Farseer

Evet doslar bu seriyi okuyan varmı ?Türkiyede baskıları tükenmiş sahaf sahaf gezmeye değermi ?

Ben okumadım ama ekşisözlük’te okuyanlar varmış. Bir göz at istersen.

çok methini işittim. Evde de duruyor ama başlamadım daha

1 Beğeni

En sevdigim ve el ustunde tuttugum serim. İki defa okudum bir ucuncusunu daha sonralari okurum. Acikcasi forumda basligini gormekten memnun oldum.

Kisaca anlatmak gerekirse bir kralliktaki olaylari ve olaylara dahil olan cocugu anlatiyor, kitaptaki ilginc karakterler, buyu kismi, bi garip dusmanlar, entrikalar, dovusler vs den cok hikayeyi sevdim beni baya sicak ve evimde hissettirdi. Biraz ceviri kurbani olduguna inaniyorum 3.kitapta saplaniyor. Orta ust diyebilirim anlatis tarzi guzel klise yok aman aman yenilikte yok. Tadinda bir ucleme tavsiye ederim

Sahaflari aramana gerek yok, kadikoy penguen kitap evinde hala satiliyor

İstanbul da yaşamıyorum ne yaziki ama galiba telif halklarının başka bir yayınevinde olduğunu biliyorum.
Sırf merakından soruyorum okuyacağımdan değil Türkçeye cevrilmemiş kitaplarını okudunuzmu?

1 Beğeni

Bulabilsem okurdum :grin:

1 Beğeni

Ilk kitabini okudum, low fantasy gibi birsey. Cok sevemedim. Ilk kitabinda oyle assasinvari dehsetengiz bir karakter falan da yok.

2 Beğeni

Oysa ben bu seriyi Asassins creed gibi sanıyordum.

Anlaşılan okuma listemde bu seriyi iyice geriye atmam gerekecek.

1 Beğeni

Zaten yeni kitap haberleri başlığında paylaştım. Burada da paylaşayım daha fazla insana ulaşsın.

Liveship Traders üçlemesi bayağı güzel duruyor. Bilinç sahibi gemiler…

3 Beğeni

Farseer ve Tawny Man üçlemelerini okudum. Fitz baya bi yerde çok sağlam dayak istiyor ama onun haricinde ben çok zevk almıştım. İlginç bir dünya, gerçekten “insan” karakterler var. Nacizane fikrimce herkes bayılmasa da okumaya her türlü değeceğini düşünüyorum.

6 Beğeni

Kitabın ilk bölümünü okudum. Yazarın dili biraz garip geldi. Nasıl anlatsam bilemiyorum ama okurken yoruyor gibi, belki de çeviriden dolayıdır bilmiyorum. Bunu anlaşılması zor olarak söylemiyorum, ilerledikçe alışırım büyük ihtimalle, sadece ilk izlenimim böyle oldu. Yer, hayvan vb. isimlerinin Türkçesi dipnot olarak verilmiş ama keşke doğrudan metnin içinde verilse imiş. Ben çevrilebilen ne varsa çevrilsin kafasındayım. Yüzüklerin Efendisi ve Buz ve Ateşin Şarkısı serisinde güzelce yapılmıştı bu isim çevirileri.

2 Beğeni

Yanlış hatırlamıyorsam ilk kitabın ilk bölümü durum hikayesivari bir şekilde yazılmıştı. Kitaba devam ettiniz mi, durumda bir değişme oldu mu?

1 Beğeni

Maalesef bir 20 sayfa daha ancak okuyabildim bugün.

İlk 2 bölümde Fitz 6 yaşındayken yaşanan olayları anlatıyor. Yeni bir mekana alışmak, güçlerini yavaş yavaş keşfetmesi vs. Uzun zamandır bir kitabın hikayesinin dışında kalmış hissetmemiştim kendimi bu kadar. Belki de yanlış bir zamanda okumaya başladım ama kitabı bitireceğim kesinlikle. Sadece şimdilik çok zevk alarak okuduğumu söyleyemem.

1 Beğeni

Suikastçının Çırağı’nı 2005 yılında ilk çıktığında okumuştum. Seri o yıl içinde tamamlansa da (İthaki o zamanlar şimdiye göre bu konuda daha iyiydi) devam etmemiştim. Bu kadar yıl sonra Alfa’nın tekrar baskısı forumda da bu kadar konuşulunca takip ettiğim diğer serilerin devam kitaplarını beklerken Alfa baskılarını da alıp okumaya başladım. İkinci kitabın ortasında bir daha dönmemek üzere seriyi yarım bıraktım. Okuduğum 700 küsur sayfa boyunca Fitz’in rutinlerini okumaktan bıkkınlık geldi. Aynı şeyleri okumayayım Fitz’in sıkıcı günlük işlerini anlatan paragrafları atlayarak okuyayım dedim ama dayanamadım. Sırf seriye devam etmek için motivasyon olur belki diye sonundan bir kaç sayfa okudum sever devam ederim diye ama o da olmadı. Yazar baş karakterin sıkıcı hale gelen rutinlerini yazmaya o kadar boğulmuş ki bir suikastçının hayatını anlatan kitapta eğitimi ve yaptığı suikastlar için benim okuduğum yere kadar ancak 10 sayfa ayırmıştır. Kitapta benim açımdan ilgi çeken konular irfan ve izan ama onlara da fazla değinmiyor. Anlatımında derinlik yok öylece yapıveriyor işte karakterler bu büyü ya da büyüye benzeyen şeyleri. Sadece Fitz’in Gecegözleri ile olan bölümlerini okumak keyifliydi. Bir de soytarı ilgi çekici bir karakter ama o da fazla yer bulamıyor. Onun yerine Fitz’in hikayeye en ufak bir etkisi olmayan rutinlerini okuyorsunuz. Alfa 4 bandrol alacak kadar ne gördü bilmiyorum bu seride ama bence aradıklarını bulamazlar. Sevenler tabii ki çıkacaktır. Herkesin beklentisi ve keyif aldığı şeyler farklıdır ama Türkiye’de fantastik kurgu okuyucusunu tatmin edecek ve ilgiyi arttıracak bir seri değil. Forumda öyle bir beklenti görüyorum. Tabii umarım ben yanılırım ve türe pozitif bir etkisi olur ülkemizde. Benimse kitaplıkta görmeye bile tahammülüm yok yeni aldığım baskıları elimden çıkaracağım.

3 Beğeni

Low fantasty türündeki kitapların çoğu böyle. O yüzden hiç sevmiyorum bu türü. Az aksiyon çok fazla entrika ve rutin iş…

1 Beğeni

Aksiyon benim için birinci öncelik değil(ikinci bile değil), entrika okumayı da severim (Zaman Çarkı evler oyunu mesela) ama bu kadar rutin ve bu sıkıcı anlatım sinirlendirdi okurken. Bakın Fitz’in devamlı gittiği kasaba hakkında, orada yaşayanlar hakkında neredeyse hiçbir şey anlatmıyor yazar. Okurken hikayenin ve mekanın o kadar dışındasınız ki…

1 Beğeni

Özellikle yurt dışında inanılmaz övülen bir seri ancak buradaki yorumlar kafamı karıştırdı. Acaba çeviriyle ilgili bir sıkıntı olabilir mi? Bu seriyi okuyup gözüm kapalı öneririm diyen var mıdır?

Hocamlar bu seriyle ilgili önemli bir şey aslında bunun bir suikastçinin eğitimi ve maceralarıyla dolu bir seriden ziyade Fitz diye bir piçin hayatı öğrenişini, etrafındakilere kendini kabul ettirişini, kendini kabul etmeye çalışmasını falan anlatan bir seri olarak ele almak lazım. Tabi ki bunu seven olur sevmeyen olur ama beklentileri ona göre belirlemekte fayda var bence.

7 Beğeni

Ben de ilk kitabı dün bitirdim, fikirlerimi yazayım dedim. İlk önce çeviriden başlayalım. Evet, bir garipti. Bazen sözlerin cümledeki yeri çok değişik şekilde yazıldığı için dönüp yeniden okuduğum oldu. Bu durumlardan dolayı bir az ağır ilerledi kitap ama öyle okunmayacak kadar da değil. Çeviri mi garip yazarın mı dile böyle anlamadım. Gene de benim için çok küçük sorun oldu, alışdıktan sonra kolay okunuyor. Kitabın kanlı, ölümlü, çok hareketli olduğunu düşünerek başlamamışdım ve bu yüzden beklentimi karşıladı. Sevmediğim esas iki şey oldu. İlki, bazen çok önemli olan bir şeyi yazar unutuyor sanki ve hiç bilgi vermiyor. Karakterimiz de olay haqqında ne soruyor, ne ilgileniyor. “Böyle mi, tamam, ok” şeklinde bir hava vardı. İkincisi de siyasi olarak beni tatmin etmeyen noktalar oldu. Bazı kralların ve prenslerin politik hamleleri o kadar çocukça, düşünmeden yapılmış geliyordu ki… Nasıl yazsam da spoilere girmese yani. :slight_smile: Tabi bu ilk kitap, sonraki kitaplarda belki de anlayamadığım olaylara açıklık getirilir.

1 Beğeni

Kitabın ismini asıl yayıncı Assasin/Suikastçi olarak değiştirmiş. Yani yazar ben suikastçi kitabı yazacağım diye yola çıkmamış, zaten okuyunca da görürsünüz bunu. Farseer, badass ana karakterin düşmanlarını kesip biçme hikayeleri değil. Zor şartlar altında büyüyen bir piçin hikayesi. Yanlış kararlar da veriyor, sonuçlarına da katlanıyor.

Yani DND partisinin maceraları tadında, aksiyonlu bir şey arıyorsanız Farseer’e bakmayın.

Benim üçlemedeki en büyük eleştirim bazılarınızın da dediği gibi kralların prenslerin vs. tuhaf kararlar vermesi. Ha, gelecek kitaplarda bunun birkaç sebebi açıklanıyor ama Regal’i iyi bir villain yapacak kadar değil.

5 Beğeni