Judas’ın Öpücüğü; Hemen üst taraftaki fotoğrafta onu yetiştiren ve ona göz kulak olan boğanın yetiştiricisini görüyorsunuz. Bebekliğinden beri onu büyüten, ona bakan, arkadaşı ve hatta dostu olduğu bu kişi, boğayı para için boğa güreşlerine sattı. Boğanın bu güreşlere satılması boğa için aynı zamanda infaz anlamına gelmekteydi.
Arenada kanlar içinde dehşete kapılan boğa seyirciler arasından bakıcısını tanıdı, ona doğru koşarak uzandı ve dost sandığı bu kişiden kendisini kurtarması için merhamet diledi. Bakıcısı ise boğaya sadece bu öpücüğü verdi. İspanyol medyası ise bu fotoğrafı yayımlayarak bu öpücüğe Judas’ın Öpücüğü ismini verdi.
Judas’ın öpücüğü nereden gelir?
Judas’ın Öpücüğü çok eski zamanlara dayanır, yaklaşık iki bin yıl öncesine.
Son akşam yemeğinde Hz. İsa havarilerine, yakın zamanda içlerinden birinin kendisine ihanet edeceğini söyler. İhanet edecek kişinin adı ise Judas Iscariot’tur. Judas ismi Orta Doğu ve yakın coğrafyada “Yahuda” ismi ile de bilinir. Belli bir zaman geçtikten sonra Judas, Hz. İsa’yı Romalı askerlere yakalatmak için ihanet kararı alır. Fakat Romalı askerler Hz. İsa’nın yüzünü tanımamaktadırlar.
Judas, Romalı askerlere ”Bizi abluka altına aldığınız zaman ben birini öpeceğim, işte o öpeceğim kişi Hz. İsa’dır.” diye daha önceden askerlere söyler. Askerler, Hz. İsa’yı ve aralarında Judas’ın da bulunduğu havarileri bir sokakta kıstırınca Judas, Hz. İsa’nın yanına giderek yanağından öper ve Romalı askerler o anda Hz. İsa’yı yakalarlar.
Judas daha sonra Hz. İsa’ya yaptığı bu ihanet için oldukça pişman olsa da iş işten geçmiştir. Judas’ın öpücüğü işte buradan gelmektedir. İhanetin öpücüğü veya ihanetin adı olarak bilinir. Boğa yetiştiricisinin öpücüğüne de bu yüzden bu isim verilmiştir. Dost sandığı, beraber büyüdüğü kişiden medet uman, merhamet dileyen boğa.
“Gambino Ailesi” adlı suç örgütünün lideri, ABD’li ünlü mafya babası John Gotti’nin, mahkemede çekilmiş bu fotosu, "karizma"nın tanımı gibidir.
Ancak, “afsız olarak müebbet hapis” cezasına çarptırılan John Gotti, cezaevinde gırtlak kanserinden ölmeden önce çekilen son fotoğrafında artık şöyle görünüyordu: (bu fotoğraftan 8 ay sonra da öldü)
Vladimir Lenin’in Son Fotoğrafı… Yanında, kız kardeşi Anna ve doktorlarından biri… 15 Mayıs 1923’te çekildi. Lenin bu esnada felçliydi, konuşamıyordu ve tamamen sağırdı. 8 ay sonra da öldü.
“Dünya tarihinin ilk bilgisayarı” olarak kabul edilen ENIAC’ın fotoğrafı… Yaklaşık 30 ton ağırlığındaki ENIAC, 1943 ve 1946 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi’nde tasarlanmış ve inşa edilmiştir.
Dünyanın en büyük “kendi kendine çalışan kara aracı”… NASA’nın kullandığı devasa bir paletli-taşıyıcıdır (crawler-transporter). Uzay mekiğini, Fırlatma Kompleksi’ne taşımak için kullanılıyor.
Rönesans devrinin en ünlü ressamlarından Michelangelo’nun 18 Mart 1518 tarihli “marketten alınacak yiyecekler” listesi… Okuma-yazma bilmeyen hizmetçisi için, alınacak malzemelerin resmini de çizmiş.
Sadece ABD’nin elinde bulunan, kısaca “B-2 Spirit” denilen, tam adı “Northrop Grumman B-2 Spirit” olan ağır bombardıman uçağının büyüklüğünü anlamak için bir fotoğraf paylaşayım:
Karizmatik görünümüyle nam salmış olan B-2 Spirit, dünyada şu ana dek üretilen en pahalı uçaktır. Bir tanesinin fiyatı, 2.2 milyar doları buluyor. (Kıyaslama gerekirse, Nimitz sınıfı bir uçak gemisi, 4.5 milyar dolara malolmaktadır)
B-2 Spirit’in en önemli özelliği, stealth (hayalet uçak) denilen türde olmasıdır. Yani, radara yakalanmama teknolojisine sahiptir. Ayrıca nükleer bombalar taşıma kapasitesine de sahip… Şu anda ABD Hava Kuvvetleri’nin envanterinde 20 adet varmış bu devasa uçaktan…
B-2 Spirit’in nasıl bir canavar olduğu aşağıdaki fotoğrafta görülüyor:
Ortadaki uçak B-2 Spirit, soldaki uçak “F-18 Hornet”, sağdaki iki uçak ise “F-16 Savaşan Şahin”
Aşağıdaki fotoğrafın tarihsel bir değeri var. Belki de o yüzden bana ilginç geliyor.
Bu fotoğraf, doğal ortamında yaşayan vahşi bir berberî aslanının çekilmiş son fotoğrafıdır, son görsel kaydıdır. 1925 yılında, Marcelin Flandrin tarafından, Kazablanka’dan Dakar’a giden bir uçaktan çekilmiş. Atlas Dağları’ndaki vahşi bir berberî aslanı, tesadüfen objektife takılmış.
Berberî aslanları (barbary lions), bir zamanlar Fas’tan Mısır’a kadar Kuzey Afrika’da, Berberi Sahili’nin dağlarında ve çöllerinde yaşarlardı. Bugün artık tabiatta nesli tamamen tükenmiş bir aslan alt türü olarak kabul ediliyor. Yaşayan en son vahşi berberî aslanı, 1964’te Kuzey Afrika’daki Atlas Dağları’nda vurularak öldürülmüş ve böylece, doğal ortamında yaşayan hiçbir berberî aslanı kalmamış. Bunların erkek üyelerinin ağırlığı, (doğada nesli tükenmeden önce), 455 kilograma kadar çıkabiliyormuş. Bir yerde okuduğuma göre, bugün yalnızca dünyadaki çeşitli hayvanat bahçelerinde “tutsak halde” 60 kadar berberî aslanı yaşıyormuş.
Fotoğraf, ilk bakışta sanki yapaymış, sanki eski bir film sahnesinden alınmış gibi görünüyor ama fotoğrafın gerçekliğinden yana bir kuşku yok.
Bana göre, tarihteki en karizmatik fotoğraflardan birini Al Capone vermiştir.
Aşağıdaki fotoda, Al Capone tam bir mafya babası gibi çıkmış. Şimdi diyeceksiniz ki, “o zaten mafya babası değil miydi?” Evet, öyleydi! Fakat aşağıdaki fotoda, tam bir mafya babası gibi çıkmış! Biraz paradoksal oldu, karışık oldu, derdimi anlatamadım.
Tam bir mafya babası gibi poz veren mafya babasının fotoğrafı diyeyim şuna kısaca.
İşin ilginci şu ki, trende bu fotoğrafı verdiğinde, 11 yıllık hapis cezasını çekmek üzere Atlanta’daki federal hapishaneye götürülüyormuş! Adamdaki genişlik, rahatlık, vurdumduymazlık had safhada yani…
