Müziklerine bayıldığım bu filmi yıllar sonra tekrar izledim. Muhtemelen herkes izlediği için spoiler koymuyorum.
Filmde yaşayanların duygulara ve samimiyete yer olmayan, gelenekleri kalıplar haline getirmiş dünyası aile ve toplum baskısıyla renksizleşip kararmışken bu baskılardan kurtulan ölülerin dünyası alabildiğine renkli ve eğlencelidir. Yaşayanlar suratsız ve maskeler ardında yaşarken; ölüler sevinçlerini de öfkelerini de özgürce ifade eder. Neşelilerdir ve mizah duyguları gelişmiştir.
Film, yaşayan genç kadın karakterin adı gibi Viktorya döneminde geçmekte. Dönemin kadına bakışı filme yansımış. Genç bir kadına sanat, piyano çalmak, müzik uygun bulunmaz. Fazla hisli der annesi. Ölüm ve ötesi hakkında kiliseye gidip rahiple de konuşması uygun değildir. Odasında oturup dikiş yaparak koca beklemeli, ailesinin bulduğu kocaya razı olmalı ve eğer o koca bir şekilde ortadan kaybolursa odasında oturup acı çekmelidir. Olanları sorgularsa, baskıdan kurtulmaya çalışır ya da ailesinin inanmayacağı şeyler anlatırsa da kolayca “Kafayı yemiş!” etiketini yer.
Victoria ve Victor karakterleri, filmin başında bu baskılara boyun eğmiştir. Ailelerine karşı çıkmayı akıldan bile geçirmezler. Özellikle Victor, korkaklaşıp sarsaklaşmıştır. Emily’nin hikâyesini öğrendiğimizde ise çok daha farklı bir kişiliğe sahip olduğunu görürüz. Babasının onaylamadığı âşığıyla kaçacak ve gelinliğiyle mezarlıkta bekleyecek kadar cesur, bir o kadar da talihsizdir.
Victor, Emily ile yanlışlıkla evlendiğinde değişim yolculuğu başlar. İlk kez onu sürükleyen dış etkiye kapılmaz, hileyle de olsa kendini ölüler dünyasından kurtarmaya ve eski hayatına dönmeye çalışır. Nihayet sözüne sadık olmayı ve ölüm iksirini içmeyi kabul ettiğinde cesaret sınavını tamamlar.
Emily ise saf kalplidir, yaşadığı büyük hayal kırıklığı bir başka kırıklığa katlanamayacak kadar saflaştırmıştır onu. Victor’ın en basit yalanlarını bile anlamaz. Onu sevmediğini anlamaz. Daha doğrusu içten içe bilse de kabul etmek istemez. Ona gerçeği söylemeye çalışan kurtçuğu kafasından çıkarıp karlara atar.
Ölü gelin aslında Victor’a âşık olmamıştır… Sadece kalbi kırıktır. Yarım kalan hayalini tamamlamak ister. Bu uğurda, bir ceset olmasına rağmen, yaşayan biriyle evlenmeye çalışır ve bunun mümkün olmadığını anlamayı reddeder.
Öte yandan, Victoria da ilk kez ailesinin karşısına çıkmaya cesaret eder. İlk adımı deli yaftası yemesine rağmen annesi ve babasına, nişanlısının bir cesetle evli olduğunu anlatmaktır. Daha sonra kilitlendiği odadan kaçar ve rahibe, ölümle ilgili genç bir kadın için uygun görülmeyen sorular sorar. Lord Barkis’le evlenmek istemediğini söyleyebilir.
Victoria ve Victor paralel karakter gelişimleri geçirir. Pısırık ve ne istediğini bilmeyen kişilerden; cesur, aşkına sahip çıkan ve kendini ifade edebilen karakterlere dönüşürler. Böylece kavuşmayı hak ederler.
Emily ise büyük hüznünden, ancak o hüznü hazmedebildiğinde özgürleşir ve hafifleyerek mavi kelebeklere dönüşür. Son sınavını empati kurarak ve kendine yaşatılanı başkasına yaşatmayarak vermiştir. Emily için mutlu son yokmuş gibi görünür ilk bakışta fakat onun mutlu sonu, ay ışığına karışan kelebeklerin temsil ettiği huzurdur.
Film izleyenlerde kalp sızısı bırakarak olması gerektiği gibi biter. Tekrar tekrar izlenir mi? İzlenir…