Dram ve gizem temalı soğuk mu soğuk bir film. Ağır ilerlese de kendini izlettirmede çok başarılı. Başrol oyuncularının performansları da gayet iyiydi. Mutlaka izlenmeli.

8/10

6 Beğeni

Direkt bir konusu olmadığı için buraya atmayı daha doğru buldum, bu yıl izlediğim en hoş 10 filmi.

Sınav senemin bitişine denk geldiğim için iyi film izleyemedim. 114 film izlemişim ki yaşadığım stresli donemden dolayı kaliteli olduğunu bildigim/dusundugum bircok yapımı izleyemedim, erteledim. O yuzden az bi üzüntü var, filmleri yazarken.

(‎Miserable_’s profile • Letterboxd takip etmek isteyen olursa diye bırakayım)

Listeye belli sebeplerden giremeyen ama adlarını anmasam, kendilerini görünür kılmasam üzüleceğim filmler:

  • Dc Showcase: Death
  • Asiye Nasıl Kurtulur (Atıf Yılmaz)
  • Serseri/ Ponyo (ikisini tek almamın sebebini ikisini birlikte izleyince anlayacaksınız)
  • The House is Black
  • World of Tomorrow (2’yi özellikle)
  • Yumurta
  • Aguirre, the Wrath of God
  • Pardon :slight_smile:
  • The Girl from the Other Side (2019)

Ilk iki film dışında sıralamasız bir liste olacak. Sebeplerinden biri siralama yapmayı pek sevmemem, filmleri ve duygularımı fazlaca daralttığını düşünmem.
Diğer sebepse öneri gibi olmasını istiyorum, buraya yazacağım her film benim için kesin izleyin kategorisindedir.

Liste:
1- My Night at Maud’s
2- Blow Up

  • The Conversation
  • La Jetée
  • Fantastic Planet (keşke daha uzun olsaydı, hayalimdeki Dune)
  • The Banshees of Inisherin
  • It’s Such a Beautiful Day
  • La Collectionneuse
  • Aftersun
  • Grave of the Fireflies
2 Beğeni