Arkadaşlar uzun süredir fantastik bir roman üzerinde çalışmaktayım. Bugüne kadar pek çok fantastik seri okudum ve romanımın atmosferinin karanlık olmasını ve grimdark türüne girebilecek bir kurgu kurmayı arzuluyorum. Ben kurguyu yavaş yavaş toparlıyorum. Aşağı yukarı türle ilgili bilgim olsa bile sizce bir romanı grimdark türüne ait yapan özellikler nelerdir? Bu forumu görünce yardım alabileceğimi düşündüm eğer yeri değilse silebilirim.
Benim için çok yeni bir kavram. O yüzden eldeki bilgilerimle ne olduğu yerine neye yakın olduğunu/olabileceğini açıklamaya çalışacağım.
Kelime tanım olarak: Üslup ve atmosferce distopik, ahlaki çürümüşlük ve şiddetli tonun benimsendiği, spekülatif kurgunun alt dalı.
Klasikleşmiş epik-fantazideki idealselliğe sırt çevrildiği, bir tür karşıt-fantazi yorumunda bulunulabilir.
Yüksek-Fantazinin aksine onur, doğruluk ve yüksek ideallere sırt çeviren karakterler barındırır. Karakterlerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu hususunda karar vermesi güçtür.
Kahramanın tecrübeleri sonrası edindiği psikoloji ve krallıkların iç ve dış siyaseti esnasında yaşanan kirli oyunlar ön plana çıkar.
Hikâyenin ayakları el verdiğince yere basmalıdır. Bu tanım, kapsamı bakımından geniş. Kahraman her zaman kazanamaz ya da kazandığı zafer için ödediği bedel, elde edilen sonucu beyhude bir çabaya dönüştürür. Hem karater ve durumların hem de okurların ahlaki ikilemler ve çıkmazlar içinde çokça kaldığı olur.
Klasik fantaziye tepki olarak doğmuş, reformist bir tutum tanımında bulunulabilir. Ama kendine has özel bir tür mü, yoksa bir türü en baştan yorumlama çalıştıran hareket mi, orası biraz kaha karıştırabiliyor.
Kökenleri Robert E. Howard’ın Conan’ına kadar götürülebilir. Ama elbette Conan’ı, gönlü sadece serüven isteyen bir barbar da olsa ahlaken iyi olarak tanımlaması çokta güç değil. Zaten o maceralar içerisinde de kim iyi kim kötü, hemen anlaşılıyor.
Michael Moorcock’un kara-fantazili Elric maceraları grimdark konusunda daha fazla fikir verecektir. Karşısındakini fırsatını bulursa dolandırmaya çalışan, kaderinden nefret eden, yücelikten uzak sonuçlar elde eden, Kadın Katili ünvanlı kahraman. Ama Elric’in bile kara tanrıların ve uğursuz kılıcının hizmetinde arada bir aklını çeldirse de kalbine bakarak iyi biri olduğu söylenebilir. Elric’in dünyasında alışılan iyi ile kötü temsilleri amacen tersyüz olsalar da, o evrende de asillik ve yüce amaçlar için mücadele edilebilindiği olur; griliğe yaklaşılmıştır ama, o an için doğru veya aynlış olan her neyse, griliğin içerisindeki siyah ve beyaz ayırtedilebilir.
Son Dilek ile giriş yaptığım Witcher evreni, bu tür müdür tutum mudur kestirilemez kelimeye uygun bir öykü içeriyordu; Ehvenişer. Geralt, arada bir düştüğü şüphelere rağmen iyi biri; bundan şüphe yok. Mesleği de dünyanın değişmesiyle yavaş yavaş -belki bir yüzyıl daha sonra- önemsizlenmeye başlasa da ideal kahraman. Monarşi, sevimsizliğine rağmen çokta can sıkmıyor; en azından iş haricinde kahramanımızın canını. Ehvenişer’de düştüğü ikilem, hem Geralt’ın kahramanlık konumunu şüpheye düşürtmesi hem de dünyasını güvenilmez bir yere dönüştürmesiyle grimdarka fazlasıyla yaklaşıyor. Ama hala tam da grimdark sayılmaz.
Kahramanları, yöntemleri ve politik atmosferinin karanlığıyla Buz ve Ateşin Şarkısı serisi grimdarklığı sırtlıyor. Ama daha yeni keşfettiğim ve biraz araştırmayla grimdarklık hususunda onu da geçebilecek Kadim Kanunlar (The First Law) var.
Hani başlı başına bir tür olarak değil de bir tutum bir anlayış olarak bakmak, şu anki bilgimle bana daha mantıklı geliyor.
Kavrama benden daha hakim dostlar, daha iyi açıklayacaktırlar.
Özellikle kelime tanımı kısmında yaptığınız yorumu gerçekten çok sade ve açıklayıcı buldum, sırf bu nedenle bir yanıt bırakmak istediğim yorumunuza, güzel bir tespit tebrik ederim
O tebriği, karşıma çıkan kaynakların yazarı ve yazarları, artık her kimseler, onlara etmeli. Yaptığım tek şey, karşıma çıkan bilgileri kabaca tercüme etmekten ibaret.
Berserk de çok iyi bir örnek grimdark için. Daha iyi bir örnek aklıma gelmiyor hatta.
Kesinlikle. Berserk inanılmaz bir manga ve Grimdark denince benim de aklıma ilk gelen eserlerden biri kendisi.
O biraz daha kara fantezinin sularında yüzen kahraman trajedisine giriyormuş gibime geldi. Guts’ın, gerekçeleri itibariyle soyluca sayılabilecek intkam yolculuğu ve bu uğurda saf kötülerle mücadelesi, onu trajik iyi olarak konumlandırıyor. Büyük ve güçlü olma arzusuyla erdemleri bir kenara bırakan ve geri döndürülemez zayıflığı bahane ederek kendini karanlık güçlere teslim etmiş, trajiklikten uzak Griffith’te katıksız kötü sayılır. Guts, yöntemleri vahşi de olsa kötüleri temizliyor; belli başlı ahlaki erdemlere sahip. Griffith, gerekçelerine rağmen haklı görülemeyecek kötücüllükte; amaç edindiği hırslar sebebiyle zaten ahlaktan yoksun ve ona göre pragmatist.
Bence Berserk’teki grimdarkı anımsattıran öğeler, Japon ahlak ve erdem anlayışına ters düşmeyecek bir iyi ile kötü çalışmasına hizmeten var. İyi kötü çatışması bağlamında ahlaki ve erdemsel ayrımlarda bulunulamasaydı, tam bir grimdark sayılabilirdi.
Ben pek katılmıyorum size.Evet şu an diğer karakterlere bakınca beyaz atlı prens gibi kalsa da flashback’te ve lost children’da hiç de saf iyi bir izlenim oluşturmuyor. Sonuçta adam Griffith için masum olabilecek kişilere suikast düzenlemiş,istemeden de olsa çocuk katletmiş.Hele lost children’a tekrar göz atınca ana karakter iyi mi kötü mü tartışma konusu olur. Bence Guts tipik ana karakterden birazcık daha farklı ve sorunlu bir karakter.
Guts iyilikten oldukça uzak bir karakter bence. Bir çocuğu öldürüp hayatına rahatlıkla devam edebiliyor. Kötülükle savaşması tamamen koşulların bunu ona itmesinden kaynaklı. Soylu duyguları olduğunu düşünmüyorum Guts’ın.
Guts’ın sorunluluğu ve günahları hususunda ikinize de katılıyorum. Ama Berserk’in saf kan grimdark olduğu husunda halen şüpheliyim. Japon mantığında, o anda doğru şeyi yapmak için elin kana bulanması, kişiyi kötücüllüğün hizmetinde veya doğru yoldan sapmışa dönüştürmeye yetmeyebilir. Aklıma iki örnek geldi. Hikâyelerindeki konumları gereği uç örnekler sayılırlar. Ama kast etmeye çalıştığım, onaylanmayan şeyler yaparken de hikâyenin doğru tarafında yer alınabileceği mantığını açıklamamda iş görmelerini umuyorum.
Japon mangasında Golgo 13 ve Violence Jack gibi, biri işi gereği çocuk bile öldürebilen kiralık katil, diğeri günahkâr avcılığı yaparken masumların halini pek takmayan bir azrail olan karakterler var mesela. Kiralık katil olan, yani Golgo 13, bazı meslektaşlarının aksine, mesleğini tutkuyla icra etmeden yapıyor; iş bu, diyerek, kendini ahlaken ve şuuren nötr bir pozisyona sokuyor. Onunla karşılaştırılınca öldürmeyi tutku haline getiren meslektaşları asıl kötülere dönüşüyor.
Günahkârların azraili Violece Jack, doğaüstü bir varlık. Kıyametsonrası dünyada, sırf hayatta kalabilmek için çetelere katılmışlara bile merhamet etmez. Ne olursa olsun erdemden ve ahlaktan uzaklaşanı cezalandırır. Katliamlarına rağmen cani-kötü kategorisine girmez çünkü varoluşu itibariyle ölümün ta kendisini temsil eder. Hayatlarına girdiği ölümlü insanları kurbanlar ve başkalarını kurbana çevirenler olarak ayırıp, kim iyi kim kötü kategorisi yapılabilir. Ama devreye ölümün tezahürü Jack girdiğinde, hedefte her ne kadar yoldan sapanlar olsa da arada iyilerin telef olması Jack’in konumunu ve vazifesini değiştirmez.
Bahsettiğim bu nahoş ikili, hikâyelerinden soyutlandıkları zaman soğukkanlı katil ve zalim azrail. Tekrar hikâyelerinin içerisine salıverildiklerinde iğrenç çıkarların ve gözüdönmüşlerin dünyasında kendi ilkeleri çerçevesinde davranmaya çalışan soğukkanlı katil ve medeniyetin çöküşüyle ahlak ve erdemi kenara bırakan günahkârlara ve vakti çoktan gelip geçenlerin arasında dolanan zalim azrail.
Guts iyilerin tarafında, ifademdeki iyi kavramı da hemen anladığımız saflıktakine eş değil. İçinde bulunduğu dünyanın ve hikâyenin yarattığı durumlar çerçevesinde bir iyi o. Bizim onu onaylamamız veya onaylamamamız önemli değil. Devamlı değişebilen amaçlar ve seçilecek araçlar kapsamında, kendi veya bir başkası için kötünün iyisini seçerken, seçim ile ana erdem arasındaki mesafenin uzunluğu-kısalığı onu hikâyenin iyisi veya kötüsü olarak etiketlendiriyor.
Adını andığım soyluluk ve iyilik, bu ölçütlere dayanıyor; karakterin bunların peşinden gitmiyor oluşu, soluk alıp verdiği hikâyesinin çeperleri içerisinden değerlendirince metinüstünde soylu ve iyi etiketini almasına engel değil. Ama o soyluluk ve iyilik de anladığımız ve benimsediğimiz manalara gelen soyluluk ve iyilik değil zaten. Konumlandırma ve kategorizasyon bağlamında bir soyluluk ve iyilik.
Yani Guts ne amaç eylem bakımından soyluluğu ve iyiliği gaye edinmemiş. Bizler için de amaçlarının ve eylemlerinin sonucu itibariyle soylu ve iyi çizgisinin dışında. Hikâyedeki yeri, anlamı ve önemi çerçevesinde sunulan iyi ve kötü karşıtlığı bakımından soyluyu ve iyiyi temsil ediyor.
Herkesin içi rahat olsun yani. Hepimiz haklıyız
Eline sağlık hocam, çok iyi anlatmışsın durumu. O zaman kısaca bulunduğu evren ve hikayedeki konumu açısından kötünün iyisi diyebiliriz Guts’a.
Yani, bizim gerçekliğimiz ve ahlak-erdem anlayışımız penceresinde kötünün iyisi gibi bir şey. Başka erdemlerin kıyas alındığı bambaşka bir hikâye gerçekliğinde yancı-kötü olabilirdi, mesela. Kıstaslar değiştikçe cevaplarında değişeceği, çetrefilleşen bir konu bu
Türden okuduğum birkaç seri sonucu edindiğim izlenimler:
- Siyah-Beyaz değil de Siyah-Gri veya Gri-Gri çekişmeleri vardır. Beyaz olduğunu düşünen karakterler genelde kibirlidir.
- Bol bol cinayet, tecavüz, işkence, bol küfür, kol/bacak kopması, kölelik vb. içerir.
- Parlayan zırhlı şövalyeler yerine ağzı bozuk, sidik tadında bira seven savaşçılar; şatafatlı işletmelerde VIP hizmet veren eskortlar yerine dişleri dökülmüş yoksul hayat kadınları; romantik ve karizmatik maskeli hırsızlar yerine arkadan bıçak takan serseriler vardır.
Peki Low fantasty den farkı ne? Bildiğim kadarıyla aynı şeyler Low içinde geçerli.
Low Fantasy fantastik öge miktarıyla ilgili. Grimdark ise atmosferle ilgili. Ana karakterleri tanrılar olup büyük büyülü savaşlar içerip yine grimdark olabilir yani. Genelde örtüşüyorlar ama.
Ben de şöyle söyleyeyim, low fantasy fantezi yaratıklarının, büyünün dünyada pek yaygın olmadığı şekil. Grimdark ise bildiğimiz üzere. Misal Second Apocalypse serisi okuduğum en karanlık fantastik seri olmasına rağmen insan dışı ırklar , büyü , Lovecraft kitaplarından fırlamış mahlukatlar seride gırla var. Yani bu seri grimdark olarak adlandırmamız için gerekli kriterleri sağlasa da kesinlikle low fantasy değil.
Türün açıklamasını okuyunca aklıma direk Raistlin Majere karakteri geldi.
İştah kabartan bir liste:
Prince of Thorns, The Blade Itself, Assassin’s Apprentice, Beyond Redemption ve Chronicles of the Black Company’i okumuşum.
Sıralamayı geçtim, Prince of Nothing’in olmaması büyük eksik.